28 Şubat 2023

#Çınar'dan seçmeler.

Hello canlarım,

Size bir adet boyuna göre market arabası bulduğu için sevinçten ağzı kulaklarına varan Çınar ve Çınar'dan seçmeleri getirdim. :)

1. Bu aralar kafayı polislikle bozdu bizim oğlan;

Ben: Babaanneni neden tutukladın?
Çınar: Çünkü babaannem dedemin kalbini çalmış.

2.Çınar'ın odasındaki oyuncak sepetinin en üst bölmesine boyu yetişmiyor. Babasına oradan istediği şeyleri söyledi, babası da Çınar'a uzattı.

Çınar: Sen çok iyi bi babasın.

3. İkea'nın meşhur tren setini bir kurup bir kaldırıyoruz. Yine bir akşam kurduk, bana nasıl sürüleceğini öğretti ve şöyle dedi;

Çınar: Hey çocuklar sizde böyle tren oyunu oynuyor musunuz? Yorumlara yazın, hoşçakalın.

Yemin ediyorum çocuk değil youtuber doğurmuşum diye bir tırsmadım değil...

4. Çınar benim terliklerimi giymiş geçen gün şöyle bir şey söyledi;

Çınar: Ben anneyim, benim başım dönüyor.

Bunu yazarken başım yine bir tur dönedurdu, ne olacak bu halim benim, başım fır fır...

5. Her akşam bir tur Çınar'ı yatağa yatırmak için ikna seansına başlıyoruz. "Pijamalarımızı giyelim, yatağa yatalım, çizgi film açalım." dedim. Cevap olarak bana;

Çınar: Immm bu çok sıkıcı.

6. Marketten Çınar'a bir kitap almıştım. Uzun bir zaman sonra dikkatini çekti. "Hadi bunu okuyalım." dedi. Ben okudum, dinlerken kötü kalpli avcı karakterine kafayı taktı. Sonra kitabı eline alıp, o bana hatırladıklarını anlatmaya başladı.

Çınar: İşte kötü adam buradan ağacın tepesine çıkmış, buradan böyle kaçmış.
Ben: Aaa öyle mi?
Çınar: Kötü adamın yanına geldik.
Ben: Kötü adamın yanına mı geldik?
Çınar: Bak bu kötü adam işte.
Ben: Vay canına.
Çınar: Şu ters bacaklıyı görüyor musun?
Ben: O ters bacaklı mı?
Çınar: Evet bak bi ayağı burada, biri burada, ağzı burada, sinirli, baykuşlara yardım etmek istemiş, kafesleri görüyor musun?
Ben: Görüyorum.
Çınar: Bunlar böyle kötü adama yazıklar olsun diyolar...
Ben: Öyle mi diyorlar.
Çınar: Hımm.
Ben: Peki.

Not: Arada bir Çınar'la konuşurken ses kaydı alıp teyzesine atıyorum, bunu da o anda kaydetmiştim. Sonra kayıttan yazdım diyaloğu, buraya eklemeyi becerebilsem ekleyecektim ama olmadı, maalesef. 

7. Bir sabah uyandık, ben şöyle kollarımı kaldırıp bir gerindim, bana baktı ve şöyle dedi.

Çınar: Anne seninde kolunda sakalların var mı?
Ben: Sakal mı ne sakalı?
Çınar: Hani böyle babamın oluyor ya siyah siyah..
Ben: Hımm benim yok ondan.
Çınar: Benim de yok.

Bonus: Bu aralar ilginç bir şekilde telaffuz ettiği kelimeler aşağıdaki gibidir.

Rica ederim - hica ederim
Namaz - mamaz
Yuvarlak - yuvallak
Vanilyalı - valinyalı
Navigasyon - mamigasyon
Gitar - bitar

Not: Bu yazıyı şubatın başında yazmıştım. Olanlardan sonra yayınlamayı unutmuşum. Yeni bir ayın ilk yazısı olsun, bir parça gülümsemeye, biraz umuda ihtiyacımız var.
27 Şubat 2023

2023 Ocak Ayı Okuma Raporu


Bu yıl başka bir sürü şeye daha ağırlık verdiğimden geçen seneki kadar verimli okumalar yapamayacağım sanırım. Yılın açılışını 7 kitapla yaptım, bakalım sonraki aylarda neler olacak?

