27 Kasım 2021

Zaman Çarkı Kitap Serisi & Dizi

Zaman Çarkı döner, çağlar gelir ve geçer, efsaneleşen anılar bırakır. Efsaneler solarak mit olur ve onları doğuran Çağ yeniden geldiğinde mitler bile unutulur. Bir Çağ’da, kimilerine göre Üçüncü Çağ’da, henüz gelmemiş, çoktan geçip gitmiş bir Çağ’da, Puslu Dağlar’da bir rüzgar yükseldi. Rüzgar başlangıç değildi. Zaman Çarkı dönerken ne başlangıçlar, ne de bitişler vardır. Ama bir başlangıçtı.


En çok sevdiğim kitap serisinin dizi olacağını duyduğumda "İşte bu beh!" diye bir sevinç çığlığı atmış olabilirim. Zira ben bu seriyi okurken sürekli Game of Thrones'dan bile daha iyi yansıtılabilecek bir dünyası olduğunu düşünmüştüm.

Sonunda da dediğime geldiler gördüğünüz üzere... Yalnız öncelikle sizi uyarmak isterim! Epik fantastik seviyorsanız, Zaman Çarkı serisini okuyup bitirdiğinizde bir daha hiçbir epik fantastik esere aynı gözle bakamayacaksınız ve hiçbir kitap onun kadar iyi olmayacak. Ben Zaman Çarkı'nın üzerine ne okuduysam hepsi bir noktada eksik kaldı diyebilirim. Sonra demedi demeyin.

Zaman Çarkı; 15 kitaplık, 635 bölümlük, 9 bin 685 sayfalık, 3 milyon 430 bin 682 kelimelik muazzam bir külliyat. Seri demek bile haksızlık oluyor bir yerde. Aynı zamanda bilindiği üzere Robert Jordan seriyi yazarken hastalanıyor. Ancak kafasında kurguladığı hikayenin finaline ömrü vefa etmeyeceğini düşündüğü için öldükten sonra seriyi devam ettirmesi için yerine Brandon Sanderson'u seçiyor.

Brandon Sanderson'un yazdığı ilk kitaba geçtiğinizde hafifçe bir yalpaladığını hissediyorsunuz ancak çok iyi toparlamış ve asla kendisi gibi değil sanki Robert Jordan yazıyormuş gibi seriyi devam ettirmiş. Büyük bir yük ve kendisi de onur duyduğu kadar gözünün korktuğunu da belirtmiş zaten.


Kitaplar gözümün bebeği tabii ki ama diziye gelirsek, ki gelmek istiyorum. Şimdilik çok sevdim. İlk fragmanlar geçen sene yayınlandığında asla ısınamamış ve yok olmadı bu iş sanki diye düşüncelere dalmıştım lakin halt etmişim. Çok, çok iyi olmuş. Yani olabileceği kadar iyi olmuş, ayrıca sanmayın ki içinde ejderya* yok diye bir Game of Thrones havası veremez.

İçerisindeki karakter zenginliği ve de olay örgüsünün genişliği, asla tekrara düşmeyişi ile benim favorimdir. Zaten ben Game of Thrones'un kitaplarını da sevmemiştim itiraf etmek gerekirse, dizi uyarlaması çok daha iyiydi.

Bir de dizi konusunda Rosamund Pike deyip altını çizmek istiyorum. Şunu diyebilirim ki diğer karakterler belki zahmet edip ilk iki kitabı okumuştur ama kadın sanki bütün külliyatı yutmuş, herşeyi biliyormuş gibi bir izlenim yaratıyor. İlk gördüğümde "Aaa" demiştim. Çünkü canlandırdığı Moiraine Aes Sedai'nin 15 kitap boyunca okuduğumuz en belirgin özelliği boyunun kısalığı, yanındaki yeni yetme gençlerden bile daha kısa olduğundan dem vurup duruyor. Velakin resim yukarıda, en ortadaki hatunun boyu da kısa değil nitekim. Fakat inanılmaz ötesi, muazzam olmuş kadın bu role azizim. Sırf onun için bile izlenir.

