31 Aralık 2017

Ne izledik be canım... #2017


Diziler
  • Rizzoli & Isles 7. Sezon
  • The Closer 1-2-3. Sezonlar
  • Goblin
  • Weighlifting Fairy Kim Bok Joo 
  • The Legend of the Blue Sea
  • Cinderella and Four Kinghts
  • Jealousy Incarnate
  • Seven First Kisses - Mini Dizi
  • K2 12 - 20. Bölümler
  • Man to Man
  • İnadına Aşk 22 - 32. Bölümler
  • Strong Woman Do Bong Soon
  • Game of Thrones 7. Sezon
  • Splash Splash Love
  • Kalp Atışı 1-9. Bölümler
  • Kiralık Aşk 1. ve 2. Sezon
  • Ateşböceği
  • Girlboss 1. Sezon
  • Ver Elini Aşk
  • Shadowhunters 1. ve 2. Sezon
  • Dolunay 1-24. Bölümler
  • Aşk Yeniden 1-25. Bölümler

Filmler
  • Ay Lav Yu Tu
  • Ayla
  • Aile Arasında
  • Maide'nin Altın Günü
Notlar
  • Film ve dizi izlemek açısından bereketli bir yıl olmadı. Bir süre sonra izleme isteğimi toptan kaybettim nedense...
  • Rizzoli & Isles bebeğime son sezonu da izleyerek veda ettim ve derin hüzünlere gark oldum. Uzun soluklu izlenecek polisiye dizi arıyorum. Önerisi olanlara duyurulur. Tercihen bir dokuz-on sezon olsa fena olmaz.
  • Üstteki maddede yer alan derin hüznü takriben eski göz bebeğim The Closer'dan üç sezonu yeniden izleyerek kendime geldim.
  • İnadına Aşk, Kiralık Aşk ve Aşk Yeniden Türkçe olduğu için mutfakta iş yaparken veya evde hobi işleri ile uğraşırken izlediğim diziler uzun vadede eninde sonunda bitiyor. :)
  • Kalp Atışı, Ateşböceği, Ver Elini Aşk ve Dolunay yaz sezonunda başladığım dizilerdi. Elimde bir Dolunay kalmıştı onu da son iki haftadır izlemiyorum. :)
  • Bu senenin Kore dizilerinin yıldızı Goblin'di, bende herkes gibi bayıldım. Ölüm meleği kalp ben. :) Gong Yoo yine efsaneydi, adam nasıl oynuyor yahu?.. Hele ikisinin atışma sahneleri...
  • Weighlifting Fairy Kim Bok Joo için tek yorumum izlemeden geçmeyin, çok eğlenceliydi.
  • The Legend of the Blue Sea güzeldi, Jun Ji-hyun bir kez daha oyunculuğu ile beni kendine aşık etti. 
  • Cinderella and Four Kinghts idare ederdi. 
  • Jealousy Incarnate'e Gong Hyo-jin için başlamıştım ancak kicannime aşık olarak diziyi kapattım. :) 
  • K2 ve Man to Man zar zor bitirdiğim diziler olarak kişisel tarihime geçtiler. 
  • Strong Woman Do Bong Soon çok tatlıydı, içindeki aksiyon öğeleri ile de severek izledim. 
  • Splash Splash Love'a ise kısa olduğu için başlamıştım, ancak sevdim. 
  • Game of Thrones ise sansasyon da tavan yaptı. Bölümler erken sızdı, senaryo sızdı. Dizi güzeldi ama diziyle ilgili haberler bir gün yüreğime indirecek diye korkuyorum. 
  • Girlboss ve Shadowhunters Netflix dizilerinden, Girlboss'a bayıldım. İkinci sezonu için heyecanlı bekleyişim devam ediyor. Shadowhunters ise Ölümcül Oyuncaklar serisinin uyarlaması olduğu için başladım. Bu dizide Clary Fray'ı oyanayan kızın oyunculuğunun berbat olduğunu düşünerek kızı araştırdım ve kızın ekipteki diğer genç oyunculardan çok daha tecrübeli olduğu ortaya çıktı. Yine de hala fikrimin arkasındayım, bence berbat oynuyor.
  • Filmlerde; Ay Lav Yu Tu beklediğim kadar iyi değildi, fena da değildi. Ayla beni bir güzel ağlattı, yüreklere dokunan güzel bir hikayeydi. Aile Arasında dev oyuncu kadrosuyla eğlenceliydi. Demet Evgar kişisel çıtasını biraz daha yükseltti. Maide'nin Altın Günü vasattı.
  • Applesodaa'nın gözleri 2017'de bunları gördü. 2018'in daha verimli geçmesi dileğiyle...

