8 Aralık 2021

Anı: Romantik mi takipçi??

 
Eskileri yad ederken üniversitedeki trajikomik bir anım geldi aklıma ve dedim ki ben bunu neden yazmamışım?

Evet, çayımızı - kahvemizi alıp arkamıza yaslanıyoruz. Konu biraz uzun zira. Herkes hazır mı?

Yıl 2011 Konya - Bozkır üniversite ikinci sınıftayız. (Meslek Yüksek Okulu da diyebilirdim ama üniversite daha havalı.) İkinci sınıfın başları oturduğumuz eve yeni taşındık. İki de ev arkadaşım var Meltem ve İlknur.

Hikayede evimiz de önemli bir yer tutacağı için önce evimizden bahsetmek isterim. Caddeden içeri girince ikinci bina, dört katlı, giriş katı mezarcı, vallahi şaka değil girişi bina girişinden ayrı bir mezar dükkanı mevcut altımızda... Her katta bir daire var; ilk dairedekiler sadece yazın gelen yazlıkçılar, ikinci dairede bir memur oturuyor sadece haftanın iki günü ilçeye geliyor, üçüncü katta biz varız, üstümüzde de çatı. Fakat nasıl bir çatı derseniz daire katı gibi birisi gelse yukarı çıkıp saklanması çok muhtemel.

Olayın mekanını iyice kavradıysak olayların açılışını yapıyorum. Günlerden bir akşam kızlar evden çıkıp TOKİ'de oturan arkadaşlarımıza çaya gidiyorlar. Bende kendimi ve yalnızlığımı sevdiğim için evde kalıyorum. Ben böyle yayılıp oyalanırken çocukluk arkadaşım aradı, evdeysen iki dakika uğrayacağım dedi. Tam gelmişti ki TOKİ'den kızlar aradı ve dediler ki çay içecektik şeker bitmiş bize Onur'la şeker yolla. Onur benim çocukluk arkadaşım aynı zamanda TOKİ'de ikamet eden kızlardan birinin de erkek arkadaşı. Şekeri verdim ve yolun açık olsun deyip saldım gitti.

Peki şeker niye marketten alınmıyor da bizim evden TOKİ'ye seyahat ediyor derseniz. Efenim ilçemiz güzide bir anadolu kasabası olduğundan o zamanlar akşam sekizde tüm marketler kapanıyordu. Kapanmasa da zaten TOKİ ilçenin çıkışında olduğundan orada market olmadığı için çarşıya gelinmesi gerekecekti. Bizim ev nerede peki çarşısının göbeğinde. :)

Akşam saat 10 - 11 sıraları crrannnkkk (bayağı yüksek bir metal kapı çarpma sesi bilmem anlatabildim mi) diye bir sesle yerimden zıpladım. Bizim binanın kapısı kapandı birden onu anlayınca kalktım tabii yerimde bir üç buçuk attım. Bu kadar kısa sürede Onur geri gelemeyeceğine göre binadan içeri kim girdi? O kapı neden açıktı? Binada anlattığım durumlar nedeniyle bizden başka kimse yok. Evde de ben tekim. Önce balkona koştum ama aşağıda kimseyi göremedim. Bu sefer bir koşu mutfak yapıp evdeki en büyük bıçağı kaptım. Kapı deliğine geçtim ve beklemeye başladım. Kalbim nasıl küt küt atıyor, yerimde duramıyorum. Korkudan aklım çıkacak! O sırada yüzünü de göremediğim birisi geldi, kafası da kapşonlu korku filminden bir sahne sanırsın. Kapının önüne bişey bırakıp, geri dönüp gitti. Dış kapının sesi geldi tekrar, ben yine koştum balkona ama mezar dükkanının saçağının altından yürüyüp gitti heralde kimseyi göremedim.

Kim geldi? Kapıya ne bıraktı? Ben şimdi ne yapacağım diye çırpınıyorum. Hemen Meltem'i arayıp durumu anlattım. "Ya kapıya ölü kedi falan bıraktıysa diyorum?". Hayır ölü kedi neden bıraksın onu da bilemedim ki... Neyse Meltem aklıselim ve ölümüne korkmamış bir birey olarak dedi ki; "İlknur'a bi mesaj geldi, evin kapısına çık yazıyordu. İlknur'da çıktı kapının önünde dedi." Sonra İlknur'u çağırdı. Biz o sıra yaptığımız konuşmada anladık ki kapıya bırakılan her ne ise İlknur için bırakılmış ama ne?? Korka korka açtım kapıyı bir de ne göreyim kırmızı bir gül... Güler misin ağlar mısın???

