21 Kasım 2022

Durum Raporu: Birtakım içsel sıkıntılar...

Selam,

Ne anlatsam, nerden başlasam diye düşünüyorum. Şu ilk girizgahı yapması ne de zor... Oysa bir girebilsem, ah bir girebilsem konuya gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecek. "Sus artık insafsız, sus!" diyeceksiniz.

Gene yılmaktan bile yılgınlık geçirdiğim bir dönemdeyim...

Pazar günü yemeğe misafir vardı. Vallahi artık misafir ağırlamak da zengin işi oldu, market faturaları insana deli dehşet koyuyor.

Sonraki günde kocamla kavga ettik, zaten bilirsiniz ki böyle şeyler hep nazardır. :)

Ertesi gün etkinlik kankam Merve ile erken rezervasyon fiyatı bile günden güne zamlanan tatili bari alalım dedik. Kavgalı olduğum kocamı aradım "alacağız, ne diyorsun" diyorum. "Bilmem" diyor. Amaaan be dedim aldım gitti. Gidersek benimdir, gitmezsek de gitmeyiz.

Geçen sene tatile gittiğimiz yer, geçen yıl ödediğimiz fiyatın beş katını istiyor. Geçen seneki fiyatın üç katına başka bir yer bulduk ama hadi hayırlısı.

Herşeyin ama herşeyin bu kadar zamlanması gerçekten de sinir bozucu değil mi? Fiyat algım sıfır! Ne ucuz, ne pahalı bilemiyorum. Beynim artık fiyat noktasında error veriyor.

Çok yüklendiler be bize... Eskiden ekmeğe zam gelirdi halkın sesi biraz yükselse zam geri bile çekilebilirdi. Her geçen gün gelen zamlara şaşırmayı nerede bıraktık biz sahi?

Ofiste arkadaşımla konuşurken çok pahalı olmuş tatiller diye bildirdim. O da evet ya 25 falan diyorlar dedi. O kadar normal dedi ki, aynı pozisyonda çalışıyoruz biz, bana çok gelen ona ne ara normal oldu bilemedim. Kaldı ki ben genelde böyle şeylerde paraya takılmam ama beni bile rahatsız ediyor ki derken.... Baktım ki yeni normal bu olmuş...

Çınar için yeni bir kreş denemesi yapacağım. Çünkü annemle biraz daha içli dışlı olursak delirmemem işten değil.

Aslında herkesten ve herşeyden uzaklaşmaya o kadar ihtiyacım var ki. Alıp başımı gideyim noktası burası mı? Neden ansızın bir iş seyehati çıkmaz ki sanki tam da lazım olunca...

Heyhat! Neyleyim, bilemedim.

Öf öyle işte. Bu da böyle buhranlı bir yazı oldu. Sizinde içinizi sıkıntılara gark ettiysem affola.

Görüşelim bir ara.

Çüs.
18 Kasım 2022

İçimden geldiği gibi...

Eski bir dizinin aklımda yer etmiş repliğinde der ki:

Esas Oğlan: - Gelmeseydin gelecektim.
Esas Kız: - Gelmeseydim ölecektim.

İşte neden yazıyorsun sorusunun cevabı benim için de budur tam olarak; "Yazmasaydım ölecektim."

Öyle fiziken küt diye öteki aleme gitmek değil elbet, lakin yavaş yavaş solmak. Solarak silinmek, silinerek yok olmak... Kim olduğumu unutmak gibi.

Sıkıştığım, çıkar yol bulamadığım tekdüzelikten çıkış biletimdi bloga geri dönmek. Kapısı kapanmış, penceresi olmayan dünyama balyozla pencere açmaktı.

Kendin için yaptığın en iyi şey ne deseler, yazmaya geri dönmek derdim.

Neden bilmem ama yazmanın benim için böyle rahatlatıcı bir yönü var. İçimden akıtmak gibi, dolup dolup taşmadan boşalmak gibi, bir nevi terapi sanırım.

Karşıda birisi olsa da olmasa da, birileri yorum yapıp tepki verse de vermese de, yazmanın insana iyi gelen bir tarafı var. İlaç gibi... Yazarak yavaş yavaş iyileşiyorum sanki, oysa ki bir yerimden yaralı değildim. Ya da ben öyle biliyormuşum, belki de ruhummuş yaralı olan...

