31 Ağustos 2012

Aşkımın adını yüzüğüme yazdırdım.. :)

Ta ta ta ta... :) Heyecanla beklediğim yüzüklerim sonunda geldi. Aslında ben heyecanla isim yazılı olanı bekliyordum ötekini öylesine almıştım. :) Neyse bu arada sevdiğimin ismini de öğrenmiş oldunuz. Maşallah diyorsunuz hemen canlarım. :) Sabrın sonu selamettir, lafını işte tam bu noktada kullanmak istiyorum. Çünkü isim yazılı yüzük özel tasarıma girdiği için oldukça beklemem gerekti. Eğer sizde almak isterseniz buradan oldukça uygun bir fiyata aldım. Her iki yüzük de altın kaplamaydı. Ama ne yalan söyleyeyim isim yazılı yüzük çok da beklediğim gibi çıkmadı çünkü orada görünenden çok daha ince ve ben başına birşey gelecek diye çok korkuyorum... :( Yine de çok beğendim.... :)

Not: Resimdeki el %100 bana aittir. :)
29 Ağustos 2012

Hate that i love you..

Vazgeçemediğim şarkılardan.. Bence Rihanna Chris yerine bu tatlı adamla deneseydi şansını. :) Gerçi bu adamın karısı falan var mı hiç bilmiyorum. Anneme benziyorum gittikçe olur olmaz herkesi birbirine yakıştırma durumları... Durumum vahim..
28 Ağustos 2012

Yalnızlık Paylaşılmaz


Yalnızlık yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.

Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan..
Paylaşılmaz.

Bir düşün’de beni sana ayıran
Yalnızlık
Paylaşılsa yalnızlık olmaz…
             

Özdemir Asaf


Not: Hepimiz biliriz aslında şairin "Yalnızlık paylaşılmaz." lafını ama inanır mısınız ben daha ilk kez cümlenin geçtiği şiiri okudum.. Neyse canım bilmemek değil, öğrenmemek ayıp diyerek kendimi teselli edeyim. :)
27 Ağustos 2012

Shakespeare adamım. :)

Allah böyle dert çektirmesin kimseye. Amin. :)
26 Ağustos 2012

Hahh!

Şimdi ben bu akşamki maçı izlemedim ya nasıl rahatım anlatamam. Evet, şike olmuş olabilir. Evet, hakem taraf tutmuş olabilir peki banane bundan?? Neden kendimi sinirlendireyim maçı izleyip? İzlemedim sülalem rahat valla. Evet takım tutuyorum hemde Gs ama sor bana hakkında hiçbirşey bilmem. Çocukken tüm herkes Gs'liydi çevremde bende o takımı tutayım bari dedim. Sonra döneklik olmaz dedim bırakmadım ama ilgilenmiyorum be canım. Bana göre değil. İzlemiyorum sinirlenmiyorum. Bir de sosyal medyada dakika dakika güncelleme yapanları da anlamıyorum. Bir küfürler bir bilmem neler. Hayır bari birşey yapıyorsunuz adam gibi yapın? Yenilince susun oturun çirkefleşmeyin. Kendi takımım da dahil kimse yenilmeyi kaldıramıyor bir ucuzluk bir bayağılaşmalar. Sportmenlik nerde?? Amaann kim bilir nerde değil mi? Tekrar ediyorum; izlemiyorum yedi ceddim rahat. :)

Mutluluk İki Parmağımın Arasında :)


  • Bu resimdeki minicik bisküvileri kim düşünmüşse gelsin alnından öpeceğim. Nasıl sevdim bunları anlatamam. Ne kadar ihtiyacım varmış benim bu bisküvilere inanamazsınız şekerim. Büyük bir paketi bitiremediği için bisküvi yemeyi lügatından silmiş olan ben şimdi hergün bunlarla aşk yaşıyorum. :)
  • Sean Paul'un "She Doesn't Mind" şarkısını söylerken bir yerde "animal, animal" derken bildiğiniz sesim kalınlaşıyor, holiganlaşıyorum. Allahım kendimden korkuyorum. 
  • Yabancı filmlerde ya da bizim Türk dizilerinde hani hep kızın ağzının kenarına yemek kırıntısı bulaştığı sahne vardır ya, hayatımda inanmak gafletinde bulunduğum en büyük yalandır biliniz. Gerçek hayatta hiç öyle olmuyor bir kere adam "Oha, ne görgüsüz kız ya ağzına yüzüne bulaştırdı." diye düşünüyor içinden, uyarayım dedim canlar.

