31 Aralık 2022

2022'de onuncu ve de sonuncu tur kitap alışverişleri...


2022'de kendime engel olmadım, olamadım, almalara doyamadım. Hatta aldıkça aldım, aldıkça aldım. Evet yılın onuncu ve de sonuncu kitap alışverişi yazısını da açıyorum hazırsanız. Bu alışverişin sponsoru olan kocama da can-ı gönülden teşekkür ediyorum.

Kocam doğum günüm sebebiyle bana yüklü bir miktar hibe etti. :) Bende bir kısımcığını kitap alışverişi için değerlendirdim. Amazon'da bir aydan fazladır sepetimde bekleyen ürünlere de böylece kavuşmuş oldum.

Burada yer alan Sırça Köşk ve Yeni Dünya'yı daha önce farklı bir yayınevinden almıştım ancak onları arkadaşlarıma yaptığım yılbaşı hediye paketlerine koydum ve yenilerini Türk Edebiyatı Klasikleri serisinden aldım, kısa zamanda okurum umuyorum. 

Hüseyin Rahmi biliyorsunuz ki 2022 yılında tanışma mutluluğuna ulaştığım yeni favori yazarım olduğundan aynı zamanda bu serinin ilk kitabı olan kitap da kendisinin kitabı olduğundan aldım gitti. Diğer ikisini de öylece seçtim.


A'dan Z'ye Düşünmek kitabının Su'nun Harikalar Diyarı blogunda görüp not almıştım. Annelik Her Zaman Toz Pembe Değil zaten blog dünyasının mihenk taşlarından Blogcu Anne Elif Doğan'ın kitabı olduğu için aldım. E bir de anayım tabi merak ettim. :)

Metin Akpınar'ın kitabını yine bloglarda görüp not almıştım ama affola blog ismini unuttum, yorumlarda o bendim derse burayı hemen güncelleyeceğim. :) Goriot Baba zaten BKK'nın ocak ayı kitabı olarak sepette bekliyordu.


Aylin Balboa'nın bir kitabı daha var elimde okunmayı bekleyen ama Bir Garip Şeyma bu kitabı övünce sen benimsin deyip attım sepete. :) Ayın Aydınlık Yüzü aldığım ama henüz okumadığım Deli İbrahim Divanı hakkında öyle güzel yazmıştı ki, o sırada gözüme çarpan bir başka Ahmet Büke'yi de sepete atıverdim.

Mutlu Olma Sanatı ve Uysal Kız sürekli birilerine hediye ettiğim kitaplardan olduğundan bu yıl kaçıncı kez alıyorum bilmiyorum ama kararlıyım bu sefer önce okuyup sonra hediye edeceğim. :)

Uçurtmayı Vurmasınlar ise bir pişmanlık kitabı, her alışverişin sonunda olur. Tam siparişi verirsiniz, sonra bir kitap ya gözünüze çarpar, ya birden aklınıza düşer. İşte son İdefix alışverişimden sonra aklıma düşen ve bu sepete ilk giren kitap da buydu. :)


Sanıyorum bu yazıyı okuyanların yüzde sekseni Kelebeğin Rüyası filmini izlemiştir. (Bu arada ben hala izlemedim.) Ama hakkında pek çok yazı okuduğumdan Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu isimli şairlerimizi konu aldığını biliyordum. Yeni yeni şairlerin dünyasına açılmam lazım diye bir his içimde peyda olduğundan bu kitapları da sepetime attım.


Gelelim kütükler kategorisine... Ejderha Cumhuriyeti, Haşhaş Savaşı serisinin ikinci kitabı ve ben bu serinin ana karakterine gıcık oluyorum ama yarım bırakmak da adetim değildir o sebeple aldım gitti. Alice Teşkilatı'nı sevgili Gül Akça'nın blogunda görüp not etmiştim, indirimde olmasıyla beraber sepete girmeye hak kazandı. :) 

Veba Geceleri BKK'nın Mart ayı kitabı olarak sepette kendine yer buldu. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi ise sevgili Leylak Dalı'nın en sevdiği Ayfer Tunç kitabı olarak önermesiyle beraber benim oldu. Sonuçta Leylak Dalı'ndan iyi bilecek değilim, ben daha bir tek Suzan Defter'i okudum. :)


Bu da alışverişin bonusu. Bir Garip Şeyma'nın blogunda görüp hop atmıştım sepete, önce ben okurum bir kaç sene sonra da Çınar'a okurum diye. Yatırım yatırımdır neticede. :)

Yine #fakatnealdıkbecanım hashtaginin hakkını verdim, darısı #fakatneokudukbecanım hashtaginin başına inşallah. :)

Bu alışverişle birlikte evde toplamda okunmayı bekleyen kitap sayısı 149'a ulaştı.