Gönülçelenler: Aralığı 14 kitapla kapatınca yeni yılın ilk okuması şöyle hafifçe bir şey olsun demiştim... Ali Novak'ın Walter Erkekleri ile Hayatım kitabını da okumuştum ama bu kitap kesinlikle çok daha güzeldi. Tatlı bir ilk aşk hikayesi... Şöyle hiç birşey düşünmeden biraz zaman geçirmek istiyorum derseniz öneririm.

Yalnız Sıkıcı İnsanlar Kahvaltıda Parıldar: İsminden ötürü aldığım bir kitaptı Oscar Wilde'ın bu eseri. Bir konusu var diyemem. Küçük paragraflardan oluşan bir çırpıda okunabilecek, altı çizilecek güzel sözlere sahip bir eser.

Aziz Bey Hadisesi: İtiraf etmeliyim ki Suzan Defter üzerine de Aziz Bey Hadisesi'ni okudum ama hala Ayfer Tunç'un neden bu kadar övülen bir yazar olduğunu kavrayamadım. Sanırım birşeyleri kaçırıyorum ama ne?? Kısa ama etkili bir kitap olmasının yanında çok çarpıcı bir eserdi de diyemem. Okumak konusundaki kararı size bırakıyorum.

Ya Yarın Yoksa: En yakın arkadaşların aşık olduğunu itiraf edememe sorunsalı üzerine bir kitap. Yer yer aksasa da genel anlamda hoştu diyebilirim. Ancak yazar ya çaptan düşüyor ya da ne yazsa satar bağlamında bastılar bilemiyorum ama çok daha iyi eserleri mevcuttur Jennifer ablamızın.

Goriot Baba: BKK Ocak ayı kitabı olarak okuduğumuz bir klasikti. Detaylı yazı için şuraya müracaat edebilirsiniz.

Çoğu Zaman Derbeder: İçeriği hakkında bir fikrim olmadan indirimden aldığım bir eserdi. Ollie ve Will'in bir yaz aşkı yaşayıp sonra hiç beklemedikleri bir anda yeniden karşılaşmasıyla başlayan bir hikayelerini ele alıyor, okurken ben keyif aldım. Ancak herkese hitap etmeyecektir, içeriği araştırmadan almamanızı öneririm.

Misafir Odası: Sanırım ayın en etkileyici kitabı Misafir Odası idi. Bir arkadaşınızın ölmek için evinize geldiğini düşünün... Aslında ölmek için değil tedavi için geliyor ancak durum o kadar vahim ki; herkes ölmek için burayı tercih ettiğini düşünmeye başlıyor. Çarpıcı, sarsıcı ama hepimizin başına gelebilecek bir içeriği konu alan bir eserdi. Öneririm.

Bende durumlar böyleydi, şubatta görüşmek üzere...

Adios.
13 Şubat 2023

Anne olunca ölmek de zor...

Selam,

5 şubat akşamı kuafördeydim, bir anda gelen bir istekle saçlarımı boyatmaya gitmiştim. Oradan çıkmadan sürücü kursundan arayıp direksiyon derslerinizi bu haftaya planlıyoruz dediler, olur dedim.

O akşam ben hala eski bendim. O akşama dönüp dönüp bakıyorum da ne kadar tasasızmışım... Sanki onsekizine yeni basmış başında kavak yelleri esen o kız gibi...

O sabahtan sonra herşey değişti. Artık hiçbirşeyi ertelememeye karar verdim. Deprem ülkesinde hatta olası, devasa bir deprem beklenen bir ilde yaşıyoruz ama deprem çantamız yok. İlk işim bir deprem çantası yapmak oldu. Bir kaç gündür eksikleri topluyorum bu akşam herşeyi çantaya koyacağım inşallah.

Evdeki mobilyaları sabitleme işini kocama bıraktım. Bende koruyucu ailelik başvurumuzu yaptım. 

Koruyucu aile olmaya biz bugün karar vermedik, çocuğumuz olmadan önce verdiğimiz bir karardı. Hatta çevremizde de bilinen ve sıklıkla karşı çıkılan bir kararımızdı. (Detaylar mühim değil.) Çınar anasınıfına başladığında gerçekleştirmeyi düşünüyorduk ama yarınımız var mı belli değilken dedim ki ne için bekliyoruz? Neden erteliyoruz?

Hayat bir gün, o da bugünse eğer şimdi tam zamanı işte...

