7 Aralık 2016

Kapadokya'dan neler aldım...

Kapadokya gezimiz boyunca hediyelik eşyalar da aldık tabi...

Ben hepsini fotoğraflamamışım ama zaten iki göz bebeğimi göstermek istiyorum sizlere.

Bu solda görmüş olduğunuz narlar ikinci göz bebeğim aslında.. :) Bunları aldırmak için bayağı bir sızlanmış olabilirim. 

Ne zamandır nar almak istiyordum, lakin değişik bir yanı olsun istediğimden kaç kere denk gelsem de almadan geçmiştim. Kısmet tatileymiş demekse...

Bu narları gördüğüm anda almam lazım diye düşündüm eşimi ikna etmem bayağı bir sürdü tabi.. :) Aslında bu üçlü paket 20 TL'ye satılmakta ama öncesinde ben ne kadar ıvır zıvır varsa aldığımdan bunlar için biraz savaş vermem gerekti. Çok şükür kavuştuk. :)


İlk göz bebeğimse sağda görmüş olduğunuz bu kırmızı takım, içine ne konulur ne için yapılmıştır hiçbir fikrim yok... 


İlk gün Zelve'den Göreme'ye doğru giderken yol üstünde görüp uğradığımız Çavuşin Kilisesi'nin hediyelik eşya dükkanından aldık. 

Dükkandan içeri girer girmez gördüğüm ilk şey üzerindeki ibrik benzeri nesneydi. Ay benim evime de ne yakışır derken etiketine bir bakarım ki 125 TL... :( 

Ben tabi oracıkta vazgeçtim. Sonra baktım set halinde satılıyormuş. Ancak fiyatı yüksek olduğundan "neyse, sağlık olsun" dedim. Buna müteakip bardaklarının tek başına satıldığını görünce iki tane alayım kahve yanı bardağı yaparım dedim. Tanesi 30 TL. O sırada sezon bittiğinden her şey yarı yarıya indirimdeydi. 

Satıcılar seti 100 TL dediler. Eşimde üç aşağı beş yukarı derken 90 TL'ye aldık. :) Bu güzellik de evimizde yerini aldı. Hayatta bir nesneye böyle bağlanmamak lazım lakin yine de baktıkça mutlu oluyorum vesselam. :)

Bunların dışında aldıklarımız da var tabi.. İş yerinde arkadaşımın doğum günü olduğundan kendisine bir kupa almıştım. Bolca buz dolabı süsü taşıdık. Annemlere 2 adet küçük peri bacası biblosu aldım. Bu biblolar iki adedi 1 TL şeklinde satılıyor. :)

Mustafapaşa Köyü'nde Marika'nın hikayesini anlatan Cavit Amca'nın dükkanından gördüğüm anda bayıldığım balon desenli masa örtüsünü aldım. :)

Siz siz olun pazarlığınızı yapın. Yüksek fiyat verdikleri nesnelerde mutlaka fiyatları aşağı çekiyorlar. Onun dışında da her yerde hemen hemen aynı şeyler olduğundan fiyatları iyice öğrenmeden almayın. :)

Neler oluyor hayatımda?


  • İçimdeki yazma aşkı nerelere gitti bilmiyorum... Bu sıralar hep bir koşturmaca, telaş içinde olduğumdan belki de yazamıyorumdur.
  • Gelelim hayatımdaki karmaşaya...
  • Öncelikle bunalmaktan helak olduğum bir dönemde, habersizce çıkıp gelen destursuz misafirler de canıma tak etmişken "diren kızım" dedim kendime, tatil ufukta...
  • Nitekim sonunda önceden alıp, plan programını yaptığımız üç günlük "hayata mola" tatilimize de sıra geldi.
  • Üç gün boyunca dere, tepe, dağ, taş demeden gezdik. Ayaklarımıza ağrılar girene kadar gezdik. Öyle ki akşam sekizde otele geldiğimizde tek kelam etmeden sızıp kalıyorduk... :)
  • Tatil bitip de geri dönünce yeniden mutsuzluk kozama geri döndüm. Bizi bu şehir mutsuz ediyor, demedi demeyin... Ah oralar öyle güzeldi ki; geri dönmek gelmedi içimizden, oralardan ev alsak fırsat buldukça kaçsak dedik...
  • Nitekim burada hali hazırda bir ev aldığımızdan, oradan alamadık. :( Buradan aldığımız evde de umduğumuzu bulamadık...
  • Ev git gide küçülmekle beraber, oradan buradan çıkan kolanlarla hevesimi kursağımda bırakmışken, bir de üzerine tuvaleti kapı ağzına üstelik kıbleye bakar şekilde koymaları canıma yetti. Ustayı ben getireyim, yerini biz değiştirtelim dememe rağmen adamlar bu işe yanaşmadı. Eh bende kıbleye dönerekten hacet gideremeyeceğimize kanaat getirip bize başka ev gösterin dedim.
  • Ellerinde mevcutta bitmiş olan bir evi alıp, adamlardan da kurtulalım gitsin dedik. Ama tabi ellerindeki evler bizim aldığımızdan biraz daha pahalıydı. :(
  • Onlar da bu işin kurdu üstelik, bankadan şu kadardan fazla kredi çekemezsiniz dediler. Onların dediği miktara konut kredisi olarak başvurduk. O krediyi alabileceğimize dair bilgi gelince, işlemler devam ederken arada kalan tutar için de ihtiyaç kredisine başvurduk.
  • Şimdi ihtiyaç kredisi onaylanacak mı diye bekliyoruz... Günlerdir süren bu banka bekleyişleri beni de eşimi de gerim gerim gerdi. Midemde ağrılar çöreklendi...
  • Rabbim hayırlısıyla yol göstersin diyorum ve sizlere veda ediyorum. Bu konulara gelince yine bütün enerjim çekildi... :(
  • Applesodaa, sevgiler.
15 Kasım 2016

Bu bir gezi yazısıdır: Kapadokya!