Not: Resimdeki parmak kesinlikle bana aittir. :)
23 Ağustos 2012

Küçük Şeyler :)

  • Maillerin çaresiz kaldığı bir durumdayım. Tek tek resimleri facebookta mesaja ekliyorum. Ama yalnız çok pis kızgınım sana Mark. Yahu insan şuraya toplu dosya ekleme özelliği koymaz mı?? Gözün kör olmasın senin..
  • Kumral kızlar hayata bir sıfır yenik başlıyorlar ben size söyleyeyim. Esmer olsun benim olsun. Sarışın olsun da nasıl olursa olsun.. E bu kumralları ne yapacağız be canım? Ölelim mi??
  • Damla sodanın Vodafone ile bir bağlantısı olduğundan şüpheleniyorum. Zira damla sodanın üzerinde kabartma cama işlenen o amblem bildiğiniz Vodafone'nin kırmızısı işte. 
  • Yine internetten alışveriş yaptım bu sefer heyecanımdan öle öle bekliyorum gelmelerini.. Ama gelene kadar söylemeyeceğim ne olduğunu. :)
  • Bu şarkıya takıldım kaldım. Hele "She doesn't mind" deyişi beni bitiriyor. :) Sevgilim duymasın. :)
22 Ağustos 2012

Mutluluk :)

Bugüne özel resmimiz bu oldu. :)
17 Ağustos 2012

Çayla Kahve

 
Şimdilerde görüyorum sosyal alemlerde gençliğimiz takılmış bir "Çayın kalabalıkla arası iyidir, kahve yalnızlık ister." yok efendim "Çay samimidir. Kahve tüh kaka.." vs. bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Ne istiyorlar bu kahveden ben anlamıyorum. Niye illa ki çay samimi oluyor, çay kalabalık demek oluyor da kahve hiçbirşey olamıyor?? Türk mutfağının üvey evladı mı bu kahve diye sorarım size?? Değil. Bilakis Türk kahvesi diye de bir gerçeklik var ortada.

O zaman böyle sınıflandırmalar, etiketlemeler, ayrımcılıklar yapmayalım. Çay da bizim kahve de bizim, oğlan bizim kız bizim işte ayırmayalım. Ben çay sevmem, sevemem, sevemedim, sevemiyorum. Kahve severim.

Mis gibi kokusunu içime çekerim.. Bol şekerli kremalısından ne ara getirsen bir fincan itiraz etmem içerim. Bu durumda bana göre kahve candır. Samimiyetin kareköküdür. Sissy de çok sever beraber karşılıklı içeriz zaman zaman. Annem de çok sever Türk kahvesi içmeden gözü kaşı açılmaz dünyaya şaşı bakar.

Ama diyor muyum ki size kahve samimidir, arası sırası hep kalabalıktır, iyidir. Demiyorum. Zaten bölücü terör örgütü ile bile mücadeleden aciz kaldığımız şu günlerde gelin çaya kahveye sarmayalım. Şimdi çayı kahveyi ayırırsın, yarın çay seveni kahve seveni ayırırsın. Yapmayalım etmeyelim..

Bu sabahların bir anlamı olmalı..

Bu sabah da en çok bunu istedim.. Hiç uyumamış olduğum bir günün sabahında bunu istemek de ne kadar enteresan değil mi?

Önce Ellerin

Önce ellerini gördüm; nasıl aydınlıktı öyle
Yıllardan bir yıl, vakitlerden bir akşam

Kovdu çevremden bütün kötülükleri
Önce ellerin
Önce ellerini gördüm, tuttum, bırakmam

Bilmezdim eskiden ben bu şafakları
Öğrendim nasıl da güzelmiş yeryüzü
Bir mutluluk yayılır avuçlarından
Önce ellerin
Benim dinlediğim ellerinin türküsü.

Yağmur mu yağan öyleyse dinle
Islandım, üşüdüm senden uzakta, beni bırakma
Tut ki sensizlik bir ölüm başka türlü
Önce ellerin
Önce ellerin geliyor aklıma.

Bir büyük resim çiziyorum gökyüzüne, seyret
Şu bulut ellerin işte, mutlu, serin, beyaz
Ne güç bu rengi bulmak, bu rengi vermek sana
Önce ellerin
Ellerin bir duygudur anlatılmaz.

Gün olur hüzünlü bir musikidir duyduğum
Ellerinde keman telleri, piyano tuşları
Öyle bir yaşamaksın ki hiç yaşamamak
Önce ellerin
Önce ellerin sonra bu gözyaşları.