Ertesi gün markete giderken kızlara diyorum ki; "Hayır manyak mısın be adam? Üç kızın tek yaşadığı eve gecenin bir körü gül mü bırakılır? İnsan hiç mi düşünmez? Hadi bırakıyorsun git dış kapıya bırak, binada kimse yok. Niye insanı korkudan öldürüyorsun." biz böyle konuşarak alışverişi yaptık.

Ertesi sabah okula gidiyoruz. Saç, baş, makyaj yapmadığım için en son kalkıp en önce ben çıkardım evden, tabii çıkınca bir dumura uğradım. Dış kapıya sıkıştırılmış bir kırmızı gül. Kızlar da geldi toptan şoka girdik.

Ölümüne korktuk yine çünkü bizi takip ediyor demek ki, yoksa nasıl duysun ne konuştuğumuzu?! Her sabah kapıya bir kırmızı gül gelmeye devam etti. Bu sırada bizde ona İlknur'un sapığı demeye başladık. Sonra bir gün İlknur'a "Ben sapık değilim ama arkadaşların öyle deyince üzülüyorum." diye bir mesaj geldi. Sapık da alıngan çıktı iyi mi? İlçede çiçekçi falan da yokki, gidip her sabah gül alan bu manyak kim diye soralım?

Günlerce güller geldi, gittiğimiz yerleri, konuşmalarımızı ima eden mesajlar geldi. Bir akşam çay bahçesine gittiğimizde; "Afiyet olsun benim yerime de bir kivi iç." mesajı gelince bende kayış koptu. Dedim ki "Allah aşkına kimse bu çıksın ortaya bu gerilim beni deli ediyor.".

Hemen bir plan yaptık, çünkü neden yapmayalım. Dedim ki bu sapık demek ki burada, sen şimdi dışarı çık gel konuşalım de. Hilal sen sol kapıyı izle bende sağ kapıyı nerden çıkarsa takip edip, dışarıda sıkıştırıp "Derdin ne senin be adam!" diye çemkiriyoruz. Gerekirse de döveriz, neticede masada altı kızız değil mi?!

İlknur çıkıp mesajı attı. Biri soldan biri sağdan olmak üzere aynı anda iki kişi çıkmasın mı? Bizde Hilal'le ayrıldık. Benim takip ettiğim adam çay bahçesinden çıktı gitti, çarşı yönüne doğru uzaklaştı. Hilal'de "Benim takip ettiğim de diğer kapıdan çıktı kız yurdu yönüne doğru gitti." demesin mi?? Kaldık ortada. Bu sırada sınıf arkadaşımız Celal bu garip halimizi görmüş, geldi dedi ki "Hayırdır neyiniz var?" Biz orada güya İlknur'u kollarken bir yandan da Celal'e durumu aktarıyoruz. O sırada İlknur geldi, dedi ki; "Hani siz beni izleyecektiniz, adam burada değilmiş, geldi, konuştuk gitti. Sizde tık yok." E bize de yuh olsun artık tabi!

İlknur lisanı münasiple "Bak kardeşim bu iş korkutucu bir hal aldı. Ev arkadaşlarım da tedirgin, ben seni tanımam bilmem var git yoluna senle işim olmaz." demiş. Çocuk da gitmiş.

Ertesi sabah evden bir çıktık. Kapıda sarı bir gül. İlknur "Aaa yeter ama daha dün ben ne dedim bu adama ya deli mi ne?" diye söylenmeye başladı. Bende diyorum ki İlknur adam sana mesaj veriyor. Sarı gül bırakmış senden ayrılmış.

Okula gidene kadar da İlknur'un "O kim de benden ayrılıyor. Biz sevgili miyiz de ayrılıyor? O kim oluyor kim?" serzenişlerini dinledik tabii, çünkü arkadaşlık bunu gerektirir.

Bu da böyle bir anımızdı işte. Yüzde yüz yaşandı. Garip ama gerçekgillerden.

Yazarın Notu: Ünlü Türk düşünürü Pucca'nın da dediği gibi; "Yaşarken hiç komik değildi."

Yine Yazarın Notu: Tabii şimdiki aklımız olsa gidip şikayet falan ederdik ama o zaman öyle bir şey yapmak aklımıza gelmedi. Güller İlknur'a geldiğinden onu bir aksiyon almasını bekledik sanırım, o da biraz ilginin tadını çıkarmak istemiş olabilir. İlçede çiçek alan tek kızdı neticede. :) Neyse bizim başımıza birşey gelmedi ama adam cidden manyak da çıkabilirdi, vallahi Allah korumuş.