Yapabileceğim tüm yardımları elimden gelen herşeyi yaptım. Hala daha yapabileceğim birşey oldukça da peşindeyim bu işin. Eşim bu haftanın sonunda deprem bölgesine gidecek. Oradaki ekipler çok yorulduğu için kademeli değişim başlatıldı.

Oturup böyle saatlerce ağlayasım var ama ağlayamıyorum. Bir kere düşsem sanırım uzun bir süre kafamı kaldıramam ama düşemiyorum. İnsan anne olunca hislerini yaşamayı bile yarına bırakmak zorunda kalıyor...

Yaklaşık beş sene önce falandı sanırım uzun bir aradan sonra üniversitedeki ev arkadaşlarımızla bir whatsapp grubunda bir araya gelmiştik. O zaman aramızda anne olan tek arkadaşım şöyle bir şey demişti: "Anne olduktan sonra ben en çok ölmekten korkar oldum."...

Bazen olur birşey bir anda mıh gibi çakılır aklınıza... Çocuğum olduktan sonra da sık sık aklıma geldi. Hep beynimin bir yerinde dolandı bu cümle...

Ölmek korkum var mıydı bilmem üzerine hiç düşünmemiştim. Ben hamileyken deprem olmuştu, eşim gece nöbete gidecekti "Sen annemlerde mi kalsan?" demişti. Bende "Öleceksem de kendi yatağımda öleyim zaten rahat yatamıyorum, bir de başka bir yatakta perişan olamam." demiştim.

Ne laf!

Çok korkuyorum. Ölürüm de çocuğum ortada kalır. Onun iyi olduğunu, iyi olacağını bilmeden başıma birşey gelir. Başımıza bir hal gelir de onu koruyamam diye çok korkuyorum.

Anne olunca ölmek de zor...

Orada olanlara dertleniyorum, eve sığamıyorum. Acayip bir perişanlık içinde günleri atlatıyorum sadece...

Canım çok yanıyor, bir daha 5 şubat öncesindeki gibi tasasız bir gün yaşar mıyız bilmiyorum...

Hoşçakalın.
Sağlıkla.
1 Şubat 2023

Durum Raporu: Yorulmak Olmaz!

Canlarım ciğerlerim,

Görüşmeyeli umuyorum ki hepiniz iyisinizdir. Ben ise henüz yeni durulmaya başlayan fırtınalı bir deniz gibiyim.

*Geçtiğimiz bu süre içerisinde bir arkadaşım çalıştığı şirkette bana çok uygun bir pozisyon olduğunu söyledi ve CV'mi istedi. Sonra oturdum baktım, ay benim ondanım yok ki....

*Harıl harıl CV yaptım, yolladım. Allahın İsveçlisi ile Paris üzerinden İngilizce görüşeceğim diye türlü sinir stres geliştirdim. Sonuç? Bu pozisyon için benimle devam edemeyeceklerini bildirdiler. Ya zaten ben size başvuru yapmamıştım ki siz beni önce çağırıp, sonra niye reddettiniz. Aşk olsun, gerçekten pek kırıldım.

*Bu arada dışarısı fırtınalı iken sanmayın ki bizim şirketin içinde durumlar stabil... Ekibimin içerisinde çok sinsi kişilikler var. Yani gerçekten insan ekip arkadaşına da arkasını dönemeyecekse... Lanet olsun sizin kurumsal dünyanıza diye sövüyorum gün aşırı...

*Bu arada ben herkese kendimi fazla açıyorum sanırım. Yani zannediyorum ki herkes de benim gibi iyilik olsun istiyor. Bir fikrimi söylüyorum, o fikrimi çalıp kendisinin gibi lanse ediyor. Ben karşımdakinin kıdemlisi olduğum halde üstüne gitmiyorum, o kuş kadar beyni ile benim projemi lead etmeye çalışıyor. Ben içerde bir pozisyon için başvuru yapayım diyorum. Hem üstü olduğum, hem kendisinden altı sene daha fazla bu alanda deneyimim olduğu, hemde o pozisyon için üç yıldır eğitimde olduğum halde bende başvurcam diye yüzüme böğürürcesine bir ifadeyle geliyor. Kardeşim engel mi olduk? Ne b*k yersen ye yahu allah allah... 

*Ha bide ben valla fazla fazla açığım yapacağım iş görüşmesini bile ekip liderime söyledim. Yok ya ben kadın olmam (adam olmam çok cinsiyetçi geldi bir anda içime, çünkü kızdıklarımın hepsi adam cinsinden ya hani), akıllanmam ben...