Dupduru yeraltı nehirleri gibi
Öyle aydınlık gülüşün kadar
Her şey bir gün çekilir, biter ve ölür
Önce ellerin
Ve yokluğumuzda sonra ellerin yaşar

Ellerin anlatır sabahın olduğunu
Ellerin yoksa bil ki gece ve karanlık
Mevsimler onlarla değişiyor görüyor musun?
Önce ellerin
Anlasana ellerindeyim artık.



Ümit Yaşar Oğuzcan


P.S: Hep yapmak istemiştim şu yarısı kalın harflerden oluşan böyle şiirli bir post. Kısmet bugüneymiş artık. Şiir güzel ama çok sevdim ben...

Hergün...

3500 kez bunu söylüyorum sevdiğim insanlara, bıkmadan söylerim yine de...

Canım, Sevdiğim, Yüreğim...

Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin...
Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan...
Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü,
Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır...
Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu.
Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi.
Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim.
Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili...
Bir gün akıp gideceğiz hayata...
Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin.
Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur...
Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.

Yılmaz Güney
16 Ağustos 2012

Uuu baby...

Yes, i am!

Şimdi Elif görseydi bunu ay bu kızın görgüsüzlüğü beni öldürdü derdi. Hahah! :D

Çin işi pilav...

Annem bir pilav yapıyor canlarım. Aynen bu resimde gördüğünüz Çinli lapası gibi bembeyaz. Deli oluyorum yahu öyle pilav mı olur?? Pilav dediğin hiç değilse şehriyeli olur. Onun dışında sebzelisi olur, mısırlısı olur, safranlısı olur.. Aklına ne gelirse koy içine canım olur mu olur işte.. Bir adet de bulyon at içine bak nasıl enfes olur. Anneler herşeyin iyisini bilir diye bir ara iyice bir gazı alan annelerimiz hep kendi bildiğini okur. Yok benim dilimde tüy bitti ancak yaptıramadım bir şehriyeli bulyonlu pilav..

Gel gör beni bu dert neyledi anne. Bloglarda reklam olduk senin yüzünden of aman.

15 Ağustos 2012

Azıcık kalabalık..


Yani şimdi şu blogda azıcık kalabalık olsaydık. Misalen ben yazınca ortalarda dolanan okurlarım olsaydı. "Canlarım ben şu saati çok beğendim sevdiceğime alayım diyorum ne dersiniz?" diye sorabilirdim. Cevap da gelirdi tabii. Eh bende bir karar verebilirdim. Ama nerede bende o şans.. :D Yalnızım dostlarım yalnızım yalnız. :D

Farkettim de..

  • Her sabah ilk düşündüğüm şeyin "Bu sabah da trafik olmasın ya..." olduğunu fakettim. Nasıl bir canıma yetmişse bu trafik mevzu artık görüyorsunuz. Gözümü açıyorum sonra da diyorum olmasın olmasın... Ama bu sabah bir değişiklik yapıp trafiği düşünmeden önce havanın serin olduğunu farkettim. :D Aman bu da farkedilmeyecek gibi değildi ki canım. :D
  • Şurada gördüm. "Ben online'ım da sana mı online'ım." diye bir cümle. Beni benden aldı götürdü bu cümle. :) Hakikaten doğru ama feyse bir giriyorsun hemen bir muhabbet etme çabaları. Sevmiyorum. Ben hep çevrimdışı takılıyorum o sebeple de. Gereksiz muhabbetlere girmeye gerek yok tabi değil mi?? Yalnız o değilde; sağ tarafta yaptığımız her halt saniye saniye yayınlanmıyor mu deli oluyorum. Tamam çevrımdışıyım ama illa ki oyun oynayacağım değil mi? Hemen ordan buluyorlar beni yazıyorlar sonra.. Of of. Al o tarafı da bi tarafına Mark'cım.. Söyletme beni ramazan ramazan aaa.
  • "Kadın terketmez, vazgeçer." Bunu da bir yerlerde gördüm ama hatırlayamıyorum neresiydi. Çok güzel demiş kim demişse. Bir durdum, düşündüm bu cümleyi gördükten sonra. Bana da öyle geldi. Terketmiş gibi değil. Herkesden vazgeçmiş gibi.. Kendinden geçmiş gibi..
  • Gelelim resimdeki hatuncağıza. Onu oraya süs olsun diye koymadım canım. Bu hatunun üzerindeki elbiseyi ben daha havalar börtü böceğe durmamışken Kadıköy'den almıştım. Dün Markafoni'de gördüm baktım satıyorlar, yalan olmasın 24,95'ti sanırım. 24'ten eminim de neyse. Ben 20 TL'ye almıştım. Peki, şimdi bu sitenin kargo ücreti 4,95'i de koyunca üstüne düz hesap bir 30 TL etti temizinden. Ben bu matematiksel uğraşlar sonucunda anladım ki kazıklanıyoruz! Vallahi de billahi de kazıklanıyoruz!! Bundan sonra canlı canlı görerek aliciimm. Ama mesela ev eşyaları ya da nevresim vs. uygun oluyor onları almaya devam. :D
9 Ağustos 2012

Öperim :)

Sevdiğimmm sende bana böyle söyle lütfennn... :)

Ben bu yaz bronzlaşmak...

