31 Aralık 2015

Happy New Year :)


Yılın en sevdiğim gününden hepinize kucak dolusu selamlar...

Karlı bir sabaha uyanmanın en güzel yanı işe
gitmemek diye düşünmüştüm.
Lakin baktım kar, işe gitmeyi engelleyecek seviyede değildi. :(

En nihayetinde kalktım geldim. :)

Canım Gamzem'in doğum günü hediyeleri de böylece
bu sabah elime ulaşmış oldu. 

Doğum günü ganimetleri ile ilgili bir yazı sonra yazacağım.

Şimdi yılın son gününün tadını çıkaralım birlikte. :)

Bugün bu yılın son günü,
bugün yaptığımız herşey ertesi gün geçmiş bir yıla ait olacak.
Bunu iyi değerlendirmeliyiz bence.

Applesodaa yılın son gününden canlı bildirdi.
Bol karlı günleriniz olsun.
Sevgilerle...
28 Aralık 2015

Pazartesileri hiç sevmem...


Depresyonik bir pazartesiden merhabalar canlarım.

Ne kadar da bahtsız şu pazartesi.
Her hafta binlerce insan verip veriştiriyor, halbuki günün suçu ne?
Haftanın ilk günü olmayı da o seçmedi ya...

Lakin işte Fatmagül'ün de suçu yoktu neticede ama olanlar ortada...

Sabahın kör bir vaktinde uyanmaktan gram memnun olmayan bünyem şu anda
sağlıklı şeyler yazamıyor canlarım. Aklımı başıma
toplayamadım henüz.

Sizlere Kaan Tangöze'den "Bekle Dedi Gitti"yi armağan edip,
çalışmaya gidiyorum.

Applesodaa hepinize güzel bir gün diliyor.

Not: Kendinden 3. tekil şahıs olarak bahsetmek hangi hastalığın belirtisi acep?
23 Aralık 2015

Bir mumdur, iki mumdur, ev yansın haberim yoktur...

Mum yakmayı, ev yakmakla karıştırmış da olabilirim.

Bendeki her sevdanın sonunda başıma bir dert açılıyor illa ki...
Elimi attığım kül oluyor a dostlar.

Gelelim başıma gelenlere, vallahi "kendim ettim kendim buldum"
cümlesinin ayaklı kanıtı gibiyim.

Resimde üstte yer alan minik mumlukları geçenki Mudo ziyaretimizde Müdürem
bana hediye etti. Alttaki tatlılıkları da ben balayında
Muğla-Dalyan'dan almıştım.

Bir mum ve mumluk sevdasına kapılmamla beraber bulduğumu zulaladığım doğrudur.
Zula yapmakla da kalmadım ara ara yakıp denemeler de yapıyorum.
En son Mudo ganimetlerimi yakayım bir dedim ki....
Zaten ne olduysa, orada oldu.

Ben mumlukları yaktım bir güzel.
Sonra çamaşır makinesinin bitiş sinyalini duyunca arkada odaya çamaşır asmaya gittim.
İşim bitince de şu mumlukları da söndüreyim de yatayım diye düşündüm.
Mumluğun yanına vardım ki az daha tv ünitesini yakıyormuşum.

Minicik mumluk, o resimde gördüğünüz yerde beş dakika yanarak,
o üniteyi nasıl ısıtmış belli değil.
Azıcık geç kalsam hakikaten yanacakmışız.
:(

Demek ki neymiş; beni evde tek başıma bırakmak maddi-manevi
her türlü zararlıymış.

Bu sırada kocam koltukta mışıl mışıl uyuyordu.
Evle beraber yanacaktı garibim, dünyadan habersiz...

Allah bana akıl fikir ihsan eylesin.

Sevgilerle.
Applesodaa yemek öncesi bültenini sundu.

Kendime not: Ateşle oynama!

Balkabaklı Pastalar Aşkına

Bir "balkabaklı pasta" yaparım, yanağını dayar uyursun 
demek isterdim lakin diyemedim.

Eee ne de olsa bir Cafe Fernando değilim canım.

Neyse buraları geçelim şimdi. Ben bir balkabaklı pasta yaptım canlarım.
Fena da olmamıştı hani, gayet güzeldi, afiyetle yedik.

Öncelikle "Neden balkabaklı pasta?" diye soranlara cevap vereyim.
Sevgili eski iş arkadaşım Cerenciğim daha önce Hacıbozan'da yemiş, ve de aylarca 
anlata anlata bitirememişti.
Biz de Ceren'in evlenmesine müteakip ev ziyaretine gideceğimizden,
ay dedim yapayım, arkadaşımın gönlü şenlensin.

Nasıl da mükemmel bir arkadaşım yalnız. :) Evet evet gene üzerimden mütevazilik akıyor.

Gelelim Balkabağı'nın güzelliğine; yani nasıl yaptım?
Hafta içi yapacak olduğumdan üzerimde fil kadar bir üşengeçlik vardı.
Bende herşeyi hazır kullandım. :)

Kabakları marketten hazır doğranmış aldım.
Yıkadım. Tencereye attım, bir kase şeker koyup 3 saat kadar beklettim.
Sonra da kısık ateşte pişirip tatlı yaptım.

Bu canım güzelim tatlıdan azıcık yiyip, kalanını çatalla ezdim.
(Mikserden geçirmedim, çünkü koyu kıvamlı birşey olsun istedim.)

Pasta keki olarak Uno kullandım.
Keki azıcık sütle ıslatıp, Dr. Oetker pasta kremasını üzerine sürdüm.
Sonra üzerine balkabağını yaydım. Krema ve sütle ıslanmış kekle kapanışı yaptım.

Üzerini canınız nasıl isterse süsleyebilirsiniz.
Biz bir gece dinlenmiş halini tattık, çok beğendik.

Applesodaa gururla sundu.

Adeta bir Emine Beder değilsem vursunlar beni. :)

Gözlerinizden öperim.
Saygılar.
12 Aralık 2015

Sing for you...


Müzik söylenemeyen ve hakkında sessiz kalmanın imkansız olduğu şeyleri ifade eder.
Victor Hugo

Cumartesi sabahı siz yatağınızın sıcaklığında keyif yaparken,
ben geldim çalışıyorum Casperlar.

Güzel bir cumartesi olması dileğiyle.
Applesodaa
11 Aralık 2015

#şiirsokakta


Öyleyse iyi geceler...

Güzdüz iş kadını, akşam ev hanımı...



Malumunuz bir süre önce evlendim.
Henüz 2,5 ay olsa da ben 2,5 yıldır evli gibi hissediyorum kendimi....
İlk haftalarda neyi ne zaman yapacağımı şaşırsam da şimdilerde
biraz aklıma da kendime de sahip olabiliyorum. :)

EKBS 1: Bu akşam ne pişireceğim?
Evlendim evleneli şu yemek mevzusunu bir çözemedim gitti.
Yemek yapmayı bilirim, iyi de bilirim, lakin akşam olup da evin yoluna düşünce
"Ay Allahım Allahım, ben pişireceğim bu akşam!" diye düşünmekten
menapozlu kadınlar gibi ter basıyor beni.
Sanki bütün yemek tarifleri aklımda uçup gidiyor.

EKBS 2: Pişirsem bir, pişirmesem bin dert!
Yemek pişirmesem; aç kalacağız. Pişirsem; ziyan olacak.
Beş kişilik evden, iki kişilik eve transfer olunca
yemeklerin ayarını da tutturamaz oldum.
Azıcık pişirme konusunu çözemedim; bazen artıyor, bazen yetmiyor. :(
Sevdiceğim de her akşam yemekte evde olmadığından, kalınca kalıyor.
Hal böyleyken ne yapsam olmuyor, olmuyor.

