10 Temmuz 2013

Aslında hiç kimse sevmedi...


Aslında hiç kimse sevmedi
Bir ben sevdim seni...
Severmiş gibi değil,
Kana kana sevdim seni
Tıka basa sevdim...
Dolu dolu sevdim...
Aslında hiç kimse sevmedi seni,
Sevmekten çekindi...
Oysa ben,yana yana sevdim seni...
Bile bile sevdim
Aklımdan zorum var gibi
Aklıma silah dayamışcasına...
Mecburmuş gibi,
Ve başka çarem yokmuşcasına,
Bir ben sevdim seni...

Aslında bir sen sevmedin beni
Herkesi sevdiğin gibi...

Can Yücel
9 Temmuz 2013

Bu aralar neler okudum..

  Dünyanın İlk Günü - Beyazıt Akman
Bu kitabı okuyalı oldu bayağı ama yine de ben yazmak istedim. bu kitabı çok değerli buldum. Hele ki buradaki İskender karakterlerine bayıldım ama okçu olan İskender'in yeri ayrı bende.. Tarihle ilgiliyseniz mutlaka okumalısınız derim.

   Ejderin Aşkı - G. A. Aiken
Bu kitap fantastik severler için ideal bir kitap. Ejderhaların insana dönüşebilmelerini çok sevdim. :) Ayrıca kitap içinde iki hikaye barındırıyor. Size tavsiyem önce arkadaki hikayeyi okumanız. Çünkü kronolojik sıralaması bu şekilde hikayelerin. Kanlı Anvil (esas kız) kesinlikle hayran olunacak bir karakterdi. Ayrıca Rhiannon karakteri de oldukça eğlenceliydi. Kendisi bana isim bakımından sürekli Rihanna'yı hatırlattı.  :)Bu kitabın bir de devam kitabı var (Ejderha Tutkusu) ama henüz sıra ona gelmedi maalesef. :)

   Morganville Vampirleri Serisi - Rachel Caine
Bu kitapları açıkçası pek sevemedim. Esas kız gitti beklediğim adama değil diğer adam aşık oldu. Ayrıca kitaplar kelimesi kelimesine bir diğerinin bittiği yerden başlıyor. Bu durumda dizi izliyormuş gibi bir hisse kapılmama sebep oldu. Arada biraz zaman geçmiş, ilgi çekici şeyler olmuş, olanları da okuyarak öğrenecekmişiz havası veren kitapları daha çok seviyorum.. Tavsiye edeceğim bir seri değil bende yarısında bıraktım zaten..

   Ölümcül Oyuncaklar Serisi - Cassandra Clare
Ölümcül Oyuncaklar serisini severek okudum hala da devam eden bir seri olduğunu son kitabı bitirince anladım. Serideki Gölge Avcıları kavramını çekici buldum. Fantastik kitaplar bir süre sonra birbirini tekrarlıyormuş gibi geliyor. Vampirler, ruhlar, canavarlar vs. hemen hemen aynı özellikler tasvir ediliyor kitaplarda, bu sebeple bu seri bana diğerlerinden ayrılan yönleri sebebiyle çok çekici geldi. Okunası bir seri. Jace kesinlikle hem ismen hem de cismen çok tatlı. :) Devam edelim..

   Ters Yüz - Lauren Dane
Bu kitabın İdefix'deki tanıtım yazısına aldanarak okumak talihsizliğinde bulundum. Kitap 2011 basımı ama bilemiyorum çevirmenden mi yoksa başka bir şey mi? Çok garip bir dili var. Yani anlatamam bir bakınmanız lazım. Ayrıca kitaptaki karakterlerin sürekli birbirine "Arkadaşım, hayatım vs." gibi "mıç mıç"  diye tabir ettiğimiz cıvık ötesi üslupla hitap etmeleri de beni ayrı bir delirtti.