O yüzden çok teşekkür ederim size, bilmeden terapime ortak yoluma yoldaş olduğunuz için... İyi ki varsınız.

Çünkü siz bilmiyordunuz fakat ben yazmasaydım ölecektim.

Sevgiler...
16 Kasım 2022

2022'de sekizinci tur kitap alışverişleri...


Aslında ev okunmamış kitaplarla dolup taştığından ötürü - o kadar dolup taşıyor ki kız kardeşimden doğum günü hediyesi olarak kitaplık, kocamdan da kitaplığa yer açılması için portmantoyu söküp kaldırmasını istedim - bu ay kitap almayacaktım. Sonra bir anda kendimi İlkay'ın veda yazısından sonra 1Q84'ü sepete eklerken buldum. Böylece de kitap alışverişinin önü açılmış oldu. Bakalım daha neler neler sepete girmeye hak kazanabilmiş.


İthaki'nin Unutulmuş Klasikler serisinden bir kitap okumuştum, bir kitap da geçen aylarda almıştım. Baktım indirim yazılarını gören gözlerim kararmış iki kitap daha sepete girmiş. Seri zaten altı kitap olduğu için iflas bayrağı açmadan tamamlarım diye düşünüyorum. :)


Son dakika bir doğum günü paketi yapmam gerekince okumadığım Mutlu Olma Sanatı ve Bir Kedi, Bir Adam, Bir Kadın kitaplarını elden çıkarmam gerekmişti. Mecburen yerlerine yenisini aldım. Yalnız Sıkıcı İnsanlar Kahvaltı'da parıldar isminden ötürü, Ateş Sönene Kadar Aylin Balboa'yı merakımdan, Kalk Yerine Yat ise ismini not almayı unuttuğum bir blogdan ötürü sepete düştü. 


Yıllardır beklediğim o günlerin geldiğini 32'ye yaklaşırken pek bir hissetiğimden ötürü de bu başyapıtlar benim oldu. Artık Proust'u okumanın vakti bence, anlamazsam on sene sonra bir daha okurum. Olur da anlamam diye tüm seriyi değil ilk kitabı aldım sadece. :) Martin Eden ise neden şimdiye kadar okumadığıma hayret ettiğim bir kitap, bakalım umutlarım büyük. 


Aşık Erkekler Gizli Görevde kitabının ilki bende mevcut olsa da henüz okumadım ama ikincisi indirime girince de kaçıramadım. Nevrotik Bir Gezegenden Notlar ise arkadaş arasındaki kitap kulübümüzün Matt Haig fanı olmasından ötürü sepete girdi. Bu kulübün kitap okuma işleyişi pek karışık artık hangi ay okunacak bilmiyorum ama yakın zamanda okurum.


Bunlar da "asla iflah olmam ben" özelliğimin kanıtı olarak sepete girebildiler. Ekim okuma raporunu gördüyseniz serinin zaman öldürmekten başka hiç birşey vaad etmediğini anlamışsınızdır. Okuduklarımdan sonra yine de elim varıp da aldım ya, işte insanlar böyle böyle çoksatan oluyorlar. Benim gibiler yüzünden. 

Allah affetsin. :)

Eveet, sekizinci turda da #fakatnealdıkbecanım ile #kitapalmakkitapokumaktanbağımsızbirbağımlılıktır etiketlerinin hakkını verdiğimi düşünüyorum.

Siz ne diyorsunuz iyi almış mıyım?
14 Kasım 2022

Ama yine de ancak denizli şehirlerde kendi başına kalır insan. Çünkü yüzünü denize dönebilirsin.




Böylece sırtını çevirirsin kalabalığa.

Denizsiz şehirlerde ise nereye dönsen insan, nereye dönsen.

O yüzden işte, iyi geçinmelidir birbirleriyle, denizsiz şehirlerde kişiler.

Denizli şehirlerdeyse, insan yüzlerine çarpmadan da yaşayabilir isteyenler.

demiş Ece Temelkuran
Kıyı kitabında...
12 Kasım 2022

Bir sergi: İsmi Lazım Değil...