EKBS 3: Yıkanarak çoğalan çamaşırlar!
Ödeye ödeye bitiremediğim borç çilesinden sonra şimdi başım çamaşırlarla belada!
Yıkandıkça çoğalıyor sanki kirli sepetinin nüfusu.. :(
"İki kişinin nasıl bu kadar çamaşırı olur?" sorusunun cevabı hala meçhul.

EKBS 3.1: Bir nevresim seremonisi.
Bu madde üst maddenin içeriğine dahil olmakla beraber
problemin yarısını oluşturuyor da olabilir.
Gelen-giden-kalanlara müteakip nevresimler çıkarılıp kirli sepetine atılıyor.
Sonra kirli sepetinin hali perişan, ben perişan, kimse yok iki mandal uzatan...
O nevresimlerse beni benden aldılar. 
Bütün takımlarımın çarşafları farklı renk, başlayacağım böyle estetik görünüşe...
Bir nevresim iki postada yıkanıyor bu durumda.
Gerisini uzatmaya gerek yok, siz beni anlarsınız canlarım.

EKBS 4: Temizlemeli mi temizlememeli mi?
Evi ne zaman temizlesem misafir geliyor.
O saatten sonra evin temiz olmasının bir anlamı zaten kalmıyor.
Evi temizlememe işini denedim geçenlerde, iki hafta geçti ne gelen ne giden...
Dedim bir temizlik yapayım artık, pisliğe karışacağız.
Temizliği yaptım, ertesi sabah (sabah namazından da önce hatta) kapıda misafir.
Bu işte de bir Murphy seziyorum lakin, kanıtım yok. :(

EKBS 4: Evlilik, bir çözemediğim olaylar silsilesi...

EKBS 4.1: Vaka 1 - Turşunun iyisi pet şişeye yapılmayandır.
Tam temizliği-yemeği yapmış, huzura ermiş, kocamı beklerken
dedim bir turşu çıkarayım. Ah demez olaydım!
İlk kez pet şişeden turşu çıkaracağımdan olayın mevzuatını da bilmiyorum.
Kapağını açarak işe girişeyim dedim ki....
Kapağı azıcık çevirmemle birlikte kapak tavandan sekti,
turşu suyu boyumu geçti, duvarda biber yaprakları...
Tam "perişanım şimdi" anı.
Sonrası...
Sonrası yer sil, duvar sil falan filan....

EKBS 4.2: Vaka 2 - Buzdolabımın etiketi alıp başını gitti mi?
Evde mevlüt okuttum. Yeni evliyim ya evimin bereketi olsun dedim.
Başıma ne geldiyse şu iyi niyetimden zaten...
Mevlüt sonrası buzdolabının etiketinin yarısının yerinde yeller estiğini fark ettim.
Ya etiket alıp başını gitti.
Yahut bir insafsız amaçsızca söktü.
Bilemedim.

EKBS 4.3: Vaka 3 - Maşallah dediğim üç gün yaşamıyorsa...
Birde sevdiceğimin traş köpüğünün nedensiz patlaması var.
Tam bir önceki gün banyoyu düzenlemiş, herşeyi yerli yerine koymuşum,
sonra kapıdan banyoya bakıp ne güzel oldu diye düşünmüşüm.
Sonraki gün traş köpüğü patlasın...

İki buçuk ayda ev hanımı olmaya dair yaşadıklarım bunlar.
Lakin iyi yaptığım şeyler de var canım.
Mesela geçen akşam ilk kez kabak tatlısı yaptım.
Yiyen memnun, yiyemeyen bin pişman. :)

Gündüzleri iş dertleri, akşamları ev dertleri...
Hem çalışıp, hem evli olmak sürekli iş yapmayı gerektiriyor kanımca.
Ben gene iyiyim hem çalışan, hem anne olanlara
Allahtan sabır ve enerji diliyorum.

Applesodaa evlilik yolunda son gelişmeleri bildirdi.

Acemi ev hanımı yanımdan sevgilerle...

Not: "EKBS" - Evli kadının başlıca sorunu manasında yapılan bir kısaltmadır.
Notun notu: Pet şişeye kurulan turşu öyle pat diye açılmaz, önce kıyısına kenarına bir delik
açılarak gazı alınır.
Tavsiye: Nevresimleri tek renk alın, sonra çok ağlarsınız.




Ziyadesiyle yorgunum...

9 Aralık 2015

İlandır.


25 yaşında, yeni evli, çalışan bir bayanım.
Arada bir gidilip-gelinecek komşu aranıyor.

Not: İkram şart değildir.
Notun notu: Konum veriyorum "Tuzla Kiptaş 2. Etap".
1 Aralık 2015

Yüzsüzlükte bir dünya markasıysam...



İyi ki doğdum!

Şimdi casperlarım, canlarım doğum günüm münasebetiyle buraya toplanmış
bulunmaktayız.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da istediğim hediyelerin bir listesini yayınlayacağım.
"Neden?" diye soracak olanlar olur ise; "Çünkü yüzsüzlükte
bir dünya markasıyım." :)
Cevabım yeterli olmuştur sanıyorum.

25 yaşıma giriyorum, 50'nin yarısı olması ve de 20'li yaşlarımın son 5'ine gireceğimden
bu yıl doğum günüm ayrı bir önem taşıyor.

Ayrı bir önem taşımadığı bir yıl var mı ki diye soracak olan yoktur sanıyorum.
Çünkü ben her seneye bir kılıf uyduruyorum.

Gelelim hediyelerime;

Günlerdir kafama taktığım bir nesne olması nedeniyle hediyelerim arasında yerini almaya hak kazandı.


O kadar da aç gözlü değilim canım ikisini birden istemiyorum. Sadece kahverengi çanta istiyorum.
Benzerleri de kabulümdür. :)


Cüzdan
Alıcısına bıraktım. Cüzdan olsun benim olsun.
Not: Tatlı iç açıcı bir renk olsun lütfen, rica ediyorum.


Ben kıyafet almak istiyorum diyenler buraya lütfen.
1
2
3

Kitap alsam mı diye düşünenleri buraya alalım.
Kitabın günahı olmaz başka seçeneklere de açığım. :)

Her türlü, takı, çorap, aksesuar da hediye olarak kabulümdür.

Kocam bana ne alsın diye hala düşünüyorum.
Önerisi olan bir casper varsa, üşenmesin yazsın lütfen.
:)

Yüzsüzlük sınırlarını iyice zorladığıma göre artık gidebilirim.
Sevgiyle.

Applesodaa.

Not: Doğum günüm 31 Aralık / 1 Ocak'tadır. Aklınızda bulunsun dedim. :)



Harikayım, harikasın, hadi başlayalım!

   Bu sabah geç kalkmış olabilirim. Uzun uzak yollar gelmiş olabilirim. Velakin yorulmamış da olabilirim. :)

  Enerjimi iş yerinde yapacağım kavgalara sakladım. :) Dün iş açısından kötü hatta kötü ötesi bir gün olduğundan bugün için güç depoladım diyelim.

   Sema ile facebookta arkadaşlığımızın birinci yılını doldurmuşuz. Bunu kutlamaya karar verdik, kahve içeceğiz. :)

   Tarihler 1 Aralık'ı gösterdiğine göre artık doğum günü propagandalarıma başlayabilirim. Günün ilerleyen saaatlerinde konu ile ilgili bir post atacağım, takipte kalın.

   1 Aralık demişken; bir yılın sonuna ne çabuk geliyoruz değil mi? Geçen yıl bu zamanlarda burada işe başlayalı 1 ay olmuştu, şimdi bir yılı devirdik. Her ne kadar beklediğin bir şey olduğunda kaplumbağa hızıyla geçiyormuş gibi gelse de aslında çok hızlı geçiyor zaman. Yakalayabilene aşk olsun...

   Yakalayabilene birleşik mi yazılıyor bilemedim??

   Daha yazacaktım ama biraz işle meşgul olunca kafam karıştı, ne yazacaktım unuttum.