   Melez - Jennifer L. Armentrout 
Bu kitap da bir seri kitabı. Melez Sözleşmeleri serisinin ismi hatta ikincisi "Safkan" çıktı bile. Kitabı "Vampir Akademisi" serisine benzer buldum çokça. Aşık olmaması gereken bir adama aşık olan kız. Aynı duygulardan muzdarip bir yakışıklı. Gerisi iyilik sağlık. Bu seride iblislerinin izlerinin vücutta kalması olayını ve avcı kavramlarını çekici buldum. Tabii en çekici bulduğum esas oğlanımız Aiden'dı. Adı da çok çekici geldi bana. Yani kıssadan hisse, kendini okutan zahmetsiz bir seri ama ilk kitap için söyleyebilirim ki okumasanız da birşey kaybetmezsiniz.

   Sağdan Birinci Mezar - Darynda Jones 
Bu kitap da "Ghost Whisperer" dizisinin kitap versiyonu gibi. Yeryüzünde tatlı bir ölüm meleği, kesinlikle eğlenceli bir melek ama.. Ayrıca şeytanın oğlunun esas kıza saplantılı bir aşık olması da çok değişik bir durumdu. Ama beni en çok güldüren "Tehlike ile Will Robinson" oldu. Ne olduğunu da okuyun da görün. :) Kitapta bölüm başlarında kullanılan tshirt baskı yazılarını da çok beğendim ayrıca. Kendisi bir seriye ait yine, ikinci kitabını henüz okumak bana kısmet olmadı canlarım. 

   Uyumsuz - Veronica Roth
Ütopik bir roman kendisi. Okunabilirliği yine yüksek bir kitaptı ama hakkında okuduğum tanıtımlardan sonra bende oluşan beklentileri karşılayamadı. Cesurluk, Doğruluk vs. gibi topluluk isimlendirmeleri okuduğumda pek bir yavan durdu nedense içim ısınamadı. Ayrıca esas kızımızın ikinci bir isim seçme hakkı kazandıktan sonra seçtiği ismi de hiç beğenmedim. Sanki başka isim yoktu da. Dört karakterini ise asıl kimliğini öğrenene kadar çok sevmiştim. Sonra aramızdaki o bağ koptu. Neyse bir "Açlık Oyunları" değil ama okunabilir yine de.

   Ruhsuz - Jodi Meadows
Kapağına aldanıp da aldığım bu kitaptan hiç ama hiç memnun kalmadım. Bir de blog turlarında tanıtılması almamda etkili olmuş olabilir. Velhasıl-ı kelam kapağına göre oldukça yavan bir kitaptı. Ruhların reenkarnasyonu olayı bana Stephanie Meyer'in "Göçebe"sini hatırlattı. Ama bir ruhsuz kavramı çok ilgi çekiciydi tabii. Ta ki kitabın sonunda bir boşluğa düşene kadar. Öyle asılı kaldım havada bu kitap bittiğinde. Yani biraz eksik olmuş bir havası vardı. 

   Beni Seç - Kiera Cass
Aslında orjinal adı "Selection" olan bu kitabın Türkçe'de tam karşılığı da "Seçim" oluyor ama bizim kelimemiz "Selection" kadar afilli durmadığından olsa gerek "Beni Seç" olmuş. Burada yazar hakikaten bir kitap yazacağım diye sıkıntıya sokmuş kendisini. Çünkü hikayeyi öyle bir yerde kesiyor ki ne olduğunu bile anlayamıyorsunuz. Ayrıca büyük puntolarla yazılmış bir kitaptı, kimse alınmasın ama ben bu kitaplara çocuk kitabı diyorum o yüzden. Yani Kiera Hanım bu hikayeyi tek bir kitaba sığdırsaymış çok iyi olurmuş. Okunabilir ve hatta eğlenceli, son zamanların modası olarak yine ütopik bir seri. Ben yine kapağa kandığımı da söylemeden geçmeyeyim.. Esas kızın adını ise sevimli buldum. :) 