İnsanlar Kötüydü Kitaplara Sığındım... #2017


Applesodaa 2017 yılının hasılatını gururla sunar...
  • Harry Potter ve Azkaban Tutsağı - J. K. Rowling
  • Harry Potter ve Ateş Kadehi - J. K. Rowling
  • Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı - J. K. Rowling
  • Harry Potter ve Melez Prens - J. K. Rowling
  • Harry Potter ve Ölüm Yadigarları - J. K. Rowling
  • Hain Ölüm / Eve Dallas Serisi 12 - Nora Roberts
  • Baştan Çıkaran Ölüm / Eve Dallas Serisi 13 - Nora Roberts
  • Geçmişten Gelen Ölüm / Eve Dallas Serisi 14 - Nora Roberts
  • Masum Ölüm / Eve Dallas Serisi 15 - Nora Roberts
  • Portredeki Ölüm / Eve Dallas Serisi 16 - Nora Roberts
  • Taklit Ölüm / Eve Dallas Serisi 17 - Nora Roberts
  • Kaleydoskop Kalpler / Hearts Serisi 1 - Claire Contreras
  • İçimdeki Sen - Susanna Ernst
  • Harry Potter ve Lanetli Çocuk - John Tiffany & Jack Thorne & J. K. Rowling
  • Kurt Prenses - Cathryn Constable
  • Anne Kafamda Bit Var - Tarık Akan
  • Bir Anda Aşk - Robin Constantine
  • Kırılmış / Kırılmış Serisi 1 - J. L. Drake
  • Parçalanmış / Kırılmış Serisi 2 - J. L. Drake
  • Yirmi Sekiz Buçuk Dilek / Rose Gardner Mystery Serisi 1 - Denise Grover Swank
  • Sahte Nişan Gerçek Aşk - Cindi Madsen
  • Fangirl - Rainbow Rowell
  • Baş Belası Yan Komşum - R. L. Mathewson
  • Yakın Mesafe / FBI US Attorney Serisi 2 - Julie James
  • Benimle Asla Tanışamayacaksın - Leah Thomas
  • Sessizler - Richelle Mead
  • Aynı Yıldızın Altında - John Green
  • Gün Işığım - Jandy Nelson
  • Sevdiğim Tüm Erkeklere / To All The Boys I've Loved Before Serisi 1- Jenny Han
  • Serbest Düşüş - Leah Raeder
  • Lola ve Komşu Çocuk - Stephanie Perkins
  • Isla ve Mutlu Son - Stephanie Perkins
  • Çat Kapı Aşk - Huntley Fitzpatrick
  • Uykuda Sevilen Kızlar - Yasunari Kawabata
  • Çatı / Dollanganger Serisi 1 - V. C. Andrews
  • Çatıdaki Rüzgar / Dollanganger Serisi 2 - V. C. Andrews
  • Kaçış Planı / Exit Serisi 1 - Lena Diaz
  • Şimdi ve Sonsuza Kadar - Lexa Hillyer
  • Belki Bir Gün - Melissa Kantor
  • Hayatın Kıyısında - Jennifer Niven
  • Türk Kızının Elli Tonu - Pinkfreud
  • Aşık Rhett - J. S. Cooper
  • Silinmeyen - Emelie Schepp
  • Hep Seni Bekledim / Wait For You 1 - J. L. Armentrout
  • Hep Seni İstedim / Wait For You 2 - J. L. Armentrout
  • Karanlıktaki Kelebek - Gilly MacMillan
  • Yirmi Dokuz Buçuk Neden / Rose Gardner Mystery Serisi 2 - Denise Grover Swank
  • Angela'nın Külleri - Frank McCourt
  • Kadınlar - Eduardo Galeano
  • S*ktir Et Aşkı - Tarryn Fisher
  • Kül Dağındaki Kütüphane - Scott Hawkins
  • Kaçış - Anna Carey
  • Hayalperver - Lucy Keating
  • Hayatta Kalmanın Yan Etkileri - Julie Murphy
  • Jordan'ın Peşinde - Miranda Kenneally
  • Yıldız Gemisi / Starflight Serisi 1 - Melissa Landers
  • Bir İz Bırak - Veronica Roth
  • Tehlikeli Kızlar - Abigail Haas
  • Tutsak / Tutsak Serisi 1 - Erin Bowman
  • Aşk-ı Felek - Cassie Mae
  • Ayrılık / After Serisi 3 - Anna Todd
  • Kağıttan Kalpler / Hearts Serisi 2 - Claire Contreras
  • Onarılmış / Kırılmış Serisi 3 - J. L. Drake
  • İlk Aşk İlk Dans - Jenny Mclachlan
  • Asil Piçler / Asil Piçler Serisi 1 - Andrew Shvarts
  • Çevrimiçi Kız Solo / Çevrimiçi Kız Serisi 3 - Zoe Sugg
  • Günahkar / Yedi Günahkar Serisi 1 - S. L. Jennings
  • Sineklerin Tanrısı - William Golding
  • Patron - Vi Keeland
  • Sen Bilmesen De - Molly O Keefe
  • Kayıp Kız - Gillian Flynn
  • Başlat - Ernest Cline
  • Yetim Kraliçe - Jodi Meadows
  • Kaçınılmaz / Öngörü Serisi 1 - Amy A. Bartol
  • Sezgi / Öngörü Serisi 2 - Amy A. Bartol
  • Minnettar / Öngörü Serisi 3 - Amy A. Bartol
  • Keder / Öngörü Serisi 4 - Amy A. Bartol
  • Kan Şarkısı / Kuzgunun Gölgesi Serisi 1 - Anthony Ryan
  • Kule Efendisi / Kuzgunun Gölgesi Serisi 2 - Anthony Ryan
  • Ateş Kraliçesi / Kuzgunun Gölgesi Serisi 3 - Anthony Ryan
  • Hesaplaşma / Campus Serisi 3 - Elle Kennedy
  • Anlaşma / Campus Serisi 1 - Elle Kennedy
  • Hata / Campus Serisi 2 - Elle Kennedy
  • O Şarkıdaki Kız Benim - Chris Russell
  • Güç / Titan Serisi 2 - Jennifer L. Armentrout
  • Bellek Kitabım - Lara Avery
  • Salı Günleri Kimse Seks Yapmaz - Tracy Bloom
  • Kanun Adamı - Kristen Ashley
  • Karanlık Yalanlar - Alessandra Torre
  • Hiç Hesapta Yokken - Sydney Landon
  • Eleanor & Park - Rainbow Rowell
  • Güzelleştiğim O Yaz / Summer Serisi 1 - Jenny Han
  • Yeni Bahar / Zaman Çarkı Serisi 0 - Robert Jordan
  • Dünyanın Gözü / Zaman Çarkı Serisi 1 - Robert Jordan
  • Egomanyak - Vi Keeland
  • Aşık Olma Hakkına Sahipsiniz / Accidentally in Love Serisi 3 - Cindi Madsen
  • Aşk Kaç Beden - Sarra Manning
  • Tutkulu Notalar / Günahkarlar Turnede Serisi 1 - Olivia Cunning
  • Sert Rock / Günahkarlar Turnede Serisi 2 - Olivia Cunning
  • Ateşli Bilet / Günahkarlar Turnede Serisi 3 - Olivia Cunning
  • Ahlaksız Ritim / Günahkarlar Turnede Serisi 4 - Olivia Cunning
  • Çifte Vuruş / Günahkarlar Turnede Serisi 5 - Olivia Cunning
  • Çöllerin Asisi - Alwyn Hamilton

Notlar

  • Bir fantastik kitap sever olarak bu yıl oldukça özgün hikayeler okudum. Özgün olmayanları da okudum ama onları geçelim. Yeni yılın ilk gününde bu konuda bir tavsiye yazısı yayımlamayı planlıyorum.
  • Fantastik olmayanlarda ise: güzel bir hikaye için Gün Işığım'ı; içinizi acıtacak gözlerinizi ıslatacak hikayeler için Şimdi ve Sonsuza Dek, Belki Bir Gün, Hayatın Kıyısında ve Bellek Kitabım'ı, bu yazarlar bu hikayeleri nasıl yazıyor Allah aşkına diye şaşkınlıklardan şaşkınlıklara sürüklenmek için ise; Tehlikeli Kızlar ve Kayıp Kız'ı tavsiye ediyorum.
  • Yarım kalıp 2017'den 2018'e benimle girecek kitaplarda ise Emily Bronte'den Uğultulu Tepeler, Ceylan Taş nam-ı diğer "birceylan"dan İyiyim Oturuyorum, Adam Silvera'dan Az Biraz Mutlu, Robert Jordan'dan Büyük Av ve Scott Lynch'den Locke Lamora'nın Yalanları.
  • Gözlerinizden öper, 2018'in hepimiz için daha verimli bir okuma yılı olmasını dilerim.
  • Seviglerle Applesodaa.
  • Not: Fakat iyi okudum. :)

73. Gün: Verdiğim sözü tutarım.

Tam da yazacak bir şey kalmamıştı ki çelınç bitti. :)

Öncelikle ya yanlış saydım yahut bir yerde gün atladım sanırım çünkü 72 değil
73 günde bitti çelınç.

Buradan da anlayacağımız üzere verdiğim sözü tuttum, çoğunlukla da 
elzem bir durum olmadıkça sözümü tutarım. :)

Hepinizin gözlerinden öper, tüm kötü şeyleri geride bırakarak yepyeni, taptaze
bir yıla kucak dolusu mutlulukla girmenizi temenni ederim.

Siz bu yazıyı okurken muhtemelen ben annemde akşam yemeği için hazırlık yapıyor
olurum. Yeni yılı değil, benim doğum günümü kutlayacağız.

Bu sene benim ve eşimin ailesi ile beraber maaile birlikte olmaya karar verdik.
Tombala oynayıp, kestane yiyeceğiz.

Sevgilerle, Applesodaa.
30 Aralık 2017

72. Gün: Hediyeleşmeyi seviyorum. :)

Hediye vermek bir insanı mutlu etmenin en kolay yollarından birisi bence...

Hediyenin maddi değeri olması gerektiğine inananlardan değilim,
bir çiğ köfteye tav olduğum gibi el emeği göz nuru her şeye
de bayılırım.

İş yerinde kız arkadaşlarıma mutfak havluları hediye etmiştim. Şuradan bakabilirsiniz. 
O sırada bu havluları gören pazarlama müdürümüz de oğluna da bir adet 
küçük havlu yapabilir miyim diye sormuştu.

Bende "Tabii" dedim ve Scooby Doo resimli bir havlu yapmamda anlaştık.
Ona da şuradan bakabilirsiniz.