Seneye hiç kitap almasam, kısmetse bu evdekilerin hepsini üç, beş bilemediniz on seneye okurum gibi, hadi bakalım gazam mübarek olsun.

Sevgiler ve mutlu yıllar.

2023'de görüşürüz.
28 Aralık 2022

BKK Aralık 2022 Okuma Raporu

Selam canlarım,

Aralık ayı evsahibiniz geldi. BKK olarak dördüncü, aynı zamanda da yılın son ayını geride bırakmış olmamızın haklı gururu içerisindeyim.

E bir de tabii ben seçtim diye demiyorum ama iyi kitaptı. :) Önerilerine güvendiğim bookstagram hesaplardan birinde görüp not almıştım. BKK için önerirken okumaktan keyif alabileceğimiz birşey olsun istemiştim ama bu kadar çarpıcı ve de düşündürücü bir eser seçtiğimden de haberim yoktu.

Güncel olarak BKK üyelerinin Algernon'a Çiçekler hakkındaki yorumları aşağıdaki gibidir:
Kitabımız 27 dilde ve 30 ülkede yayımlanmış bir eser aynı zamanda Hugo ve Nebula ödüllerini de almış. Peki ben kitabı seçerken bunları biliyor muydum? Yoo hiç haberim yoktu. :)

Herşey düşük zeka seviyesine sahip bir birey olan Charlie Gordon'un zeka seviyesini artıracak deneysel bir ameliyat olmasıyla başlıyor. Hikayeyi Charlie'nin tuttuğu günlükler üzerinden okuyoruz.

İlk başlarda ne yalan söyleyeyim "Yav bu ne?!" oldum. Çünkü kitap yazım yanlışları ile doluydu ama sonradan anladım ki Charlie'nin günlüğü olduğu için ne kadar anlıyorsa o kadar aktarıyordu ki bu Charlie'yi anlamak yolunda da önemli bir adımdı.

Charlie ameliyatı oldu ve biz gelişimini günlükler üzerinden takip etmeye devam ettik. Nasıl anlatayım bilmiyorum ki; ilk başlarda o hafif hafif göstermeye başladığı zeka kıpırtıları ana yüreğime çok dokundu. Ama sonra durdurulamaz bir biçimde dahiliğe doğru yol almaya başladı.

Her ne kadar zekaya sahip olsa da artık, duygusal olarak yaşadığı travmaların izleri asla silinmedi. Bu duygusal travmalar onu çok farklı iç hesaplaşmalara sürükledi, hafifçe hisleri keskinleşmeye başladı. Acımasızlığa doğru hisleri bulanıklaşmaya başladı ama sonrasında deneyin aslında başarısız olduğunu anladı.

Çünkü Algernon -kitaba da ismini veren deney faresi, bu deneyin tek başarılı hayvan deneği- öldü. Charlie'nin de artık fazla zamanı yoktu...

Kitap beni duygudan duyguya sürükledi... Kah gülümsedim, kah gözlerim dolu dolu çevirdim sayfaları... Oldukça da düşündürücüydü; zaman zaman evlat, zaman zaman ana yüreğim dağlandı. Evlat olarak baktım; ailesiyle yaşadıkları... Korkunç! Hangi çocuk bunu hak eder...

Anne olarak baktım... Nasıl nasıl nasıl yapılır bütün bunlar?! 

Üzerine bir anne olarak yazmaya devam etsem herhalde yazının sonu gelmez. Fakat kıssadan hisse; duygusal anlamda doyurucu bir kitaptı. Uzun zamandır böyle düşünceden düşünceye sürüklenerek hislerim tavan yapmış şekilde okuduğum bir kitap olmamıştı.

Yılın kapanışını Algernon'a Çiçekler ile yaptığım için ben mutluyum. Okuyun, okutun...

Görüşmek üzere, çüs...
26 Aralık 2022

Son düzlük....

Geldik yılın son düzlüğüne...

Zamanın akışını öyle bir kaçırdım ki; bu hafta, bu yılın sona ereceğine az önce haftalık iş toplantısını yaparken ayıldım.

