29 Aralık 2010

Çok Canım Acıyor :(

   Bir insanın kalbi ne kadar kırılabilir? Bir insan ne kadar yalnız kalabilir? Ne kadar yok olabilir? Eksilir? Kaybolur? Bir insan bütün bunların hepsini nasıl kaldırabilir??
   O insan benim ve tabiri caizse her geçen gün daha da yok oluyorum!! Bir ailem var çok sevdiğim! :) Ama ben Konya'da onlar İstanbul'da kimsesiz hissediyorum onlarsız sofraya oturunca... Bir kız kardeşim var ukala, çok bilmiş, çok şeker. :) Ama o da Ordu'da yatılı okulda... Bir can dostum var! Dünyanın en bitanesi, en sevilesi aşçısı. :) O da Bolu'da okulunda... Bir çikolatam var yenilesi. :) O da evinde, işinde... Ve ben bu yerde sevdiğim herkesten uzakta... Eskiden olsa takmazdım nasıl olsa gideceğim, eninde sonunda birlikte olacağız derdim. Ama artık hiçbir şey diyemiyorum. Bir dostum vardı... Kardeşim, abim, sırdaşım, dert ortağım oldu. Çok değer verdiğim biri oldu zamanla. Hayatımdan biri oldu çıktı. Kimseden ayırt etmedim. Öz kardeşim saydım. Öyle sevdim! Öyle değer verdim! Ama ben salağım biliyorum çünkü kardeşim dediğim yeri geldi sırt çevirenim oldu... Dün dostumdu, bugün yüzüme bakmayanım oldu. Her derdimde yanıma koşandı güya. Başıma bela açılınca görmezden gelenim oldu... Kalbimi kıran da, yakan da, parçalayan da o oldu!! Nasıl bir acı var içimde! Nasıl bir yangın bilseniz. Nasıl bir öfke, nefret, kin ve ne olursa olsun hala ona olan sevgim... Nasıl da salağım hala değil mi?? Evet akıllanmıyorum arkadaşım. Bu kadar da beyinsizim yani! Bana bir gram değer vermeyen bir insanı ben hala nasıl da düşünüyorum... Ne isterseniz söyleyin haklısınız biliyorum.
   Gel gelelim anafikre (sonunda fikri olan bir yazı yazabildim ya şükürler olsun) siz siz olun insanlara öyle kolay kolay güvenmeyin, değer vermeyin. Sonra benim gibi yanarsınız. Acılarla kıvranır, kan kusup kızılcık şerbetiydi canım o dersiniz...
   Yaktı, yandırdı beni! Bugün dost görünüp de ertesi gün arkadan vuranlar, hep beni bulan insafsızlar! Nedir benim sizden çektiğim?? Ne zaman akıllanacağım Allah'ım?? Çok canım acıyor..! Ne zaman mutlu olacağım??
   Ama bütün bunların yanında üç meleğim var benim... :) Her gün yanımda olan, ayakta kalmamı sağlayan meleklerim. Meltem: Benim çektiğim acıyı görüp acıma, nefretimi görüp nefretime ortak olanım.Kollarına alıp ısıtanım... İlknur: Her suratımı astığımda korkunç esprilerine bir yenisini ekleyenim. Beni azıcık güldürmek için tencere tencere makarna pişirenim... Kübra: Her an her saniye yanımda olup, kafamı derslerle meşgul edenim. Ağzıma kekleri tıkayıp da yanağımdan öpenim... Sizi çok seviyorum meleklerim!!   :)


                                                                                                       Öpücüklerimle Charlie
                                                                                              Bizim Küçük Sibirya Tarzı Soğuk Yuvamız
                                                                                                        Bozkır / Konya
28 Aralık 2010

Hazerfen mi? Ben mi? :)