Göreme Açık Hava Müzesi
  • Bu cumartesi sabahın köründe Kayseri uçağına binmemize müteakip seyahatimiz başladı sevgili Casperlar. Arkadaşımızın ailesini de ziyaret edeceğimizden yolculuğumuzun başlangıç ve bitiş güzergahı Kayseri oldu.
  • Develi'ye geçip kahvaltı ziyaretimizi yaptıktan sonra, yolculuk için bir araba alarak Ürgüp'e doğru yola çıktık. Kapadokya'yı gezmek için olmazsa olmazlarınız bir araba, bir müze kart ve bir harita olacaktır aklınızda bulunsun derim.
  • Ürgüp Tepe'yi ziyaret ederek manzaraya hayran olduktan sonra rotamızı Zelve'ye çevirdik. Zelve'den sonra Çavuşin Kilisesi, Göreme Açık Hava Müzesi, Nazar Ağacı ve Uçhisar'a rotamızı çevirdik.
  • Çavuşin'de kiliseden ziyade seramik mağazası beni benden aldı. Bir 90 TL bırakıp, öylece çıktık oradan...
  • Göreme Açık Hava Müzesi'nde biz üç saat kadar kaldık. Ancak bir bütün gün kalınsa sindire sindire ancak gezilir sanıyorum. Müze'ye giriş ücreti 40 TL, içeride istediğiniz kadar kalabilirsiniz. 
  • Nazar Ağacı; müzeden çıkışta yol üstünde sağda kalıyor. Nazar Ağacı ve Testili Ağaç'da fotoğraf çekilmek ücretsiz, nazar boncuğu asmak isterseniz 1 TL. Biz Nazar Ağacı'nda hatıra fotoğrafımızı çekildikten ve nazar boncuklarımızı da astıktan sonra yolumuza devam ettik. 
  • Uçhisar Kalesi'nin muazzam güzelliğine ancak yerden bakabildik. Ziyaret saati kapandığı için yukarı çıkamadık. Ekibimizdeki arkadaşlardan birinin yükseklik korkusu olması nedeniyle belki de çıkamazdık, ama siz giderseniz mutlaka çıkın, bana da resim atın... Uçhisar Kalesi'ne çıkış ücreti 7 TL.
  • İlk günü böylece tamamladık. Bir öğleden sonrası için iyi gezmişiz diye düşünüyorum. :)
Çavuşin Kilisesi
  • İkinci gün rotamızda Aynalı Kilise, Ortahisar Kalesi, Üçgüzeller, Avanos Sallanan Köprü, Kaymaklı Yeraltı Şehri, Derinkuyu Yeraltı Şehri ve Ihlara Vadisi vardı.
  • Kapadokya'da hiç gezmediğimiz kadar kilise gezdik. Eski yerleşimlerin çoğunu Rumlar oluşturduğundan her yer kiliseydi diyebilirim. Bir süre sonra bütün kiliselerin birbirine benzemeye başladığını düşünmeye başladım. Aynalı Kilise'de de farklı bir durum yoktu. Yukarı çıkmak için 5 TL ödemek gerekiyordu. Biz sadece ücretsiz kısımlarını gezdik.
  • Ortahisar Kalesi, Uçhisar kadar yüksek olmasa da görülmesi gereken yerlerden, giriş ücreti 2 TL. Henüz kalenin tamamı açılmamış, biz yarı kısma kadar çıkabildik. Üst kısımlar önümüzdeki sezon gezmek üzere açılacakmış. 
  • Üçgüzeller meşhur Kapadokya'nın yan yana duran üç peri bacası.. Ben manzaraya bakmakla yetindim. Bileğim burkulduğu için aşağıya kadar inmedim. 
  • Üçgüzeller ile vedalaştıktan sonra Avanos istikametine döndük. Avanos'da nehrin üzerinde ahşap bir köprü var ve köprü gerçekten de sallanıyor. Üzerindeki insan yoğunluğu arttıkça köprünün salınımı da o oranda artıyor. Sallanan Köprü'ye çıkıp ördekleri izleyebilir veya besleyebilirsiniz.
  • Yer üstünde gezmek bu kadar yeter dedik ve yeraltı şehirlerine gitmeye karar verdik. Kaymaklı ve Derinkuyu Yeraltı şehirlerini gezik. Derinkuyu Yeraltı Şehri Kaymaklı'ya göre daha derli topluydu. Ancak inmek için 204 geriye çıkmak içinde bir 204 basamak daha çıkacağınızı söylemem gerek. Yeraltı şehirlerine giriş ücretleri 25'er TL.
  • Yer altını da fethettikten sonra yönümüzü Ihlara'ya çevirdik. Ihlara Vadisi, Derinkuyu'ya 40 dk. mesafedeydi. Vadiye giriş ücreti 20 TL, güzeller güzeli manzaraya ulaşmak için ineceğiniz merdiven sayısı 350. Ihlara Vadisi 14 km boyunca uzanıyor. Vadi içerisinde bolca kilise mevcut, eskiden konumu nedeniyle rahipler gelip yerleştiğinden, en sonunda Ihlara bir din merkezine dönüşmüş. Kiliselerin çeşitliliği de bundan mütevellit. Biz sadece Ağaçaltı Kilisesi'ni gezdik. Vardığımız saat nedeniyle kiliseler çoktan kapatılmıştı. Vadi boyunca yürüyüş yaptık, ve vadi içerisinde yer alan suyun üzerine kurulmuş küçük çay bahçesinde mola verip bir yorgunluk çayı içtik. Sonrasında otele dönüp yorgunluktan bayıldık diyebilirim. :)
Göreme Açık Hava Müzesi
  • Üçüncü gün geri aynı zamanda geri dönüş yapacağımız gündü. Rotamızda Asmalı Konak, Kapadokya Sanat Tarihi Müzesi ve Marika'nın Hikayesi vardı.
  • Asmalı Konak'ın etrafından iki kez geçmemize rağmen ancak üçüncü gün sabahı içine girip gezebildik. Giriş ücreti 2 TL, içerisinde Bahar ile Seymen'in odası, mutfak ve avluyu gezebilir; takı mağazasından alışveriş yapabilirsiniz. (Takıların dehşet ötesi pahalı olduğunu belirtmem gerek, biz sadece bakarak çıktık.)
  • Kapadokya Sanat Tarihi Müzesi; eski adıyla Sinassos yeni adıyla Mustafapaşa Köyü'nde yer almaktadır. Kiliseyi bulmak için epey bir çaba sarf ettik ancak tavsiye üzerine gittiğimizden bulmak için kararlıydık. :) Müzeye giriş ücreti 12 TL, içerisinde Sibel Radiye Gül'ün yapmış olduğu kitre bebek kompozisyonları yer alıyor. Keloğlan ile Cankız'dan Osmanlı Padişahlarına, Nasreddin Hoca'dan, Hanım Sultanlara kadar geniş bir çeşitlilik yer almakta, müzede ayrıca konaklama yapabileceğiniz odalar da mevcut. Biz müzeyi gezerken gerçekten çok keyif aldık, iyi ki görmeden gitmemişiz dedik.
  • Mustafapaşa Köyü'nde Aşk ve Mavi dizisinin çekimlerine de denk geldik. Çekimleri pas geçip asıl dinlemeye geldiğimiz hikaye için Cavit Amca'yı bulmak üzere köyün girişine doğru yürüdük. Cavit Amca'dan Marika'nın Hikayesini dinledik ve yola revan olup dönüşe geçtik.
Kapı üzerinde yer alan söz Marika'nın el yazması. "Sabır büyük bir ilaçtır, kullanmasını bilene" yazıyor. Marika bu yazıyı 1914 yılında yazmış.
  • Üç günde dolu dolu bir tatil yaptık. Kapadokya'ya aşık olduk, oralardan ev alma hayalleri kurduk. Yine gitmek üzere içimize niyet tohumları ektik. Belki bir on sefer daha da gitsek gezmekle bitiremeyiz görülecek yerleri.. "Taşı toprağı altın memleket bizimkisi..." sözünün doğruluğuna bir kere daha kanaat getirdik.
  • Göreme Açık Hava Müzesi, Kaymaklı Yeraltı Şehri, Derinkuyu Yeraltı Şehri'nde müze kart geçiyor. Kapadokya Sanat Tarihi Müzesi özel bir müze olduğundan müze kart geçmiyor. Zelve ve Sallanan Köprü ücret ödemeden gezebileceğiniz noktalar.
  • Sevgiyle gezgin Applesodaa..
Not: Bütün resimler telefonumda olmadığından resimlerde çeşitlilik mevcut olamadı maalesef. :(
7 Kasım 2016

Pazartesileri de sevebilirim...

   Yine bir hafta sonu faciasının ardından pazartesinin kutsallığı ile aşk yaşıyorum sevgili Casperlarım...

   Nasıl bir faciaydı diye sorarsanız eğer canlarım (ki sormasanız da anlatacağım) anlatılmaz yaşanır tarzında feci ötesi kötü bir olaydı vuku bulan... (Allah yaşatmasın sizlere.)

   Bu hafta sonu bize çok yakın bir lokasyonda eşimin akrabalarından birinin düğünü olacaktı. Buna müteakip bize yatılı gelecek bir çift misafirimiz vardı. (Misafirimizin aile içindeki statüsünü bildirmek istemiyorum, aile büyüklerinden diyelim sadece.) Ben de evde oturmuş hazırlıklar ile meşguldüm ki, aklıma geldi arayayım bakayım kaç gibi gelirlermiş dedim.

   Feci haberin bir kısmını da böylece aldım. Biz şimdi bilmemkim-deyiz, burada şuşular da var onları da alıp akşama geleceğiz dedi. (Bilmemkim ve şuşular hikayenin devamında yer alacağından kod ad olarak kullanılmıştır.)

   Ben tabi telefonu kapattım sakince lakin sonrasında bir dumur üstüne de binbir sinir hali... O sinirle eşimi aradım ve sakince sordum akşama gelecek olan misafirler şuşuları da alıp geleceklermiş haberin var mı diye. O da şok içinde "Yoo" diyebildi.

   Ben sinirden köpürerek ve tabii söylenerek hazırlıkları tamamladım. Bizim usul, adap bilmeyen misafirlerimiz de başka misafirleri de alarak geldiler. -Burada beni en çok kızdıran noktayı netleştirmek istiyorum: Yahu sen misafirsin zaten, bana sormadan nasıl başka misafiri getirirsin. Tabii ki sorsa hayır demezdim lakin kimse de sormadı. Komik tarafı ben aramasam beni kimsenin de aramaya niyetinin olması..- Ay gene sinirlendim!

   Neyse bana sormaya lüzum olmadığından zaten geldiler. Bende yedirdim, doyurdum. Tam oturdum ki; "Bilmemkimler de gelmek istediler ama yer olmaz diye gelmediler (lütfetmişler), onlar da kahvaltıya gelecekler."
   
   İçimden geçenler;

  • Höööö!
  • Oha!
  • Bu hafta sonunu bir atlatayım da ben yapacağımı biliyorum.
  • (Ve tabii kocam için) Bittin sen!
   Dışımdan; Buyursunlar...

   Bilmemkimler de kahvaltıya geldiler efendim, tam olduk...

   Bütün olaylardan sonra:
  • En kızdığım nokta, kimsenin bana danışmaması idi. Yahu ben ev sahibiyim, ev sahibi!!
  • Eşime de içimde kalmasın diye bütün sinirimi boşalttım. Yapacak birşey yok bana giren bunca sinir bir yerden çıkacaktı artık.
  • Bütün hafta sonu yüzümde sinirden stresten sivilceler fink attılar.
  • Ben şimdi bana yapılanların aynılarını karşı tarafa yapmak için uygun organizasyonu bekliyorum.
  • Çok pis kin tutarım.
  • Bir de bana bir daha yatıya gelme olayını rüyalarında görecekler. Önümüzdeki bir milyon yıl boyunca müsait olmayacağım.
  • Allahım sabır ver.
  • Yazarak bile rahatlayamadım.
   Applesodaa bir sinirle bildirdi.