Selam canlarım,

Evimize pek yakın bir yerde bulunan Abdülmecid Efendi Köşkü'ne gitmeye niyet etmiştik havalar henüz bu kadar soğumamışken, konum bakayım derken yakın vakitte bir sergi açılacağını da görmüştüm.

Beynime sergiyi not ettim ve sergi gelince gideriz dedim kızlara, fakat otuz bin türlü aksilik, birine uyan günün diğerine uymaması vs. derken sergi geldi-gidiyor biz daha gidip göremedik.

En son "ehh yeter be" dedim ve aradım İngiliz Merve'yi sabaha sergiye gitmeyi kararlaştırdık.

Ertesi sabah da soluğu köşkte aldık. Küratörlüğünü Brigitte Pitarakis ve Selen Ansen'in üstlendiği "İsmi Lâzım Değil" sergisini görmeseniz de sergideki eserleri mutlaka instagramda görmüşsünüzdür. Çünkü bu sergiye gitmeyen bir tek annem kaldı galiba.

Alakalı alakasız ne kadar insan varsa bu sergiye gittiğine ben instagram storylerinden şahidim. Bakalım bizim sergi ziyaretimiz nasıl geçmiş....

Benim en beğendiğim eser buydu, böyle salıp kendimi dünya umrumda değil diye yatmak istiyorum o ayrı ama eser size ne ifade ediyor bilemem. Herkesin sanatı kendine kadar sonuçta...

Mesela bu bana ülkemi düşündürdü. Türkiye'de yere sağlam basmaya çalışmak gibi birşey, şu zemin hayatımızın zemini değil de nedir?

Yorumsuzum...

Biri bizi gözetliyor sen misin?

Hmmm tamam...


Solda sanat aşığı İngiliz Merve, sağda Dövüşürken Hanımefendi Değilim. :)

Gelgelelim sergi notlarıma:

  • Sergi gezmek ciddi bir iştir, mutlaka ceketle gidilir. (Birbirimizden habersiz ikimizin de ceketle sergi gezmeye gelmesi bu tespite sebeptir.)
  • Yukarıdaki resimde arkamızda duranlar aslında "sanat eseri" imiş. Biz tabi kalabalık bir grupla aynı anda gezmeye başladığımız için tam bu eserin önünden geçerken "Napıyo bunlar burda ya?" dedik aynı anda, sonra anladık ki bunlar sanatmış...
  • Sonra alt kısımdaki dijital sergiyi gezmeye indik, burası kapkaranlık olduğu için köşede oturan bir cismi sanat eseri sandık, meğerse insanmış....
  • İnsanı sanat, sanatı insan sandığımız için sanattan ne kadar anlamadığımızı tartıştık. :)
  • Sonra tam dijital sergi alanından çıkarken Merve farkında olmadan bir kabloya bastı ve "Ay sanata bastım" dedi. 
  • Sonuç olarak sinir-stres atmalı, kısık sesli kahkahalarla dolu, müthiş bir gündü. Şimdi gözümüzü Kubrick ve Sabancı'ya gelecek olan adını unuttuğum sergiye diktik.
  • Hakkımızda hayırlısı...
Eee ne diyorsunuz? Siz gittiniz mi? İlginizi çekti mi?
Yorumlarda sanatsal fikir alışverişleri yapalım mı? :)

Not: İngiliz Merve ile etkinlik kankam Merve aynı kişiler değildir. Sürekli bir Merve mevzusu olduğu ve sürekli hangi Merve diye kocam sorduğundan aramızda İngiliz Merve kaldı bu arkadaşın adı. :)

10 Kasım 2022

Bir şarkı: Beklenen Gemi...

"Aynı yanlışa takılıp kalmışız, aynı yerden çok kez kırılmışız, aldığımız darbeden nasırlaşmışız, doğru yol belki sadece bir parti

Sanki yanlış yerlere bağlaçlar koymuşuz, yanlış zarfları kuşla uçurmuşuz, vurduğumuz kuşları şaire sormuşuz, şair bilir mi ki bendeki seni"

Şarkının şu iki dörtlüğüne öyle bayıldım ki...

Youtube Music'in algoritmasını yazanın elleri dert görmesin. Spotify sonrası müzik dünyasına neredeyse küsmüştüm ama YM'nin önerdiği şarkılar beni benden alıyor.