   Her Türk kadını gibi ben bu yaz bronzlaşmak istiyorum diyerekten attım kendim serin sulardan kızgın kumlara. Bronzlaştırıcıyı üzerime boca ettikten sonra kendimi soslu piliç çevirme zannederekten güneşin altında döndüm durdum. Her tarafımı kızarttıktan sonra bu kızarıklıklar yarın bronz olur dedim. Ama yanıldım.

   Öncelikle kızarıklıklar ilk üç gün boyunca canımdan bezdirdi beni. Sonra niyeyse bronz aşamasını atlayarak zenci futbolcu kıvamında karardım. İki gün oh oh böyle de iyi canım diye düşündükten sonra yüzümde hafif deri dökülmeleri başladı. Sırtım yılan misali komple deri değiştirdikten sonra kollarım pul pul döküldü. Şimdi bacaklarımda hafifçe soyulmalarla beraber artçılar devam etmekte.

   Peki ne elde ettim? Özetle sevgili okur; hiçbir halt elde edemedim. Başladığım noktaya geri dönmekle beraber çektiğim acılar yanıma kâr kaldı, döktüğüm derilerin temizliği de cabası oldu. 

   Demem o ki geçelim biz bu konuları. Türk kadını beyaz da güzeldir. Süt gibi böyle mis oh. Hiç gerek yok kendine eziyet etmeye. Zorumuz neyse artık... Allah allah..

P.S: Kozmetikçilerde satılan ürünler hep hikaye bu gibi durumlarda eczanelerden şaşmayın derim. Hayır tecrübe konuşuyor da yani. :)

Bugün...


  • Saçlarımı kestireceğim diye işten sonra bir koşu artı iki heves (sissy ve ben) gittiğimiz kuaförün salıları kapalı olmasının verdiği dumur olma hali.
  • Her gün 1 kutu dondurma yeniyor nasıl olsa diye bugün iki kilogramlık aldığım dondurmanın da bir oturuşta babam ve erkek kardeşim tarafından bitirilmesinin verdiği şok.
  • Çocuklar Duymasın'ın aç karnına alışveriş yapmak tehlikeli insan ne görse alıyor tezinin tarafımca bir kez daha kanıtlanmasının verdiği cepten bacağa doğru yayılan ince sızısı.
  • Güzel kokacağım diyerek aldığım Duru Gurme kirazlı turta duş jelinin tarafımca test edilmesinin adından üzerimden yaylan yenilesi kokuya karşı kendi kendime olan çaresizliğim...
P.S: Yazı salı günü yazılmıştır ancak yayınlayabiliyorum. Yani demem o ki yukarıdaki salıya takılma sayın okur. ;)
8 Ağustos 2012

Mutsuz.

Yazar burada kendinden bahsetmiş.
6 Ağustos 2012

Küçük Şeyler :)