 
31 Ekim 2016

Kasvetli pazartesi...


  • Selamlar Casperler... 
  • Yine uzun bir ara vermiştim ki, birden kalktım geri geldim. Zaten yıllardır yazarım, uzun uzun verdiğim aralarımla meşhurum kendi çapımda sanıyorum.
  • Camdan bakınca dışarıda ısıtmasada sıcak bir aydınlık yayan güneşin varlığını görebiliyorum. Oysa ki içimde kış mevsimi rüzgarları uğulduyor.
  • Sanırım depresyona girdim. Ara ara girip çıkıyor da olabilirim. Benim bu hallerimden eşime fenalıklar geldi onu da belirteyim.
  • Yeni bir iş, yeni bir mutluluk getirmiyormuş. Tecrübeyle sabit. Bünyemin işe alışamaması, işe gidip gelmek istemeyişlerim vs. derken bende bir sinir hali, bir halsizlik, bir yorgunluk. 
  • Geçen perşembe sırf bu isteksiz hallerimden hasta oldum sanıyorum. :(
  • Ne olacak benim halim, şu anda bilmiyorum. İçimde hep "Yine mi mutsuzuz, yine mi kasvet..." sözü dolanıyor. ("Yine mi güzeliz, yine mi çiçek." sözünü kendi ruh halime uyarladım.)
  • Ah bir de kıyafet sorunsalım var ki sormayın. Eski iş yerimde hep fazla "casual" bir tarzda giyindiğimden sanırım, buranın resmi hallerinden bana afakanlar basıyor. Gerçi burada da aslında resmi giyinme zorunluluğu var diye bir bilgi yok. Lakin işte herkes resmi giyinip de ben öyle salaş salaş takılınca çirkin ördek yavrusu gibi göze batıyorum.
  • Ay ama ne yapayım yani; sabah uykusu mu, yoksa biraz erken kalkıp giyinip kuşanmak mı deseler bana her seferinde sabah uykusunu seçerim net.
  • Neyse bu giysi işi elbet bir sona ulaşacak, ya benim tarzıma şirket uyacak, yahut ben asimile olacağım. (Allah muhafaza..)
  • Neyse geçelim buraları... Son zamanlarda kendimi paspas örmeye verdim. İlk deneme olarak kendime ördüğüm paspas biraz yamuk olmakla beraber şu an banyo zeminininde yatıyor. :) İkincisi hediye olacak. Örmeye devam...
  • Bu arada ilk kez bu yıl izlediğim filmler ve özellikle okuduğum kitaplar için yazılar hazırladım. Yıl sonuna kadar güncelleyeceğim ve yıl sonunda emrinizdeyiz efendim. :)
  • Sanırım yazarak biraz depresyonumu azalttım. Şimdi gideyim de bir kahve içeyim. Öğlene kadar boşum nasıl olsa. :) Kurumsal çalışma takvimi  böyle geniş oluyormuş...
  • Hepinize sevgiler Casperlar. Applesodaa depresyonik ofisinden bildirdi.
3 Ekim 2016

Cadılar meclisi, kasıntılar ve diğerleri...

Hellö world.

İş değiştirdiğim malumunuz zat-ı şahanelerim, şimdi yeni iş yerimdeki mütevazi insan profillerini inceleyeceğiz. (Yazar burada "mütevazi" kelimesi ile kinaye sanatına başvurmaktadır.)

Bu iş yerine geldikten sonra "İnsan Kaynakları" departmanının toptan gereksiz olduğuna karar verdim muhteremler.

Cadılar meclisi buradaki İnsan Kaynakları departmanının kod adı bundan sonra. :)

Ben buraya geçene kadar, geçiş sürecini bana dar eden İK ekibi, buraya geldikten sonra da bir gün beni adam yerine koydu diyemem. Suratlar beş karış, tatlım biz adam seçeriz modunda pis bakışlar, zeka yetmezliğinin vermiş olduğu özgüven ve küçük küçük dağları ben yaratttım tavrının verdiği had bilmezlik... İyilik namına hiç bir şeye sahip olmamakla beraber, topu kişilik yoksunu aynı zamanda...

Allah ıslah etsin diyor ve diğer maddeye geçiyoruz. İnsan kaynakları dışında bir çok insan profili mevcut olsa da ben İnsan Kaynaklarına gösterdiğim önemi diğerlerine gösteremeyeceğim. Hepsine toptan kasıntılar dedim gitti. İsmiyle müsemma bir grup olmakla beraber, kendilerini anlayamadığım da kayıtlara geçilsin. Şöyle uzaktan bakınarak kendilerinden uzak durmakla yetiniyorum.

Gelelim bana... Öyle sudan çıkmış balık misali, başımı bir o yana bir bu yana döndürüp duruyorum. Herkesi incelenecek bir psikolojik vaka olarak değerlendirdiğim de doğrudur. :) Allahım ben buraya nasıl düştüm diye düşünerek günlerimi nihayete erdirip, her sabah ay hayır gene mi iş diye söylenerek kendimi yataktan kazıyorum.

Bende durumlar böyle.. Sizde neler var neler yok?

NOT: Bloguma Polonyalılar dadanmış... Korkmalı mıyım? :S
8 Eylül 2016

Derdim çoktur hangisine yanayım??


  • Aslında bugün çok da dertli değilim sevgili Casperlar. Bu yazıyı dün yazsaydım derdin biri bin paraydı o ayrı...
  • Ev aldığımızı, evin sadece temelinin olduğunu, sonunda nasıl bir evimiz olacağını bilmediğimi burada sizlere daha önce belirtmiştim.
  • Zamanın hiç yerinde durmayışının da etkisiyle, ev gitgide görünür hale gelmeye başlamıştı. En son baktığımızda tuğlalar da gelmişti artık yavaş yavaş evimiz şekil alacaktı...
  • Benim nev-i şahsına münhasır kocam da dün sabah nöbet dönüşü eve bir bakayım deyince olanlar oldu. Aradı beni ve "Ev olmamış, burası çok küçük, bizim hiçbir eşyamız sığmaz." dedi. 
  • Ben yandım, tutuştum ve de bittim. Akşamı zor edip, bir endişe içerisinde koşarak gittim ve ne göreyim. Ev olmuş, iyi de olmuş. Bayağı da olmuş yani.
  • Anladım ki benim kocamda göz bozukluğu falan var. :)
  • Ev tabi ki küçük ( büyük ev mi kaldı artık) olmakla beraber, kullanışlı da. Tabii birtakım çözümler üretmemiz gerekmedi değil. Küçük tuvalet olarak planlanan alanı biz ardiye olarak yeniden yaptırmaya karar verdik ama o kadar kusur kadı kızında da olur canım...
  • Şimdi evin iç kısmına yavaş yavaş geçileceğinden yeni yeni dertlere gark oldum canlarım. Fayans, banyo dolabı, gömme dolap, ankastre fırın vs. arayışlarına kendimi verdim.
  • Resimde gördükleriniz de inşallah Rabbim nasip ederse benim mutfak fayanslarım olacaklar. :)
  • Eskiden tüm paramı giyim kuşama yatırırdım. Evlenirken kendimi ev eşyalarına verdim. Evlendikten sonra tabak çanak sevdasına düştüm. Şimdi de fayans, kale-bodur, dolap vs...
  • Hayatımda tecrübe etmediğim alış veriş kalmadı. :)
  • Demek ki neymiş "Her yeni gün yeni bir deneyimmiş." :) (Tırnak işareti içerisinde olan kısmı şarkı gibi uzata uzata söyleyiniz.)
  • Kocaman sevgiler gönderir. Banyo dolapları ile aşk yaşamaya giderim.
  • Applesoda günün son haberlerini sundu.
  • Saygılar.
1 Eylül 2016

The moment...


  • Yeni bir iş, alışma süreci, Gamze'nin çeyiz telaşları derken günler birbirini hızla kovalamış... Bunu ancak maaşımı alınca fark edebildim. :)
  • Ay başı sen ne güzel şeysin...
  • Bugün annemin doğum günü sayın seyirciler ve kız kardeşim mesaj atana kadar ben durumdan bayağı bir bihaberdim.
  • Kız kardeşler bu günler içindir.
  • Anneme en acilinden bir hediye almam, akşam annemlere gitmem lazım...
  • Çok yorgunum sayın okur. Dün misafirliğe gitmemize müteakip, eve dönüşümüz gecikti. O gecikince uyku saatimde haliyle gecikti. Şimdi ofislerde uykusuzum...
  • Akşam misafirlikte dikkat ettim. Sohbet, muhabbet hoş da o arada insanlar ara ara telefonu eline alıp şöyle bir bakınıyor... Haliyle sohbet duruyor. Hayat duruyor. Başkalarının hayatlarında neler olmuş onları bir kontrol etmemiz lazım neticede...
  • Su uyuyor, sosyal medya uyumuyor.
  • O zaman bugün biraz anı yaşayalım ha! :)
  • Hepinize sevgiler.
  • Applesodaa.
23 Ağustos 2016

Hayatta her şey olabilirsiniz!