   Cehennem - Dan Brown
Dan Brown'ın bütün kitaplarını okuduğumdan mı bilemiyorum ama Brown artık bana çok tahmin edilebilir bir yazar olarak geliyor. Bu kitapta beklediğimin dışında gelişen iki nokta vardı. İlki: Esas oğlanımız Robert Langdon'un başta hafızasının silinmesi ve yaşadığı kısımları tekrar yaşarken bizim de onunla beraber hikayeye dahil olmamız. İkincisi de kitabın sonunda başarısız olmaları. Bu sefer iyilik kazanamadı gençler.. Gerçi kitapta sorgulanan gerçekliği düşünürsek neyin iyi olduğu da tartışılır ya.. Okurken oldukça sıkıldım. Brown'ın uzun tasvirleri beni boğdu diyebilirim. Kitabın Türkiye'de geçmesi çok hoşuna gitti herkesin ama ben pek memnun olmadım açıkçası. Çünkü neden bir virüsü romanda bile olsa yaymak için bizim ülkemizi seçtiğini çözemedim. Gözümde pek bir şüphelisin artık Brown...

   Sana Soyundum - Sylvia Day
Bu da bir seri eseri yine. Her ne kadar türünün diğer örneği "Elli Ton" serisinin yanından bile geçemese de okunabilirliği var. Şu anda ikincisiyle haşır neşir olmaktayım. Bu seride beni sinirlendiren şey ise esas oğlanın adı: "Gideon". Sürekli aklıma bisiklet gidonları geliyor. Başka isim mi yoktu bilemedim ki?? Bir Jack olsaydı tadından yenmezdi mesela.. Elli Ton'la esas oğlanın genç, zengin ve büyük bir şirket sahibi olması ve kızın bağımsız ruhlu olması konularında oldukça benzeşiyorlar. 

Notlar: 
  1. Bir de Livaneli'nin Serenad'ı var. Ancak ona özel bir yazı hazırlayacağım.
  2. Şu anda Sende Kendimi Buldum (Sylvia Day) okuyorum.
  3. Sırada Ayşe Kulin'den Umut, Julie Garwood'dan Düğün, Grange'dan Sisle Gelen yolcu var. 






Yollar yormasın beni..


  • Başlığa hiç ama hiç aldanmayalım. Yollar çok yordu beni... :(
  • Cuma gecesi teyzemde konaklamaya karar verdim. Ertesi gün Bakırköy pazarının yolları dar dar diyecektik çünkü kuzenceğizimle..
  • Teyzemlerde tosunum, canavarım Gökmen korktuğumu bildiğinden muhabbet kuşunu üzerime saldı, durdu sıkıldıkça. (Kendisi altı yaşında olmakla beraber şeytana papucunu ters giydirecek bir yaramazlık geçmişine sahiptir.)
  • Bir de kuşu kafese kapattıkça biz "Günaha giriyos öyle..." diye duygu sömürüsü yaptı durdu bize.. 
  • Gelelim alışveriş serüvenimize.. Hakikaten de pazarın yollardı dardı. Ancak öyle çok da kalabalık değildi. Bir ayakkabı, bir kot, bir saat, bir yelek, bir atlet, bir kitap ve anneme bir etek alarak alışverişin dibine vurdum.. 
  • Hatta Koton'un 35 TL'ye sattığı fistolu yeleğin bir benzerini ben 10 TL'ye aldım. He birebir aynısı değil dediğim gibi ama sonuçta ikisi de yelek yani. Kazançlı mıyım? Yes tabi ki.. :)
  • Bu arada evde dikiş makinesi olması süper ötesi birşey. Annemin eteğinin boyunu iki dakikada teyzoşla hallettik mesela. Her eve şart şekerim.. :)
  • Gelelim gündemdeki diğer maddelere..
  • Bu haftasonu sevdiceğimle bana özel yapılmış bir hediye aldık. Ancak artık nazar değer korkusundan yazamicim onu buralara.. Kısmetse eylül sonunda hala burada olan casperlarım görebilir tabii belirtmeden geçmeyeyim.. ;)
  • Bu arada şirkette bir adam var. Adamın işi gücü yok yediğimizi içtiğimizi takip ediyor ya.. Ay deli oluyorum artık. Ne yesek gözüne batıyor. Bir de böyle gözünü dikip bakmıyor mu? Bak kardeşim!! Bir kez ikram olur iki kez ikram olur. Sonra gider alırsın marketten, hayır market de tam karşımızda yani... Artı bizden çok para kazanıyorsun. Senin sorunun ne ben bilemedim ki??? (Yediğimiz de bardak dondurmaya katılmış browni. Maliyeti 1.75 TL. Sigara paranın üçte biri.) Allah Allah ya...
  • Neyse bak yine sinirlendim bunun yüzüne ben..
Bir sonraki günün sabahından...
  • Dün akşam şu yazıyı bir bitiremedim. Süründü kaldı. Ama tabii bunda en büyük etken işyerindeki krizlerdi. İşlerini doğru düzgün yapmayan insanlara sinir oluyorum. Siz izne çıkınca tüm foyanız meydana çıkıyor ama merak etmeyin...
  • Açlık başımda duman o yüzden daha fazla yazamayacağım canlarım.. Öperim..
Not: Bundan sonra önümüzdeki otuz gün boyunca sadık kankam te burasıdır. Resmi de manidar bulduğumdan şey ettim..