Yazarın Son Notu: Buraya kadar okuduysanız vallahi helal olsun. :)

Ne diyorsunuz var mı böyle değişik anılarınız?

Öperim gözlerinizden.

Applesodaa

37 yorum:

  1. Gül mü... gül nedir :D papatyalar var ne güzel, çiçek seçmeyi bilmek lazım... :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gül romantizm demekse... :D Ben papatya da sevmem şahsen kişisel olarak kokusunu sevmiyorum. Ama Türk dizilerindeki her kızın gül sevmem ben papatya severim klişesinden sonra hepten soğudum. :D Zambak, nergis, lilyum, orkide bunlar çiçek değil mi niye seveni yok diye deliresim geliyor. :D

      Sil
  2. İnsan gelir tabi bu durumda. Her şeyi nasıl dinlemiş o kişi merak ettim. Nasıl kimse fark etmemiş. :))
    Neyse ki olaysız atlatmışsınız. Komik anlattığın için güldüm ben tabi yine. :D
    En sevdiğim çiçekler hoya bella ve gloksinya. Az havalı görüneyim. 😆

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Küçük bir ilçe olduğu için bu kızla ilgileniyorum demiş gençlere. Sağda solda bizi gören herkes ne dediysek yetiştirmeye başlamış. Dedikoducu oğlanlar heryerdeymişse demekse. :D
      Şimdi bakınca bende komik buluyorum ama o zamanlar görecektin birde. :D
      En sevdiğin çiçekleri sevdim. İşte böyle canım herkes aynı çiçeği mi sevmek zorunda. :D

      Sil
  3. Aman ALLAH'ım çok korkunç bence, neyse ki sıkıntı olmamış, ALLAH korumuş sizi. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vallahi tam olarak verilmiş sadakamız varmış durumu. Neyse ki başımıza bi iş gelmemiş. :)

      Sil
  4. Büyük macera yaşamışsınız. Gizli hayrana sahip olmak, çiçek almak kulağa çok hoş geliyor. Ama bir yandan da rahatsız edici. Neyse ki sakız gibi yapışmamış. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O konuda valla efendi çıktı "Hayır"ın hayır olduğunu anladı diyebilirim. Bir daha hiçbir rahatsızlık vermedi, olması gerektiği gibi.
      Bilemiyorum çiçekleri ben almadığım için ama bende rahatsız olurdum bence. :)

      Sil
  5. Ay cok güldüm ya... Ama cidden korkutucu ddmek o yillarda daha a gündemdeymiş kadin cinayetleri asiri korkmamişsiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha az mı gündemdeydi, yoksa biz gündemi takip etmiyorduk da kendimizi güvende mi sanıyorduk pek emin değilim.
      Şimi geri dönüp bakınca komik bir anı. :D

      Sil
  6. ya nasıl o kadar biliyormuş her şeyi ki. yakınınızda durup hep sizi dinlemiş mi yaa ne ilginç, dinlediyse hiçbiriniz fark etmediniz yani kaç gün :) kayboldu bir daha ortaya çıkmadı yani :) gerçekten de yaşarken geren ama aslında çok komik bir hikaye :) gülcü :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adamı hiç görmedim. Etrafımızda da dolaşmıyormuş aslında, sadece küçük kasaba gücü. Ben kızı beğeniyorum seviyorum demiş. Çevremizde herkes de her haltı yetiştirmeye başlamış.
      Aynen zaten okuldan değilmiş. İlçeye bağlı köylerden birinde ikamet ediyormuş. İlknur'a göre bir daha hiç görmedik. Ben görsem zaten tanımam da. :D

      Sil
  7. Her dediğinizi nasıl duymuş, o kısmı muallak kaldı ben de. Bir de şabalakmış. Maden duyuyorsun çaktırma, duymuyormuş gibi yapıp kızı tavla o bilgilerle. (Ben de az manyak değilim mi ne, tırstım şimdi)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahahahaha. :D Bende olsam bilgiyi kullanırdım. Bilgi güçtür.
      Küçük bir ilçe olduğu için bu kızla ilgileniyorum demiş. Onlar da hemen kızı onun sahiplendiği düşünmeye başlayıp yenge kontenjanından sağda solda bizi gördüklerinde ne dediysek yetiştirmeye başlamışlar.