Hayatın her anının sürprizlerle dolu olduğu bir gerçek...
Bilemediğimiz şey ise sürpriz elmanın bizim başımıza düşüp düşmeyeceği...

Hiç hissettiniz mi; bilmediğiniz, hiç ilginiz alakanız olmayan bir konuda ufacık bir bilgi edindiniz. 
O anda bunun nerede lazım olacağı aklınıza hayalinize bile gelmedi. 
Aradan bir kaç gün geçince o konuda edindiğiniz bilgi birden sizin kurtarıcınız oldu.
Anlatabildim değil mi? Sizin de başınıza geldi.

Bu durum benim sıklıkla başıma gelir ve ne zaman yeniden böyle bir durumla karşılaşsam içimden
bir gülümser ve kendime hayali bir "çak" işareti yaparım.

Evet belki de biraz manyağım.. :)

Peki bu sürprizlerin konumuzla ne alakası var?
Sürprizli bir iş değişikliği yaptım. İçimde mutluluk kelebekleri uçuşuyor ve evet kendimle
gurur duyduğum için sürekli gizli bir sırıtma halindeyim...

Nereden başlasam bilemiyorum. O zaman en başından başlayalım mı??

Birazcık sıkılmaya hazır mısınız?

Öğrenim hayatım boyunca hep çok başarılıydım, lakin bir o kadar da umursamaz...
Çevremdeki insanların benden çok şey beklediğini biliyordum.
Ama sanırım benim kendimden o kadar beklentim yoktu.

Belki de ortaokuldaki o matematik öğretmeni yüzündendir hepsi...
Bilemiyorum. Bildiğim şey ise, bir şey olmak için uğraşmadığım. O zamanların meşhur sınavları
ile bir Anadolu Lisesi kazandım, ancak okulun yurt problemleri nedeni ile gidemedim.

Kız Meslek Lisesi'nin kapısından bir sinir harbi sonucu geçtiğim doğrudur.
Sonrasında ise tüm notu yüksek öğrencilerin yaptığını yaptım ve "Bilgisayar Programcılığı"
bölümünü seçtim.

Lisede zamanın ÖSS sınavlarına gram kafa yormadığım için iki yıllık geçiş hakkımı
kullandım ve bir Meslek Yüksek Okulu'na geçiş yaptım.

Orada da çok başarılı olsam da motivasyonum hep sıfır, sıfır, sıfırdı.
Okul birinciliğini alttan dersim olduğumdan başkasına kaptırdığımda bile içimde bir sızlama olmadı.

Yoksa ben hissiz miydim?
Sanıyorum hissiz değil ilgisizdim.

Eğitim hayatımı kendi ellerim ile nasıl mahvettiğimi yeterince okuduysanız; kariyer hayatımı
dişimle, tırnağımla nasıl var ettiğime gelelim.

Eğitim hayatının içime ekemediği tohum olan "birşeyler olma hissiyatı" 
iş hayatına başladığımda içimde filizlendi.

İlk iş deneyimim bir çağrı merkezi işiydi. Sıfırdan başlamışım ha. :)
4 aylık gecesi, gündüzü belli olmayan bi maratonun ardından çağrı merkezi bana hayatımın
aşkını kazandırsa da, "evet ben bu olmalıyım hissini" kazandıramadı.

Bir arkadaşımın çalıştığı yazılım şirketine geçiş yaparak, şansımı eğitimini aldığım
alanda denemeye karar verdim. Düşünsenize "6 yıl" boyunca ilmek ilmek her bir bilgiyi kafanıza
kazıdığınız bilişim alanının size uygun olmadığını bir kaç aylık bir çalışma hayatının
sonunda şıp diye anlıyorsunuz.
Ah ne gam!!!
Altı yıl boyunca bunu nasıl anlamadığımı, hala daha anlayamadım.
(Eğitim sistemimizin eksiklikleri bunun nedeni de olabilir. Bir araştırılsın bence...)

Bilişim sektörü tarafından yenilgiye uğratıldığımı kemiklerimde bile hissetmişken,
bir anda beni satış departmanına geçirdiler.
Çenem sağolsun.

İyi hoştu da; hiç saha tecrübesi olmayan gencecik 21 yaşında bir kız için elinde laptop
sahalara sürülmek kızın gözünü korkuttu işte. Aslında bu işte iyi olduğunu biraz daha iş hayatında
piştikten sonra deneyimleyecekti...

Bilişim sektöründen temelli kopuşumun şerefine, "Şeytan Marka Giyer" filmine özenip asistan
olacağım dedim. (Tüm o eğitimi kaldır at, lazım değil zaten...) Asistan oldum da 
lakin "şeytan"a denk geleceğimi hiç tahmin etmemiştim. 
Öyle şeyler filmlerde olmaz mıydı canım..? Gerçek hayatta da olabiliyormuş.
Tecrübeyle sabit.

Hayatta her an, her kişi ve verdiğiniz her karar size birşeyler öğretir. 
Şeytan da bana iş hayatını öğretti. Kurtları, kuzuları öğretti. Kurtlar nasıl düşünür, 
kuzular nasıl yem olur hepsini bir bir beynime kazıdı. Hayatı bana zindan etse de 13 yıllık 
eğitim hayatımın toplamında öğrenemediğim en gerekli şeyleri öğrenmiş olarak 
şeytanın kapısından ayrıldım.

Sonrasında kendimi yeni bir şirketin kapısında buldum.
İşi öğrendim, kendimi geliştirdim. İşimi iyi yaptım. İşe kendimi verdim, kendimden
birşeyler kattım. Şirket de bana hakettiğim değerin sadece bir kısmını gösterdi.
Yine de şartlarım iyiydi ve bende mutluydum.
Daha iyi bir fırsatın kapımı çalacağını bilmiyordum elbet.

Benim çalıştığım yer ünlü bir yabancı markanın bayisiydi. Markanın kendisi bana iş teklifi ile geldi. 
Şartlarda anlaşınca bende kendi açımdan yılın transferini gerçekleştirdim.

Şimdi çok daha iyi bir yerdeyim.

Eğitim hayatımın içine etmiş olsam da... (Evde denemeyiniz.)
Kariyer hayatımı bir yerlere getirmeyi başardım.
6 yıl eğitimini aldığım işi bir kenara kapı süsü yapıp, bambaşka bir alana geçiş yaptım.
2 yıllık bir okuldan mezun olmama rağmen kendime en sonunda
bir "ünvan" kazandırabildim.
Çalışma şartlarımı eğitimime rağmen çok daha iyi yerlere getirebildim.

Öyleyse bana bir bravo!
Buraya kadar okuduysanız size de bir bravo!! :)

Bu eğitimle erişemeyeceğim bir seviyeye; çalışarak, işi öğrenerek, pişerek,
kendimi geliştirerek gelmeyi başardım. Şimdi artık bir üst lige çıkmış gibi hissediyorum.
Buradan daha yüksek bir noktaya gelebileceğimi sanmıyorum
ve açıkçası gözüm çok da yükseklerde değil.

Kurumsal hayatıma beş ila yedi yıl arasında bir süre biçiyorum.
Bu süre sonunda evin borcu bitmiş olacağından bende kendim için bir değişikliğe gideceğim.
MSA'da alınacak ultra pahalı bir mutfak eğitimi düşlüyorum.
Restoran açmam sanırım. Hatta şef olarak bile çalışmam. Bakarsınız çocukluk hayalim
olan bir "cafe"m olur en sonunda...

Yıllar sonra size burada bu hayalimi de gerçekleştirdiğimi yazabilmeyi umuyorum.

Sizi sevgiyle kucaklıyorum.

İnanmak başarmanın yarısıysa; çok çalışmak da kesinlikle öbür yarısıdır bence.

Sevgiyle Applesodaa

Kurtlara söyleyin, eve döndüm!!!

   Bir müddettir buralarda olmayışımı belki de farketmişsinizdir... Ne bileyim, belki de beni özlemişsinizdir... Zira özleseniz de özlemeseniz de ben eve döndüm. :)

   Neden uzak kaldığımı detaylarıyla anlatacağım. Buralarda olun!

   Not: Başlığı belki de Carol Rifka Brunt'ın "Kurtlara Söyle Eve Döndüm" kitabından çalmışımdır. Ve ihtimal dahilinde olabilir ki; kitabı sırf adı nedeniyle çokça okumak isteyip, hala da alamamışımdır.
19 Temmuz 2016

Applesodaa Art Craft #2

Sayın casperlar,

Hepinizi bu güzel ve demokrasi dolu günde sevgiyle kucaklıyorum.

Yine bir kendin yap çalışması ile karşınızdayım. Gelelim ne yaptığıma...

Burada görmüş olduğunuz dört adet renkli ürün, haşhaş. Eşim en son Amasya'ya gittiğinde getirmişti.