Bir önceki hafta sonu Çınar'ı da alıp kızlarla Balat'ta yapılacak olan kermese gidelim dedik. Sevgili Handan girmiş görmüş ama sıra o kadar uzundu ki Çınar'la hayatta bekleyemezdik. O yüzden Balat turu yapıp döndük.

Bu haftasonu da tiyatrodaydık, çok ama çok sevdi. Aslında geçen yıl da gitmiştik ama bu sene daha da çok farkına vardı ve çok eğlendi. 7 Ocak'ta başka bir gösteri için de bilet almıştım, oğlumun bu sevdasının peşine düşeceğiz elbet. :)

Bu arada bende de tiyatro sevdası değil de ilgisi var diyebiliriz. İki ayrı arkadaş grubundan hediye biletim var. Ocakta hem İki Efendinin Uşağı hemde Fosforlu Cevriye'yi izleyeceğiz. Allah herkese tiyatro bileti peşinde koşma azmine sahip dostlar nasip etsin, amin. :)

Geçtiğimiz hafta kayınvalidemler İstanbul il sınırlarından içeri girebildiler nihayet. Bu hafta ilk haftaları diye pek yalnız bırakmadık ama haftaya Çınar size emanet deyip kendimizi sokaklara atacağız artık. Ocak bitene kadar gelsin toplanmalar, gitsin etkinlikler... "Evin yolunu bilir miydin sen?" cümlesini duyana kadar gezeceğim. 

Şu anda kafamda kırk plan var, her biri bir diğerinden delice. Ne kadarını yapmaya muvaffak olurum göreceğiz... 

Birde önemli bir husus var ki geçtiğimiz hafta yazılı ehliyet sınavından geçtim. Darısı artık direksiyon sınavımın başına... Bana bol bol dua edin...

Sevgiler ve görüşmek üzere.
Adios.
19 Aralık 2022

Durum Raporu: Kafam Leyla...

Selam olsun benim gibi Leylalara...

O kadar çok şey not alıyorum ki buraya yazmak için ama yazamıyorum. Neden? Çünkü her birini başka başka yerlere not alıyorum. 

Elimdeki otuz bin milyon nottan kurtulmaya karar verdim. Yani demem o ki: Dikkat, dikkat bu yazı beyin yakabilir!

1. Bilenler bilir kasımda Can Bonomo konserine gidecektim. Bilmeyenlere selam olsun, merak etmeyin birşey kaçırmadınız. Birşey hakkında ne kadar çok heveslenirsen o kadar kötü çıkıyor önermem bir kez daha kanıtlandı. Beşiktaş If'e gitmek isterseniz aklınızda olsun ses sistemi çok korkunç.

Kendime not: Senin boyum kısa (1.55), çok kısa!!! O nedenle bir daha ayakta izlenen konserlere gitmeyeceksin.

2. İki arada bir derede nasıl ayarladıysak etkinlik kankam Merve ile ailelerimizi alıp Sapanca'ya gittik. Buz Bungalov'da bir gece konakladık, yer arayan varsa herşeyinden memnun kaldık öneririm. Arada bir şöyle alıp başını gitmek -her ne kadar kocam ve çocuğum yanımda olsa da- iyi geliyor insana. Tebdili mekanda ferahlık vardır diyenlerin bir bildiği varmış yani.

3. Yine bir saç sorunsalı döngüsüne girdim. Kısaltmıştım lakin uzasın diye beklerken bir anda bir gına perileri geldi yine ve kesime gitmekten son anda çocuğa bakacak kimse yok diye vazgeçmek zorunda kaldım. Durduğum yerde bir müddet daha durmam için bana güç ver Allahım. Saç konusunda çok ama çok anlık kararlar veriyorum, sonucunda da çok tatmin olmuyorum bu sıra. Ama şey diyecektim bir de brushligt diye birşey çıkmış, gördünüz mü? Her an gidip bana bundan yapın diyebilirim. :)

4. Doğalgaz faturamın rakamları mitoz bölünüyor. Ekimde 744 TL gelen fatura kasımda 1500 küsür oldu... Aralık sonu gelecek faturaya bakmaya yüreğim elvermeyecek gibi...