Sadece öneri listelerini açıp dinleyerek o kadar çok şarkı keşfediyorum ki. :)

Bakalım siz beğenecek misiniz yeni keşfimi, ya da kimler biliyordu da bize haber etmedi.

Elleri göreyim?

8 Kasım 2022

2022 Ekim Ayı Okuma Raporu

Ekim ayını dokuz kitapla başarıyla kapattım. Bir ara okumalarım öyle yavaş gidiyordu ki; aynı anda elimde beş kitap vardı ve hiçbirisi de bitmeyecek sandım.

Kağıt Prenses: Elimdeki -hala bitmemiş olan- iki kitap beni giderek daha çok baymaya başlayınca chick lit diye düşündüğüm bu kitabı elime alayım dedim. Chick lit değilse de jet hızıyla okudum. Ergen dramalarını seviyorsanız, okuyabilirsiniz. Yoksa size katacağı hiçbirşey olmayan bir serinin ilk kitabı kendisi. Kimsesiz fakat güçlü bir kız olan Ella'nın bir vasisi olduğunu öğrenmesiyle başlıyor hikayemiz. Ella vasisinin evine geldiğinde ise adamın dört oğlu da ondan nefret ediyor ve bizde olanları okuyoruz. Elbette içinde ergen aşkı da var fakat fazla ateşli değil diyebilirim. Gençlikte okunur.

Soğuk Kan: Polisiye alanında son yıllardaki gözbebeğim Robert Bryndza'nın Erika Foster serisinin beşinci kitabı, aynı zamanda da serinin en az sevdiğim kitabı oldu. Güçlü kadın karakterler seviyorsanız Erika'ya bayılırsınız diyebilirim. Sadece bu kitapta artık biraz beni yordu. Ama serinin son kitabını almama engel olacak kadar da değil.

Paramparça Prens: Kağıt Prenses ile başlayan serinin ikinci kitabı, ne anlatıyordu bu kitap onu bile unuttum tabi... Hah tamam hatırladım. İlk kitapta nefret ettiği kıza aşık olmaya başlayan esas oğlumuz tam işleri s*ç*p sıvadığı bir anda esas kızımıza yakalanıyordu. Bu kitap boyunca oğlanın aşık olduğunu kabul etmesini ve kızı da buna inandırma çabalarını okuyoruz.

Suzan Defter: Ayfer Tunç ile tanışmak sonunda Suzan Defter ile nasip oldu çok şükür. Suzan Defter ismini bir kaç kez duyduğum bir kitaptı. Arkadaşlar arasında olan kitap kulübümüzde okuduk. İki ayrı kişinin günlüğü olması ve kitabın sol tarafının bir günlüğü, sağ tarafının diğer günlüğü anlatıyor olması çok hoş bir detaydı. Ben önce sol kısmı okuyup bitirdim sonra sağ kısmı, böylesi daha kolayıma geldi. Tanışma kitabı olarak ilginç bir kitap seçimi oldu ama olsun, sevdim. 

Çarpık Saray: Eee nerde kalmıştık? Hah tamam. İşte sevgili olan çiftimiz tabi ki iki saniye mutlu olmasın! Ay ne yapsak diye düşünen yazarlarımız da -iki yazarın ortak eseriymiş, böylesi basit bir kurguyu yazmak için iki yazar gerekmesi beni şaşırtmadı desem yalan olur- dur bir cinayet şüphesi ortaya atalım demişler. Kitap boyunca esas oğlan katil mi değil mi diye ikilemlere düşelim istemişler fakat katilin esas oğlan olmadığı da çok belliydi. Katil uşak çıktı desem yanlış yönlendirmiş olmam da işte öyle ilginç birisi çıktı. The happy end.