      Sil
  8. Çok güzel bir anıymış, vallahi okudum bir çırpıda tam benlik bir olay severim gizem-korku ama katılıyorum yaşarken komik değildi kısmına :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eh şimdi bari yüzümüzü güldürsün de çektiğimize değsin değil mi? :D

      Sil
  9. oldukça heyecanlı bir hikaye, okuyan için tabii, yaşamak istemezdim herhalde :( özellikle o mekanı tasvir ettiğin paragraftan sonra soğuk bir terleme yaptı sırt kısmım, ama neticede en azından arazsız gitmesini bilmiş, helal olsun, istemiyorum dendiğinde anlama kapasitesi önemli zira, ülkede nicelerini gördük görüyoruz. Sevgiyle, keyifle kal...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zamana göre, hele ikamet ettiğimiz ilçede göz önüne alınırsa zamanının çok ötesinde bir adammış. Valla bugün olanlara bakarsak geri dönüp ona bir şans vermek lazımdı bence. :)

      Sil
    2. aklımdan geçirdiğim tam olarak buydu, bir şansı sırf "gittiği ", "gitmeyi bildiği", "düzgün gidebildiği" için hak etmiş :) Ay ne cilaladık adamı, ne hallere düştük ya, nelere kıymet verir olduk... Bak bundan da dert edinecek bir şey buldum kendime halal olsun, oysa ki neredeyse mutlu sondu... Güvenle, güvende kalsın kadınlarımız, çocuklarımız, hayvanlarımız artık bu ülkede, sevgiyle...

      Sil
    3. Valla dert edindiğini bende dert edindim inan ki. Ama yine de o çocuğun kıymeti bilinmemiş. Ah be İlknur ne harcadın adamı be. :D

      Sil
  10. Yaşarken baya gerilim hatta korku filmi gibi! Takıntılı sapık diye korkar insan, kapıya kadar geliyor, sürekli çevrenizde her şeyi duyuyor falan... Okurken komikti ama kimse yaşamasın böylesi bir şey diyelim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin amin, o zamanlar tabi gündem böyle değil ki, o kadar korku duymuyorsun. Bu olay bugün başıma gelse, kendimi eve kilitler sokağa çıkmam heralde.

      Sil
  11. Bozkırda üniversite mi varmış yahu 😁 Konya'nın kenar mahallesinde bir vakıf üniversitesi var,orada okuyan iki Eskişehir li kıza denk gelmiştim.çok üzülmüştüm 🤫

    YanıtlaSil
  12. Ben okurken gülemedim, şahsen komik de gelmedi. Tırstım açıkçası. Yani iyi ki daha beter bir hal almamış. Bir şekilde dinleme cihazı filan koymuş herhalde, bu da ayrı sıkıntı. Gerçekten sapık olmalı keşke bir süre sonra polise haber verseydiniz daha kötü olabilirmiş.

    www.kayipfisilti.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dinleme cihazı gibi birşey yok tabi olayda, tamamen küçük kasaba mevzusu. Nerde görülsek ne konuşsak duyanlar duymayanlara haber vermiş.

      Sil
    2. Hmm... O zaman biraz daha yumuşuyor işler. Ben dinleme cihazı filan koydu sandım öyle her dediğinizi, yaptığınızı vs. bilince :)

      Sil
  13. okurken komikti ama yaşasaydım bende korkardım sanıyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün olsa bende çok korkarım ama bir on sene önce bu kadar korkmuyorduk kadın olmaktan.

      Sil
  14. Sizin açınızdan bakınca evet, korkutucu gibi görünüyor üstüne şu an itibariyle bu tarz eylemlere giren her erkeğe "sapık" gözüyle bakılıyor. Çünkü medyada fazlasıyla korkutucu haberler var. Bir de onun gözünden bakmalı, okuduğum kadarıyla oğlan neredeyse korkunç hiçbir eyleme girişmemiş. Elbette yaptıkları karşı taraf için bilinmez olduğundan korkutucudur. Ama sondaki "sarı gül" hoşlandığı kişinin söylediklerine ne derece ehemmiyet verdiğini gösteriyor. Bu hikayeyi onun ağzından da dinlemiyi çok isterdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şahsen kendisi ile hiç tanışmadım, olsa bir tanışıklığım anlat katdeşim derdim. Bizde yukarıdaki yorumlarda Kitap Eylemi ile beraber kendisinin kıymeti bilinememiş bir kimse olduğuna karar verdik. Yorumu haklı buldum.

      Sil
  15. Allah korumuş umarım iki taraf da hayatından memnundur şuan :) ünlü türk düşünürü Pucca :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kız tarafından bildiriyorum, evli mutlu çocuklu. İnşallah erkek tarafı da afiyettedir. :) Pucca kalp ben. :D

      Sil
  16. hafta sonu blogumdaydın ciciş :)

    YanıtlaSil

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.