Dışı su kabağı gibi ahşabımsı bir görüntüye sahip, en önde yer alan zaten boyanmamış orjinal hali. Birini orjinal bırakıp (eşim istemese onu da boyardım), diğerlerini akrilik boya ile boyadım.

Sadece boya beni kesmedi. Üzerlerine simli ojeler ile ikinci bir kat geçtim. O kat buradan net görünmese de ışık altında, çok hoş oluyor. Orjinal olanın başı kel kalmasın diye onu da vernikledim.

Sonrasında elde ettiğim bu dört objeyi oda kokusunun şişesinin içine koydum.

Saygılar,
Applesodaa Art Craft sundu.

4 günde neler oldu?

"Dünyada seni koruyabilecek tek insan, senin insanlarındır."


Son dört gün içerisinde Türk Halkı tarihin akışını değiştirdi diyebiliriz.

Darbe haberleri ortaya çıktığında eşimle Tem Otoyolu'nda, Tuzla istikametine (eve) doğru gitmekteydik. Facebook üzerinden gördüklerime inanamamışken, radyolar darbe haberlerini son dakika olarak geçmeye başladılar.

Otoyol üzerinde Sabiha Gökçen ve Orhanlı çıkışları kapalıydı. 
Eve gidebilecek miyiz diye düşünürken, İstanbul'a girişlerin de kapatıldığını gördük.
Eve gelebildik nihayetinde, hararetle haberleri izlerken Cumhurbaşkanı sokaklara çıkın dedi. Sonrasında oturduğumuz sitede bir genç kız pencereye çıkarak şöyle dedi 
"Uyanın, devlet elden gidiyor. Siz böyle oturmaya devam mı edeceksiniz? Bugün evlerinde oturanlar, yarın sokaklara çıkamayacaklar." 
Bu sözler üzerine gaflet uykusundan uyanıp tüm site halkı sokaklara döküldük.

Mahalle halkının karakola siper olup, askerler gelirse bu karakola giremeyecekler 
dediklerine şahit olduk.

Eşim ve ben Tuzla sokaklarındayken, babam ve erkek kardeşim Boğaziçi Köprüsünde ateş altındaydı.
Eşimin arkadaşı Boğaziçi Köprüsünde yaralandı. Kurşun belini sıyırıp geçti.
Komşularımızın oğulları yaralandı. Kurşun birinin kalbinin üstünden geçti, 
diğerinin bacağını deldi geçti.

Eşi Atatürk Havalimanı'nda mahsur kalan kuzenim,
kızı ile beraber evde tekti ve bütün gece askeriye evlerinin etrafına bomba yağdırdı.

Arkadaşımın kardeşi Ankara'da Hava Kuvvetleri'nde zorunlu askerlik görevini yapmaktaydı. 
Sabaha kadar bombardıman altında kaldılar.

Kuleli'de öğrenciler sivil halka ateş açtı. 
Hepimizin adını bilmesekte sima olarak tanıdığımız bir genç vefat etti. 
Ve daha bir sürü şehit verdik... 
Arkadaşlarımız sabahlara kadar yaralılara yardım edip, kan revan içinde evlerine döndüler.

Bu sefer olay, uzaklarda patlayan bombalar değildi. Bu sefer savaş Suriye'de Irak'ta değildi. Bu sefer sadece haberlerde okumadık tüm bu olanları.

Ölenler arkadaşlarımızdı, tanıdıklarımızdı! Ateş altında kalanlar ailelerimizdi! Bombalar başımıza yağdı! Savaş bizim sokaklarımızdaydı!

Çok şükür ki bu millet alnının akı ile bu sınavı verdi. 
Şu dört günde çok şey gördük, çok şey yaşadık, hissettiklerimizden patlayacak kıvama geldik lakin unutmayacağımız, affetmeyeceğimiz insanlar var!

Bu milletin nasıl tek yürek olduğunu ölsek de unutmayacağız!

16 Temmuz günü sokaklara dökülüp kutlama yapan halk için 
"O kadar şehit var, millet kutlama yapıyor." diyen haysiyetsizleri unutmayacağız. 
Bu millet şehidini unutmadı ki, kutlanan el birliği ile kazanılan zaferin kutlamasıydı. 
Emin olun şehitlerimize bizim canımız sizden de çok yandı. 
Zaten ölenler bizim şehitlerimizdi, sizin değil! Asla değil, katiyen değil! 
Siz sokaklara çıkmaya korkarken sokaklara çıkıp canını verenler bizim şehitlerimizdi! 
Emir altında olduğu için ne yaptığını bilmediğinden ağlayan askerler, bizim askerlerimizdi. Asker üniforması içinde ortalığa dökülüp milleti katleden şerefsizler sizin olsun! 
Ölen polisler de bizimdi, sivil vatandaşlar da bizim! 
Sizin hiç bir şeyiniz yok! Olaylar olurken elini taşın altına koymayıp da hangi kuytu köşedeyseniz oraya geri dönün! 
Biz şehitlerimizi sokaklarımızdan, mahallelerimizden, ailelerimizden, gönlümüzden uğurladık.
Şehit bizim, zafer bizim! 
Size diyecek başka hiç bir şeyim yok.

Tüm yaşananların gerçekliği ortaya dökülmeden, askerle-polisi birbirine kırdırmak için
abuk subuk söylemler yayanları unutmayacağız!

Sayıları giderek artan şehit haberleri verilirken, "Askerimin bu hale düşeceğini göreceğime,
ölseydim." paylaşımlarında bulunanları unutmayacağız.
Masum askerlerimizi, ana kuzularımızı şehit verdik gönlümüz yandı!
Asker görünümlü, soysuzlara acımadık, acımayacağız!
Bu paylaşımların sahiplerine sözüm "Bunca şehit verilmeseydi, bu zafer kazanılmasaydı."
O zaman sizin ertesi günkü haliniz ne olacaktı?
Evden oturup sallaması kolay, sizin ananızı ağlatırdı o arkasında durduğunuz soysuzlar!
Lafını bilin, haddinizi bilin!

O gün olaylar olurken sokaklara dökülen, vatanını savunan ünlüler vardı.
Hatırlayacağız onları. (Sayıları ne kadar da azdı.)

Tüm olaylar yaşanıp, bittikten sonra.
"Çok acı günler geçirdik. Birlik olalım, ayrılmayalım." diye geçti Bor'un pazarı
sür eşeği Niğde'ye atasözünün hakkını göğsünü gere gere veren ünlüler vardı.
Unutmayalım unutturmayalım.

Bundan sonra uyumayalım ey halkım,
tüm dünya Türk'ün gücünü gördü!

Sağlıcakla!

Not: Sayfa başında yer alan cümle alıntıdır. Lakin nerede gördüm de, not ettim hatırlamıyorum.
12 Temmuz 2016

Boş zamanımda başka neler yaptığımı merak ediyor olabilirsiniz.

Zamanın büyük kısmını kıçımın üstüne oturup televizyon izleyerek geçiriyorum. Ama bunu siz de yapıyorsunuz, o yüzden beni yargılamaya kalkmayın.

demiş Andy Weir, Marslı kitabında.

Son günlerde hayatımın özeti...
Tembellik genetik olabilir mi acaba?
Çocuklarıma bu geni aktarmak istediğimden emin değilim...
11 Temmuz 2016

Applesodaa Art Craft #1


  • Kendin yap dediler de yapmadık mı?
  • Efendim benim zaman zaman gelen hobi krizlerim malumunuz. Bu yastığın ön yüzünde yer alan işlemeyi üç kış önce sanıyorum işlemiştim. Sonrasında iki yaz önce kendisini yastık yapıp, dikmiştim. O gün, bu gündür kendisi içinin doldurulmasını beklemekteydi. 
  • Geçenlerde eşim yastığının artık çok inceldiğinden şikayet edince onu yeni yastığa geçirirken eski yastığını bu şekilde değerlendirdim.
  • Peki nasıl yaptım?
  • Etamin üzerine internette gördüğüm bir deseni göz kararı bakarak çizdim. Sonrasında kendi seçtiğim renklerde işleyerek çizimi doldurdum. 
  • Etaminin boyuna göre fırfır ve arkası için kumaş hazırladım. Ben çok profesyonel bir dikiş nakış ustası olmadığımdan, elimdeki kumaşı ikiye katlayıp ütüledim. Sonrasında el yordamıyla pileler şeklinde katlayarak etamine iğneledim. Arka kumaşı da hepsinin üstüne iğneleyerek üç tarafını diktim.
  • Geçenlerde içini elyaf ile doldurunca alt kısmı elimde dikerek kapattım ve yastığımı kullanıma açtım. Şimdi darısı bununla beraber üç kış önce işlemiş olduğum diğer dört yastığın başına...
  • Bir fikir olsun diye de sizinle paylaşmak istedim. :)
  • Sevgiler, Applesodaa.

Pazartesileri birazcık sevmem...