Bayan Westaway'in Ölümü: BKK'nin -Blogger Kitap Kulübü- ekim ayı kitabıydı, detaylı olarak şu yazıya gömdüm, ilgisini çeken bir daha bakabilir. :)

Lekeli Taç: Çoksatan bir kitabın ekmeğini daha daha nasıl yeriz diye düşünülerek yazılmış bir spin-off kitap. (Böyle mi deniyordu bunlara, bilenler yoruma bir şey etsin.) İlk üç kitap boyunca zaten hikayesinin yarısına maruz kaldığımız esas olmayan bir karakterin esaslıca yazılmaya çalışılmış hikayesi. Yazmasalar daha iyi olurmuş fakat yazmışlar, bende okumuş bulundum. Hatta eksik kalmayayım diye diğer iki spin-off kitabı da sipariş ettim. Evet biliyorum, asla iflah olmam ben.

Tembellik Hakkı: İnce Klasikler serisinden güzide bir eserimizdi. Kendisi yaklaşık elli sayfacık birşey olduğu için keyifle okudum, öneriyorum.

Efsuncu Baba: Ay boyunca nitelikten yana elime birşey geçmedi yukarıda yazdıklarım malumunuz bari nicelikli dursun diye de neler okudum gördünüz. Fakat kapanışı öyle bir kitapla yaptım ki; kendimle bir daha gurur duydum. (Sadece bu kitabı seçtiğim için.) Gürpınar yıllardır kıymetini bilemediğim bir madenmiş meğerse. Yine okurken iki büklüm olduğum yerler oldu. Ofisin dinlenme alanında kahkahalarıma engel olamadığım için tüm kafalar bana doğru döndü, fakat çok iyiydi. Şu yukarıdakilern hepsini unutun ve lütfen bunu alıp okuyun. Nooooluuuuur!....

İşte böyle ekimi de kapattık dostlar, bakalım kasımda neler olacak?

Görüşmek üzere, çüs...
6 Kasım 2022

Gelmez misin?


Sevenlerin şarkıları vardır
Dağların türküleri
Köylerin ağıtları vardır isimsiz
Ve gelinlerin öyküleri vardır sahipsiz
Ve benim ulaşamadığım
Bir sen varsın uzaklarda
Bilmez misin?...

...

Bir gelsen dizlerini kıracağım kaderin
Ve ecelin ayaklarını
Seninle meydan okuyacağım ölümsüzlüğe
Gelmez misin?

Ahmet Selçuk İlkan
4 Kasım 2022

2022'de yedinci tur kitap alışverişleri...

Yılın sonuna doğru 2022'yi değerlendirmemi isteseler, kitap almaya doyamadığım bir yıl oldu derdim. Aldıkça aldım ama aklım alamadıklarımda hala, söz konusu kitap olunca çok doyumsuzum. Bir de daha, daha, daha da çok okuyabilsem keşke...

Ekim ayının başında hem BKK kitaplarından bazılarını hemde not ettiğim bir kaç kitabı almak için sipariş açtım. Bir iki güne de kasımda aldıklarımı paylaşırım. Şimdilik kendileri ile sarılıp kucaklaşma aşamasındayız henüz. :)

Bayan Westaway'in Ölümü ve Dracula BKK için aldığım kitaplardandı, hatta Bayan Westaway'in Ölümü'nü okuduk bende bir temiz gömdüm bile. 


Bu kitapların ikisini Şule'de görmüştüm. Sonra yayınevinden başka bir kitap alınca baskı kalitesine de hayran kaldım. Bu seti de indirimde görünce kaptım. Üçlü set olarak yüz tl idi bana o sıra ucuz geldi. :)


Geçen ay Nermin Yıldırım'ın ev kitabını almıştım ama bu yazarın kitaplarının çıkış sırasıyla okunması tavsiyesini alınca ilk kitabı Unutma Beni Apartmanı'nı aldım. Fakat sormak zorundayım neden bu kadar kötü bu kadının kitap kapakları, gerçi Hep Kitap genel olarak kapaklar konusunda korkunç da neyse...

Şiir hasretime son vermek için Akıl Karaya Vurdu ve BKK'nin kasım ayı için ise Babalar ve Oğullar'ı aldım.


Sevgili Buraneros önerisiyle Makbul Aras Eivazi kitaplarını da sepete ekledim. Bu kitaplar için oldukça heyecanlıyım. BKK için ise Yeryüzüne Dayanabilmek İçin isimli Tezer Özlü kitabını aldım.

Yaşar Kemaller iser kocamın okuma aşkını körüklemek adına sepete girdi, arada bende faydalanırım dedim.