Yeterince övdüğüme göre her kitaptan bir alıntı bırakmak isterim. Bakalım belki de dikkatinizi celb eder. Kim bilebilir?
  • Ancak masallarda, bir adam altı kişiyle karşılaşır ve hayatta kalırdı. Görev bir dağdı, ölüm ise bir tüy. / Yeni Bahar
  • Kraliçe iki kez kadındır, hem bir erkekle, hem de ülkesiyle evlidir. / Dünyanın Gözü
  • Kadınlar sık sık bir şeyleri söylemeden bırakır gibiydi ve kısıtlı deneyimlerime göre, en büyük belalar söylemediklerinden çıkıyordu. / Büyük Av
  • Her şeyin fiyatı inanılmazdı, kalitesi mutlaka kötüydü ve neredeyse kimse buna aldırış etmiyordu, ne satanlar, ne alanlar. / Yenidendoğan Ejder
  • Yeterince çok okursan kitaplarda neler bulacağın hayret verici, değil mi? / Gölge Yükseliyor
  • İki Nehir’de bir deyiş vardı, kadınların duyabileceği yerde söylenmeyen bir deyiş. “Yaratıcı kadınları gözü hoşnut, zihni tedirgin etmek için yarattı.” / Göğün Ateşleri
  • Ateş, kan ve Tek Güç’le geçen bir gün, kehanetin öngördüğü gibi, lekesiz kule kırıldı, unutulmuş simgeye diz çöktü. Aes Sedailerin ilk dokuzu, Yenidendoğan Ejder’e sadakat yemini etti ve dünya sonsuza dek değişti. / Kaos Lordu
  • Bir Aes Sedai’ye bir parmağınızı verirseniz, kadın bütün kolunuzu alırdı. Daha fazlasını almaya karar vermezse. / Kılıçtan Taç
  • Güçlü olan dayanır,  sert olan kırılır. / Hançer Yolu
  • Bir kelebek bir dalın üzerinde kanatlarını çırpar ve dünyanın diğer yanında bir dağ yıkılır. / Kışın Yüreği
  • Bir şey hakkında ne kadar çok konuşursan, bilmemesi gereken o kadar çok kişi öğrenir onu. / Alacakaranlık Kavşağı
  • Ne zaman ağzınızı açmamanız gerektiğini bilmek, kadınların yakınındayken faydalı bir beceridir. / Düş Hançeri
  • Ama kral olmakta bir şey öğrenmişti: Ne kadar yetke kazanırsanız, hayatınız üzerinde o kadar az kontrol sahibi oluyordunuz. / Fırtına Toplanıyor
  • Değişim geldiğinde bağırıp çağırabilir, her şeyi aynı kalmaya zorlayabilirsiniz. Ama genelde, sonunda ezilirsiniz. Bununla beraber, değişimlere yön verebilirseniz, değişim size hizmet eder. / Geceyarısı Kuleleri
  • Ve Diyar'ın üzerine bir Gölge düştü ve taş, taş üzerinde kalmadı. Okyanuslar çekildi, dağlar yerle bir oldu ve uluslar Dünya'nın dört bir köşesine dağıldı. Ay kana büründü, güneş küle döndü. Denizler kaynadı ve yaşayanlar ölülere imrendi. Her şey dağıldı ve anılar hariç her şey kayboldu, ama öne çıkan bir anı vardı: Gölge'yi getirenin, Dünyayı Kıran'ın anısı. Ona Ejder dediler. / Işığın Anısı
Benim bu külliyat içerisinde yaptığım yolculukta; en sevdiğim kitap Kışın Yüreği, en sevdiğim karakter Matrim Cauthon oldu. Sizler de belki okuduysanız fikrinizi beyan edersiniz diyorum.