"Ücretini ödeyebilirim." dediğinde "Hediye ediyorum size." dedim.

Sonrasında müdürümün eşi de hediyem oğlunu çok mutlu edince bana bir hediye
almış. O hediye de bu resimdeki tatlı mı tatlı kupa.

Böyle küçük şeylerle karşılıklı mutluluk yaratabilmek ne güzel şey...

Mutluluğumuzun her gün daha da çoğalması dileğiyle, Applesodaa.

29 Aralık 2017

71. Gün: Şaka kaldıramıyorum...

Şaka kaldırabilen bir insan değilim, olmadım, olamıyorum.

Ya ben komedi filmi izlerken bile esprilerin yüzde doksanına gülemeyen bir insanım.
Kendime yapılan şakaya nasıl güleyim?

Kocamla dün bana yaptığı şaka yüzünden tartışınca aklıma geldi, bugün de
bu özelliğimi yazıverdim. :)

Tartışmasak yazacak konu bulamayacağım.

Sizde durumlar nasıl şaka kaldırabiliyor musunuz? :)

Sevgilerle, Applesodaa.
28 Aralık 2017

70. Gün: Ölümüne inatçıyım!..

İnatçılıkta bir dünya markasıyım!

Hani böyle inadından kurudu, kaldı, öldü falan derler ya o dedikleri örneklerden olabilirim bir gün.

Annemle teyzem birisi burcumu sorunca "keçi burcu" diyorlar. :)

Oğlak burcu olmamdan mı kaynaklanıyor bu inat hiç bilmiyorum. Bildiğim inadımın inat olduğu, ama sağlıklı bir durum değil tabii ki tavsiye etmiyorum. :)

Sevgilerle, Applesodaa.


27 Aralık 2017

69. Gün: Biraz muzip olabilirim...

Bu resimde gördüğünüz aslında bizim ofisin camı, bozulan cam yağmur 
yağdıkça içine su alıyor. Sular orada birikip tortulaşıyor.
Hatta içeride farklı yaşam organizmaları türediğine eminim.

Ne yaptıysak bu camı değiştirtemedik.
Şirket içi bu gibi durumları bildirdiğimiz SOS sistemine en az on tane sos mi açmadık.
Mailler mi atmadık. Ne yapsak olmadı. İtinayla görmezden gelindik.

İşlerin az olduğu bir günde Deniz kızla beraber bu balıkları çıktı alıp sonra boyadık.
Sonra da tek tek cama yapıştırdık.

Bu resmi çekip tekrar sos bildiriminde bulunduk.
Bu sefer camları kontrole geldiler. Herhalde yakın zamanda değiştirecekler.

Gerçi önceden mide bulandırıcı bir görüntüsü vardı lakin şimdi tatlış
balıklarımızla camı sevmeye bile başladık aslında...

Camı değiştirmeseler mi acaba...

Nasıl buldunuz camdan bozma akvaryumumuzu?

Sevgilerle, Applesodaa.

Not: Muziplik tamamlandı.
26 Aralık 2017

68. Gün: Yıllık izin kullanmayı beceremiyorum.

İzinlerini güzelce planlayan insanlara hayranım.
Bendeniz tabii ki beceremiyorum.

Şu anda ofiste ekipten tek kişiyim. Yan gelip yatacağım sanmıştım.
Lakin kazın ayağının öyle olmadığı anlaşıldı.
(Bu söze niye böyle demişler acaba. Neyse ona sonra bakarım.)

Resmen tek kişilik dev kadroyu oynuyorum bu hafta, tuvalete gidecek zaman bulmakta
zorluk çekiyorum.

Bir hafta yaz tatili için izin almıştım. Orada da hastalıktan
öleyazıp tatili erken kesip dönmüştüm.

İznin geri kalan kısmı nereye gitti belli değil. :)

Herkes yılın son haftasını kapatıp evinde yan gelip yatarken ben buralarda
sürünüyorum.

:(

Sevgilerle, bahtsız bedevi Applesoda.

Not: Yıllık iznimiz on iki gün, beş seneyi doldurunca beş gün daha eklenecek.
Acilen burada beş seneyi doldurmam lazım, on iki gün izin neye yetsin???
25 Aralık 2017

67. Gün: Hüzünlerim kısa süreli...

İnsan bazen öyle durduk yere üzülür ya, yahut hüzne kapılır.

İşte bende hüzünler kısa süreli.
Saatlerce üzgün kaldığımı bilmem. Yaşarım içimde üzülürüm. Sonra koyar
kenara, yaşamaya devam ederim üzülmeden.

Eşim bazen bu ani ruh değişimlerime anlam veremiyor.
"Nasıl bir iç dünyan var bilmiyorum?" diyor.

Ama ne yapalım hayat üzülmek için çok kısa.
Üzüldüğüm o kısa anlarda dibine kadar üzülüp, içimde hissediyorum.

Sonra salıyorum hüznü, yeni hislere yer açıyorum.

Ruhum da bir değişik.

Günaydınlar, Applesodaa.
24 Aralık 2017

66. Gün: Sertifikalı ilkyardımcıyım.

Bundan seneler önce o zamanki deli patronum beni ilk yardım eğitimine yolladı.
Beni kan falan tutar, kesin başarılı olamam diye düşünsem de 
eğitimde çok eğlendim.

Bilmediğim bir çok güzel bilgi edindim. Hocamız da çok eğlenceliydi.
Gerekli bilgileri çok güzel bir şekilde hafızamıza yerleştirdi.

Eğitim iyiydi de iş uygulamalı sınava gelince beni bir korku sardı.
Üzerinize afiyet kalp masajı için yetişkin bir insana yeterli basıncı uygulayamıyorum,
gücüm yetmiyor.

Sınavda yaklaşık yüz kadar kursiyer var, karışık bir şekilde çağırıyorlar.
Bebek, çocuk ve yetişkin maketleri var hangisine denk gelirsen ona masaj yapman bekleniyor.

Ben mini minnacık bir insan olarak o makete güç yetiremiyorum. İsimler okundukça
beni ter basıyor. Kesin yetişkin makete gelip sınavdan kalacağım diyorum.

O sırada hocalardan birinin okuduğu isim yoktu. Lavaboya gitmiş. Hoca da sıradan biriniz gelin o
zaman dedi. Amerikan filmlerindeki gelin çiçeği kapmak için yarışan nedimeler gibi
bir koşuşum var evlere şenlik. Nefes nefese gittim hocanın önüne...

Neden?

Çünkü o hocanın önünde çocuk maketi var. :) 
Yaptım masajımı aldım sertifikamı. 

Bu arada kaytardım sanmayalım, çünkü ilk yardım sertifikasına sahip olmak
ilk yardım yapma zorunluluğu sağlamıyor.

"Emin değilsen veya kendine güvenmiyorsan, müdahale etme!" ilkesi ilk yardımın asıl önceliği.

İlk yardım eğitimim sonrası gerçekten de yol ortasında bayılan birine yardım ettiğimde
iyi ki o eğitime gitmişim dedim.

Sevgilerle, sertifikalı ilk yardımcınız Applesoda...

23 Aralık 2017

65. Gün: Her şeye meyledip, hiç birine yetişemiyorum...

Aklımdaki yüz bin milyon fikirle baş edemiyorum.

Hobi konusunda ayran gönüllü olduğum malumunuz, şimdilerde yapılacak o kadar
çok iş birikti ki hiç birine yetişemiyorum.