   Gözlerinizden öperim.

   Applesodaa.

   Not: "Bir şeye başlamak için harika olmaya ihtiyacın yok, harika olmak için başlamaya ihtiyacın var." üç aşağı-beş yukarı resim buna benzer birşey söylüyor. :) 

   Notun notu: Çevirilerim üzerinde sorumluluk kabul etmiyorum.
27 Kasım 2015

Kavuşma...


Siz bu satırları okurken; ben rezene çayım elimde,
 sevdiceğimin yanına kıvrılmış, televizyona bakıyor olacağım muhtemelen. :)

Sevdiceğimin nöbeti, benim katılmam gereken etkinlikler nedeniyle
geç bir vakitte de olsa buluşacağız.

Sokaklar uyumuşken, siz belki uyumuş, belki uykuya dalmak üzereyken
biz hasretle birbirmize bakıyor olacağız.

Şşşşşşşşşş! 
Herkesler uyudu, artık öpüşebiliriz. :)

İyi geceler Casperlarım.

Sevgiyle.
26 Kasım 2015

Hepimiz hayatta uyabileceğimiz bir yer arıyoruz.


"Hepimiz hayatta uyabileceğimiz bir yer arıyoruz.
Kim olduğumuzu veya ne yaptığımızı değiştiren bir yer değil...
Belki bizi şekillendiren, daha iyi yapan, daha fazla yapan bir şeyi ama daha çok bizi bir huzur hissiyle saran, ne yaparsak yapalım, 
kim olursak olalım, kendimizi yalnız hissetmediğimiz
bir yer."

Samantha Young - Derin Tutku

Not: Resim benim düğün günü fotoğraf çekimimden sizin de tahmin ettiğiniz üzere, soldan sağa sırtları tanıtıyorum: Kuzenim, kuzenim, ben (en güzel gelin), kız kardeşim ve böcüğüm Yelit. Ve tabii ki fotoğrafı çeken güzel insan Gamzem... Tüm güzel anlarımı kaydetti, ellerine sağlık bacımın. :)

Tüm atlatmalar adına...

 Perşembeyi geçip doğrudan cuma sabahına gözlerimi açmak istemiş olsam da; kolaya kaçmak adına dilediğimiz hangi dilek kabul olmuş ki, bu dileğim kabul olsun...

   Baktım olacak gibi değildi, bende olurunu bırakıp yolunu açtım. Önce içimdeki sıkıntıyı bir salladım şöyle benden uzağa... Sonra dedim ki kendime: "Tatlım, sen neleri başarmış insansın, bunu yapamayacağını düşünmen olacak iş değil!"

   Kendime bu yaptığım doğru değildi zaten, oturmuş küçük kızlar gibi sızlanıyorum. İçimden yapmak istemediğimi geçiriyorum sürekli. Kendi kendimi bir azarladım önce! Sonra dedim kocaman kadınsın, evelallah bunu da atlatacaksın.

 Sızlanmakla, somurtmakla, oturup ağlamaklı  ağlamaklı bakmakla ne geçti ki elimize? Bu taktikleri yüzyıllardır erkeklere uyguladık da ne oldu? Ne başımız göğe erdi, ne dünyanın yönetimine el koyabildik... Geçtim erkekleri oturmuş basit bir karar için sızlanıyorum.

   Kendimden utandım. Kuşandım zırhımı ruhuma, bu akşam düşüyorum yollara. İnsan isterse her şeyi yapabilir. Her şey olabilir. Her yolu yürüyebilir. Her güçlüğü aşabilir. Önce kendimize bir inanalım. Unutmayalım kendimize en büyük zararı herşeyden önce biz verebiliriz. Güçlüyüz biz, doğum sancısına katlanabilecek yapıda bir canlının kendinden şüphe etmesini kabul etmiyorum. Kendimizi olduğumuz gibi kabul edelim. Güçsüz değiliz, hiç bir zaman. Akıllıyız. İstersek, kafamıza koyarsak yapamayacağımız ne var ki???

   Şimdi yavaşça şu üst paragrafı bir düşünün, rica ediyorum. Haksız mıyım? 
   
   Bence değilim. Bunu sizde biliyorsunuz. Benim yaptığım hataya düşmeyin. Kimseden hiçbirşey beklemeye ihtiyacımız yok. Halledebiliriz. Genlerimizde var bizim yapmak, üretmek, güçlükleri aşmak, ilerlemek, her gün bir öncekinden daha iyi olmak, denemek, pes etmemek. 

   Ben bu günü güzelce atlatacağım. Sizler de bugün canınızı sıkan ne varsa onu bir atlatın. Yarın tüm atlatmalar adına burada toplanalım.

   Hepinize kucak dolusu sevgiler casperlarım.

   Not: Resim "Eğer hazır olana kadar beklersek, hayatımızın geri kalanını bekleyerek geçireceğiz." gibi birşey diyor. Tam çeviri için bana kesinlikle güvenmeyiniz.

   Notun notu: Kendimden ilk kez kadın olarak bahsettim, gördünüz mü hala mızmızlansam da ben büyüyorum. Galiba, sanırım.
25 Kasım 2015

Morning.


  • Günaydınlar canlarım, casperlarım.
  • Bugün "Ay hayır ben bugün hiç uyanmak istemiyorum." düşüncesiyle güne başladım. Hastayım, her yanım dökülüyor, tabiri caizse bir temiz sopa yemiş gibiyim... Bildiğiniz gibi değil, iyi değilim...
  • Şirketten arkadaşların birer birer ayrılmasıyla beraber sonbaharı iliklerimize kadar hissettik. Gelenler gidenleri aratacak mı? Onu da bekleyip göreceğiz.
  • Aralık diyorum bir de... Gelse artık. Kar, kış, okullar tatil olur, sevdiğimin doğum günü, sonra benim doğum günüm. Ah, primler de yatacak onu atlamayayım. Yani bütün umutlarımı Aralığa yükledim. Mutluluğa giden kapım aralanacak mı göreceğiz.
  • Bugün aklım karmakarışık ne yapacağıma karar veremiyorum. Yapmak istediğim şey, yapmak zorunda olduğumu hissettiğim şey... Aklımda terazinin iki kefesine koyuyorum hep denk geliyor. Neden birşeyleri yapmak zorunluluğumuz var ki? Kim beni buna mecbur ediyor? Niye??? Ah benim bu kahrolasıca vicdanım... Dünden bugüne iki düşünce arasında sıkıştım kaldım. Biz perşembeye boşverelim, çarşambayı cumaya bağlayalım. Beni bu kararı vermekten kurtaralım...
  • Dünden bugüne düşünmekten ruhum daraldı, dedim yazayım rahatlayayım ama hala karar veremediğimden ne o rahatlama hissine erişebildim, ne de şu filler kalktı üstümden...
  • Of içime fenalık geldi. Bana akıl danışacak biri lazım. Hemen lazım!
  • Applesodaa fenalık geçirmeye gitti.
  • Sevgiler, saygılar.
Not: Birşey doğruysa, kolay değildir. Dedi resim.
16 Kasım 2015

Pazartesileri hiç sevmem!