Son olarak Rabbim "Arka Sokaklar" ömrü versin diziye inşallah, amin.

Sevgilerle.

Applesoda

*Bende biliyorum ejderha canım kinaye yaptım. İnşaallah sanatın adını doğru tutturmuşumdur.
26 Kasım 2021

#Durum Raporu

  • Günlerin nasıl geçtiğini anlamadım fakat neticede geçmiş ki bugünlere geldik.. Biraz böyle konudan konuya atlamalı bir yazı olacak, idare ederiz bence.
  • Doldum taşma noktasındaydım ki artık çenemin bağını tutamadığım için birilerine ağzıma geleni söyledim zaten. O sebepten ofisle şu aralar limoniyim.
  • Çınar'a ne oldu bilmiyorum ama bir kaç gündür asla gece 12'lerden önce yatıramıyoruz. Ne kadar yorgun da uykusuz da olsa yatmıyor. Bunlar hep 2 yaş sendromu mu? Geçecek mi bunlar birşey deyiverin bana lütfen...
  • Bu sıralar bir dışarılara çıkma isteği geldi vurdu beni, ama hep evdeyim ya bir fırsatını bulup da bir yere çıkamıyorum.
  • Bir de hayatım bir düzene rutine otursun istiyorum artık ama o da Çınar kreşe başlamadan mümkün olamayacak gibi duruyor. Direnmeye devam o zaman ne yapalım.
  • Fırsat bulursam kitap okuyorum, kitap okusam yeter zaten öyle iyi geliyor ki bana. Bir anda toplanıveriyor ruhum. Ama işte bu sıralar Çınar uyumuyor pek fırsat kalmıyor.
  • Söz verdiğim gibi her gün yazamadım ama işte 1 aylık bir zaman zarfında da 10 tane yazı bence iyi güzel, açılış için fena değil ne dersiniz?
  • Bu indirim bataklarına düşmeyeceğim hiç birşey almayacağım dedim dedim ama BKM beni can evimden vurdu. Dur şunu da alayım, dur bunu da derken baktım sepet 500 TL olmuş. Allah affetsin diyeceğim ama cüzdanım ne diyecek bu duruma hiç bilmem. Onlar gelince de kitap alma bağımlığım hakkında bir yazı yazarım. :)
  • Dune yayına girmeden kitabını okumaya meyletmiştim. İlk kitabı sevdim ama ikinci kitabı pek sevmedim. Diğerlerini de şimdilik bekletiyorum daha da çok sıkılmamak için peşpeşe okumamaya karar verdim. 
  • Zaman Çarkı yayına girmeden de bir yazı hazırlamak istemiştim ona da fırsat bulamadım. Belki ilk sezon bitene kadar bunu başarabilirim.
  • İç dökme işlemi tamamlandı. sonraki yazıda görüşürüz. Sevgiler. :)

17 Kasım 2021

#10 Neyi nasıl boyamalı?

Baktım boya badana konusu bayağı bir ilgi çekiyor. Bende dedim naçizane tecrübelerimden bir demet şuraya atayım. Eğer konu sizi açıyorsa toplaşın bakayım eteklerime. 

Öncelikle boyayacağımız nesnenin temizliğini yapmamız gerekiyor. Tozdan kirden arındırılmış, tertemiz bir hale gelince boyayabiliriz.

Peki "Her şeyi boyayabilir miyiz?" derseniz, eee o da artık sizin gözü karalığınıza kalmış. Boyalı nesne kullanmanın da bazı riskleri var tabi. Sürekli kullanılan masa gibi nesnelerde işlemler doğru yapılmazsa boya atabilir. (Belli başlı noktalarda dökülme gibi.) Size açık bir şekilde şunu söylemek isterim ki bu konuda profesyonel olmadığımız için herşeyi doğru da yapsak boya atabilir. E bu hususta anlaştıysak başlayalım.