Buralara da yazayım ki beraber fenalık geçirelim. Tek başına hiç çekilmiyor. :)

*Ev yapımı orta sehpa için malzemelerin bir kısmı toparlandı
halat ip alıp, işi nihayete erdirmem gerekiyor.
*Hediyelik mutfak havlularından bir kaç adet daha yapmam gerekiyor.
*Gömleğimin sırtına işleme yapmam gerekiyor.
*Çanta yapmak için bir yerlere attığım sarı kumaşı bulup çantayı yapmam gerekiyor.
*Evdeki abajurun başlığı kırıldı, kendin yap usulü bir şeyler için aydınger
kağıdı gerekiyor.
*Hediyelik kitap ayraçları için işleme kumaşı almam gerekiyor.
*Doğum panoları için kasnak ve kumaş gerekiyor.

Daha da yazacaktım da bak bir fenalık geldi. Öyle böyle değil...
Ne olacak benim bu her işe el atma huyum?

Varsa bir "Kendine gel, kaç kişilik iş yapacaksın?!" uyarınız bir bardak su ile beraber alırım.

Sevgilerle, ayran gönüllülüğe yeni bir bakış açısı kazandıran Applesodaa.
22 Aralık 2017

64. Gün: Etnik kökenim ortaya karışık.

Herkesin etnik kökeni biraz oradan, biraz buradan karışıktır.
Bende bugün artık konu bulmakta oldukça zorlandığım için etnik kökenimi araya sıkıştırmaya
karar verdim. :)

Annemler Karadenizli, annemin dedesi Erzurum'da askerlik yapmış,
dönüşte de oradan bir kız kaçırmış. Annemin de 
Erzurum'a karşı derin hisleri var biliyorum, lakin aslen Türkler.

Babamın dedesinin babası ailesini toplayıp Beyaz Rusya'dan Osmanlı'ya göç etmişler.
Osmanlı'nın kayıtlarında hangi ülkeden geldikleri hangi ilin hangi köyüne göç ettikleri bile 
görünüyor. Ancak Rus değil Gürcüler.

Ordu'da Fatsa'nın belli başlı köyleri hep Gürcü göçmeni dolu öyle ki babamlar
ve o neslin çocukları Gürcüce konuşmayı bile biliyorlar.

Hatta ne zaman oralara gitsek ben ve kardeşlerim öyle Turist Ömer gibiyiz,
tek kelime Gürcüce bilmiyoruz. Büyükler de lütfedip Türkçe konuşmuyor.

Anne tarafından Türk, baba tarafından Gürcü, yani melezim.
Araya başka başka etnik kökenler karıştıysa da vallahi haberim yok.

Sizlerde durumlar nasıl?

Sevgilerle melez prenses Applesoda.
21 Aralık 2017

63. Gün: Kocamı tek derste öğretmenlikten bezdirdim.

Yaklaşık altı sene evvel ehliyet almaya niyetlendim.
İşte tüm hikaye böyle masumca başladı. :)

Pek sevgili kocacığım da "Gel, sana biraz direksiyon dersi vereyim." dedi.
Aldık arabayı sürücü kurslarının sınavlarda kullandıkları parkura gittik.

Ben zannediyorum ki gaz, fren, vites, debriyajı hızlıca bir tanıdıktan sonra direksiyona oturacağım.
Kocam da beni otomotiv mühendisi veyahut kendisi gibi bir erkek sanıyor olacak ki
başladı arabanın mekanik aksamlarını anlatmaya...

Anlattıkça anlatıyor o anahtar dönünce arabanın mekanik kısımlarında neler oluyor 
tek tek anlattı. Ben tabii sıkıntıdan oturmuş ojelerimi falan seyrediyorum.
Gerekli yerlerde de baş sallıyorum ki hevesi kırılmasın.

Bütün bu mekaniksel anlatım bitince "Eveet, söyle bakalım araba nasıl çalışıyormuş?" dedi.

Bende yüzyıllarca unutulmayacak, ömrüm yettikçe ısıtılıp ısıtılıp önüme getirilecek,
alnıma bir kara leke olacak, belleklerden silinmeyecek o meşhur cevabımı verdim.

"Anahtarla."

Kocam iki gözünü ve de ağzını açmış öylece bakıyor adam tabii diyecek bir şey bulamadı.
Bütün bu anlattıklarımdan onu mu anladın bile diyemedi yani o derece kilitlendi.

O günkü dersimiz de başlamadan bitti. Benim ehliyet alma işi de rafa kalktı. :)

---

Bir sene kadar sonra yeni bir ehliyet alma gündemi oluştu. O sene içinde biraz öğrendim
araba kullanmayı, bindik arabaya eşimle beraber, gayet güzel gidiyorum.

Yolun sonunda u dönüşü için alan var. 
Dönüş yapmayı bilmediğim için oraya gelince bırakıyorum aracı, eşim ben çok güzel 
gidince dönüş için direktif vermeye başladı.

Arabanın hızını pek kesmeden bir u dönüşü yapmışım.
Bence efsaneydi, kocama göreyse kazaya beş kala. :)

Hala abarttığını düşünüyorum. O günden sonra "Ben senin şoförün olurum.
Nereye gideceksen götürürüm. Aman sen kullanma." dedi.

Bedava şoför bulmuşum hayır mı diyeceğim. "İyi, peki." dedim. :)

Ne zaman ki araba alırız, o zaman gidip ehliyet alacağım. Ancak direksiyon dersleri
için hoca tutacağım. Kocamın öğretmenliği bence pek kötü, benim
öğrenememem gibi bir durum söz konu dahi değil.

Sevgilerle, hala bir ehliyeti olmayan Applesodaa.
20 Aralık 2017

62. Gün: Saç örmeyi youtube videolarından öğrendim.

Ben ortaokuldayken sınıfta iki kız vardı, her gün saçları iki yandan balıksırtı örgülü 
şekilde gelirlerdi okula.

O balıksırtı da ne güzel duruyor Allah'ım. Annemden istedim saçlarımı örmesini
annem belik ördü, balıksırtı bilmiyormuş.

Sonra liseye geçince bu örgü aşkı bana geri geldi. O kızlardan birisiyle hala aynı okulda ve
hatta aynı sınıfta olmamdan da kaynaklanıyor olabilirdi tabii.

Açtım youtubetan saç örgüsü videoları, bir adet barbie bebekle bu işi çözdüm. :)

Şimdi iş yerinde kızların saçlarını örüyorum. :)

Azimle şey eden diye bir laf vardı, buradan kendime bu güzide atasözümüzü armağan
ediyorum.

Sevgilerle, azimli girl Applesodaa.

(Bugünlerde ergenliğime geri döndüm galiba...)

Not: Resimdeki balıksırtı değil, kılçık da dedikleri farklı bir örgü modeli, inanır mısınız bunu
da artık örebiliyorum. :)
19 Aralık 2017

61. Gün: Saçlarımı evde boyuyorum.

   Bir gün saçlarımı boyamaya karar verdim. Tüm absürt kararlarımın daimi destekçisi Gamzem ile düştük yollara gittik boyattık. 

   Fakat boya dediğin bir kere ile bitmiyor, dibi var, cilası var. Var Allah var.

   Tuzla'dan Çengelköy'e sadece kuaföre gitmeye yetişemediğimden "Amaaan ben evde boyarım." dedim.

   Boyadım da. Başlangıçta hiçbir problem yoktu fakat sonra bu boya badana işi beni yordu. Kahverengiye boyayayım alttan kendi saçım gelsin öyle kalsın dedim. 

 Lakin çok koyu oldu. Saçım oldukça açık bir renk normalde. Gözüm de turuncu boyalı saçlarıma alışmış, yok olmadı dedim turuncuya döndüm. 