Ramazan dolayısıyla kapalıyız...


 Hatırlar mısınız bilmem ama eskiden, aslında çok da eskiden değil beş altı sene evvelinden bahsediyorum burada, neyse ana konuya döneyim.
   Eskiden Ramazan ayı gelince esnaf lokantalarına, börekçilere, yemekçilere Allah ne verdiyse işte hepsinin kapısına bu başlıktaki uyarı asılırdı.. O zamanlar herkesin oruç tutacağı, ibadetini hakkıyla yapacağına inanılırdı. Zaten tutmayan da o kadar az olurdu ki esnaf da dükkanını açmaya lüzum görmezdi. Şimdi de kapatmaya lüzum görmüyorlar. Çünkü biliyorlar ki oruç tutmayan, tutandan fazla..
   Aslında çok da umurumda değil benim. Ne esnafa kızabilirim lokantasını açıyor diye. Ne de oruç tutmayana kızabilirim ibadet etmiyor diye. nitekim ibadet de onunla Allah arasında beni ilgilendirmez. Ben sadece özlüyorum. Özlüyorum o her yere sinen ramazan havasını.. Özlüyorum akşamları pide kuyruğunda beklemenin heyecanını (gerçi hala bekliyoruz ama o havası yok şimdi beklemenin). Ne bileyim özlüyorum işte herbişeyini..
   Erkek kardeşim Ramazan'da Kadıköy'e gitmeyi reddediyor. Çünkü Ramazan gibi değil her zamankinden hiçbir farkı olmayan bir gün gibi görünüyor insana orada sokaklarda... Ramazan'da bir kez giden anlar ne demek istediğimi...

   Neyse efendime söyleyeyim. Demem o ki: Bu blog bugün Ramazan dolayısıyla kapalı... Yersen.. ;)
5 Temmuz 2013

Neşeli sabah :)