5. Bilmem fark ettiniz mi ama memleketçe bir usta sorunsalı yaşıyoruz. Hiçbirşeyin tam olarak bir ustası yok ve sürekli usta olmayan usta sıfatlı şahıslar tarafından mağdur ediliyoruz. Sırf millete işim düşmesin diye her haltı kendim yapar oldum ama yani arada da gelsin bir usta çözsün işimizi deyip bir mola vermek istiyor insan.... (Tavandaki sıva dökülmelerine fazlaca bakmış birisinin anlık isyanı...)

6. İki hafta önce kuzenimin nişanı vardı. Nişan pastasını almaya giden dayıma Çınar'la refakat edelim dedik. Giderken bir sorun yoktu ama dönerken pastayı koyması, Çınar'ı bindirmesi derken kafam durdu. Tam arabaya oturdum kafamı içeri alırken GÜM! Gözümün üstünü arabanın çerçevesine bilfiil geçirdim. Tastamam oraya uydurdum yani. Akşama gözüm şişti ama görünürde biraz kızarıklıktan başka birşey yoktu. Sabah kalkınca bir de ne göreyim, kan oturmuş gözümün kenarına... Bir hafta mosmor bir gözle gezdim....

7. Zaman zaman bazı kelimelere takılıyorum. Bu hafta dilimde bir "müko"dur gidiyor. Herşeye, herkese müko diyip geçesim var. Mükemmelin kısaltılmışı olarak kullanılıyormuş. Peki bu bilgi bende nasıl mevcudiyet buldu. Biliyorsam ne olayım. O zaman tamam, müko.

8. Bazen bazı şeyler hiç beklediğim gibi çıkmıyor. İsimlerinden mütevellit midir, nedir bilmem ama Barış Bıçakçı ve Melisa Kesmez deyince gözümde 30'un az üstü insanlar beliriyordu. Bir de baktım ohooo hiç düşündüğüm gibi değil.Tam tersini de Nermin Yıldırım'da yaşadım. Şöyle Gülseren Budayıcıoğlu gibi bir teyze imajı vardı zihnimde, fakat ne göreyim alakası yok. Durup durup bir daha şaşırıyorum.

Kapanış: Buraya kadar okudunuz ve hala beyniniz yanmadıysa benden size kocaman bir helal olsun. :)

Not: Böyle 1,2 falan diye madde madde yazmayı da çok sevdim nedense... :)
18 Aralık 2022

2022'de dokuzuncu tur kitap alışverişleri...

Herşey sevgili Oytunla Hayat'ın Şeref Motel hakkındaki yazısını okumamla vuku buldu. Bakayım ne kadarmış bu kitap derken kendimi İdefix'de buldum ve bir de baktım ki aldıkça alıyorum...

Sevgili Gül Akça beni Proust'a başlamak için yanlış kitabı aldığım konusunda bilgilendirmişti. O sırada doğru kitabı da hemen sepete attım. Reading Zindanı Baladı ince bir klasik olarak kendine yer buldu hatta okundu bile. Çakıcı'nın İlk Kurşunu'nu da sırf isminden ötürü aldım gitti.


Bu alışverişi yaptığım sıralarda Nohut Oda'yı okuyordum. Melisa Kesmez'in kalemini de sevince indirimde olan bu ikisini de aldım. Elimde olmayan tek kitabı Bazen Bahar, onu da bir ara mutlaka alırım.


Türk Edebiyatı Klasikleri'ni seveceğim kimin aklına gelirdi ki?? Şahsen benim değil Gulyabani'yi merak etmesem sanırım şu serinin keyfini asla bilemezdim. Artık bir Gürpınar fanı olduğumdan ötürü Meyhanede Hanımlar hemen sepete düştü. Diğer ikisini de rasgele aldım. :)


Retorik ve Poetika'yı cancağızım İngiliz Merve getirdi bana, merakından almış asla okumamış. Demiş bari birisi okusun. Her ikisi de ilgimi çekti, özellikle de Poetika.

Genç Werther'in Acıları'nı okumayan tek ben kaldığımdan alayım da çıksın aradan dedim. İvan İlyiç'in Ölümü de Tolstoy sevgimden ötürü sepete girdi. Mutlu Yaşam Üzerine ise Seneca ne tarz yazıyormuş acep diye merakımdan...