   Bir gün yine şeytan dürttü beni her zaman aldığım boyadan farklı bir marka almaya karar verdim. İşte o anlık karar başıma ne işler açtı bilseniz. 

   Saçlarım neon turuncu oldu. Adamları dava falan da edemem yani çünkü tastamam kutunun üstündeki renk ama kutuda durduğu gibi ışıl ışıl duracağını ne bileyim. Günlük hayatta kafanın üstünde bir ikaz lambası ile gezmeye benziyor. Hemen boyayamıyorum da saçlarım yanacak diye. O kılıkta doğum günü partisine bile katıldım inanır mısınız? :)

   Rezilliğime doyamadım. "Boya nasıl akıtılır." şeklinde yaptığım detaylı google aramalarından sonra şampuanıma karbonat katmaya karar verdim. Karbonatlı şampuanla kafamı iyice şampuanladıktan sonra havluya sardım ve yarım saatlik bekleme süresince dizi izledim. 

   O sıra çok tuzum kuru, asrın icadı ile problemimi çözüyorum ya. :) Sonra banyoya gidip aynaya bir bakarım ki. Havlu patlıcan moru olmuş. Havluyu alıp saçlarıma baktım, yüreğime iniyordu. Mor mor köpük her yer, Allaaah dedim mahvoldum. :)

   Yıkıyorum yıkıyorum mor sular bitmiyor bir türlü, endişeden üç buçuk atıyorum. İşim bitince baktım gayet normal güzel tastamam istediğim gibi hoş bir turuncu. Oturdum dualar ettim, derin derin nefesler aldım.

   Karbonat neticesinde saçlarım keçe gibi oldu ama üç dört gün içinde bolca saç kremi yardımıyla o problemi de çözdüm. 

  Sonra gelsin "Ay çok yakışmışlar..." gitsin, "Hep bu renk boyalar..."
  İçimde bir ses "Tabi tabi çok kolaydı zaten bu renk boyamak."
  Bir de tövbe "Daha da bildiğimden şaşmam."

  Bu bana ders oldu, size de örnek olsun.
  Pişmanlıklar kraliçesi Applesodaa sundu.
18 Aralık 2017

60. Gün: Tastamam yeni yıl çocuğuyum!

1991 yılının soğuk ve de karlı bir 31 Aralık gününde bu dünyaya gelmeye karar vermişim.

Akşamüstü sancıları başlayan annem gece saatler 00:20'yi gösterdiğinde bana kavuşmuş.
Teyzem yeğeni oldu diye heyecandan bir kazan sıcak suyu üzerine döküp kendisini haşlamış. :)

Babam da ertesi gün gitmiş saati dakikası her şeyi tastamam olarak beni nüfusa kaydettirmiş.

Sonra nolmuş? Sonrası 20 dakika dizisi gibi yeminle...

Hastanede yeni yılda doğacak ilk iki çocuğa altın hediye ediyorlarmış. Benden
önce doğan bebekler ikiz olduğu için altınlar ikizlerin olmuş. :(

Hayır niye yani ikisine de birer altın takıyorsunuz biri de benim olsa olmaz mıydı?

O hazin gecede başıma gelen bu olayla beraber bahtsızlık yakama yapışmış, kalmış.

Tam liselere geçiş sınavına gireceğim yıl LGS kaldırılıp, yerine çok da uzun ömürlü olmayacak
OKS sınavı getirildi. Bu yediğim gol değilmiş gibi üzerine liseler dört
seneye çıkarıldı. İlk dört senelik lise mezunlarından olma şerefine nail oldum. (Gitti
hayatımın bir senesi...)

Babam beni 20 dakika için 1 Ocak doğumlu yazdırınca hayatımın akışı da hoop diye böyle
değişiverdi.

Yılbaşında doğdum bari onun havasını atarım derken, doğum tarihi bilinmeyen
çoğu kişinin doğum tarihinin de nüfusa 1 Ocak olarak kaydedildiğini öğrenmemle beraber
bahtsızlığımın baki olduğuna kanaat getirdim.

Zaten yılbaşı vakti ne bir arkadaşımla kutlayabiliyorum, ne parti yapabiliyorum herkesin
ailesi ile bir planı oluyor. Benim doğum günümde gümbürtüye geliyor,
yalan oluyor.

O sebeptendir ki doğum günümün kutlanacağı ay gelir gelmez tantana yapmaya başlıyor.
Nazımın geçtiği insanlara da canımın istediği hediyeleri aldırıyorum.
Yüzsüzüm ne yapalım? Ama  beni şartlar bu hale getirdi.

Neyse gideyim de biraz doğum günü propagandası yapayım.
Şunun şurasında doğum günüme ne kalmış. :)

Sevgiler, yeni yıl çocuğu Applesodaa.
17 Aralık 2017

59. Gün: "Ay elalem ne der?!" lafını ciddiye alamıyorum.

Annelerimizin diline pelesenk olmuş laflardan biridir "Elalem ne der?"
Hele bir de kız evlatsanız bu cümleyi duymadan bir gün geçiremeyebilirsiniz...

Benim ailem oldukça rahattı, annem bizim üstümüzde "Elalem ne der?" baskısı kurmasa
da kendisini bu konuda oldukça acımasızca yargılardı.

Renkli kadındır annem, beyaz eteğin üzerine turuncu gömlek giyerdi. Ama yine de kapıdan
çıkmadan bir düşünürdü "Ne derler?" diye.

Ya genetiğimde fazlasıyla umursamazlık olduğundan, yahut kim ne söylerse söylesin aldırmamam
gerektiğini her zaman için bildiğimden bu sözü asla ciddiye alamıyorum.

Bir de hep merak ederim, neden en kötüyü düşünüyoruz.
Misalen kısa etek giyiyorsun, hemen geliyor oradan biri "Ay elalem ne der? Kısacık etekle sokağa
çıkmış derler." Yahu belki de "Bacak boyu uzunmuş, yakışmış." diyecekler.

Elalemin de işi zor anacığım düşünsenize ne deseler olmuyor.
İyi dese olmuyor, kötü dese olmuyor, vallahi hayat zor.

Güzel bir gün geçirmeniz dileğiyle, Applesodaa.



16 Aralık 2017

58. Gün: Türlü aksilikleri üzerime çekmemle tanınırım...

   En olmadık anlarda, olmadık durumlarla karşı karşıya kalmak gibi bir huyum var...

   Nasıl oluyor bilmiyorum ancak bir şekilde bir aksilik gelip yakama yapışıyor.

   O zaman şu başıma gelenleri bir kaç örnekle inceleyelim.

   Sözümüzün kesileceği gün misafirlerin gelmesine yarım saat kala, eteğim yırtıldı. Sırf bu söz için dünya para verip aldığım etek cart dedi yırtmaç kısmından yırtıldı. Terziye gitmeler gelmeler derken soluk soluğa o işi hallettim. Bu sefer gecenin ilerleyen saatlerinde bluzum kol altından kastı cartladı. :) Allahtan siyah bluzun altına siyah atlet giymişim de millet gidene kadar durumu idare ettik.