  • Günaydınlar tatlımlar...
  • Uzun bir aradan sonra geri gelmiş bulunmaktayım. Bu sefer ki gelişim daim olur inşaallah.
  • Ramazandan ne kadar korktuğumu duymayan kalmadı sanırım. Peki ne oldu diye sorarsanız? Bol uykusuzluk, feci derecede yorgunluk, oruç halsizliği ayrıca da bugün ne pişirsem stresi ile sağ salim ramazan ayını atlatmış bulunmaktayım, çok şükür elhamdülillah...
  • Yalnız ramazanın son günlerinde artık bende hal kalmamıştı ve metro, otobüs Allah  ne verdiyse kafamı koyduğum yerde uyumaya başlamıştım. Buna müteakip ineceğim durakları geçirmekten E5 üstünde yer alan bütün duraklara aşina oldum artık. :)
  • Yeni evlisin, yeni gelinsin diye diye insanlar beni de yeni olduğuma sahiden inandırmıştı. Sonra şöyle döndüm bir baktım ki 9 gün sonra on aylık evli oluyorum. "Ne yeniliğinden bahsediyorsunuz siz kuzum?" demek istemedim değil hani.
  • Ramazanı hayırlısı ile atlattık da bayram bir geldi, pir geldi. Eşim arkadaşlarıyla memlekete dedesini görmeye gidince bende anamın evine kamp kurdum. :) 
  • Annemleri gezdirmeye çıktığımız gün; gittiğimiz yerleri beğenmemek mi dersiniz. Ay burada oturacak yer yok, yürüyemem ben diye şikayet etmek mi dersiniz. Bir orman havası alsaydık diye yakınmalar mı istersiniz (Mihrabat Korusu'ndayız o ara.). Bir ara kendimi küçük çocuğumla dışarı çıkmış gibi hissetmedim desem yalan olur.
  • Bayramı da bol yorgunluk ile arkamızda bırakır bırakmaz soluğu evimde aldım. Aldım da ne oldu, bildiğiniz yatmaktan depresyona girdim. 
  • Demek ki neymiş, alışmadık bünyede tatil alerji yapıyormuş.
  • Yeter artık, ben çalışmak istiyorum diyerekten kendimi ofise attım.
  • Bugünde pazartesiden nefret edemedim Casperlarım. :(
  • Hepinize kucak dolusu bayram sevgisi gönderiyorum.
  • Applesodaa Haziran ayı raporunu sundu.
  • Saygılar.
Not: Resim Otağtepe Fatih Korusu'nda bizzat tarafımca çekilmiştir.
15 Haziran 2016

Vücudunun %70'i su olan bir canlının nasıl olur da içi yanar?

demiş Ece AYHAN oruç tutmadığı bir günde...

Bana bu yaptığın???


  • Bazı insanlara "Oldu mu şimdi senin bu yaptığın?!" diye böğüresim var velakin yaşı büyüktür hürmet etmek gerek deyip susuyorum.
  • Susuyorum da ne oluyor sanki? Onu da bilmiyorum işte, tıp sustum.
  • Ay tamam, biliyorum espri yeteneğim de yok benim. :(
  • Çok mutsuzum!
  • Casperlar olarak istikrarınız yine tam kararında ne yorum var ne başka bir şey...
  • Peki ben ne yaptım?
  • Baktım yazmaya teşvik edenim de yok. Özledik gel yaz diyenim de yok. Aman dedim yatayım ben. Boş bulduğum vakitlerde yattım, dinlendim. Bazen misafir vardı ölesiye yoruldum. İftardı, sahurdu derken işte... Baktım geçiyor günler...
  • Özlesenize beni.. Siz beni hiç sevmiyorsunuz... :(
  • Neyse depresyonik ruh hallerimin bir yansımasıydı okuduğunuz, açlıktandır diyerek affınıza sığınıyorum.
  • Yazmasanız da, özlemeseniz de siz benim Casperlarımsınız hepinize mutlu bir gün diliyorum.
  • Öpüldünüz, Applesodaa.
11 Mayıs 2016

Hellö!

Selam Casperlar...

Pazartesi halsizdim, dün hastaydım. Bugün geldim, buradayım.

O üzerimdeki ağırlık hissine müteakip gelen üşüme... Ben donuyorum derken, sevdiceğimin "Ateşin var." demesiyle ne olduğumu şaşırdım. Geçen sefer beni beş gün yatıran illete yeniden yakalandım sandım, lakin öyle değilmiş şimdi iyiyim.

İlaçlarımı içtim. Çorba, meyve, C vitamini, bol ilgi derken darlandım geldim. :)

Ay bana iyilik de yaramıyor haklısınız.

Dün evde yatarken nelerin farkına vardım peki?

Evde yatmak bir gün için olduğunda cidden güzel, iki de idare eder, ancak üçten sonrası çalışmaya alışmış kadına depresyon etkisi yaratıyor, ben diyeyim. 

Evlilik programları halen ekranlarda boy boydu. Seç, beğen, katil ol minvalinde evlendirememeye devam ediyorlar.

Yeni yeni şeyler de yok değildi, neyi oldurmaya çalıştıklarını çözemediğim "Kısmetse Olur", birbirleri üzerine oynamaktan başka bir şey yapmayan "Fenomen" ekibi, Acun'un artık etini sütünü geçip, kılından tüyünden dahi faydalandığı Survivor'ın tartışma ekseni "Survivor Panaroma", ve oturup izlemeye karar verdiğim "Gelin Evi".

Gündüz kuşağında tv izlemek imkanı olan insanlara televizyon kanallarının salak muamelesi yaptığına artık kani oldum. Şu yukarıda saydıklarımın başka bir açıklaması yok bence, ama reyting alıyor denildiğini de duyar gibiyim. Alsın varsın. Ne olurdu oraya başka bir program konulsaydı, onu düşünelim. Ekranda öğreten programlar ve benzerleri olsaydı sadece, Esra Erol el işi yapıyor olsaydı, Zuhal Topal yemek programı sunuyor olsaydı. Gene alırlardı reyting, en neticesinde sunulanlar önemli diyorum. İnsanlara farklı şeyler sunmak gerek artık!!

Son olarak hazır yeni gelinim, ev almışım borcum da boyumdan çok... Şu "Gelin Evi" programına bir katılayım diyorum. :) Katılırsam "Katil olur muyum acaba?" ihtimalini iyi bir düşüneyim ondan sonra kararımı bildiririm.

Gözlerinizden öperim.

Applesodaa.

Not: Ya gerçekten katılırsam programa... Neler olur bir hayal edin??
4 Mayıs 2016

Selamlar...


  • Aslında bir "Pazartesileri hiç sevmem!" yazısı yazmaya niyetlenmiştim üç gün önce lakin yoğun işler nedeniyle bir türlü yazamadım.
  • Hafta sonu fellik fellik gezdikten sonra değil pazartesi bütün hafta çalışmaktan nefret etmekteyim Casperlar.
  • Olsun yine de umudumu kaybetmeyeyim hemen, nasıl olsa bu hafta sonu da gezeceğim. :)
  • Üç gündür aynı proje üstünde çalıştığımdan olsa gerek, şu an yerimde duramama hali içerisindeyim. Ofisin içinde ters taklalar atasım var düşünün o derece bunaldım.
  • Ah birde dün yağan yağmuru gördünüz mü? Sitenin kapısından apartmana girene kadar (yaklaşık bir yüz adımlık mesafe, belki daha az) sırılsıklam oldum. Öyle böyle değil üzerimden sular damlıyordu şıp şıp... Fındık büyüklüğünde yağan doluyu da es geçmeyelim, yerler bembeyaz olmuştu.
  • Bugünlük benden bu kadar, gidip biraz daha çalışmam lazım, gözlerinizden öperim.
  • Applesoda Koşuyolu Ofis'ten bildirdi.
  • Saygılar...
3 Mayıs 2016

Beauty Inside vs. Her Gün


İzleyecek bir şeyler ararken Nabrut'un blogunda Beauty Inside isimli Kore filmini
gördüm. Konusu bana oldukça tanıdık gelmekle beraber, nereden
tanıdık geldiğine emin olamadığımdan filmi izleyeyim de bir hatırlarım dedim.

Nitekim de hatırladım. :)

Şurada bahsetmiş olduğum kitaplardan David Levithan'a ait olan Her Gün isimli
kitap ile filmin konusu oldukça benzemekteydi.
Ayrıldıkları noktalar elbette ki vardı, ancak filmi izlerken daha önce izlemişim gibi geldi 
bana kitap dolayısıyla.

Gelelim asıl detaya kitapta baş kahramanımız müthiş bir fedakarlık yaparak,
aşık olduğu kızdan vazgeçmişti. Film ise mutlu sonla bitti.
Kavuştular.

Kitabı sevmiştim, filmi de sevdim ancak bir ara film bayağı bir
aksadı. Ruhum daraldı.