   Bugün okulda dersin başlamasını bekliyoruz her zamanki gibi koridorda. Buraya kadar her şey normal değil mi? Derken bacağımı yukarı doğru kaldırıyorum. (Bu aralar dansa merak saldım da aman yanıma yaklaşıp sakatlanmayın siz! :)) Sonra da yapıyorum artistliğimi "Lisedeyken bacağımı böyle bi kaldırdım sınıftan bi kızın çenesine çarptı ayakkabımın ucu!!". (Nasıl olduğuna dair en ufak bi fikrim yok yani. Hayır bi de görseniz 1.55 boyunda 43 kg bişeyimdir. Büyük başarı benimkisi! :)) Sonra Küboş diyor ki hangi kız o? (Kendisi liseden beridir arkadaşımdır da.) Bende diyorum Semra. Hemen oradan arkadaş atlıyor konuya "Senin boyunun yarısı kadar bişeydir o yaa."diyor. Küboş da demez mi ki arkadaşa "Senin kadar var be o kız!" diye. Al buyur buradan yak işte! Yapar mısın artistlik çekersin cezasını. :) İşte konunun özüne geliyorum. Sıkı tutunun! "Hadi yap!" diyorlar. Ben durur muyum hiç hemen geri geri çekilip alan açıyorum. Geriniyorum bi güzel ve hoop geliyor bacak kaldırdım evet! Ve bir dengesizlik hissediyorum bir de bakıyorum ki iki ayağım birden havada!! İşte her şeyin kontrolden çıktığı nokta burası! Tam düşünmeye çalışırken önce bir ses duyuyorum "ÇATT!" peşinden  bir acı geliyor.... ;( Anlıyorum ki yerdeyim... Kaba tabirle kaseyi kırdım yani...

   Ayağa kalkmayı başarınca da bi espri patlatıyorum:"Bi Hazerfen bi de ben yani başka yok!" diye. :) Hay Allah'ım ne diyeyim ki ben kendime. Siz gülüp yorumlayıverin gari... :) :)


                                                                                                                    2. Kat 
                                                                                                              Bozkır MYO / Konya                                                                                                                
27 Aralık 2010

Yaşamaya Çalışıyoruz...

   Çok sevgili blogumu dün gece oluşturdum. :) Uzun zamandır aklımda olan bu ulvi görevi sonunda ertelemeyi bırakıp da işe koyulduğum için kendimi tebrik ediyorum. Hatta bu ulvi görevi Küboş'un tüm itirazlarına rağmen  proje haftasının tam orta yerinde gerçekleştirdiğim içinse kendimi kutluyorum!! :)
   Az önce upuzun bi yazı yazdım ancak ilk yazının heyecanı olsa gerek pek de benim klavyemden çıkmış gibi durmuyordu. derken zil çaldı ve İlknur aşağıdan sesleniyor "Odunu taşıyacak adam yokmuş bizim getirmemiz gerekiyor." diye. Tamam geliyoruz dedik ve Meloş'la bi koşu aşağı indik. Sağa baktık sola baktık bizimki yok. Odunu alacağımız yere gidelim dedik ki bir de ne görelim bizim süslü prensesimiz minik kedi yavrumuz ojeli minicik parmaklarıyla tutmuş el arabasını odun da üstünde maşalı saçları sallana sallana geliyor!... :) Bi insanın eline bu kadar yakışır el arabası inanamazsınız!! =D Odunu eve bıraktık ama durur muyuz hiç?? Meloş attı beni el arabasına sokaklarda şöyle bir tur attık. Aman rezilliğimize doymayalım! =D Neyse efenim velhasılı kelam arabayı sokağın köşesine park ettik birazdan bi Konya yapıp geleceğiz inşallah... 
   Şimdi Küboş sobayı yakıyor ki geldiğimizde ev sıcacık olsun diye. Canım arkadaşım ya nasıl da düşünür bizi. :) Bizim sobada ilginçtir ki bi tek onun elinden yanıyor. Öğrenci evi değil mi her şeyi bi değişik annem... :) Kızlar yine pc başına geçtiler benim deyimimle onboard oldular. Ancak kısa sürecek çünkü Küboş'u yurda bırakmaya gideceğiz.
   Gelelim bu yazımızın da ana fikrine diyeceğim ancak bir fikri olduğundan dahi şüpheliyim. Biz bi dışarı çıkıp hava alalım en iyisi. :) Ayy bi ses geldi! Amanın benim el gücüyle çalışan mercedesin alarmı değil mi o?!! Gitmem lazım!!

   P.S: Sürçü lisan ettiysem affola ne de olsa ilk yazıdır. Aman etmezseniz de etmeyin hastayım ben istediğimi yazarım hıh!

                                                                                                            Sevgi ve Afacanlıklarımla
                                                                                                                   Bozkır / Konya

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.