   Düğüne üç ay kala kocamın el bileğinde kırık olduğu ortaya çıktı. Doktorlar hemen ameliyat dediler. Bir hafta içinde ameliyatını oldu sağlığına kavuştu. Ancak sonrası komedi... :) Nikah düğünden bir ay önce kıyılacaktı. O tarihte doktor alçının çıkmasına izin vermediği için bütün fotoğraflarda kolu alçılıydı. :) Neyse düğünde durumu düzeltiriz dedik. Ancak doktor bir müddet daha kalsın deyince fotoğraf çekiminin yapılacağı günde de alçı bize eşlik etti. Düğün günü gelin kuaföre, damat berbere gider. Bizde damat gelini kuaföre bıraktıktan sonra alçısını çıkarttırmaya gitti. :)

   Annemin zoruyla KPSS sınavına gireceğim. Nasıl sınava girmek gelmiyorsa içimden sınav kağıdına şöyle bir bakıp kenara koymuşum. Sınav günü geldi çattı kız kardeşimle düştük yollara. Okula geldik, kapı duvar... Çevrede ne bir insan ne de bir hareket var. Mezarlığın yakınında, yüksekçe bir tepede, ıssız bir okul. Kız kardeşimle bir bakıştık, bir daha bakıştık. Hemen sınav kağıdını çıkarıp baktık ki yanlış gelmişiz. Bizim gideceğimiz okul Anadoluhisarı'nda, biz ise an itibariyle Beykoz'dayız. :) Gördüğümüz ilk taksiyi çevirip, sınava üç dakika kala okula vardık, lakin tükendik. :) Bir de 30 TL taksi parası ödeyip zarara girdik.

   Daha da örneklendirecektim lakin yorgun düştüm.
   Sevgilerle, bahtsız Applesodaa!

15 Aralık 2017

57. Gün: Şekeri bir günde bıraktım.

Küçük bardağa üç kaşık, kupalara altı kaşık şeker atan bir insandım.
Yani çay kahve değil de, tastamam şerbet içen biriydim.

Sonra bir gün uyandım ve şekeri bırakmaya karar verdim.
O günden itibaren ne çaya ne kahveye şeker atmadım. Bir kez olsun bu kararımdan
cayıp istisna yapmadım. 

Bu kararımın üzerinden seneler geçti, o zamanlar bu kadar şekerli şeyleri nasıl
içebiliyormuşum hala aklım almıyor.

Şimdilerde çayın kokusundan bile anlıyorum şekerli olup olmadığını kendimi
bayağı geliştirdim. :)

Siz nasıl içiyorsunuz çayı, kahveyi?

Sevgiler, Applesodaa.
14 Aralık 2017

56. Gün: Minyonlar cumhuriyetinin minik bir mensubuyum!

Minion değilim fakat tastamam bir minyonum.

Mazhar abimin de dediği gibi "Ne güzel şeyim ben, hep yaşım 19!" :)
Kendimi yeterince övdüğüme göre konuyu açabilirim.

27'ye girmeme sayılı günler kalmışken bir bakışta değil 27, 22 gösteriyorsun
diyen çıkmaz.

Şimdilerde hala lise öğrencisi gibi göstermek hiç işime gelmese de 30'a gelince 20 göstereceğim
diyerek kendimi avutuyorum. :)

Minik Applesodaa'dan kocaman günaydınlar. :)
13 Aralık 2017

55. Gün: Pazara gitmeyi seviyorum.

İnsanın pazarda nasıl bir ganimetle karşılaşacağı hiç belli olmuyor. :)

Nerede güzel bir pazar var deseler üşenmem giderim. Mağaza veya avm gezmekten çok daha
güzel bir şey pazar gezmek fikrimce.

Lakin pazara gitmenin de kuralları var tabii ki; mesela öğlene kadar yatıp da
sonra kalkıp "Bir pazara gideyim." demeyeceksin.
Pazara erken kalkılıp gidilir. :)

Bugünlerde sıkça Beşiktaş pazarına gidiyorum. Tabii her gidişimde envai çeşit
ganimetle dönmüyorum ama her gidişim bir başka fırsat.

Resimde gördüğünüz ceketi Beşiktaş pazarından yazıyla üç buçuk, rakamla 3,5 TL'ye almış
bulunmaktayım. İnanamadınız değil mi? Pazarcı amca fiyatı söylediğinde bende bir 
şoka girmiştim. Hatta inanmayıp tekrar sorduğumda yandaki teyzeden 
bir dirsek yedim. "Kızım bu tezgahta hep böyle
fiyatlar, karıştırmasana ortalığı!" dedi bana.

Karıştırmadım bende, usulca aldım. Ödemeyi yaptım ve ceketi gelip de geri ister
falan diye hızla uzaklaştım. :D

Ne diyorsunuz bence toplanıp toplanıp Beşiktaş pazarına gitmeliyiz.

Sevgiler, fırsatçı Applesodaa'dan. :)
12 Aralık 2017

54. Gün: Çalıştığım iş yerinin önünde yatır var!


Ömrü hayatımda bir şey de normal olsa neyse diyeceğim, fakat değil ve bende diyemiyorum.

Bir yılı geçti ben bu şirkete başlayalı, lakin şirketin önünde yatır olduğunu işe başladıktan
ancak altı ay sonra keşfedebildim. :) Nasıl çevremden bihaber yaşıyorum
belli değil.

Şimdi diyeceksiniz nasıl yani bildiğimiz yatır mı?
Vallahi tastamam öyle. "Erenköy Fatihi Ali Gazi Baba Hazretleri" yazıyor
tabelada, gerçi burası Kozyatağı ama durumlar karışık demek ki bende çözemedim.

Resimde sol tarafta görünen yer bizim plaza, önü anayol, yolun ortasında yatır,
eğer yolunuz düşerse bir Fatiha okuyuverirsiniz. :)

Bizim şirketin etrafı yaz kış rüzgardan uçtuğundan ben zat-ı şahaneye kendimce "Esinti Baba"
diyorum. Zaten isim de pek uzun.

Sevgiler ve dualarla, Applesodaa.
11 Aralık 2017

53. Gün: Puzzle yapmayı severim.

Ailecek puzzle yapmayı seviyoruz.
Kız kardeşim tam bir puzzle manyağı iken ben gerçekten çok beğendiğim
bir şey oldukça puzzle yapıyorum.

Puzzle'ı yemek masasına yerleştiriyoruz ve gelen giden misafirler de
katkı sağlayabiliyorlar. :)

Bu resimdekilerin soldakini ben yapmıştım. Sağdaki kız kardeşimin eseri.

Ama tabii evde asacak yer kalmıyor bir süre sonra,
varsa bir puzzle aldım hayrına sen yap diyen hallederiz yani. :)

Sevgilerle, Applesodaa.
10 Aralık 2017

52. Gün: Aynı anda birden fazla kitap okurum.


Tek bir kitap okuduğum görülmüş şey değil, genelde elimde en az iki kitap olur.

Kitapları; ev kitabım, iş yeri kitabım ve yol kitabım olarak gruplandırıyorum.

Evde okuduklarım genelde sayfa sayısı altıyüzü geçen kalın kitaplar
oluyor. Konforlu bir ortamda yayıla yayıla okumak
için özenle seçiyorum. :)

İş yerinde boş zamanlarımda okumak için e-kitap tercih ediyorum. 
Çok dikkat gerektirmeyen chick lit tarzı kitaplar ofiste okumak için çok uygunlar.
İş olduğunda okumam bölündüğünde bu kitapları bırakıp
işe başlamak bana daha kolay geliyor.

Yol kitaplarımı ise klasiklerden tercih ediyorum, çoğunlukla e-kitap olarak
okuyorum. Klasikleri af buyurunuz çoğunlukla sıkıcı bulduğumdan,
yolculuk ise daha da sıkıcı olduğundan mecbur kalıp
okumak amaçlı bu şekilde tercih ediyorum.

Bu sıralar okuduklarım ise; evde "Zaman Çarkı Serisi - Dünyanın Gözü" iş yerinde
"Uğultulu Tepeler",  yolda ise "İyiyim Oturuyorum".

İş kitabı ile yol kitabımı değiştirdim bu seferlik, çünkü "İyiyim Oturuyorum"
e-kitap olarak çıkmadı.