Not: Kitabın yazarının taksiciye yazdığı "Kitabı çalmadığın için teşekkür ederim." şeklinde bir not vardı. Kitap 2012 çıkışlı film ise 2014, yani ya taksici çaldı, ya Koreliler. Yahut
beni gülümseten bir tanıdığın dediği gibi evrenin iki noktasında birbirlerinden habersiz aynı 
şeyleri düşünüp, aynı şeyleri ürettiler.



Notun notu: Kitabın resmi şuradan alıntıdır.

21 Nisan 2016

Onlar bize acımıyor, biz başkalarına...

Erkeklerin kadınlara karşı acımasız olduğu bu dünyada; kadının en büyük dostu
kadındır sanıyorsanız, yanılıyorsunuz!

Kadınlara karşı yapılan tüm haksızlıkların, kötülüklerin üzerinden tekrar ve tekrar geçmeyeceğim.
Kadına karşı uygulanan şiddet bir suçtur ve cezalandırılmalıdır.
Burada tartışılacak bir husus yok.

Benim bugün anlatmak istediğim, aslında anlayamadığımdan ortaya döküp saçmak istediğim
konu kadının kadına karşı uyguladığı şiddet!!

Sokaklarda, toplu taşıma araçlarında kadınlar birbirlerine karşı öyle acımasız ki...
Birisine sadece bakmak bile kavgaya sebebiyet verebiliyor.
"Müsaade edebilir misiniz, geçeyim." demek öyle zor geliyor ki; bir omuz atıyorlar çaktırmadan,
karşıdaki kadın da edep sahibi ise sesini bile çıkarmıyor.
Kişinin duyup duymayacağını bile önemsemeden hakkında yapılan konuşmalar;
eğer güzel bir kadın ise giydiklerini yerden yere vurmak, onların güzellik standartlarına
uymuyorsa giydikleri ile yargılamak...
Bitmek-tükenmek bilmeyen bir psikolojik şiddet savaşı!

Kadınlar hemcinslerine karşı neden bu kadar acımasız?
Güzel, beğenilen bir kadın olmak mı suç? Yoksa güzel giyinmek, göze güzel görünmek mi?

Kadınlar birbirlerine neden destek olamıyorlar?

Birbirimizin başını ezersek, sesini kısarsak daha mı mutlu olacağız, söyleyin!

Erkekler kadınlara acımasızca şiddet uygularken, kadınlar ülkemizin bazı şehirlerinde hala
insan bile sayılmıyorken yetmiyor olacak ki, kadınlara uygulanan iğrenç şiddet eylemlerinin
arkasından: "Açık giyinmeseymiş, oraya gitmeseymiş,
bu saatte gezmeseymiş, hak etmiş!" diyebilen insanlıktan nasibini zerre almamış kadınlar da var!

Tam olarak buna nasıl karar veriyorsunuz bilmek istiyorum?
Bu lafları sosyal mecralarda sarf etmeye utanmayan kadınlar, size soruyorum!
Hak ettiklerine nasıl karar verdiniz? 
Bu ülkenin yargı mecrası siz misiniz?
Sosyal medya hesaplarınız sizlere insanları yargılama hakkı mı bahşetti?

Rabbimin verdiği canı almak her halükarda suç iken, siz bu insanların
başlarına gelenleri hak ettiklerine nasıl karar verdiniz?

Suçun her türlüsü kötülük içerir.
Kadına karşı da olsa, çocuğa karşı da olsa, erkeğe karşı da olsa şiddet bir suçtur.
Toplumlar şiddete teşvik edilmemelidir.
Bu yaşananları kimin hak ettiğine sizler de, bizler de karar veremeyiz.
İlahi adalet herkese hak ettiğini elbet sunacaktır.

Kadınların hayatları yeterince zor, herkes kendinden bir pay biçsin.
Birbirimize eziyet etmekten, birbirimize kötü davranmaktan vazgeçelim.
Elimize ne geçecek ki?
Kadın kadının yanında dursun!
Birbirimize destek olalım.

Ve rica ediyorum güzel yarınlara ulaşabilmek için, birbirimize karşı daha insaflı,
daha anlayışlı olalım. Hoşgörüyü elden bırakmayalım, birbirimizin dayanağı desteği olalım.

-Applesodaa-


15 Nisan 2016

#şiirsokakta


Cumalar candır, hafta sonu canan!!


  • Resimde, hafta sonu için planımı gördünüz. Evde koltuğumla aşk yaşamayı, yata yata mabâdımı ağrıtmayı planlıyorum. Hatta öyle ki yatıp dinlenmekten sıkılmak derecesine kadar vardırmak istiyorum bu işi.. :)
  • Bu hafta her sabah, azıcık daha uyuyabilseydim keşke düşünceleri ile cebelleşmekten banyoya giden yol üzerinde türlü tehlikeli durum içerisinde buldum kendimi. (banyo kapısına kaş çarpmak, dengeyi kaybedip lavaboya çarpmak, gözü açamayıp duvara toslamak vs. vs.)
  • Hâl böyle olunca, hafta sonu kocasının çalışmak zorunda olduğunu duyan taze ev hanımı Applesodaa'nın yüreği bayram etti. :)
  • Dinlenmek, dinlenmek ve dinlenmek üzerine olan planların hayatta yapılabilecek en güzel planlar olduğuna kanaat getirdim Casperlar.
  • Aslında evimde bir bahar temizliği yapılması lazım. Zira perdelerim karardı, camlar da toz duman, ama ne yapayım yahu.. Temizle temizle nereye kadar? Bahar temizliğini önümüzdeki aya bırakayım en iyisi ben, bir nisan yağmuru falan vurur sonra camlarıma emeklerim boşa gider. (Biliyorum çok inandırıcı bir bahane değil ama yüzüme vurmayın canım.)
  • Dinlenme işini de her şeyi abarttığım gibi abarttım ve kocama dedim "Hayatım yemek de yapamam şimdi dinlenmekten, öyle güzel şeyler bekleme karnımızı doyuracak bir şeylerle geçiştiririz hafta sonunu." dedim.
  • Allah affetsin. :)
  • Bugün mesai saatinin sonunu gördüm mü, hafta sonu kutlamalarına başlıyorum demektir. Siz de bu hafta sonu kendinize vakit ayırın, hep istediğiniz ama ertelediğiniz bir şey yapın. 
  • Kocaman sevgilerle, Applesodaa mübarek cumadan bildirdi.
12 Nisan 2016

Bi ara...

Ramazan gelmeden diyorum...
Bi ara birleşip, benim evi bir temizlesek mi?

Şaka şaka.
Buraya yorum yazmaya üşenen Casperlar, taa Tuzla'ya benim evi temizlemeye gelecek değil ya.

O değil de, benim evi kim temizleyecek sahi?
Şu cam silme ve perde yıkama işini başkasına devretsem..
Gerisini ben yapacağım ya gerçekten, söz veriyorum.
:)

Onu da geçtim de perdelere bakınca; "Hmm yıkanacak olmuş bunlar, hep gri gri..."
dediğim gün (geçenlerde bir hafta sonu) anladım ki ev hanımı olmak yolunda
bir kilometre taşını daha geride bırakmışım ben.

Kızçeler, annelerinizi üzmeyin..
Onlar yapılacak bu işler diyorlarsa bir bildikleri vardır.
Tecrübeyle sabit.

Kolaylar gele hepimize.
O temizlik bi ara yapılacak. Bi ara..
:)

Applesodaa.

Borcum çoktur bende bilirim lakin, gel böyle kabul eyle beni...

Hayatı yaşayabilmek için çok bir şeye ihtiyacımız olmadığını düşünmeye başladım bugünlerde.
Yine de düşününce bir şeyleri almak için kendimize empoze ettiğimiz ilk düşünce;
"hmm buna ihtiyacım var"...

Bir düşünelim bakalım,
aslında aldıklarımızın hepsi bir ihtiyaç mı?

Sadece ihtiyacı kadarını alıp da gereksiz harcama yapmayan insanlar elbette ki var.
Onlara olmayan şapkamı çıkarıyor,
ellerini eski Türk filmlerindeki gibi koparacak kadar çok sallamak istiyor ve 
bu sır neyse benimde kulağıma fısıldamalarını istiyorum. :)

Şahsen benim hayatta başaramayacağım bir şey varsa; o da ihtiyacım kadarını almaktır sanıyorum.
Bir şeyi almayı gönlüme koyduysam da yavaş yavaş beynime "Bu benim ihtiyacım." düşüncesini yerleştirmeye başlarım.

Huyum kurusun, müsrifim işte ne yapayım?

Velhasıl-ı sen gel bir de borcum varken gör beni.
Evlilik hazırlıklarını yaparken kız tarafının payına düşenlerin büyük kısmını borç-harç kendim aldım.
Ödeye ödeye bitiremediğim borçlarımı buraya yazmaktan parmaklarıma kramp giriyordu ki,
borç bitti.

Yemedim-içmedim demeyeceğim şimdi ama oldukça tutumlu davrandım ve de
istediğim her şeyi aldım (alamadıklarımı kızlara hediye olarak aldırdım).
En nihayetinde borçsuz evlenme emelime ulaştım.