Bir çerçeve boyayacaksak zımpara yapmasak da olur. Gün içerisinde elden ele gezmediği için boya atması problemi yaşamaz. Ama masa gibi gün içerisinde sıklıkla kullanılacak nesnelere güzel de bir zımpara atmak gerekir ki boya tutunsun.

Ahşap ürünler için akrilik boya kullanılıyordu, ancak son yıllarda hibrit multi surface özellikli akrilik boyalar daha yaygın kullanılıyor.

Ben hibrit multi surface boyalar ile hem metal hemde ahşap yüzeyler boyadım ve herhangi bir sorun yaşamadım. Cadence ve Rich markaları kullandım ancak son yıllarda sadece Cadence'e gidiyor elim nedense...

Boyada ilk kat astar sayılır. Eğer tastamam bir astar atmak istiyorum derseniz. Birebir ölçü (misalen 1 bardak boya + 1 bardak su) karıştırıp inceltilmiş bir boya elde ederek astarı atabilirsiniz. Ancak doğrudan boyanın kendisi ile ilk katı uygulamak da yaygın bir uygulama, ben boya yaparkenki ruh halime göre karar veriyorum.

Astar sonrası 24 saat bekliyoruz. Sonrasında her boya katı arasında 6 saat bekleme süresi öneriliyor. Eğer yaz mevsiminde bu işe giriştiyseniz tamam ama kış mevsiminde boya yapıyorsanız her kattan sonra 24 saat beklemenizi öneririm.

Koyu bir nesneyi açık renge dönüştürmek için beş veya altı kat boya gerekebiliyor. O yüzden boya alırken büyüklüğüne dikkat edin.

Boyadığımız nesne gözümüze hoş gelince artık vernik işine geçebiliriz.
Ben bir sürü vernik denedim ama en çok Cadence taş vernikten memnun kaldım. Eğer büyük ölçekte bir boyama işine giriştiyseniz Hemel parke verniği öneririm ama küçük uygulamalar için pahalı kalacaktır, zira kendisi kova ile satılıyordu en son...

Vernik işi giderek daha alengirli bir hale geldi. Öncelikle vernikler parlak, yarı mat ve mat olarak çeşit çeşittir. Alırken dikkat edin, sonra vay efendim ben böyle parıl parıl birşey istememiştim derseniz de oradan geri dönmek çok zor olur. Her vernik katı için de boya ile aynı sürelerde bekliyoruz. Yukarıda yazdıklarımın hepsi bu kısım içinde geçerlidir.

Genelde üç kat vernik uygulaması önerilir. Ben çerçeve gibi ürünleri verniklemiyorum. Kullanım durumuna göre boya atması riski gördüğüm masa, sehpa gibi ürünleri vernikliyorum. Malum vernik aslında boyayı korumak için atılıyor.

Şimdilerde kendinden vernikli boyalar çıktı ancak renk seçenekleri henüz oldukça kısıtlı yine de açık renk severleri memnun edecektir. Hem boyaya hem verniğe ayrı vaktim yok diyorsanız ben size vernikli boya öneririm.

Ama benim beğendiğim rengin vernikli boyası yok diyorsanız o zaman da birebir ölçü ile kendi vernikli boyanızı yapabilirsiniz. (Misalen 120 ml boya + 120 ml vernik kola kuvvet karıştırılmak sureti ile.)

Eee herşey tamam şahtık şahbaz olmak için ne yapmalı derseniz geçelim dekor kısmına.
Allah sizi inandırsın yosun efektten, beton efekte kadar yok yok bir derya burası.

Bendeniz sıklıkla parmak yaldız kullanıyorum.
Adından da anlaşılacağı gibi gerekli gördüğümüz yere parmağımızı kullanmak sureti ile sürüştürüyoruz. Madame Coco'nun taş çerçeveleri üzerinde çok güzel etkiler sağlıyor. Gerisi artık sizin yaratıcılığınıza kalmış.