*Bütün bu pozisyon, yeni iş streslerinin arasında birde annem ameliyat oldu. Refakatçilik görevimi başarı ile atlattım ve bir kez daha anladım ki "yaralı parmağa işememek" atasözü çok doğru. Tam lazım olunca herkes bir anda nasıl da ortadan kayboluyor değil mi?

* Dertlerim derya olmuş ben arasında başıboş bir kayık gibi salınırken bir anda Azerbaycan'a gitme mevzusu çıktı. Pazartesi gidebiliriz dediler. Pazar akşam yola düştük; uçağımız o kadar çok rötar yedi ki, gece birde varacağımız yere sabah dörtte indik, otele beşte vardık. Artık uyuyacak zaman kalmamıştı, o günü uyumadan atlattım ama bütün dengem şaştı yeminle...

*Tam eve döndüm sabahına kayınvalidemler yola revan oldular. Onları uğurlayıp ay ben bu evi nasıl temizleyeceğim diye iki gün depresyona girdim. Arkasından da aldım elime bezi başladım ovalamaya; orası bugün, burası yarın derken hallettim gitti. Daha da tam bitmedi ama akşamdan akşama ovalamaya devam, hemde stres atıyorum. 

*Bloguma yorum yapan arkadaşlardan anladığım kadarıyla tüm blog alemi diyette... Diyet etkinliği falan vardı da bana mı demediniz? Bak valla çok bozulurum. :)

* Bu arada bilmem fark ettiniz mi ama iki aydır her postta yaza yaza hepinize en az on kez doğum günü kutlatmışım. Bende az sinsi değilmişim hani. :)

Bende durumlar böyle, kahvaltı hazırlamaya üşendiğim için ofise geldim, şimdi de oje sürdüm. Ofiste adeta bir tatil havası var bende ona uydum gitti...

Sizde neler var, neler yok? Anlatın biraz.

Çüs...

BKK Ocak 2022 Okuma Raporu

Selam kitap kurtları, yoldaşlarım,

Blogger Kitap Kulübü'nün 2023 yılı için ilk okuması olan Sevimli Kitapların seçimi Goriot Baba üzerine tartışmaları açıyorum.

Babalar ve Oğullar'dan sonra etkinlik kapsamında okuduğumuz ikinci klasikti, okunması yine benim tahmin ettiğimden çok daha kolaydı. 

Etkinlik kapsamında okunması en zor kitap rekorunu Şato hala elinde tutuyor diyebiliriz bu durumda. :)

Güncel olarak BKK üyelerinin Goriot Baba hakkındaki yorumları aşağıdaki gibidir:
Kitap hakkındaki en temel düşüncem evlerden ırak evlatlar görüp halinize şükretmek maksadınız varsa mutlaka okuyun, okutun.

Kitabı okurken dizlerini döven teyzelere döndüm iyice...
  • Yarebbim onlar nasıl evlatlardı (evlerden ırak)? 
  • O zavallı Goriot Babanın çektiği zulüm neydi? 
  • Hele ya o tıyniyetsiz genç çocuk Rastignac?!
  • Kafamdaki en delice soru ise; biz medeni kanunu bu Fransa'dan mı almıştık allah aşkına??
  • Sonuç Matmazel Victorine çok ucuz yırttın evladım...
İşte size kitabı kısaca özetledim sayın. Sevgili zavallı Goriot Baba'nın iki adet mendebur kızı var. Birisi kontes, obürü barones fakat evlat olamamışlar işte... Adamı yıllarca parası için sömürüp, parası bitince bir kenara atmışlar.

Evlatlarını görmek için yol kenarında bekleyip ordan geçmelerini gözleyen bir baba bizim bu Goriot Efendi... Gerçi kendisi de az kabahatli değil; yememiş yedirmiş, içmemiş içirmiş fakat terbiye edememiş...

Adam ölüm döşeğine düşünce yaptığı hatayı anladı fakat kızları hala baloda en güzel ben olayım derdinde idi...

Hele bu Fransızların evlilikleri beni benden aldı. Bir evlilik minimum üç veya dört kişiden oluşuyor. Bazen taraflardan birinin, bazense her iki tarafın birden mutlaka metresi oluyor. Gizli saklı yaşanan şeyler de değil alenen herkesin gözüne soka soka.... 