  • Good morning everybody!!!
  • 10 gün olmuş görüşmeyeli, bence beni özlemişsinizdir. :) Şu yazamadığım günler içerisinde bolca ama çok bolca hatta hasta olup, fenalaşacak kadar bolca çalıştım... :( Evimde mevlüt okuttum. :) Gezdim, tozdum, temizlik yaptım, darlandım, bunaldım, açıldım, geldim. 
  • Aaa birde alışveriş yaptım. Onu yazmayı unutmuşum casperlarım. :) Bu arada şunu belirtmeden geçemeyeceğim bu maddeyi: Bunca yıldır çalışır, kendi paramı harcarım lakin kocamın parasını harcamak kadar güzeli yokmuş. :) 
  • Sabah otobüste ortaokula giden bir grup çocuğa denk geldim. Onları izlerken birşey farkettim. İçlerinde en çok konuşup, espri yapan, güldüren çocuğa bakıyordu tüm kızlar lakin aralarında sessiz, arada bir sıkılgan bir bakış atan, of hepiniz çok basitsiniz düşüncesi gözeneklerinden sızan bir çocuk daha vardı. Popüler çocuk şimdilerde kızların gözbebeği ama lise zamanları gelince, sessiz, ben hepinizden daha çok şey biliyorum bu hayat hakkında bakışları atan bu umursamaz çocuk kızların gözdesi olacak. Ne çok değişiyoruz zamanla değil mi? Denk geldiğiniz zamanlarda çocukları gözlemleyin yollarda, ne çok değişmişsiniz göreceksiniz.
  • Müdürümüz doğuracak yıl sonuna doğru, bizde hediye arayışına girdik geçtiğimiz hafta ve arayışımızı yoğurt makinesi ile sonlandırdık. Zamane analarının gözbebeği bu makinaymış. Şahsen ben kendi adıma gereksiz bir icat gibi görsemde, babyshower kadar popülermiş bu makine hamile-çocuklu dünyasında... Devir yoğurt makinesi devriymiş artık azizim...
  • Yeri gelmişken şunu da yazayım, devir teknoloji devri ama her makine ancak bir tek işi becerebiliyor. Ev fiyatlarının uçtuğu, evlerin küçüldüğü, mutfak tezgahlarının bit kadar kaldığı bir devirde bu kadar teknolojik makineyi alıp da nereye koyacağız onu da düşünseler iyi olacak. Neden bir makine hem çay, hem filtre kahve, hem türk kahvesi yapıp, ekstra da su ısıtamıyor? Şu alet edevatı bi toparlamadan da bana teknoloji çağı havası atmasınlar lütfen, rica edeceğim!!!
  • Kolye yapmak için bir kaç malzeme aldım. Almasına aldım da yapacak vakti bulamadım. Hayalimdeki kolyeleri bir ara gerçeğe dönüştürmem lazım. Güzel fikirleriniz varsa beklerim.
  • Applesodaa şimdilik sabah haberlerini sundu.
  • Sevgiler, saygılar.
6 Kasım 2015

Cinderella...


"Somebody help me!"

Güzel şarkılar dinleyin ki gününüz güzel olsun.

Sevgiler.

Applesodaa
30 Ekim 2015

İnsan kendine özgü şekilde olağandışı bir yaratıktır.


Ateşi keşfetti, şehirler inşa etti, 

muhteşem şiirler yazdı, dünyaya çeşitli yorumlar getirdi, 

mitolojik imgeler yarattı. 

Ama aynı zamanda hemcinslerine savaş açmaktan, 

çevresini yok etmek gibi yanılgılara düşmekten 

bir türlü vazgeçmedi. 

Terazinin bir kefesine yüksek zihinsel meziyeti, öbür kefesine aptallığı koyduğunuzda neredeyse dengede kalır.


demiş Umberto Eco.

Kafamda başka dünyalar...


  • Aynı anda iki kitap okuduğum olmuştu da, aynı anda dört beş kitap okuduğum hiç olmamıştı. Ama bu sıralar kafam bir güzel üç sayfa ondan, bir bölüm şundan, kitaptan kitaba takılıyorum...
  • D&R'nın yapmış olduğu 5 TL kampanyalarından Allah razı olsun, hoşuma giden ne varsa aldım. Tabii hala bir kısmı okunmayı bekliyor. O da bir başka mesele...
  • Lorenzo Carcaterra'nın Suskunlar (ülkemizde aynı adla dizi olarak yayınlanmıştı) kitabını içim parçalana parçalana da olsa okudum. Bazı şeylerin yıllar var ki değişmediğinin bir kanıtı gibiydi kitap, üzerinden kaç yıl geçse de hala böyle acı olayların yaşandığı gazetelerin üçüncü sayfalarından malumumuz... Dünyayı daha iyi bir yer yapmak için ne lazım diye düşündüm okurken... Bulamadım. Düşünmeye devam ediyorum...
  • Koethi Zan - Siliniş. Kitabı arka kapağındaki tanıtım yazısı nedeniyle almıştım. Beklentilerimin çok daha üzerinde bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Bestseller furyasının alıp yürüdüğü şu zamanda değişik bir konusu olan bu kitabı bir solukta okudum. Yalnız okurken tüyleriniz diken diken olabilir. Demedi demeyin...
  • Melissa Landers'ın Yabancı ve İşgalci kitaplarını arada havam değişsin diye okudum. Bir zamanların vampir sevdasından sonra şimdi uzaylılar moda oldu. Melissa Landers'ın akıcı bir dili olduğu ve hayal dünyasının oldukça geniş olduğu bir gerçek... Güzel vakit geçirmek için beyninizi yormadan okuyabileceğiniz kitaplardır, arayışınız bu yöndeyse tavsiye ederim.
  • Calia Read'ın Kördüğüm'ünü arka kapak yazısı yüzünden almıştım. Kapakta okuduklarımın ise kitapta karşıma çıkacaklara beni bir nebze bile hazırlamadığını söyleyebilirim. Konusu gerçekten ilgi çekiciydi ama içinden çıkacak trajediyi bilsem kesinlikle okumazdım. Fanstastik kitap beklerken, kendimi nerelerde bulduğumu bilemedim.
  • Zoe Sugg - Çevrimiçi Kız bir bloggerın hayatını anlattığı için ilgimi çekmişti. Kitabın teması için "Hayatta mucizelere yer vardır." diyebiliriz. Belki üç elmadan biri de bizim başımıza düşer. Ünlü sevgilide gözüm yok, bir Çevrimiçi Kız olsam bana yeter. :)
  • Abbi Glines - Tehlikeli Temas, Catherine Bybee - Çarşambaya Kadar Eşim Ol ve Jennifer L. Armentrout - Sağdıç vakit geçirmek için okuduğum kitaplardı. Beyninizi yormadan akıcı hikayelerine kendinizi bırakıp gidebilirsiniz.
  • Susan Elizabeth Phillips - Doğuştan Çapkın kitabı vakit geçirmek için aldığım bir diğer kitaptı, lakin içerisinde güzel mesajlar ve derin düşünceler de yok değildi. Beklediğimden daha fazlasıydı, okurken sevdim.
  • David Levithan - Her Gün kitabını başladığımda pek sevmesem de sonrasında ilgimi çekmeye başladı. Baş kahramanının müthiş bir fedakarlık göstererek içimi erittiği bu kitabı tavsiye ederim. Ayrıca yazarın taksici için yazmış olduğu "Kitabın konusunu çalmadığın için teşekkür ederim." notu gülümsetti. :)
  • Jessica Park - Sırılsıklam Aşk öylesine aldığım lakin okurken ters köşe olduğum bir kitaptı. Bu kitabı içtenlikle tavsiye ediyorum. Yassı Finn hala aklımda...
  • Jessica Shirvington - İki Hayat Arasında konusu yüzünden merak ettiğim bir kitaptı. Üzerine fazla söylenecek bir şey yok. Tam türü nedir bu kitabın bilemiyorum ama okunası bir dili vardı.
  • Ahmet Ümit - Beyoğlu'nun En Güzel Abisi. Okuduğum ilk Ahmet Ümit kitabıydı. Polisiye olması nedeniyle normalden biraz fazla sevmiş olabilirim kitabı, lakin sonu çarpıcıydı.
Not: Uzaylılar, vampirlerden çok daha etkileyici bence, yahut vampirlerden çok sıkıldık.

Notun Notu: Şu sıralar Markus Zusak - Kitap Hırsızı, Sharon Krum - Kimdir Bu Hatun Kişi? (Yol Kitabım), Caitlin R. Kiernan - Boğulan Kız ve Lottie Moggach- Temiz Bir Veda  kitaplarını okuyorum.