Bu ikisi de indirimin çıtır çerez kategorisinden ötürü benim oldu, hatta burada olmayan Kimya Dersleri var birde onu da İngiliz Merve okumak için aldı. :)

Güzel aldım fakat aklım hala Amazon'da sepetimde duran 23 kitapta, kendime bir sponsor bulsam çok iyi olacak... Bi gidip bakayım bana kimler doğum günü hediyesi almadı hala. :)

Ne diyorsunuz mükemmel almamış mıyım??

Görüşmek üzere...
16 Aralık 2022

#Çınar'dan seçmeler.

Size Çınar'ın selamını getirdim. :)

Gün geçmiyor ki yeni yeni şeylerle beni dumura uğratmasın. Bu aralar boyundan büyük ne gibi laflar etmiş bakalım...

Not: Resimde berberden saç traşından gelmişti. Küçükken berbere gitmemek için sinir krizi geçiren çocuk nerde, berberden gelip de poz veren bu minik delikanlı nerde? Hey gidi günler hey...

1. Ben: Sen çorbanı içtin mi?
    Çınar: İçmedim.
    Ben: Neden?
    Çınar: Elektrik kesikti o yüzden.

Bu bahaneyi de üç yaşında öğrenmezsin be yavrum demedim değil ama öğrenmiş işte...

2. Kızkardeşim Çınar'a 50 TL verdi. Sonra bir de 50 Kron verdi. Birini şimdi birini de İsveç'e gelince harcarsın diye anlattı. Benim çocuğum efendi efendi dinledi ve sonra şöyle dedi. "Tamam. Teyze şimdi bana gerçek para ver." Gerçek para dediği bozuk para oluyor. Kağıt parayı, paradan kabul etmiyor. :)

3. Kızkardeşimin tatile geldiği ilk gece teyzesiyle yatmak istedi. Onlar salonda yatarken bende duş almaya gidiyordum. Diyalog şöyle:

Çınar: Çikolata yiyelim mi?
Teyze: Anne izin vermez şimdi çikolata yemeye.
Çınar: Neden?
Teyze: Bugün çok yedin. Anne izin vermeden ben veremem sana çikolata.
Çınar: Ama bende burda yaşıyorum, ben izin veriyorum. Ben burda yaşamıyor muyum?

4. Birlikte bir oyun oynuyorduk. O sırada ben biraz aceleci davranınca "Ya anne bi duy ya biyaz sabıylı ol." dedi bana.

5. Marketten gelirken ufak bir şey almıştık, poşeti ona verdim.

Çınar: Niye ben taşıyorum?
Ben: Sen taşıyorsun ben dinleniyorum.
Çınar: Ben taşıyorum sen dinleniyor musun bak bak bi de sıpaya bak ya...

Bu cümlenin son kısmı babasından sıklıkla duyduğu bir kalıp, Çınar'ın şebeklikleri için kullanıyor. Sonra Çınar da geldi cümle içinde kullandı iyi mi?

6. Bir an durup dururken bana "Sen hiç denizde kutup ayısı gördün mü?" dedi.

7. Ben: Bu kitabı niye yırttın?
    Çınar: Daha yahat okumak için yırtmışım.

8. Ben: Ellerini yıkayalım hadi yemek yiyeceğiz.
    Çınar: Neden?
    Ben: Kediyi elledin ya.
    Çınar: Ben yemicem ki sen yedirceksin.

9. Genelde eşime hep hayatım diyorum. İlk kez dalgınlıkla Çınar'a söyleyince aramızda böyle bir diyalog geçti. 

Arabada gelirken her zaman olduğu gibi hiç susmadan birşeyler anlatıyordu. Bana birşey söyledi.

Ben: Tamam hayatım.
Çınar: Anne ben hayat mıyım?
Ben: Değil misin?
Çınar: Değilim baba hayat.
Ben: Hımm tamam, sende aşksın o zaman.
Çınar: Evet ben aşkım.

Bonus: Bu aralar Çınar tarafından ilginç bir şekilde telaafuz edilen kelimeler de aşağıdadır.

Kaldırma - Kaldırım
Böğürtben - Böğürtlen
Zeterjan - Deterjan
Sovan - Soğan
Şovanda - Şu Anda

Eee ne diyorsunuz okurken yüzünüze şöyle bir gülümseme yayıldı mı?
Yorumlara favorinizi bırakın. :)
14 Aralık 2022

2022 Kasım Ayı Okuma Raporu


Kasım'ı da kazasız belasız geride bıraktık çok şükür. Kendi adıma hedeflediğimin altında kalsam da ayın son haftası depara kalkıp resimdekilerin yarısını da o sıra okudum diyebilirim.