Bir de son zamanların gözdesi mermer efekt spreyi var.
Boyadan hemen sonra, vernikten hemen önce göz kararı istediğimiz kadar spreyliyoruz. Kullanım talimatları üzerinde yazıyor ve sprey boya kullanmak kadar kolay aslında. Lakin renk seçenekleri oldukça kısıtlı. Niçin istediğim yere mor mermer efekti veremiyorum hala anlamış değilim. (E üretmiyorlar. Hmm tamam.)

Bir de beton efekt var ki söylemeden geçmek istemedim. Aslında orjinal ürün gri olarak satılıyor. O benim ne işime yarasın ben bilemedim. İstediğim renk beton efekti elde etmek için boyaya canımın istediği ölçüde karbonat katmak sureti ile beton efekti elde ediyorum.


Buradaki şişeler gönlümün sultanı karbonat ile beton efektlendi. Madame Coco çerçeve demişken göstermeden geçmek istemedim. Gök mavisi çerçevenin kahverengiye boyanıp yaldızlanmış hali de buradaki gibidir.

E ben bu kadar nefes tüketmişken artık boyadıkça bana da resim atarsınız diye umuyorum.
Ne dersiniz? 

Varsa aklınıza takılan bir konu soruverin onları da biliyorsam eğer yazarım.

Sevgiler, uykulusoda.

NOTLAR
*Boya işlerinde kadife rulo ya da sünger rulo kullanımı yaygın ben sünger rulo ile daha rahat ediyorum.
*Çok mükemmel bir boyama işlemi yapmak isterim derseniz; boya katları arası ince zımpara yapmanız gerekir, aklınızda olsun. 
*Bir de plastik yüzeylere de yukarıda adı geçen boyalardan uyguladım ancak yüzeyin kayganlığı sebebi ile tutunması çok zor oluyor. Büyük boyutta plastik nesne boyamanızı önermem. Ama çerçeve gibi küçük ürünlerde sorun olmaz, sadece sizi biraz uğraştırır bir kaç kat boyamak gerekir. Yada çakma beton efekt yapabilirsiniz, boya yüzeye daha kolay tutunur.
*Bu konular ilgimi çekti derseniz; dekupaj, eskitme kremi, hazır transfer gibi uygulamaları da anlatırım. 
*Yukarıda bahsettiğim ürünlerin hepsi denediğim markalar, alternatif birçok marka var ama kullanmadığım için zikretmek istemedim.
*Buraya kadar okuduysanız vallahi tebrikler, gözlerinizden öperim.
15 Kasım 2021

#9 Boyuyorum abilerim ablalarım.

 Şöyle "dur durduğun yerde rahatça" derler ya hani. Duramıyorum, duramadım. İlla ki birşey batıyor bana, hiçbirşey olmazsa bile rahat batıyor galiba. İşte öyle rahat duramadığım zamanlarda evde ne var ne yoksa boyadım gitti.

Bakalım neler yapmışım.

Öncelikle evdeki envai çeşit çerçevelerden başladım. Yaş almaktan mıdır, nedir bilemedim ama biraz daha sade, tekdüze şeyler görmek istedim artık. Ne akla hizmet gökkuşağı gibi almışım onları da bilemedim ama neyse.


Eskiden dekor olsun diye aldığım çiçekli mdf tablolar odaya giren aşırı günışığından dolayı solmuştu. Bende onları Çınar'ın odasındaki dekora göre uyarladım.


Balkondaki mermerler artık öyle yıpranmış durumdaydi ki üzerine ne dökülse temizlemesi bir eziyet oluyordu. Eh, onları da boyamayacak değildik ya. Hatta efekt bile verdim gitti. :)

Annem atmasın tüm genç kızlığımın hatırası diye oradaki odamdan alıp getirdiğim çiçekli kanvas tablo bizim evde hiçbir yere uymuyordu. Ona bir el attım tabii ki.