Bundan sonra Türk dizilerine laf etmeyeceğim vallahi beterin beteri varmış...

Bir de işte göya Goriot Baba'ya acıyıp ona yardımcı olan pansiyondan arkadaşı Rastignac vardı. Fakat her ne kadar adama karşı niyeti iyi olsa da kadınları sadece zengin olma yolunda bir araç olarak görüyor, hatta onlara aşık olduğuna da kendini bir güzel inandırabiliyor.

Bir Fosforlu Cevriye'deki mendebur, bir de sen Rastignac... Bu ikisini tanımlayacak en iyi sıfatlar; tıyniyetsiz, basiretsiz, cibiliyetsizdir! Ah bir karşıma çıksanız da ben sizi evire çevire bir dövsem. Vallahi bu karakterler adamı kangren eder, beni de şiddete meyyal bir şahıs haline getirdiler....

Velhasıl-ı kelam bu hikayenin en masumu sendin kuzum Victorine, çok da ucuz yırttın... Rastignac'ı Victorine ile evlendirmeye çalışan bir deyyus vardı fakat neyse ki kendisinin ne ipe sapa gelmez bir yaratık olduğu anlaşıldı da bu iş de olamadı çok şükür.

Kitabı okunma kolaylığı açısından sevdim. Ruslarınkine benzeyen isimlendirme tantanası yüzünden yoruldum. Ah yarebbim bunları da mı görecektik diye okurken dövündüm allah dövündüm. Oyy ben size neler diyeyim diye o yelloz kızlarına sinirimden kudurdum. Metresi gidip başkasıyla evlendi diye dağ başına inzivaya çekilen kadın yüzünden birinci evre kanser oldum. Allah topunuzun bin belasını diye söverekten de kapattım.

Yani tam olarak hakkını vere vere #neokudumbecanım....

Adios.
19 Ocak 2023

Ne tuhaf değil mi? Bir türlü ait olamadığım yerde, ne çok misafir ağırlıyorum…

demiş Yasemin Sakallıoğlu 
"Dış Güzellik Yasaklansın Ruh Güzelliğine Geçelim" isimli kitabında...
16 Ocak 2023

Seri Kitapları Seri Okuyoruz Okuma Etkinliği 2022 Sonucum

Hello dostlar,
2022 yılının başında Seri Kitapları Seri okuyoruz etkinliğine katılmıştım. O yazıya şuradan müracaat edebilirsiniz.

Etkinliği 21 adet kitapla sonlandırmış bulunuyorum. Kitap listesi aşağıdaki gibidir. :)

1. Güz Alacakaranlığı Ejderhaları

2. Kış Gecesi Ejderhaları

3. İlkbahar Şafağı Ejderhaları

4. Şeftali Kokan Bir Yaz

5. Şeftali Kokan Sırlar

6. Şeftali Kokan Bir Aşk

7. Körelten Hançer

8. Dune Çocukları

9. Dune Tanrı İmparatoru

10. Haşhaş Savaşı

11. Kan ve Bal

12. Birimiz Ölmek Üzere

13. Kutsal Suçlar

14. Medici - Floransanın Efendileri

15. Kağıt Prenses

16. Paramparça Prens

17. Çarpık Saray

18. Lekeli Taç

19. Düşmüş Varis

20. Soğuk Kan

21. Zaman Katibi - Gizemli Binici

Vallahi ne seri okumuşum be canım olmuş tam, çünkü okurken aslında illa seri okuyayım diye düşünmemiştim. 

Her Ay Bir Tuğla Okuyoruz etkinliğine katılmamıştım ama hobi olarak onu da saydım. 500 sayfa üzeri sadece 5 adet kitap okumuşum. 

2023'de bakalım neler olacak.

O zaman görüşürüz gençler...

Adios.

9 Ocak 2023

2022 Aralık Ayı Okuma Raporu

2022 için hedefim yılda 60 kitaptı, ama aralığa girerken bir de ne göreyim zorlasam 120 olabiliyor. Kendi kendime meydan okudum ve de kazandım tabii ki... 120 kitapla yılı başarıyla kapatırken aralık ayının hasılatı da 14 kitap oldu.

Hedefi tutturmak için ince kitapları seçtim evet ama napalım zaman kısıtlıydı ya hu. :)

Yüz Yüze: Yılın kapanışına bir Aytmatov koymasaydım olmazdı. Erkeklerin askere alınması sonucu yalnız kalan kadınların hayatta kalma savaşını ele alan öyküde, kadınlardan birinin kocası askerden kaçıp geliyor. İnsanın insanlığı ile savaşını da görmek için okunması gerek, küçücük ama çok etkili bir kitap.