Cumalar Candır!!!

   Bir önceki gün tatilse; cumalar candır, candan ötedir, canandır. 

   Herkesin tatil yaptığı bir çarşamba boyunca emek ettik çalıştık. Şimdi bir de cuma... En sevdiğim gün, gene çalışıyoruz.

   Hadi çarşamba çalıştık tamam, birşey de demedik ama şu cumayı bari tatil edeydin patron... :(

   Herkese tatil var, bize yok. Gözün kör olmasın özel sektör!!!

   Sabah da zaten karın ağrısıyla uyandım... Havalar soğuk. Evde kombinin nasıl çalıştığını bilen yok... Akşama ne yemek yapsam...

   Biri beni durdursun! Cumanın da keyfi kaçtı, kaçacak bu gidişle yoksa...

   Tatili fırsat bilip dün öğlene kadar yattım. Lakin öğleden sonra duramadım artık kalktım, temizlik yaptım. :) Çamaşır yıkadım, yemek yaptım. Banyo dekorasyonunda değişikliğe gittim. İçimdeki ev hanımı dur durak bilmiyor.

   Cumartesi günü kocam da evde olmayacağından bütün bir gün oturup tv izleyeceğim.  Yaşasın kumanda hakimiyeti... :)

   Şimdi biraz neşelendim bakın. :)

   Applesoda cuma haberlerini sundu.

   Saygılar...

   Not: Resim "Merhaba, bugün göz kamaştırıcı görüyorsun!" diyor. Sadece bana... :) 

   Notun notu: Tam teşekküllü çeviri için okutup, üfletiniz lütfen...
28 Ekim 2015

Aşarım dağları delerek! Yollarımda bu dağlara ne gerek?

   "En karanlık geceler, en parlak yıldızları üretirler."

   Ne zaman ki canım darlansa, hayatımda bir şeyler zora girse yahut mutluluğumu kaybediyor gibi olsam hayat yine yeniden bana sürpriz yapıyor.

   Bir kaç vakit önce olsa belki de farketmeyebilirdim küçük tesadüflerin verdiği büyük mutluluğu...

     Bir kaç vakit önce şimdi olduğum kişi değildim. 

   Her yeni gün insana bir şeyler öğretir, bu doğru lakin bilinmeyen zorlu günlerin insana çok daha fazla şey öğrettiği...

   Küçük şeylerle mutlu olmayı, ayrıntılara göz atmayı, empati kurmayı, farklı düşünce yapılarına açık olmayı, sabrı, sükuneti, özlemi, sevgiyi ve daha nicesini bu sıralar yeniden öğrendim. Bahsettiğim bu kavramlardan bazılarını hiç bilmiyormuşum, bazılarını ise yanlış anlıyormuşum...

   Bütün bu girizgaha sebep olan olaya gelirsek; sabah metrodan indiğimde Türk Hava Yolları'nda staj yaptığım dönemde şefim olan Nihan Hanım'a rastlayışım... Nihan Hanım'a rastlayışım tatlı bir tesadüf, karanlık gecemin yıldız ışığı oldu. Herşey değişirken biz dahil, bazı şeyler hiç değişmez. Nihan Hanım bu denklemin sabit sayısıymış. Değişen zamana inat hep aynı kalmış, bir nebze dahi yaşlanmamış bile... 

   Bu tesadüf beni lise zamanıma kadar götürdü. İçimdeki yetişkin boğulurken, küçük çocuk uyandı birden... Aslında ben bugün olduğumdan ne kadar daha fazlası olduğumu, istediğimde çok daha fazlası olabileceğimi, anahtarın içimde olduğunu anımsadım...

   Güç içimizde... Eğer lazımsa sana da, dön bir bak içine...

   Applesoda bir tutam mutluluk gönderdi.


   Not: Paralandı gurbet elde bu yürek... 
26 Ekim 2015

Aşktan bahsettik, aşkı tanımıyorduk.


Aşktan bahsettik, aşkı tanımıyorduk. Öldük, ölmüyorduk. 
Sadakatten söz ettik, sadakati bilmiyorduk. 
Sevdik, aslında sevmiyorduk. 
Aldık, veriyorduk; verdik, alıyorduk, 
söz yerini buluyordu sadece, iyi düşüyordu, uygun. 
İçimiz bir hoş. Habire büyüyorduk.

demiş Nazan Bekiroğlu...

Pazartesileri hiç sevmem! Belki severim...


Günaydın Türkiye!

Korkunç ötesi yoğun hafta sonunu atlattım ve şükür ki bu kutsal pazartesi sabahına ulaştım...

Şu yukarıdaki cümle, hayatımının ne kadar tepetaklak olduğunun kanıtıdır.
Hafta sonunun ne kadar gelmesini istemesem de gelmişti...
Velev ki güzel de geçmedi...

Uzatmaya hiç gerek yok, kına, nişan, düğün üzerine yatılı misafirler,
daha üzerine gece saat ikide yatmalar...
Hepsinin üzerine ruhumun bir türlü geçmek bilmeyen halsizliği...

Velhasıl-ı tatili sevemedim! Yaşasın pazartesi!!!

Şimdi bir öğle yemeğine çıkıp beynimi dinlendireyim.
Üzerine de bir kahve dayadım mı ayılırım!

Her ne kadar pazartesi ayılmak, uyanmak zor olsa da müşterilerim dur durak bilmiyor.
Geldiğimden beri çalışıyorum...
Çalışmaya da devam etmem lazım..

Hepinize kucak dolusu pazartesi sevgisi gönderirim.

Applesodaa

Not: Şiddete meyyalim vallahi dertten!!!

23 Ekim 2015

#şiirsokakta


Sırf saygıdan...

İyi niyetinden vurulanlar kolay kolay iyileşemez!


demiş Münir ÜSTÜN...

Nasıl doğru, nasıl güzel, nasıl anlamlı demiş...

Yine de insanların iyi niyetini suistimal edecek kadar kötü kalpli olanlar, böyle güzel sözlerin arkasındaki
manayı görecek inceliğe ve akla
sahip değillerdir lakin
yine de dursun 
burada...

Sevdim...

Cumalar candır! Cumalar can mıdır??

   Hafta ne ara geçti, biz ne ara haftanın son ve bu hafta dışında genel olarak en sevdiğim gününe geldik? Kesinlikle bilmiyorum.

   Cuma olmasın diye ne kadar dua ettiysem de, ışık hızıyla geçen günlerin ardından kasvetli bir cuma öğleden sonrası ile karşı karşıyayız maalesef... :(

   Haftalardır bir cumartesi-pazar başımı yastığa koyup da dilediğimce uyuyamadığımdan, bu hafta sonu da o dinleneceğim haftalardan olmayacağından, varsın hep hafta içi olsun dedim ama kime dedim?
  
   Sonuç olarak; bu hafta sonu da yine bana uyku hasreti, yine bana hüsran... :( Düğünlerden, kınalardan, nişanlardan bıktım! İllallah ettim!! Gına geldi!!! Ama ne oldu? Azalarak bitmediler tabii ki, mikrop oldular arttılar, çığ oldular büyüdüler... :(

   Benim dinlenmeye ihtiyacım var diyorum... Lakin kimse beni anlamıyor...  :(

   Bir aksiliğe kurban gitmezsek önümüzdeki hafta sonu mâbadımı serip koltuğa boylu boyunca bütün hafta sonu yatıp, tembellik yapacağım! Temizlik falan da hak getire... Ev işlerini de kim ne yaparsa yapsın, ben hiç birşey yapmayacağım!

   Gözlerinizden öper, size benimkinden daha güzel bir hafta sonu dilerim....

   Applesodaa mübarek cumadan sundu...

   Saygılar...
 