  • Efem trafik malumunuz bizim hayatımızın vazgeçilmezi oldu köprülerde tadilat çilesinin başlamasıyla. Bu durum beni öncelikle deli gibi sinirlendirmekle beraber, bir araba almaya itti. Dur bir düşün dedim kendime ve düşününce o kadar param olmadığını farkettim. Acı ama gerçek. Olsun umut fakirin ekmeği bari ehliyet alayım dedim bende.
  • Sonra düşününce motor almak daha cazip geldi. Ama işte bu trafikte Beylerbeyi'ni mesken edinmiş zekasız polislerin beni yakalayacağı falan tutar sonra. Yol ne tarafa bacım deyip, emniyetin yolları taştan türküsünü söyletirler bana. Yok yok bu da olmadı.
  • Hayır bir de şey durumu var. Mesela başkaları birşeyler yapar yakayı hiç ele vermez. Herşey güllük gülistanlıktır. Ama sen yaparsın başına bin türlü iş gelir. Ah adaletinin senin dünyaa...
  • Tabii her gün bu sıcakta dört kilometre yol yürüyünce insanın beyni asfaltta pişmiş yumurta gibi oluyor. Yolda gördüğüm çimenlere su saçarak dönen sulama aletlerinin altına atmamak için zor tutuyorum kendimi.
  • Birde çanta problemi var. Şimdi kadınların olmazsa olmazı çanta. Hatta çantasız çıkmam abi yapanlar bile var biliyorum. Gel gelelim sevemedim karagözlüm ben durumu. Yok, nefret ediyorum çanta taşımaktan. Yanımda biri varsa hayatta takmam zaten çanta falan veririm onlara eşyalarımı. Bir de çantaların kadınları çileden çıkarmak için icat edilmiş olması durumu var ki aman aman. Küçüğünü alıyorsun sığmıyor içine hiçbirşey; büyüğünü alıyorsun fıtık oluyorsun, kol ağrılarına kalıyorsun. Ne anladım ben bu işten??
  • Sıcaklar sonunda beni de vurdu dostlarım. Sıcaktan iftarda az yiyorum, gece zaten nerden enerji bulup da yiyeyim derken yarı aç oruç tutuyorum. Her sabah ve akşam dört kilometrelik doğal iş sporum da eklenince Victoria's Secret mankenleri gibi incecik oldum valla. Gerçi ben boy açısından ancak Kate Moss olabilirim ya neyse canım. :D Heh işte bu sabah süzüldüğümü farkettim çünkü bir ay önce aldığım etek belimden aşağı gitti gidecekti ki kemiklerim tuttu. Onlar da olmasa halim harap. Şu kemiklerin böyle çıkık olmasının da bir faydasını görecekmişim demek.
  • Düşünüyorum da olmuyor diyorum böyle olmuyor, olmuyor. İnsan bir süre aynı işi yapınca kötü yanlarını zaman içinde seçerek, işine karşı bir nefret büyütüyor içinde. Yokmu bi cafe işleten hayırsever blogger? Al beni yanına kekini yapayım kurabiyeni yapayım? Blog Cafe'miz olsun.. Hayat böyle zor çok zor... Omuzlarımda bir ağırlık var. Ah..
  • Eteklerle başım dertte. Ben ne zaman etek giysem sevdiceğimin annesine yakalanıyorum. Sonra da çok utanıyorum canım kısacık etekle beni gördü diye. En son artık babasına da yakalanınca bir karar verdim. Şimdi hani bu eteklerin 3 boyu vardır: 1.Miniler 2.Yarımlar 3.Uzunlar. Bende niyeyse bu üç numaradan hiç bulunmaz. Benimkiler genelde mini veya dizin iki santimetre altı olur. Ama dedim olmaz böyle şey bütün o minileri kaldırdım, yok ettim. Artık uzunlardan bir kaç tane alayım çeşitlilik olsun diyorum. Bir de iş eteği dediğim dizin iki-üç santimetre altında olanları kullanıyorum. Elveda miniler sizi kaybettiğime hiç üzülmedim. :D
3 Ağustos 2012

Gelinlerin Messi'si :)

 


   Bu resmi dün Taksim-İstiklal'de çektim. İş dolayısıyla bulunduğumuz otelden dışarı çıktığımız bir vakit hatun arz-ı endam eyledi birden önümüzde. Takıldım arkasına çaktırmadan resmi çekeceğim diye neler çektim tahmin ediniz. :D

   İlerde sevgili kayınvalidem bana bundan yaptırmazsa ben evlenmem. Aynalı körük olmazsa gelin gitmem, gidemem... :D

Çile bülbülüm Allahh!!

  
   Resimde gördüğünüz yer Çengelköy'de Yalıboyu otobüs durağının orası. Her sabah aynı dert. Trafik, trafik, trafik!! Evden otobüse biniyorum ya Havuzbaşı'nda ya da burada tıkanıyor yol. Sonrası Allah kerim. Yani tabanvay dostlar.

   Hayır, zaten benim iş yerim bir dağ başında. Ben zaten oraya en yakın durakta indiğimde bile her gün 15 dakika yürüyorum. Ah ne çileli başım varmış..

   Bundan sonraki işimin metro güzergahında olmasına özen göstereceğimden emin olabilirsiniz. Hatta evimin önünden metro geçsin istiyorum. Eğer ki Topbaş'cım yapmayacaksan ben adaylığımı koyacağım ona göre. Aaa yetti artık hep bir tarfik, hep bir trafik. Nereye kadar canım diye sorarlar adama değil mi ama?

Allahım sen sabır ihsan eyle tüm İstanbullulara yarebbim..

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.