Bakalım neler neler okumuşum.

Bir Elmanın İki Yarısı: Bu kitabın başında; iki sevgilinin birbirlerinin beklentilerini karşılamak için nasıl başka başka kişiliklere büründüklerini, birbirlerinden nefret etmeye başladıklarını okuyoruz. Günümüzde sıklıkla çevremde gördüğüm ilişkileri anımsattı. Aslında herşeyin temelinde varsayımların yattığını, birbirleri ile konuşmadıkları için birbirlerini anlamadıklarını da görüyoruz. Daha iyi bir editörü olsa muhteşem bir çoksatan olabilirdi, fakat yer yer aksayan bir kitap olmuş bu durumda. Yine de zaman zaman keyifli bir kitap olmayı başarıyor, indirimde bulursanız değerlendirebilirsiniz.

Erkeklere Herşey Anlatılmaz: Bu kitabı sırf isminde ötürü almıştım. Fakat dördüncü hikayeye geldiğimde neden ya ne gerek vardı diye çığlık atmak istedim. Bu kitabı almayın, alanlara da okutmayın travma yaratabilecek -ki bende yarattı- bir hikaye var içinde hatta bence şikayet edilip toplattırılmalı da. Lanet olsun.

Zaman Katibi - Gizemli Binici: Bu kitabı bana fantastik okumayı sevdiğimi duyan bir iş arkadaşım verdi. Aslında yerli yazarlarda fantastiğe çok mesafeliyim. Fakat kesinlikle çok iyi bir kitaptı. Netflix bunu da dizi yapabilir yani o derece. Zaman içinde yolculuk edebilen Zaman Katipleri'nin hikayesi bu; bir bebeğin doğuşuna gidiyoruz yüzyıllar öncesine, hooop geliyoruz Kanuni Devri'ne bebek orada bir ailenin yanında büyüyor. Sonrasında genç dalyan gibi bir delikanlı olan katibimiz bir olayın doğru şekilde gerçekleşmesini sağlamak üzere kendini Abbasi Döneminde buluyor. Olaylar çözüldü tam refaha erdik derken ikinci kitabın ilk bölümünde geleceğe gittiğini görüyoruz. Açıkçası yalın, sade bir dili vardı. Karakterler güzel kurgulanmıştı, kitabın arkaplanında oldukça sağlam bir çalışma olduğu belli oluyor. Öneririm.

Babalar ve Oğullar: BKK için okuduğumuz bu kitap için detaylı bir post girmiştim, ay ben görmedim diyorsanız şuradan bakabilirsiniz.

Reading Zindanı Baladı: Bu kitaptaki "Aslında Herkes Öldürür Sevdiğini" mısrasını duymayan yoktur sanırım. Ramiz Dayım da pek güzel okur. İnce Klasiklerde neler var diye bakarken denk gelmiştim. Ardındaki hikayeyi bilmiyordum, gerçekten keyifle okudum. Öneririm.

Yılanı Öldürseler: Bir nevi klasik olan bir kitap fakat okurken tiksindim desem yeridir. Bu his bana geçtiğine göre kitap çok mu iyi yazılmış, yoksa aslında ne gerek vardı mı desem bilmiyorum... Kitap hakkında hislerim çok karışık. Eski Anadolu, insanlar sağdan soldan hep bildiklerimiz. Bu kitaptaki her bir karakteri biz bugün haberlerde, çevremizde, mahallemizde görüyoruz. O çocuğa annesini öldürtmek için söyledikleri herşey o kadar bilindik cümlelerdi ki... Ben kararsızım, siz ister okuyun, ister okumayın.

Düşmüş Varis: Geçen ay dört kitabını okuduğum Kağıt Prenses serisinin beşinci kitabı, bir tür spin off aynı zamanda. Asıl hikayedeki esas oğlanın kardeşinin aşk hikayesi, yer yer saçmalıktan baysa da okudum mu okudum valla... Öneri konusunda yorum yok.

Dune Tanrı İmparatoru: Kült bir seri olan Dune'un dördüncü kitabı, bu serinin tüm kitaplarını tek seferde satın almasaydım sanırım ilk kitaptan sonrasına devam etmezdim. Ama bu kitabı yine de sevdim. İlk üç kitapta okuduğumuz hikayelerden 3000 yıl sonrasından başlıyor. Yarıdan fazla yaratık, bir miktar insan bir imparator. Savaş olmadan geçen 3000 yıl... Ama aslında mutlu bir dünya yaratmak için değil, bu dünyayı toptan yok edip yerine yenisini kurmak için bu 3000 yılın her bir saniyesini planlı yaşamış bu yaratık. Sonu gerçekten ilginçti, bitişinden sebep beşinciyi de merak etmiyor değilim.