Tam borç yok, evlilik müessesine giriş dersini de (evlilik hazırlıkları) başarı ile geçtim,
günümü gün edeceğim derken...

Diyemedim işte, altı aylık safahat dönemim bitti.
Boyumdan büyük borcum var şimdi.
Buralarda geçenlerde bahsetmiştim ev alma fikrimizden. En nihayetinde aldık.
Eee ev bu on yıldan aşağı borcu bitmiyor.

Yani şimdilerde ben yine tutumluluk yollarını arşınlıyorum.
Bu süreçte mecburiyetten değil de cidden tutumlu olmayı öğrenebilirsem bu da benim
bu işten elde ettiğim kâr olur.

Demem o ki: "Borcum çoktur bende bilirim, lakin gel böyle kabul eyle beni..."

Tutumluları gözlerinde öperim.
Benim gibi müsriflere; Allah bizlere akıl fikir ihsan eylesin der, gözlerinden öperim.
Applesodaa önümüzdeki on yılın maddi eylem planını bildirdi.

NOT: Evi temelden aldık; yani bir kaç direk, birazcık da beton şimdilik ortalık.
Seneye bu vakitler taşınma telaşıma hep beraber düşeriz.

NOTUN NOTU: Rabbim isteyen herkese nasip etsin inşallah!
11 Nisan 2016

Pazartesileri hiç sevmem!


  • Günaydın gün ışıklarım, casperlarım! :)
  • Şehirler arası seyahatle geçen bir hafta sonunun ardından, gözlerim pazartesi sabahına açılmayı reddetse de bir şekilde geldim, şimdi işteyim.
  • Bizim Tuzla'da ailelerimizin Üsküdar'da oturması sebebiyle yapmış olduğumuz bu hafta sonu yolculukları beni benden alıyor. Bu işe başka bir çözüm bulmamız lazım, zira bünyem buna dayanamıyor...
  • Baharın gelip kapıya dayanması ile beraber gün ışığı camlara vurunca daha bir kolay kalkarım sanmıştım. Lakin tembel; kışın da tembel, yazın da tembel... 
  • Şimdilerde iki endişem var, birincisi; düğün sezonunun açılmasına müteakip çeyrek altın almaya para yetiştirememek. İkincisi ise yaklaşan Ramazan... 
  • İlk kez bir Ramazan boyunca kendi kendime kalkıp sofra kuracağım, kaldıracağım. Bu Ramazan benim de idare etmem gereken kendi evim olduğundan çok endişeliyim. Hele ki bir de akşam yemeklerine çare bulamamışken ben sahurda ne pişireceğim derdi şimdiden sardı beni... En iyisi mi ben şimdiden sahur için bir yemek listesi hazırlayayım.
  • Erken kalkan yol alır demişler, ben şimdiden planlamaya başlarsam Ramazan-ı Şerif'i de hayırlısı ve de gönül rahatlığı ile atlatabilirim sanıyorum.
  • Şimdi ikincisi tamam da bu ilk problemim ne olacak benim? Evlenmeyin yahu! Ev aldım, borcum boyumu aştı. Ben bütün bunlara nasıl yetişeceğim? Beni de düşünün azıcık ama değil mi? 
  • Neyse canım hayırlısı ise evlenin, ona da yetişirim bir şekilde inşallah. :)
  • Hafta sonu haberleri ve de benim şahsi problemlerimi de görüştüğümüze göre artık çalışmaya başlayabiliriz.
  • Gözlerinizden öperim, Applesodaa! :)
5 Nisan 2016

Kafamda deli sorular...

Kartal - Kadıköy metrosuna her bindiğimde makinistin tek görevinin "Bir sonraki tren sekiz vagonludur." anonsunu yapmak olduğunu düşünüyorsam bunun suçlusu ben olamam...
1 Nisan 2016

Cumalar candır, gerisi heyecan!!!

Mübarek cumanın tam orta yerinden bildiriyorum;
mesainin bitmesine az kala sizlere bir selam etmeden gidesim gelmedi.

Kendi kendimi enerjik olmaya telkin ediyorum.
Zira yarın akşama misafirim var.
Bu da demektir ki sabahtan kalkılıp ev dip köşe temizlenecek, çamaşırlar yıkanıp-kurutulacak.
Üç çeşit yemek yapılacak.

Misafir gelmeden önce ev temizliği yapmanın gerekliliğini hiç anlayamamıştım,
taa ki evlenip, evimin hanımı olana kadar (sadece akşamları da olsa ev hanımı, ev hanımıdır).
Ne de olsa misafir gidince ev daha beter olacağından,
annemin evinde söylene söylene iş yapmayı
görev edinmiştim.

Lakin artık bende biliyorum ki; misafir gelecek ise o ev temizlenecek.
Türk kızı olmaktan mıdır, hamurumuzu annelerimiz böyle yoğurduğundan mıdır?
Yoksa bu toprakların havasından suyundan mıdır bilmem??
Artık bildiğim şey misafir geleceği zaman ev temiz değilse,
yüreğimin orta yerinin sıkıntılara gark olduğudur.

Misafirler arada bir teşrif ettiğinden, bizleri temiz pak hatırlasınlar isteriz.
Annelerimizden böyle gördüğümüzü bilsinler, 
gönül rahatlığı ile ikramlarımızı yiyip, içsinler isteriz.

Maddeleri çoğaltmak mümkün olmakla beraber,
annem gibi olmayacağım dediğim tüm zamanların üzerine
şimdi tam annem gibi oldum. :)

Türk kızı olmak kolay değil vesselam, misafire hürmet ve hazırlık etmek 
genlerimize işlenmiş bir kere azizim. :)

Öyleyse ben bir koşu evime gideyim.
Bu akşam dinlenip güç toplayayım, yarın ölümüne yorulacağım. :)

En piri pak yanımdan kocaman sevgilerle..
Bol misafirli hafta sonlarınız olsun...
(Ben misafiri tek başıma ağırlayacak değilim ya... Sizde çalışın..)
:)

Applesoda, en hamarat ev hanımı cuma haberlerini sundu...

Not: "Annemin evi"... Dikkat ettiyseniz eğer söylemesini geçtim, dilime değmese dahi yazması bile kalbimi sızlatıyor.

28 Mart 2016

Pazartesileri hiç sevmem, sevemem!

Kasvetli bir pazartesi sabahından sizlere kocaman bir günaydın sunarım casperlar.

Şu pazartesiyle yıldızım hiç barışmayacak sanırım. Yataktan kalkması bir dert, işe gelmesi bir dert, ayılması ayrı bir dert ve hepsi haftanın ilk günü olması neticesi ile bugün iki katı zor geliyor. İki mi dedim? On olsun o.

Hafta sonu yine şehirler arası kalmalı annelere ziyaret seyahati yaptığımızdan, bünyem baş aşağı dönmüş durumda. (Evimde yatamayınca ayarlarım bozuluyor benim.)

Pazar günü sürprizi olarak İzmit'e halama gittik. Plansız bir anda "haydi, kalkın gidelim" durumları bence en güzelleri, hayat spontane gelişince güzel. :)

Dönüşte kocamı işe bıraktık, beni de evime bırakacaklardı ki; tam ben ev alma sevdasından elimi eteğimi çekmişken, kısmetimize satılık bir eve bakmak da düştü.

Şimdi büyük konuşmuşluklarıma bir gelelim. Amerikan mutfaklı ev mi? Mümkün değil olmaz oturamam ben öyle derken, bu ev Amerikan mutfak olmasına rağmen bana kendini sevdirdi. Değişik bir şey var evde içine giren çok seviyor. Halbuki küçük aslında, benim şimdiki eşyalarım ile de birazcık sıkışık olabilir ama belki de kısmetimdir, ondan ısınmışımdır eve.. İnanın bende bilemedim.

Kafamdaki karışıklık bir yana, insanların küçük, amerikan mutfak, yarın öbür gün sıkılırsın demeleri de beynimi yedi. Bir kimse de iyi bir şey dese ölür mü ki?? İnsanların hep kötü yorumlar yapmaları olağan bir durum gerçi, lakin işte mevzu ev olunca kızıyorum. Bende çok daha iyilerini isterdim lakin pazar alışverişi gibi değil ki, biraz daha fazla para verip iyisini alasın. Azıcık daha iyisine niyet etsen 30.000-50.000 TL artış oluyor.

Ay daha dün evi gördüm, geceden beri nasıl taşınacağım diye düşünmekten beynim lapaya döndü. Evlilik zormuş casperlar. Annem "Kocanın, koca koca dertleri olur." derdi. Kocayı geçtim de evliliğin öyle vesselam.

Neyse sizi sıkıntılarımla yeterince boğduğuma göre, gidip biraz daha çalışabilirim.
Gözlerinizden öperim.

Applesoda


NOT: Dua edin de ev işim hayırlısı ise olsun casperlar.

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.