 
22 Ekim 2015

Tüm başlangıçlar gelişigüzeldir.


Caitlin R. Kiernan - Boğulan Kız

Henüz kitabı bitiremesem de, okurken hoşuma giden bu kısmını
paylaşmak istedim sizinle...

Evet korsan e-kitap okuyorum.
Hayat pahalı... Ne yapalım?

Dünya küçükse, insanlar bulur birbirini yeniden...


  • Geçen gün yine sıradan bir gündü, telefondaydım, müşterim beni delirtiyordu, artık canıma yetti diye düşünürken cama doğru döndüm ki ne göreyim: İsmail Abi. :) İsmail Abi'yle eskiden aynı yerde çalışırdık biz, üç yıl olmuş kendisini ne görmüştüm, ne de bir haber almıştım. Mecnun gibi hemen camı açıp bağırdım; İsmail Abi! :) Artık bu yakınlarda çalışıyormuş, görüşürüz dedik, konuşmayı bitirdik.
  • Yollarda arada birbirimizi görüyoruz ama uzun uzun konuşma fırsatımız olmadı henüz. Olsun yine de görüşürüz bir ara...
  • Dünya küçükmüş...
  • Oysa ki ben bilmem, kaç milyar küsür püsür insanın içinde hep kayboluyormuşuz gibi hissederdim... Demek ki kaybolmuyormuşuz. Belki bir yerde doğru matematiksel koordinatların kesişimleri ve olasılıklar dahilinde, ya da belki kader, belki de şans, belki bir duanın kabulü -artık nasıl isimlendirmek içinizden gelirse- insanlar birbirlerini hiç ummadıkları bir anda yeniden bulabiliyorlarmış...
  • Belki başka günler, başka eski tanıdıklarımla karşılaştırır beni... İçimin çok fazla şeye sıkıldığı, kırıldığı, darlandığı bu zor zamanlarda küçücük, minicik sürprizler bile mutluluğa boğabilir insanı...
  • Ben İsmail Abi'yle aynı yerde çalışırken hala bir çocuk sayılırdım. İş tecrübem de çok azdı. Onlar abi oldular, öğrettiler, eğittiler beni. İsmail Abi'yi görünce yeniden çocuk olmuş gibi hissettim. Çocukluğum geri gelmiş gibi...
  • Güzel sürprizleriniz, tesadüfleriniz olsun. Bir anda hiç ummadığınız yerden bir mutluluk sizi bulsun. Bugün hep birlikte birer kahve alıp, beş dakika için kahvemizi içerken dünyayı aklımızın dışında bırakıp sadece mutlu olalım. Salt mutlu! Deneyin ben önerdiğim için, kendiniz için...
  • Gözlerinizden öperim.
  • Applesodaa çocukluğundan, içinden bir parça sundu.
16 Ekim 2015

Evlendim, çok değiştim...


  • Evlendim ben çok değiştim. Siz söylemeden, ben söyleyeyim dedim. :) Evlendim evleneli esprilere kramp girmiş gibi herkes bunu tekrarlıyor. İlk on seferinde beni güldürse de, artık yumurta turşusunu zorla yemişim gibi bir ifadeden öteye geçemiyor mimiklerim...
  • Evlilik nasıl bir şey diye sormak isteyen olursa eğer ki casperlarım... Bakıyorum ki soran yok. :( Neyse ben gene de bahsedeyim. Bolca tahammül isteyen bir yaşam biçimi kanımca...
  • Sinirlenince kapıyı çarpıp dışarı çıkamıyorsunuz -hele ki benim gibi hiç bilmediğiniz bir yerde oturuyorsanız-. Artık herşey iki kişilik; dertler, kederler, yemekler, mutluluklar... Bazen iyi, bazen kötü. Boşuna iyi günde, kötü günde dememişler bu işin başında. Sabrın ve tahammülün, karşılıklı sevgi ve saygının yardımıyla bu işin sonu selamete varır diye düşünüyorum...
  • Neyse bu uzun, benim bile ne anlatmaya çalıştığımı anlamadığım cümleleri geçip, günlük yaşantıma gelirsek tatlımlar. Sabah 44 km yol, iş, akşam 44 km yol, ev. Eve gelmekle çilelerim sona ermeyecek elbet; kimi zaman yemek, bazen çamaşır, bazen bulaşık...
  • En nihayetinde insanoğlu her duruma ayak uydurabiliyor. Fıtratınızda güçlüyse, aşamayacağınız şey değil. (Yalnız ben 3 haftalık evliyim, bu yazdıklarım şimdiye kadar yaşadıklarımı içerir.)
  • Bu sıralar iş yerinde iki dakika dinlenecek vakit bulamamam bir yana yol da haşatımı çıkarıyor. :(
  • Geçen haftasonu evimizde ilk kalabalık misafirlerimizi ağırladık bu arada. Sevdiceğimin arkadaşları ve kız arkadaşları bize kahvaltıya gelecekti. 10:30'da geleceğiz deyip, 8:30'da kapıya dayanmalarına bir anlam veremeyerek, sinirimden öldüm. Oda ayrı bir mevzu...
  • Bu haftasonu ise ailelerimize yemek vereceğiz. Her iki ailenin tarihlerini birbirine uydurmak iki haftadır mümkün olmayınca, cumartesi sevdiceğimin ailesini, pazar da bizimleri davet etmeyi uygun gördük.
  • Şimdi tüm dualarım, kazasız, belasız, güzel yemeklerle, bir pot kırmadan, kimseyi incitmeden ve ruh sağlığımı sonunda dek koruyarak bu haftayı atlatmak üzerine kurulu... :(
  • Ey sevgili casperlarım, siz ki bunca zaman sessiz kaldınız. Bugün ne olur bana dua ediniz ki; hafta sonunu kazasız belasız atlatayım.
  • Applesodaa akşam haberlerini sundu.
  • Sağlıcakla kalın.
3 Ekim 2015

Hayat güzel, güneş açıyor...


Bu sabah yine uyandık çok şükür elhamdülillah.
Ama bir sor nasıl uyandık? Gönül rızasıyla mı uyandık?
Uyku benim sevmeye doyamadığım, uyanmaya kıyamadığım...

Her neyse şimdi gırgırı geçersek; dün gece biricik gızgardaşıma doğum günü yaptık.
Vallahi bu sefer sürpriz oldu. :)
Evlensem de kızlarla vakit geçirmeye asla hayır demem.
Kalkın gelin dememle hepsi geldi. :) Çok da güzel vakit geçirdik.
Kız kıza muhabbet gibisi yok...

Sonra bu sabah kuzenim beni işe bırakırken kahvaltı ettik...
Baktım her ne olursa olsun, mutlu olabileceğim şeyler var benim.
Çok şükür dedim.
Aydınlanmamın üstüne hava da açınca, içim bir hoş oldu...

Şimdi çalışıyor olabilirim ama günüm güzel açıldı şükür, devamı gelir inşaallah...
Gözlerinizden öper, çalışmaya giderim.

Applesodaa kahvaltı haberlerini sundu.
Sevgiler, saygılar.
30 Eylül 2015

Eğlen güzelim...


Günaydınlar güzel yurdumun, nev-i şahsına münhasır insanları!

Bir yağmurlu sabahta daha 44 km yolları aşıp, işe gelebildim çok şükür, elhamdülillah. :)

Yeni bir yere taşınma işi ile birlikte yollarda geçirdiğim zaman da
daha bir macera içerir oldu... 
Sabah binmem gereken otobüsün seferinde bir arıza meydana gelmiş. Şöför tüm iyi 
niyeti ile "Bekleme gelmez, yolun uygunsa bin buna." dedi.
Bende bindim el mahkum, işe geç mi kalayım?
Lakin otobüste bir ben, başka kimse yok...
Üç buçuk ataraktan, hatim indirerekten metroya kadar gelebildim şükür. :)

Şu yağmurlu günleri sevmediğimi sağır sultan dahi duysa da,
bu hafta yağmurdan hiç şikayetçi olmadım. Yeni bir yer, yeni yollar,
evin yolu neresiydi derken baktım ki yağmurdan şikayet etmeye fırsat kalmamış...