Bu ayı da böyle kapattık. 
Bakalım yılın son ayında neler okuyacağız.

Sevgiler.
9 Aralık 2022

Sürpriz 🎉

Sevgili Duygu'nun Mekanı blogunun sahibesi Duygucum bana neler göndermiş bakın.
Çikolatalara Çınar el koydu, ben sadece fotoğrafını çekebilmek için
iki dakikacık müsaade alabildim. :)

Erken gelen doğum günü hediyesi oldu benim için ve çok sevindirdi beni.
Yalnız şu küçük minnak fosforlu kalem ne mükemmel
birşeymiş, hemen çantaya attım.

Teşekkür ederim Duygucum. :)
5 Aralık 2022

Çığlık atmak istiyorum!

Hani filmlerde yaparlar, böyle olmadık bir anda rahatlamak için gidip bir tepeye çığlık atarlar avazları çıktığı kadar... Bende istiyorum.

Ama ben öyle bir tepeye falan çıkmak istemiyorum. Beni bu hale getirenlerin suratının orta yerine doğru böyle, kulaklarını patlatacak kadar bağırmak istiyorum.

Çünkü hayatımın bazı noktalarında sanırım bunu yapmadan kimseye kendimi anlatamayacağım.

İki önceki başlığa giderseniz açıklaması olmadan yayında duran bir başlık var. Ben onu bilahare yazacaktım, otomatik yayınlamaya koymuştum ama kafam yerinde olmadığı için baktım ki ben yazamadan yayına girmiş.

Sonra kaldırdım, sonra da dedim ki amaaan dursun. Dursun orda, bu da böyle bir gündü işte kafamı kaşıyacak vaktim yoktu da kendiliğinden yayına girmişti derim beş sene sonra. :)

Herkesin herşeyi sizden istediği bir durumda kalıyor musunuz hayatınızda? Misalen ben hep öyle bir yerdeyim. Üzerimden iki saniye ellerini çekmiyorlar allah sizi inandırsın.

"Bana bir doktor randevusu al!" son yıllarda en nefret ettiğim cümle. Facebook hatta instagram kullanan bir insanın doktor randevusu alamıyor olmasını zekam kavrayamıyor. Artık o kadar yılgın ve de bıkkınım ki bu konuda geçen sene kayınvalidemi kadın doğuma ama planlı gebelik kliniğine göndermişim. :) Gerçekten o küçük ayrıntı gözümden kaçmış. Bu sabah da anneme sadece gebelere bakan kadın doğum doktorundan randevu almışım. Neyse ki o gitmeden fark etti de düzelttik.

Bankadan para da çekemiyorlar, para mı lazım gidip çekmemiz gerekiyor. ATM'ye girişi berecemiyorlar ama yedi göbek sülalemizin dedikodularını hafızalarında tutabilecek kadar da yetkinler.

Yaşlandıkça böyle mi olunuyor? En önce kendi konforları mı geliyor??

Kendi hayatımın yüküyle boğulurken bir de bu ufak tefek görünen ama biriktikçe çoğalan, çoğaldıkça bunaltan ıvır zıvırlar, saçma sapan talepler, acayip beklentiler beni tüketti. Gündüz çalışıyorum lakin bir yandan onun randevusu, bunun faturası, şunun kirası, memleketten alınan birşeyin ödemesi, bilmem kimin düğün takısı gibi binbir türlü ayrıntıyla da sürekli haşır neşirim.

Bu taleplerin her biri nedeniyle işimin yanında bilfiil telefon elimde geziyorum. Şunu da şu arada, bunu da bu arada halledeyim de akşam zamanım bana kalsın diye beynim plan program yapmaktan bitap..

Gün içerisinde çalışmak zorunda olduğumu kavrayan tek bir aile büyüğü yok; her an her saniye ulaşılır olmalıyım. Telefonumda şebeke yok demek için bile beni arıyorlar inanır mısınız?