  • Bu neşeli sabahın sebebi dün işe gelmeyip evde yan gelip yatmamdır bilesiniz.
  • Ama tabi ki öyle keyiften yatmadık şekerim.. Nerede bizde izin yapacak statü?? Ben daha bir yılımı dolduramamışım ki tatili rüyamda bile görebilmirem... :(
  • Çarşamba akşamı Küboş'a uğrayayım dedim hayırlı bir iş için. ;) Oradan çıkmışken apartmanda ayağımın kaymasıyla yerlere serilmem bir oldu. Mabâdım inledi, velhasıl inletti de.. Ayrıca sol ayağımın baldırını merdivene vurmak suretiyle morartmışken, nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde de diğer ayak bileğimi burktum.. 
  • Yukarıdaki maddeden de anlayacağınız üzere sol kalçamın hatırı sayılır bir kısmının patlıcan rengini almasıyla beraber, dünü de kendime tatil ilan ettim. Ama nasıl iyi geldi anlatamam görmeniz lazım casperlarım. Nitekim düştüğüme de üzülemedim gitti. :)
  • Gerçi sevdiceğim beni bir güzel azarladı ama bile isteye düşmedim ya canım aaa.. :) 
  • Geçelim diğer memleket meselelerime..
  • Geçen sene aldığım, birçok kez giydiğim babet o zamanlar ayağımı acıtmamışken; bu sene canıma okudu.. Ayağım büyüyecek değil ya? Ne oluyor bu babete anlamıyorum. Çok sefilim bu babetler yüzünden..
  • Hazır konu babetten açılmışken Koton'dan aldığım kilim desenli babetim çivi ile delinmek dahil birçok badireler atlattığı ve hatta milyon kez göze, nazara geldiği halde yaşamını zorluklarla idame ettirmişti. Ancak kendisini geçen hafta kaybettik. Yastayım hiç kimse bilmiyor. Koton'a soru: Hala satıyor musunuz ondan Allasen??
  • Ayrıca ne çektim bu babetlerden haftasonu alışverişe çıkıyorum. Bundan sonra benim yarim dolgu topuktur kardeşim... 
  • Hamınızı öpirem.. Gideyim de öğlen kahvaltısı edeyim. Muah.. :)
3 Temmuz 2013

Kendimi arıyorken..


  • Kendimi arıyorken olmaktan korktuğum yerdeyim. Kendimdeyim... :( Kendi kendimden bıktım, fenalaştım... 
  • Resmi, bana bir tarafıyla gülen evrene mesaj olsun diye seçtim. Göreceksin bak neler yapacağım daha. Na buraya yazdım...
  • Trafiksiz bir günde tam 4 saatimi yollarda geçirdiğimden, kendimi iyice geliştirdim. Otobüs, minibüs ve hatta Beşiktaş-Üsküdar vapurunda dahi kafayı koyduğum gibi uyuyabilme, geldiğimi hisseder hissetmez de uyanabilme özelliği edindim.. Lakin bu aralar pek bir huzursuzum.. Uyuyamıyorum. daralıyorum...
  • Kendimi böyle denize yüksek yüksek yerlerden atasım var. Alıp başımı gidesim, yalnız bir kahvaltı edesim var.
  • O zaman bir kez daha Nazan Öncel'den yalnızlığımla bana geliyor.. Gidelim buralardan..
  • Öperim. Saygılar.
Not: Resmin açıklaması için bir zahmet açıverin de google amcamdan bir bakın.. 
2 Temmuz 2013

Bundan sonra;


    Resimli blog olabilirim. Bu postlar da onu gösteriyor bu gidişle...
Rezene çayı ile ölümüne kankayım bu aralar. Zaten soğuk çayların oldukça zararlı olduğunu öğrenen babam sürekli söyleniyor içerken görünce. Hayır onu da anlamıyorum ki?? Soda zararlı, soğuk çay zararlı, kola da bana yasak ne içelim biz he??

Sinirlerim oldukça tavan yaptı bu aralar benim. Yine ve yeniden kendi kendime söylüyorum "Tatlım sen iyi değilsin.."..

Ben bayağı bir kilo aldım canlarım. Anlatsam inanmazsınız ama sıkıntı, stres derken huzuru yemek yemekte bulan ben aldım başımı gidiyorum.. Neyse ki önümüz ramazan yoksa göbeğimden önümü göremeyecek hale gelecektim.