Sizde neler var, neler okuyorsunuz?

Sevgiler, Applesodaa'dan.
9 Aralık 2017

51. Gün: Türk kahvesi içemiyorum.




Günde iki büyük fincan Türk kahvesi içen bir annenin evladıyım.
Lakin Türk kahvesi sevmiyorum. :)

Tercihim dibek kahveden yana, onun içinde de zaten Türk kahvesi
yok denilecek kadar az bir miktarda mevcut.

Filtre kahveyi sütlü severim. Türk kahvesi de illa içmem gerekecekse onu
da sütlü isterim.

Sizde nasıl durumlar Türk kahvesi seviyor musunuz?

Kahve kokulu sabahlar dilerim.

Applesodaa.
8 Aralık 2017

50. Gün: Işıklar açıkken uyuyamıyorum.

Mümkün değil uyuyamıyorum.
Işıkların kapalı olması şart, hatta böyle zifiri karanlık olsa öyle güzel olur ki...

Ama evlendiğimden beri oturduğum iki evde de yatak odası, sokaktaki gece
lambasının bütün ışığını içeri alacak biçimde konumlandırılmış.

Ah ahhh, yatak odasına ışık geçirmez stor mu yaptırsam ne yapsam..?

Applesodaa.
7 Aralık 2017

49. Gün: Harry Potter ve Felsefe Taşı filmini 21 kez izledim.


Yine olsa yine izlerim.

Bu filmi bu kadar çok izlememizin sebebi 
çocukken filmin 
cd'sine sahip olmamızdır.
Filmi ne kadar çok izlersek izleyelim
her seferinde 
bizi içine çekmeyi başarıyordu.

Harry Potter'la eğer hiç tanışmadıysanız
mutlaka tanışın henüz çok geç kalmış
sayılmazsınız.

Sevgilerle, 
11 yaşını geçeli çok zaman olsa da 
o mektubun bir gün geleceğine 
hala inanan 
Applesodaa.
6 Aralık 2017

48. Gün: Müzik dinlerken, kitap okuyamam.


Kitap okurken de müzik dinleyemem.

Her iki eylemi de ayrı ayrı hakkını vererek yapmam lazım.
Ayrıca kulağımda kulaklık takılıyken mümkün değil, okuduğumdan tek bir kelime bile
anlayamıyorum. Aynı yeri okuyup duruyorum.

Tabii ki yapabilenlerin önünde eğilip, şapkamı çıkarıyorum. :)

Ya okurum, ya dinlerim.
Aynı anda ikisini birden yapabilecek beceriye sahip değilim.

Sevgilerle Applesoda.

Yazarın notu: Siz bu iki eylemi aynı anda yapabilengillerden misiniz, yapamayangillerden misiniz?
5 Aralık 2017

47. Gün: İki noktaları, üç noktalardan daha çok seviyorum.

Her ne kadar edebi bir katliam olsa da; iki noktaları kullanmayı, üç nokta kullanmaktan
daha çok seviyorum.

Nokta bitirmeyi, üç nokta temennileri, iki nokta ise belli belirsizliği getiriyor
benim değişik frekansta çalışan aklıma.

Blogda cümle sonlarında kullanmamaya dikkat etsem de ola ki rast geldiyseniz çok yürekten
yazdığım bir yerlerde unutmuşumdur iki noktayı.

Sevgilerle Applesodaa.
4 Aralık 2017

46. Gün: Leopar desen giymem demiştim!

Demiştim lakin, kime demiştim...

Önceleri "Ay o ne öyle, hayatta giymem!"
dediğim leopar deseni şimdilerde
bayağı bayağı seviyorum.

Allah kimseyi büyük konuştuğu lafın esiri etmesin.

Eee ne demişler "Asla, asla deme!"
işte akılsız lafın cezasını söyleyen
sahibi çekermiş.

Şimdilerde bir leopar desenli gömleğim,
bir de arkadaşımın hediyesi şalım
var.

Her giydiğimde "Aaa leopar desen giymem diyene de
bak sen..." laflarına göğüs germekteyim.

Saygılarla, büyük lafların kadını Applesodaa.
3 Aralık 2017

45. Gün: Starbucks'da kendi ismimi kullanmıyorum.

İsmim çok gizli bir bilgi olduğundan değil de kullanım zorluğundan...

Adımı "Feriha" koymamışlar ama aynı klasmanda eski, günümüzde hemen hemen hiç kullanılmayan bir isim olan babaannemin adını koymuşlar.

Adım "Elif" olacakmış (Allah korumuş, pek sevemediğim bir isimdir.) o sıralarda babaannem ölünce, babam da 
bana onun adını vermek istemiş.

Ama tabii ilk evladını dokuz ay karnında taşıyan, doğuracağı günü iple çeken annemin pek bir zoruna gitmiş bu durum. O da kız kardeşime benimkiyle aynı özelliklerden muzdarip anneannemin ismini koyarak intikamını almış. :)

İsim zor olunca Starbucks çalışanları bir kere 
söylediğimde anlayamıyor.
Genelde de hep yanlış yazıyorlar. Hal böyle olunca bende
Ayşe takma adını kullanmaya başladım.

Sonra bir arkadaşım her gün başka bir isim söyleyelim dedi.
Alfabetik sıradan başladık, her gün bir başka isimle Starbucks'a gider olduk.
Kız isimleri bitince de unisex isimlere başladık.

Kafa karıştırmak bizim işimiz. :) 
Sırada erkek isimleri var. Sonra alfabeyi baştan bir dolanırız artık.

Bu arada Starbucks bana reklam yapayım diye para vermedi.
Verseydi de itiraz etmezdim tabii... Biz çoğu gün öğle yemeklerini bir sandviç bir
kahve ile yaptığımızdan sıklıkla gidiyoruz.

Ama mali açıdan dikkatli olmanızı tavsiye ederim. Zira ocak söndürürler.

Kahve kokulu sabahlar dilerim, Applesodaa.
2 Aralık 2017

44. Gün: Herkesin herkese ismi ile hitap ettiği bir iş yerinde çalışıyorum.

Hanımlar-beyler falan hep zarar ziyan, hep kelime israfı... Ne gerek var öyle şeylere deyip toptan atmışlar onları bu cağnım plaza insanları.

Daha önce çalıştığım iş yerlerinde hiç böyle bir laubaliliğe denk gelmemiştim. Sadece bizim iş yerine mi özel bir durum yoksa başka yerlerde de var mı bilmiyorum.

Ama 50 yaşındaki adama "Ahmet" demeye de bir türlü alışamıyorum. Ailemden aldığım terbiyeye ters bir kere benim.

Her gün bir dikkat hali, aman abi abla falan derim bir de yanlışlıkla
plazasal linçe kurban giderim sonra...

Neyse en büyük derdimiz bu olsun. Ne yapalım.

Applesodaa.

Yazarın Notu: Resim bizim ofisten, leoparlı şalın olduğu sandalye benim. :)
1 Aralık 2017

43. Gün: Parfüm kullanmıyorum.

Parfüm kokusu bana çok ağır geliyor.
Ne kadar hafif, güzel, çiçeğimsi, meyvemsi koktuğu mühim değil. 
Kendimde veya çok yakınımda duran bir başkasında parfüm kokusu alınca daralıyorum,
midem ağzıma geliyor.

Parfüm sıktığımda kendi kokumu alamamak da ayrıca canımı sıkıyor.

Bu sebeple ter önleyici deodorant ve benzeri ürünleri kullanarak hayatıma devam ediyorum.
Parfümleri de dekor olarak kullanıyorum. :)

Mis kokulu günler dilerim, Applesodaa.
30 Kasım 2017

42. Gün: Her lafa bir cevabı olanlardanım...


Asla laf altında kalmam diyenlerden misiniz, demeyenlerden misiniz?