Evet ekim ayında böyle azıcık birşey almışım. Ama siz birde kasımı görün diyor ve umut vaat eden bir beklenti yarattıktan sonra kaçıyorum.

Adios.
2 Kasım 2022

BKK Ekim 2022 Okuma Raporu

Selam tatlımlar,

BKK olarak Ekim ayını da geride bıraktık. Şato'yu biliyorsunuz zor bela okumuştuk. Bu ayın kitabının  ise okunması nispeten kolay olsa da "vay be ne kitaptı ama" dedirtemedi. 

Hepimizin ayıla bayıla okuyacağı bir BKK kitabı olacak mı meraktayım, neyse önümüzdeki maçlara ay pardon aylara bakacağız. :)

Güncel olarak BKK üyelerinin Bayan Westaway'in Ölümü hakkındaki yorumları şöyle:
Kitap ve yazarı hakkındaki detaylı bilgi için Okuma Günlüğüm'e; alıntılar için, benim altını çizecek tek bir satır bulamadığım kitaptan bir alıntı seçkisi yapabildiği için şapka çıkardığım Yüreğim İklimi'ne; kitapta sevilecek bazı yerler de olduğunu görmek için Okuyan Koala'ya gidip geldiyseniz eğer şimdi sıra bende.

Yazarı alıp, yanıma oturtup; o öyle değil böyle yazılır diye kafasına vura vura yeniden yazdırmak istediğim bir kitap oldu Bayan Westaway'in Ölümü. İlk kez bir kitap yazmaya bu kadar yaklaşmış olabilirim. Yani bence o kadar kötüydü ki ben bile daha iyisini yazabilirdim.

Neyse tamam o kadar da gömmeyeyim de olmamış bu minvalinde bir kitaptı. Yazarın ilk kitabı olsa "ilkin günahı olmaz" diyecektim lakin ordan da kurtaramadık.

Kitabın tek iyi yanı sanırım okunması kolay olmasıydı. İlk yarıda durgunluktan baygınlık getirten kitap, ikinci yarıda ise olay örgüsünün peşinde bizi haldır haldır koşturarak fenalık getirtti.

Yazar kitabın hızını iyi ayarlayamamıştı, gizemi kaçmasın diye sayfalarca anlatmadığı şeyleri son sayfalarda da ay defterin sayfası bitmeden hepsini yazayım der gibi peş peşe sıralamıştı.

Kitabın temeli zaten sağlam değildi. Baş karakterimiz Harriet'in kimliği hakkındaki söylediği yalanın motivasyonu asla inandırıcı olmadığı için ben kitaba bağlanmakta sorun yaşadım.

İyi düşünülmüş bir kaç ayrıntı yanlış yerlerde paylaşılarak heba edilmişti. Maggie'nin biyolojik, Maud'un ise onu büyüten annesi olması gerçeği son sayfaların hızında öylesine heba edildi ki. Hal bu gerçeğin farkına vardı mı varmadı mı anlaşılmadı. Yazar bu kısmı kepaze ettiği için his bize de geçmedi.

Hele ki seri katil diyebileceğimiz Ezra karakteri ise kitap boyunca üstünkörü geçilip, son sayfada "hımm dur katil bu olsun, bundan pek bahsetmedik, bu konu sırıtmaz" der gibi okurun zekasıyla alay ediyordu resmen. 

Karakterler çok yüzeyseldi, iyi kurgulanmamıştı, derinlikleri yoktu. Bu nedenle ne Hal'in annesizliğine üzülebildik, ne yeni bir aile bulmasına sevinebildik, ne de biyolojik annesini yıllar önce kaybettiğini öğrendiğimizde beynimizden vurulmuşa döndük. 

Karakterlerin baştan yalap şap kurgulanması kitabın gerçekliğine büyük ket vurmuştu. Yani velhasıl-ı kelam tek cümleyle kitabı özetlersek; iyi bir fikir nasıl heba edilir görmek istiyorsanız okuyun derim.

E daha da ne diyeyim, gömmedik yer bırakmamışım zaten.

O zaman Kasım'da Şule Uzundere ev sahipliğinde Babalar ve Oğullar ile görüşmek üzere...

Sevgiler.

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.