Hava ne kadar kasvetli olsa da,
biz yine de keyfimize bakalım... Sonuçta her gün, yeni bir gündür!
Hakkını vermek gerek.

Haberleri, alışveriş sitelerini şöyle bir dolaştım.
Şimdi gidip biraz çalışayım da ayıp olmasın bari.. :)

Gözlerinizden öperim!

Applesoda sabah haberlerini sundu.

29 Eylül 2015

Olur ya?


Mutsuzluğumdan mutlu olmak isteyenler var.

Üzülüyorum.

Böyle zayıf olmak... Böyle aciz...

Ne diyebilirim ki başarmanın tadına asla varmadıysa bir insan?
Varmadıysa, tatmadıysa, başarmaya çalışmıyorsa...

Başkalarının mutsuzluğu üzerine kendi mutluluğunu inşa etmeye çalışıyorsa...
Onlar için sadece üzülebilirim.

Size üzülüyorum.
Asalak gibi yaşayışınıza, başkalarının hayatlarını emen kan emiciler gibi davranarak
bayağılaşmanıza..
Hiçbirşey olmayışınıza, olamayışınıza ve olmak istemeyişinize...

Ben başarmak nedir, hayat nasıl zorluklar üzerine idame ettirilir biliyorum.
Eğer birşeye sahip olmak istiyorsan; delice peşinden koşman gerektiğine inanıyorum!
İnsan isterse; herşeyi yapabilir!
Herşey olabilir!
Biliyorum.

Benim mutsuzluğumun sizi mutlu etmesine izin vermem!
Üzülürüm, güçsüz düşerim belki ama düştüğümden daha güçlü kalkarım!
Ben hatalarımdan ders alırım!
Ben huzurumu korumak için elimden geleni yaparım, yetmediğinde 
daha da fazlasını yapmaya çalışırım!

Ben hayatım, huzurum, konforum için hergün bin zorlukla cebelleşiyorum.
Sizler gelip, pislik, çirkeflik, adilik yapın,
hayatımı karman çorman edin diye paralamıyorum kendimi!

Sizin beni kötü göstermek için çabaladığınız yerde,
ben daha iyi olurum!
Olmamı beklemediğiniz kadar iyi olurum!!!

Siz beni ne kadar yerin dibine sokmaya çalışsanız da ben,
sizin göstermeye çalıştığınız gibi değilim!
Herkes bunun farkına varacak!

Herkes bunun farkına vardığında ben 
sizin kumdan kalelerinize öyle bir
üfleyeceğim ki...
Yerle yeksan olacaksınız!

Unutmayın; "Güneş, balçıkla sıvanmaz!"...
Haşa bir güneş değilim ama,
dikkat edin çamur atarken size de sıçramasın.

Üzülürsünüz.

Son olarak; yukarıda Allah var... 

Unutmadan; Olur ya hani benim için yaptığınız herşey elinize, yüzünüze bulaşırsa??

Düşünün bunu bence bir...

Applesodaa sevgilerini sunar...

İyi akşamlar!

28 Eylül 2015

En güzel gelin benim...



Nasıl da güzelim, tü maşaallah nazar değmesin!!!

Sendeki dertse, al benden de aynı!


Selamlar canlarım,

Bir miktar çalıştım, daha da çok bir miktar alışveriş ettim sonra kalktım size geldim...

Düğün telaşıydı, balayıydı derken yazacak vakit bulamadım.
Şimdi gelelim içimi dökme kısmına...

Düğün gününe kadar olan her bir günüm maraton misali koşuşturma ile geçti. :(

Kına yapacağım günün sabahı fotoğraf çekimini yaptık. 
Dış mekanda yaptığımız fotoğraf çekimini arkadaşım, can dostum, güzel insan Gamzem yaptı. Mekan olarak da Atatürk Arboretumu'nu seçtik. Her bir kısmından milyon kez memnun kaldım. Fotoğrafçıya poz veremiyorum kasılıyorum. Lakin karşıdaki arkadaşım olunca iş değişti. Ay vallahi resimlerim pek bir güzel oldu. Bu yazıdan sonra bir tane eklerim ki bakın doyamayın...

Kına deseniz... Anlatamam tarifsiz güzel oldu
İçimde nasıl bir kına gecesi kızı yatıyormuş bilemezsiniz. Oynamaktan bir hal oldum... :) 
Kına gecesi için geniş bir mekan tercih etmiştim. Vallahi akıllılık yapmışım. Yüzyıllık kurtlarımı döktüm. Gecenin sonunda ayağıma kramp girmese eve gidene kadar yolda da oynardım. :) :)

Düğün derseniz... Düğünü valla sevemedim. Evde ağla, çık kapıya oyna. 
Salonda gel iki saat ayakta bekle, takı merasimi... Düğünden sonra üzerini değiştir ağla... 
İnsanın ruh hali o kadar çok değişiyor ki; dengem bozuldu. Yok ben düğünü sevemedim.
 Zaten hep nikah istemiştim ama sevdiceğim çok istedi diye kıyamamıştım. 

Neyse tüm bunları geçip geride bırakırsak....

Bıraktım...

Şimdi bir nefes alayım.

Allah'ım çok şükür!

Şükür ki hepsini atlattık. 
Atlattık da bir hafta geçti işe bile başladım. 
Ne çalışkan insanım ben ayol. Hatta üzerine alışveriş bile yaptım. :)

Ben düğüne kadar alışveriş yapmadan kendimi nasıl tutmuşum bilmem. :) 
Balayında da sevdiğim beni bırakıp çarşıda "Sen biraz gez, ben cumayı kılıp geliyorum." dediği andan itibaren cuma bitene kadar 80 TL harcadım. Bir ev nasıl geçindirilir henüz yeni yeni tecrübe etsem de, bir koca nasıl batırılır hususu benden sorulur. :) 

Eh artık yeni yeni dertler edinir olduk. Elektrik faturası ödemem lazım, fakat hep unutuyorum. 
Dün bir temizlik yapmışım ki sormayın gitsin, annemin evinden sonra bir ay yapmam diyordum bir hafta dayanamadım. :) İşte yemek, çamaşır, bulaşık falan hiç saymıyorum bile onları. :) 
İşten, eve gidince ne hissedeceğimi de bu akşam göreceğiz.

Gözlerinizden öperim.

Bekarlara not: Evlenmeyin! :)



Ben geldim!!!

Canlarım, ciğerlerim, casperlarım...

Taze gelin düğünü yaptı, balayını iç etti. Döndü, dolaştı, sabahın köründe yollara düştü işe geldi...

Eylül'de gelin olmak zor...

Okulların geç açılması da her türlü beni vurdu. Balayı için uçak biletleri, okullar bayram sonuna kadar tatil olunca aldı başını gitti. Yandı cebimiz, cüzdanımız... Okulların tam açıldığı gün de işe başlayacağım güne denk geldi...

Doğuştan bahtsızım annem ben...

Evlilik nasıl bir şey diye sorarsanız henüz bende tam anlayamadım, onu bir ara bilahare yazarım...

Ama düğün yapmak çok zor bakın demedi demeyin sonra...


Düğün günü insanın halet-i ruhiyesi on dakikada bir değişiyor... Ruh değişimlerinden bedenim yoruldu inanın... 

Bana sorarsanız düğün tavsiye etmem. (Soran olmadı ama..) On kere kına gecesi yaparım ama...

Neyse detayları başka yazılarda ben detaylı detaylı anlatacağım size.