Bendeniz tam olarak ilk kategorinin insanıyım ve eğer gereksiz bir ağız dalaşı içindeysek,
son lafı ben söyler, taşı gediğine ben koyarım.

Böyle de gıcık bir insanım.

Ama şimdi her önüme gelenle ağız dalaşı yapıyorum sanmayın.
"Bir lafa bakarım laf mı diye, bir söyleyene bakarım adam mı diye." şeklindeki atasözümüz
uyarınca önce bir durup düşünüyorum tabii ki.

Benim asıl dilimin kemiğinin kendini salıverdiği noktada mahalle teyzeleri devreye giriyor.

Eski mahallemiz, hayatımın sancılı dönemi ergenliğimin cereyan ettiği o mahalle, teyze açısından
zengin bir mahalle idi. Bu teyzeler kızlara asla huzur vermezler; her lafın başı sonu evliliğe
ve evlenince neyi nasıl da beceremeyeceğimize çıkardı.

O günlerde bir kendini savunma tekniği olarak ortaya çıkan bu özelliğim,
sonraki yıllarda kendini hazırcevaplığa çevirdi.

Mahalle teyzelerini alt üst etmek kalp ben. :)

Şimdilerde özellikle de iş ortamında kendini ezdirmemek açısından çok işime yarıyor.
Bir de aile düğünlerinde kuzenlerimin üzerine çöreklenen "oğluna kız bakan kayınvalide"
modelinin kayınvalide savarı olarak hizmet veriyorum. :)

Güzel günler dileğiyle, Applesodaa.
29 Kasım 2017

41. Gün: The Stoning of Soraya'nın ilk beş dakikasından başlayarak kapanış jeneriğine kadar hüngür hüngür ağladım.


"Fransız-İranlı gazeteci Freidoune Sahebjam'ın La Femme Lapidée adlı eserinden uyarlanan, 2008 yapımı Amerikan-İran drama filmidir." diyor vikipedi.

Bu filmi üniversitede bir arkadaşım tavsiye edince izlemeye karar vermiştim.
Filmi açtım iki dakika oldu olmadı Küboş kızçem geldi,
"Ben de izlemek istiyorum, başa al." dedi.

Aldım ve başladık izlemeye, sonrasında bizi bir ağlama aldı ki anlatamam.
Hüngür hüngür, salya sümük ağlıyoruz.
O kadar çok ağladık ki kesik hıçkırıklara döndü ağlamamız.

Kızlar bize bir tuvalet rulosu, bir de çöp poşeti vermişti bizim ağlamamız hiç durmayınca...
Hayatımda içim çıkana kadar ağladım diyebileceğim tek zamandır.

Bugünlerde yeniden izlemek istiyorum.
Belki ağlamak, belki rahatlamak, belki hatırlamak, belki de sadece
böyle şeylerin hala her gün yaşandığını unutmamak için..

Gerçek bir hikayeden uyarlanan bu filmi hala izlemediyseniz bir şans verin derim.

Saygılar, Applesodaa.
28 Kasım 2017

40. Gün: Kadınlarımız kitap okur, erkeklerimiz televizyon izler...


Kitap okuma alışkanlığı bize annemden geçti.
Annem iyi bir okuyucudur. Onu sürekli elinde kitaplarla gördüğümüzde aslında
bilmeden onu örnek alıyormuşuz.

Annemin bize asıl kitap okuma alışkanlığını kazandırdığı nokta ise Harry Potter'ı eve getirdiği
gündür. :)

O zamanlar küçücüğüz daha Harry Potter ve Felsefe Taşı filmi çıkmış, en az on kez izlemişiz
filmi ama tadına doyulmuyor. Annem aslında kitaptan uyarlama olduğunu
keşfedip de bizi kitaplarla tanıştırdığında, kitapların engin
dünyasına adım attık.

Annem de, bende, kız kardeşim de sıkı kitap okuyucusuyuzdur.
Ama babam ve erkek kardeşim okumaktan ziyade televizyon izlemeyi sever.

Kim bilir kaç akşam bizle beraber aynı filme gülmek, aynı sahnede ağlamak istemişlerdir.
Ama işte her istediğimiz olmuyor. :) Evde üç kadın elinde kitaplarla,
iki erkek televizyon önünde akşam oturmalarımız
böyle seyreder.

Şimdilerde kocam da televizyon geleneğini bozmayarak babamlara katılıyor.
Sayıyı üçe üç eşitledik. :)

Sevgiler, Applesodaa.
27 Kasım 2017

Mim: Güne nasıl başlıyorum?

Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki: "Ay resmen mimlendim! :)"
Mim için "Rehitu" ya teşekkürler.

Bakalım ben güne nasıl başlıyorum.

Sabah 6:30'da uyanma vakti gelmiş olamaz diye düşünürken, tabiri caizse sürünerek
yataktan kalkıyorum.

El yüz yıkama, diş fırçalama gibi sabah rutinlerini hallettikten sonra, akşamdan
hazırladığım kahvaltımı ve öğle yemeğimi paketliyorum. Kocamın
kahvaltısına ekleyeceğim haşlanmış yumurta için bir 
adet yumurtayı ocağa atıyorum.

Hızlıca giyinip, küçük bir makyaj dokunuşu yaptıktan sonra, otobüste boş yer bulabilmek için
koşarak evden çıkmadan önce kocamı kaldırıp, güzel bir gün diliyor ve
kendimi evden dışarı atıyorum.

Doğru zamanda çıkmayı beceremediysem yine de ayakta kalıyorum. :(

Eğer yapmak isterlerse aşağıdaki üç güzel hanımı mimliyorum.

39. Gün: Sevgili olduğumuz tarihi bilmiyoruz.


Pek sevgili eşimle, sevgili olduğumuz tarihi; ne o, ne ben, ne de bir başkası biliyor.

Bizimki bir değişik aşk hikayesiydi.
Onunki ilk görüşte aşktı. (Serviste gördü beni.)
Benimki ben bu işlerden elimi eteğimi çektim, yalnızlık güzel şey duruşu.

Duruşumdan eminim de, durduğum yerde yanı başımda hep o.
Günler günleri kovaladı. Bir akşam ekiple sinemaya gittik.

Kızçelerden biri hadi biz bir lavaboya gidelim dedi.
Kadınsal ihtiyaçlarımız var, hem de bir kız asla yalnız gitmez wc'ye bilirsiniz.

Wc çıkışı millet bizi bekleyedursun, biz masaj koltuklarında keyif yapalım.
O sırada kızçem anlatıyor: şöyle iyi çocuk, böyle iyi çocuk, iki senedir tanırım ben onu,
öyle huyu vardır, böyle huyu vardır.

Sonra bir durdum dedim ki; "E madem bu kadar iyi bu çocuk ben niye olmaz diyorum."
Kızçe de "Ben de onu anlamıyorum." dedi.

Şöyle ki; tipini, tavrını, tarzını beğeniyorum.
Sürekli yan yana çalışıyoruz ve kişiliğini de tanımışım az biraz, onu da beğeniyorum.

Ama sütten ağzım yandı ya, yoğurdu üflemiyorum da "Sağol canım ben yoğurt
yemem." diyorum.

Sonrasında bir şekilde bizim iş oldu.
Ama tam olarak ne zaman oldu derseniz, orası karambole geldi.

Altı sene oldu, tam da şu gün diyemedik hala.
Böyle de belli belirsiz bir başlangıcımız olmasını seviyoruz.

Sevgilerle, Applesodaa.

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.