Bir evin olmazsa olmazı olan zigon sehpalar da benden nasibini aldı.

Hepsi iyi hoş oldu da o sıralarda çelik kapı gözüme bir batmaya başladı.

Yok artık o kadar da değil demeden önce bir de yemek masasına bakalım mı? Yemek masası konusunda o kadar aceleciydim ki eski halini çekmemişim bile. Üst resimde masanın bacağı azıcık görünüyor, o kısmı dikkate alabilirsiniz, "ney di ki ne oldu" demek için. :)

Ne diyorsunuz işsiz kalırsam, kariyerime mobilya boyacısı olarak devam edebilir miyim?
Sevgiler Hobicisodadan.

Not: Resimlere tıklayıp büyük haline bakabilirsiniz.
İkinci resimdeki "Home Sweet Home", " Kün fe yekün" ve "ciğerpare" etamindir, eskiden boş zamanım çoktu işte o sıralar yapmıştım. Tüm ebrular canım arkadaşım "Ayşe"min hediyesidir. 
12 Kasım 2021

#8 Kilitli Kapılar Açılsa

 

Selam millet,

Güzel, sıcak kahveli, bol aydınlıklı bir gün diliyorum herkese.

Evde kendime ofis yapıyorum, o nedenle biraz yoğunum.

Melike Şahin sever misiniz bilmem ama şu eklediğim şarkısını bir dinleyin diyorum.

Sevgiler.


4 Kasım 2021

#7 Kutla!

Selamlar olsun,

Bir kaç gündür gelememiştim ama oğlumun doğum günü, misafirler derken yoğun geçti. Sosyal yoğunluğun yanı sıra iş de hiç peşimi bırakmıyor diye bahsetmiştim.

İşin peşimi bırakmaması ile ilgili de bir gelişme oldu. Öyle birdenbire, durduk yerde terfi aldım. :)

Hak etmedim anlamında demiyorum. Allah sizi inandırsın akşamları çocuğu uyutup uyutup iş yetiştirmenin peşinde koştum.

Peki nasıl durduk yerde? İşte ne bileyim hiç anlamadım, sezmedim. Yoğunluktan böyle haberlerin peşinde koşamadım galiba. Sonra bir gün ekip liderim "Henüz söylemeye yetkin yok ama herşey çok güzel olacak." dedi.

Böyle gizemleri de hiç sevmem. Varsa bana bir süpriziniz direkt yapın efendim. Neden böyle merak içinde bırakırsınız ki insanı.

Zaten ben yoğunluktan çok da merak edemedim. Aynı akşam çalışırken bir yandan da Deniz'le (iş arkadaşım) online sohbet ediyorduk. Ona anlattım.

Kendisi iflah olmaz bir stalker olarak bu işin peşine düşmüş. Organizasyon şemalarından, şirketin kariyer sitesindeki profilime kadar karıştırmış ve terfi aldığımı belgelemiş. Sabaha güzel haberlere açtım gözümü.

Tabi kendi çevremde kimle paylaşsam "ooo zam da almışsındır sen şimdi" yorumları yapıldı. Yahu alırım almam sana nesi? Senin cebine girecek değil ya benim param!

Ben orada ne kadar çok çalışmışım da emeğim görülüp, karşılıksız bırakılmamış diye seviniyorum. İnsanlar da işte böyle...

Sonra düşündüm. Neden kimsenin mutluluğuna ortak olamıyoruz? Birisi güzel bir şey yaşayınca onunla neden kutlayamıyoruz? Sevinme hissinden önce kıskançlık hissi neden geliyor?

İşte baktım adabıyla sevincime ortak olacak kimse yok. Bende kalktım size geldim. Beraber kutlayalım istedim.

Sevgiler, Applesoda'dan.

Güzel bir gün dilerim.

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.