Nohut Oda: Melisa Kesmez ile tanışma kitabı olarak seçmiştim. Kalemi çok hoşuma gidince iki kitabını daha sipariş ettim. Öykülerden oluşan bu kitapta yok yok, çok içimizden bildik öyküler bir yerde hepsi, beni en çok, en son öykü etkiledi, ahh Handan...

Akıl Karaya Vurdu: Bahaettin Karakoç bilirdim de Abdurrahim Karakoç hiç okumamıştım, merakımdan aldım ama benden çok kocama hitap eden bir eserdi diyebilirim. Şiirler çoğunlukla siyasi hiciv içerikliydi.

Aramızdaki En Kısa Mesafe: Ne umuyordum bilmiyorum ama bulduğum aradığım şey değildi... Herşeyi bir kenara bırakıp üzerinden bir ay zaman geçince ikinci bir Bıçakçı kitabı okuyasım geliyor lakin bitirir bitirmez sorsanız bana yetti derdim. Dili çok nev-i şahsına münhasır bir yazar olan Bıçakçı'yı iyice araştırmadan almayın derim.

Algernon'a Çiçekler: BKK için aralık ayında bizzat benim seçtiğim kitaptı. Okuduğuma çok memnun olduğum, okumayan kalmasın istediğim bu kitap için detaylı yazım şuradadır.

Dünya İçin Bir Şans: Kitabı tamamen kapağına bakarak seçmiştim, yazarının da Ece Erdoğuş Levi olduğunu görünce tamam dedim, okumalıyım. Zira yazarla tanışmayı uzun zamandır istiyordum. Fakat bu kitabın bu kadar tatlı çıkacağını, içerisinde bu kadar güzel çizimler barındıracağını aslında hiç tahmin etmemiştim. Küçük-büyük herkesin okuyabileceği zamansız bir kitap. Günümüzde gözümüzün önünde duran mülteci sorununa çok farklı ve insani bir yönden bakıyor. Küçük bir çocuğun gözünden dünya nasıl bir yer görmek istiyorsanız, hiç durmayın, alın, aldırın.

Güneşin Oğlu: Güneşin Oğlu hem London sevgimden, hemde Can Yayınları'nın İnce Klasikler serisini toplama çabamdan ötürü edindiğim bir kitaptı. İncecik ama çok şey anlatan bir eser, hafif muzip bir yönü de yok değil. İki öyküden oluşan bu kitaptaki öyküler oldukça etkileyiciydi ancak ben ikinci öykü olan "Güneşin Tüyleri"ni daha çok sevdim. Her iki öyküde de ortak bir kahramanımız var David Grief ve bence Grief'le mutlaka tanışmalısınız.

Yasak Aşkın Kanıtı: Yazarın kalemi ile ilk tanışma eseri olarak doğru bir kitabı seçtiğimi düşünüyorum. Belli bir okuma doygunluğuna ulaştığım şu dönemde farklı tarzda yazılan kitaplar daha da çok ilgimi çekiyor. Burada kitap tamamen mektuplardan oluşuyor. Dört ayrı kişinin belli bir zaman dilimi içerisinde yer alan mektupları ile konuya vakıf oluyoruz. İtiraf etmeliyim ki kitap beni sonuyla oldukça şaşırtı. Kısa ama keyifli bir okuma keyfi sunuyor. Öneririm. 

Portakal Yokuşu: Yine küçük küçük öykülerden oluşan bir kitaptı, ismi güzel, kapak daha da güzel olunca atıvermiştim sepete çok da düşünmeden. Keyifli bir kaç saat geçirmek için alabilirsiniz.

Başa Dönemeyiz: Sevgili Buraneros'un önerisiyle almıştım. Önce bu kitabı mı yoksa önce Rüzgar Bizi Götürecek kitabını mı okusam ikilemime ise Mithad Selim'in şu yazısıyla son vermiştim. Bu kitabı okuduktan sonra Furuğ'un Rüzgar Bizi Götürecek isimli kitabına da başladım. Ancak Başa Dönemeyiz'de Makbule Hanım'ın Furuğ'u anlatışı o kadar güzeldi ki, doğrudan Furuğ şiirlerini okumak o kadar keyif vermiyor diyebilirim. İncecik olduğuna bakmayın okudukça devleşiyor bu kitap...

Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü: Yazarın kim olduğunu bilmesem bu kitabı Kaplan Diary'nin yazdığından şüphe ederdim. İçinde kırk tane minik öykü var ve her biri ölümden sonraki hayatı ele alıyor, bazen komik, bazen de trajikomik bir dille... İlginç bir eserdi, Kaplan Diary'ye kesinlikle öneririm, geri kalanlar kendileri karar versin. :)

Fosforlu Cevriye: "Ben böyle aşkın ızdırabını ulan..." diye içimde naralar attıran edebiyatımızın güzide bir eseri kendisi... Ben hariç herkes sanıyorum ki filmini izlemiştir, bende kısmetse ay sonunda tiyatrosunu izleyeceğim. Cevriye'nin bu bir türlü karşılık bulmayan aşkı beni yordu ne yalan söyleyeyim. Ben tez canlı bir insanım, böyle günlerce bekleyemem, yok hiç bana göre değildi. Okurken içime hafakanlar bastı...

Öğrenci Kız: İthaki'nin Japon Klasikleri serisini sırf kapaklarından toplamaya başlamıştım ama içerik de boş değilmiş hani dostlar. İçeriği su misali dupduruydu bir kapağı açtığımı, bir de sona geldiğimi biliyorum. Ama beni öyküden ziyade yazar hakkındaki kısa bölüm çok daha fazla etkiledi diyebilirim.

Meyhanede Hanımlar: Canımın içi Hüseyin Rahmi olmadan ayı kapatamazdım tabii ki... Meyhanede Hanımlar çok ama çok ilginç bir eserdi. Cumhuriyet Döneminde kadınlara tanına özgürlükler ile içki yasaklarını aynı kitabın çatısı altında birleştiren yazar bizi bir uçtan diğer uca savuruyor okuma yaparken... Daha önce Gulyabani'nin önsözünde yer verilen halktan bir teyzenin mektubu vardı. Orada teyzemiz çok edebi dile kaydığını eski dile dönmesini salık veriyordu. Bu kitabı okurken teyzenin ne demek istediğini de anladım. Okuyun ya kısacık, valla çok seveceksiniz. :)

Bende durumlar böyleydi, şimdi gözler 2023'te bakalım neler okuyacağız.

Görüşmek üzere çüş.
6 Ocak 2023

Bir küçük iyilik...

Bazen böyle ufacık birşey yaparsın ya hani, ufacık mini minicik birşey ama o minicik şey senin kalbinde kocaman büyür. Karşı taraftaki hissini ise biz belki de hiç bilemeyiz.

Bugün böyle minik birşey yapmaya niyet ettim. Niyet ettiğim andan beri bile bambaşka biriyim. Bu yazı bitmeden karşı taraftan cevap gelirse sizi de bu niyete ortak edeceğim.

Evin bana bayağı bayağı dar geldiği günlerdeyim. Kayınvalidem ve kayınpederim gelmişti biliyorsunuz. Allah var çok yardımcı oluyorlar. Kayınvalidem geldiğinden beri mutfağın kapısından girmedim desem yeridir. Ama 110 metrekarelik ev her geçen gün bana daha da bir küçük gelmeye başladı sanki. :)

Kocamın hediye için verdiği paralar son indirim furyası ile beraber suyunu çekti. Son gelenlerin hepsini de beğenir ve iade etmezsem bu doğum günüm çok bereketli geçti diyebilirim. Aldıkça aldım vallahi.

Kızkardeşimin hediyesi kitaplıklarım ise gelmişti ama kurulmayı bekliyordu, dün o işi de hallettik çok şükür. Şimdi güzelce düzenlemesi kaldı.

Arkadaşlarımın gönderdiği hediyeler var birde, hergün en az bir hediye geliyor. Hediyeden yana pek bereketli bir yıl oldu. Darısı artık 33 yaşıma....

Ben size hediyelerden bahsederken cevap geldi. Instagramda @yusufun_hayal_dunyasi isimli bir hesap var. Serebral palsi hastası çocuğunun bakım masraflarını karşılamak için çok güçlü bir anne takılar yapıp satıyor. Kim bilir belki bugünlerde birilerine ufak bir güzellik yapmak istersiniz. Çok cüzi bir rakama bir hatıra satın alabilirsiniz.