Sahi önümüz ramazan ya.. Bu hafta da yedik, yedik. Haftaya istesek de yok yani.. Allahım hikmetinden sual olunmaz ama sıcaklarda pek bir zor oluyor demeden geçemeyeceğim.

Öyle bir alıp başını gitmek hissi ki bu içimdeki, dillendirsem içim alıp başını gidecek benden diye tedirginim..

Birtakım insanlara da tahammül edemiyorum artık.. Fenalıklar getirdiler içime...

Şu üstteki resim de yeni hayat felsefem olsun bundan sonra...

Not: Resim der ki; "Daha az uyku. Daha fazla kahve. Daha fazla kitap. Daha fazla yürüyüş. Daha fazla yaratıcılık. Daha fazla eğlence. Daha az insan. Daha az saçmalık."Yine de doğru tercüme için bir doktora gösterin siz. Öperims.

Tee şuralara....


Tee şuralarda kaldı aklım, kalbim.... 
Gidelim yüreğim ille de gidelim...
1 Temmuz 2013

Vuruldum..


Şu sokakta evim olsun olsun.....

Kaynak: noisesechoes.tumblr.com

Sana geldim..


  • Konuşacak kimseyi bile bulamazsın bazen etrafta ya. İşte öyle bir durumdu baktım hiç kimsem yok sana geldim.
  • İnsanları gerçek anlamda tanıyor olmak da pek iyi bir şey değil kanımca. Konuşmak istiyorum; kafamda düşünüyorum, herkesin ne cevap vereceğini biliyorum. Cevapları bildiğimden de kimseyle konuşmuyorum. Sonra da işte hep bir yalnızlık, hep bir uzaklık diyorlar. Ne yapalım kısmet..
  • İki nokta diye bir şey yok diyenlere inat da hep iki nokta koyasım var her cümlenin sonuna. Nokta durumu belirtir. Üç nokta bu işin bir geleceği olduğunu belirtir. Benim belirsiz bir şeye ihtiyacım vardı kalktım iki noktaları sevdim bu yüzden..
  • Bugün babetim ruhunu teslim etti. Ama ben daha işteyim. Üstüne üstlük akşama eve gitme durumu da var bunun daha. Bir babet ısmarladım hemen eve akşamüstü gelecek inşaallah.
  • Böyle içimde bir sıkıntı, bir kasvet, bir keder takvimde günler 1 temmuzu gösteriyor. Benim bağrımda ekim sonu yaprakları dökülüyor, ruhumda soğuk kasım rüzgarları esiyor.
  • Bu ay öyle çok kitap okudum ki istatistiklerim tavan yaptı. Yattım okudum, kalktım okudum. Boş bir saniye geçirmedim. Japonlar gibi okudum Allah okudum.. Okuduklarımla ilgili sonra size bir post yaparım üşengeçliğim tutmazsa..
  • Bu arada benim bir dikiş makinem var artık. :) Pek sevgili kayınpederimin hediyesi bana. :) Öyle tatlı, öyle şirin, öyle uslu bir şey ki ablaları görmeniz lazım. :) Adını "Feriha" koyduğumu da belirtmeden geçemiciim..
  • Kendisiyle 2 kırlent, 2 yastık kılıfı, 1 kloş etek, 2 bluz denemem oldu. Şimdiye kadar çok şükür hepsi başarılı geçti. Önümüzde maçlara bakacağız artık. 
  • Sevdiceğim de hasta olmuş akşama gideyim de bakayım ömrüme.. :(
  • Hepinizin gözlerinden öperim. Bunu günün şarkısı ilan ettim... Selametle caperlarım...
Not: Bu Applesodaa postundaki resim der ki: "Yedi kez düşersen, sekiz kez ayağa kalk." tam çeviri için lütfen bir bilene danışınız...

Mutsuz.

Yazar burada ruh halinden bahsetmiş.

Ben değil de ruhum çok mutsuz, huzursuz..

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.