Sabah şerifleriniz hayrolsun der, gözlerinizden öper, geçmiş bayramınızı kutlarım.

Applesodaa sabah haberlerini ofsten canlı bildirdi.

Saygılar.
10 Eylül 2015

All we need is...


"Bazı insanlar çok fakir, sahip oldukları tek şey para..."

diyor resim.

Benim çok param yok, hatta oldukça da sıkıntıdayım
şu sıralar...

Lakin harika, mükemmel,
beni benden önce düşünen, ihtiyacım olduğunda yanımda duran,
ihtiyacım olduğunda destekleyen, düştüğümde kaldıran,
her daim elimi tutan,
arkamı döndüğümde orada görebileceğim,
kocaman kalbi olan eşsiz arkadaşlarım
var.

Her birine minnettarım. <3

Gerçek bir dostluğun herkese nasip olamadığı bir dünyada
yanımda olduğunuz için teşekkür ederim.

Sizi seviyorum kızlar!!

İnanmak istiyorum...


Şu sıralar ruhumdaki yorgunluğu bir görseniz değme şairlere taş çıkartır bir
bunalım halindeyim...

Evlenmeye karar vererek iyi bir şey mi yaptım?? Hiç bilmiyorum.

Kafamda her gün deli sorular...

Evlilik işlerinin bu kadar zor olacağını bilseydim hiç kalkışmayabilirdim.
Müstakbel kocam da zaten sık sık "Bir daha dünyaya gelsem, kesinlikle evlenmem!"
diyerek yaşadığı sıkıntıyı stresi ortaya koyuyor.

Gerçekten çok zor!

Peki neden bu kadar zor?

Çünkü bizim ailelerimiz var! İstekleri hiç bitmeyen, sırf karşı taraf istiyor diye
onun istediğini beğenmeyen. Herşeye kusur bulan... Kimisi hiç ilgilenmeyen, kimisi
çok ama çok fazla ilgilenen... Her konuda görüş belirten! Sorulmadığı halde sürekli kendi fikrini
dikte etmeye çalışan...

Herkesi mutlu etmenin mümkün olmadığı bu düğün telaşında olan en çok gelin ve damada
oluyor. Daha düğün gününü göremeden, dünya evine giremeden birbirlerine giriyorlar.
Haftada en az üç tartışma olağan karşılanıyor.

Her iki tarafın birbirine olan sevgisi ve tahammülünün sonuna kadar sınandığı kanısındayım.
Gelin ve damat bu günleri atlatabilirse ne âlâ...
Ola ki atlatamazsa en fazla üç yılın sonunda aile mahkemesi...

Ne olurdu acaba, herkesin istediği değilde bizim istediğimiz olsaydı diye düşünüyorum
sıklıkla. Güle oynaya bu süreci atlatmak mümkün olur muydu?

Onu da bilmiyorum.
Herkesle savaşmaktan öyle yoruldum ki...
Düğüne son 11 gün kala canımdan bezmiş durumdayım.

Bu süreçte herkesten çok sevdiğimle ikimizin, en çok birbirmizi incittiğini de belirtmem lazım.
Sonuçta insan hep en sevdiğinden çıkarıyor sinirini.

Evliliğe giden yolda, evlilikle ilgili maddi-manevi herşeyin artık 
çarpıtıldığını, her iki tarafın birbiriyle savaşa girmesi için muhtemel zemin üzerine tuzak olarak
yerleştirildiklerini gördüm.

Mutlu olsunlar,
bize bir tek onların mutluluğu yeter,
onlar iyi olsunlar da gerisi önemli değil diyenler...
En çok onlar incittiler!

Ve umursamazlığın nasıl can yakabileceğini de gördüm.
Belirtmeliyim ki gerçekten çok acıtıyor. Feci halde...

Evlilik yolunda geçirdiğim şu on ayda en çok söylediğim cümle;
"Katil olacağım en sonunda, dünya evine giremeden ceza evine gireceğim!"
oldu.

Konuyu kısa ve net olarak özetlemiştir sanıyorum.

İçimi dökecek buradan başka bir yer de kalmadı.
Ne yana dönsem anlatamayacağım bir insan daha çıkıyor.

Applesoda sıkıntıyla sundu.

Esen kalın.

Not: Resim diyor ki; "Herşey yoluna girecek belki bugün değil ama sonunda!". Tüm kalbimle
canı gönülden inanmak istiyorum.

İnanmaya ihtiyacım var.
8 Eylül 2015

Yetmedi mi?



06.09.2015 saat sabaha karşı 04.30... Koğuştaki bir kaç tıkırtıyla uyandım. 3 gündür atlatamadığım gribin etkisi hala üzerimdeydi. Koldaki arkadaşlarım ben hastayım diye beni yanlarında götürmek istemediler. O yüzden benden habersiz Dağlıca Karakolu’na çıkıp, PKK tarafından kapatılan Yüksekova-Hakkari yolunu açacaklardı. Saat 05:10 kol çıkmak üzere. Gelmemi istemedikleri halde kalkıp hazırlanışım, Kobra’nın yanına kadar gelişim rahatsız etti hepsini. “Sen hastasın gelme. Silah kaydın var bugün burada kal” dedi, Tilki. Israrımda diretmem komutanımın dudaklarından dökülen 4 kelime çınladı kulaklarımda “Sana emrediyorum. Burada kalacaksın!”
 
- Saat 15:00 Dağlıca Karakolu’na baskın olduğu yönünde asparagas olmasını umduğumuz bir haber geldi.

- Saat 19:00 Dağlıca Karakoluyla irtibat kesildi. Ulaşamıyoruz. Arkadaşlarım ve komutanım telsize cevap vermiyorlar. Frekans ayarlı değildir diye teselli umup yine de tedirgin bir şekilde haber bekliyorum.

- Saat 20:35  Dağlıca’dan şehit haberleri gelmeye başladı. Korkum, ekmeğimi suyumu paylaştığım, bayat ekmeği 3 kişiyle yediğim, aynı golde beraber bağırdığım aynı sigarayı içtiğim o güzel insanların beni terk etmeleri.

- Saat 22.40 Yan ranzada yatan TİLKİ ŞEHİT! Alt ranzada yatan botlarımı saklayan  HOCA ŞEHİT!

Koğuşun en küçüğü  TERLİKSİ ŞEHİT!

Ula Ankarali alt devreler gelecek uşağım diyen LAZ ER ŞEHİT!

Kol Komutanım Teğmen Kırgız YARALI!

Yorganımı çekiştiren Kobracı MURAT ŞEHİT!

Kardeşinin düğünü için gün sayan ARAP MERT ŞEHİT!

Şahin grip. Şahin gidemedi. Şahin’in yası var bugün. Şahin yaralı.


Yetmedi hala, verdiğimiz şehitler! 

Kaç ailenin ocağında yas var bugün? Vatan sağ olacaktı değil mi? Vatanın evlatlarına ne olacaktı?? Kaç genci daha toprağa vereceğiz?

Cevaplarını bir türlü alamadığımız sorular bunlar... Onlar henüz gençti, çocuktu... Kimisi belki bir kızın elini bile tutmamıştı hiç. Bir aileleri olamayacak, bir çok şeyi, yaşama sevincini hiç tadamadan toprak oldular onlar, vatan sağ olsun diye...

Oldu mu? Vatan sağ oldu mu? Ne kadar daha direnir bu vatan her gün gelecek şehit haberlerine? Ne kadar daha anneler vatan sağ olsun diyebilecek yitip giden evlatları için?

Kaç kere daha ciğerimiz yanacak bizim???

Vatanın evlatları sağ olsun! Bir şeyler yapalım artık, vatanla beraber evlatları da sağ olsun... Gençlerimiz gün yüzü göremeden toprak olmasın... Uyanalım bu sabah, hadi bir şeyler yapalım artık...

Yeter, bir şeyleri değiştirelim artık!!!

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.