Arkadaşlar arasında yürüttüğümüz tüm kitap klubü kızlarım için birer adet sipariş ettim ben, iyilik paylaştıkça büyür diye düşünüyorum. Aklınızda olsun.

Şimdi gidip çalışayım, işlerim dere tepeyi aştı dağ oldu.

Öperim gözlerinizden.

2 Ocak 2023

#Durum Raporu: 2023'e Giriş

Sevgili gençler ve ruhu hep genç olanlar,

Yeni bir yaşla beraber daha da gençleştiğimi hissettiğim bir sabaha uyandım. Yaşlanmak zaten nedir ki? 

Nüfusta 32 dediğine bakmayın siz, benim hep yaşım 19. :)

Kıssadan hisse bir döküm yaparsak bakalım neler yapmışım 2022'de:

1. Ocak, mayıs ve ekimde olmak üzere üç kere hastalıktan fenalıklar getirecek duruma geldim.

2. Bulduğum her bir tatil fırsatının hakkını vererek; İzmir, Amasya, Samsun'un muhtelif kısımları, Ankara ve Sapanca'ya seyahatler yaptım. Efes'e bayıldım, Sığacık ve Şirince'yi emekliliğim için aklıma kaydettim.

3. Kızkardeşimi ülke dışına, erkek kardeşimi askere uğurladım.

4.  Başarısız bir kreş denemesi yapıp, etkisi aylarca sürecek bir travmanın altında kaldım.

5. Koç Müzesi'ni ilk kez, Beylerbeyi Sarayı'nı canım sıkıldıkça, Abdülmecid Efendi Köşkü'nü de sergiyi bahane ederek ziyaret ettim.

6. Çınar'la iki kez tiyatroya gittim. Yılın başında henüz çok küçükken ve "Bitmedi mi?" diye sorarken, yılın sonunda bitince "Hadi bi daha!" diyecek kadar büyüdüğünü de aklıma kaydettim.

7. Muhtelif zamanlarda Çınar'ın kabızlık sorunları ile uğraşıp hepsini alnımın akı ile bertaraf ettim. Sayısız ateş nöbeti tuttum, yenilmedim, o ateşe de geçit vermedim.

8. Analar günümde küçük danamdan ilk çiçeğimi aldım. (Sponsor teyzeler sağolsun, varolsun.)

9.  Çocuk etkinlikleri hariç; 1 tiyatro, 1 müzikal, 2 konser, 1 de stand up gösterisine gittim.

10. Eş ve analık görevleriden bağımsız zamanlar yaratmayı öğrendim. Her hafta en az bir kez kız kıza saatlerin verdiği ruh sarhoşluğu için kendimi dışarı atabildim.

11. 60 kitap hedefleyip 120 kitapla beraber yılı kapattım. 10 kez kitap alışverişi yaptım. Doyasıya okusam da, aldıklarıma doyamadım.

12. Blogda tam 111 yazı yazdım. En çok görüntülenen yazım "Çığlık atmak istiyorum!" olurken, en çok yorum alan yazım ise "Durum Raporu: Birtakım içsel sıkıntılar..." oldu.

13. Büyüdüğüm, kendimin daha çok farkına vardığım, farkımı ortaya koyduğum, insanlara hayır demekten çekinmediğim, bir miktar daha planlı, hafif organize, ama içsel olarak alabildiğine serbest yaşadığım bir yıldı. Güldüm, ağladım, kavga ettim, sinir krizinin eşiğine geldim, gezdim tozdum, yenildim, yenilendim. 

14. Evliliğimde yedinci, analıkta üçüncü yılımı başarı ile geride bıraktım.

Bu yıl kendime dair, kendim olmaya dair çok şeyin farkına varabildim. O nedenle ben senden pek mesud ayrılıyorum 2022. Hoşçakal.

Hoşgeldin 32 yaşım, hoşgeldin yeni yıl...

Hepinize musmutlu bir yıl olmasını dilerim. Hadi şimdi gitmem lazım ofistekiler bana pasta ısmarlayacak yeni yaşım şerefine.

Görüşürüz, çüs.

Not: Yılbaşı doğumlu olmanın da bir handikapı var ki; yıl gider, yaş biter. Yıl gelir, yaş gelir. Ordan gün aldım, buraya kattım hesapları bende hiç yok. Bu da böyle gereksiz bir bilgiydi ama dursun, lazım olur. :)

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.