Her işini kendi görebilen bir insan olmaktan gına gelmiş haldeyim. Salak birisi olsaydım da başkasının peşinde koşsalardı diye düşünüyorum ara sıra.

Televizyonda tv kanalını yanlışlıkla silince bile beni arıyorlar, bakın bence bu normal değil. Kaldı ki hayatımda dört aile büyüğü var benim. Yukarıdakilerin hepsi çarpı dört yapalım.

Kız kardeşim askerde, erkek kardeşim yurt dışında. Ay allahım işte tam tersi, onlar da sürekli beni arıyor. Kendimi anten gibi hissediyorum bazen, ya da uydu alıcısı. 

Misalen kuzenimin nikahı var, kız kardeşim diyor ki tarihi sor bana yaz da ona göre bilet alayım. Yahu beni aradan çıkar kendin yazsana. Bana kadar mı çekiyor bu internet? 

Erkek kardeşim asker dönüşü evlenecek ya, beyaz eşya derdine düştü. "Abla orda ne kadar gidip sorar mısın? Abla bu marka mı daha iyi, şu marka mı?" Abla, abla, abla, abla diye dünde beş kere arıyor.

Ablan kadar ...... diyeceğim de neyse işte. Yani ona, buna, şuna diyemediğim; dediğimde de idrak ettiremediğim ne varsa altında eziliyorum.

Sanırım bu yüzden son zamanlarda telefondan da iyice soğudum, elime almak istemiyorum. Benim tüm hayat enerjimi şu yakın çevremin bu saçma salak tavırları bitirdi.

Umuyorum bir yerlerde sizin de başınıza gelmiyordur... Geliyorsa da yorumlarda sövmek serbest. 

Gönderin gelsin.
2 Aralık 2022

BKK Kasım 2022 Okuma Raporu

Hello tatlımlar,

BKK olarak Kasım ayını da başarıyla geride bıraktık. -Buraya alkış efekti gelecek. 👏👏 - Bu ayın kitabı hakkındaki genel kanım "beğendik mi beğendik ama bir sor bakalım niye beğendik"...

Şimdiye kadar seçilen kitaplar arasında en kolay okuyabildiğim kitaptı diyebilirim. Ama bence aralıkta herşey çok güzel olacak.

Neden?

Çünkü kitabı ben seçtim. :)

Güncel olarak BKK üyelerinin Babalar ve Oğullar hakkındaki yorumları aşağıdaki gibidir:
En kapsamlı inceleme yazısını görmek için Kaplan Diary'ye, alıntılarda ne var diye merak ediyorsanız Yüreğimin İklimi'ne, kitabı en hızlı şekilde okuyan arkadaşımıza bir alkış bırakmak için de Oytunla Hayat'a gidebilirsiniz.

Gelelim şahsi fikirlerime. şimdiye kadar okuduğum en kolay okunan Rus Klasiği idi diyebilirim. Yormadan yorulmadan bir de baktım ki sona gelmişim.

İki hafta oldu bitireli hala üzerinde düşünüyorum ama aşırı da sevemedim. Evet bir klasik olarak güzeldi, anlatmaya çalıştığı bir derdi de vardı. Ama sanki kitabın finali kitap boyunca anlatmaya çalıştığı şeyin tam tersini gösteriyordu.

Bazarov karakterini dar görüşlü, sığ ve itici buldum. Tamam beni linçlemeyin şimdi de sevmedim ne yapayım. :) Birbiri ile yaşamı kesişen insanlar arasında bir kaç hikaye okuduk aslında, benim en çok ilgimi çeken amcanın hikayesiydi ancak ona da kapsamlı bir şekilde yer verilmemişti.

En sevdiğim karakter Bazarov karakterinin babasıydı. Gerçekten çok iyi bir şekilde yazılmıştı, çok gerçekçiydi.

Kitap iyi hoş olsa da vallahi üzerine yazacak birşey bulamıyorum. Okuyun da demiyorum okumayın da demiyorum. Vay ben illa bir Rus Klasiği okuyacağım derseniz burdan başlayın diyebilirim sadece.

Birde yahu bu Rusların isimlendirme sevdası ne olacak? Vallahi okurken çetele tuttum, kim kimdi aklımda kalsın diye. Aynı adama da üç farklı isimle seslenmezsin be kardeşim...

Aralıkta bizzat bendeniz önderliğinde "Algernon'a Çiçekler" ile buluşalım.

Sözüm bitti, gidiyorum.
Çüs.

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.