30 Eylül 2015

Eğlen güzelim...


Günaydınlar güzel yurdumun, nev-i şahsına münhasır insanları!

Bir yağmurlu sabahta daha 44 km yolları aşıp, işe gelebildim çok şükür, elhamdülillah. :)

Yeni bir yere taşınma işi ile birlikte yollarda geçirdiğim zaman da
daha bir macera içerir oldu... 
Sabah binmem gereken otobüsün seferinde bir arıza meydana gelmiş. Şöför tüm iyi 
niyeti ile "Bekleme gelmez, yolun uygunsa bin buna." dedi.
Bende bindim el mahkum, işe geç mi kalayım?
Lakin otobüste bir ben, başka kimse yok...
Üç buçuk ataraktan, hatim indirerekten metroya kadar gelebildim şükür. :)

Şu yağmurlu günleri sevmediğimi sağır sultan dahi duysa da,
bu hafta yağmurdan hiç şikayetçi olmadım. Yeni bir yer, yeni yollar,
evin yolu neresiydi derken baktım ki yağmurdan şikayet etmeye fırsat kalmamış...

Hava ne kadar kasvetli olsa da,
biz yine de keyfimize bakalım... Sonuçta her gün, yeni bir gündür!
Hakkını vermek gerek.

Haberleri, alışveriş sitelerini şöyle bir dolaştım.
Şimdi gidip biraz çalışayım da ayıp olmasın bari.. :)

Gözlerinizden öperim!

Applesoda sabah haberlerini sundu.

29 Eylül 2015

Olur ya?


Mutsuzluğumdan mutlu olmak isteyenler var.

Üzülüyorum.

Böyle zayıf olmak... Böyle aciz...

Ne diyebilirim ki başarmanın tadına asla varmadıysa bir insan?
Varmadıysa, tatmadıysa, başarmaya çalışmıyorsa...

Başkalarının mutsuzluğu üzerine kendi mutluluğunu inşa etmeye çalışıyorsa...
Onlar için sadece üzülebilirim.

Size üzülüyorum.
Asalak gibi yaşayışınıza, başkalarının hayatlarını emen kan emiciler gibi davranarak
bayağılaşmanıza..
Hiçbirşey olmayışınıza, olamayışınıza ve olmak istemeyişinize...

Ben başarmak nedir, hayat nasıl zorluklar üzerine idame ettirilir biliyorum.
Eğer birşeye sahip olmak istiyorsan; delice peşinden koşman gerektiğine inanıyorum!
İnsan isterse; herşeyi yapabilir!
Herşey olabilir!
Biliyorum.

Benim mutsuzluğumun sizi mutlu etmesine izin vermem!
Üzülürüm, güçsüz düşerim belki ama düştüğümden daha güçlü kalkarım!
Ben hatalarımdan ders alırım!
Ben huzurumu korumak için elimden geleni yaparım, yetmediğinde 
daha da fazlasını yapmaya çalışırım!

Ben hayatım, huzurum, konforum için hergün bin zorlukla cebelleşiyorum.
Sizler gelip, pislik, çirkeflik, adilik yapın,
hayatımı karman çorman edin diye paralamıyorum kendimi!

Sizin beni kötü göstermek için çabaladığınız yerde,
ben daha iyi olurum!
Olmamı beklemediğiniz kadar iyi olurum!!!

Siz beni ne kadar yerin dibine sokmaya çalışsanız da ben,
sizin göstermeye çalıştığınız gibi değilim!
Herkes bunun farkına varacak!

Herkes bunun farkına vardığında ben 
sizin kumdan kalelerinize öyle bir
üfleyeceğim ki...
Yerle yeksan olacaksınız!

Unutmayın; "Güneş, balçıkla sıvanmaz!"...
Haşa bir güneş değilim ama,
dikkat edin çamur atarken size de sıçramasın.

Üzülürsünüz.

Son olarak; yukarıda Allah var... 

Unutmadan; Olur ya hani benim için yaptığınız herşey elinize, yüzünüze bulaşırsa??

Düşünün bunu bence bir...

Applesodaa sevgilerini sunar...

İyi akşamlar!

28 Eylül 2015

En güzel gelin benim...



Nasıl da güzelim, tü maşaallah nazar değmesin!!!

Sendeki dertse, al benden de aynı!


Selamlar canlarım,

Bir miktar çalıştım, daha da çok bir miktar alışveriş ettim sonra kalktım size geldim...

Düğün telaşıydı, balayıydı derken yazacak vakit bulamadım.
Şimdi gelelim içimi dökme kısmına...

Düğün gününe kadar olan her bir günüm maraton misali koşuşturma ile geçti. :(

Kına yapacağım günün sabahı fotoğraf çekimini yaptık. 
Dış mekanda yaptığımız fotoğraf çekimini arkadaşım, can dostum, güzel insan Gamzem yaptı. Mekan olarak da Atatürk Arboretumu'nu seçtik. Her bir kısmından milyon kez memnun kaldım. Fotoğrafçıya poz veremiyorum kasılıyorum. Lakin karşıdaki arkadaşım olunca iş değişti. Ay vallahi resimlerim pek bir güzel oldu. Bu yazıdan sonra bir tane eklerim ki bakın doyamayın...

Kına deseniz... Anlatamam tarifsiz güzel oldu
İçimde nasıl bir kına gecesi kızı yatıyormuş bilemezsiniz. Oynamaktan bir hal oldum... :) 
Kına gecesi için geniş bir mekan tercih etmiştim. Vallahi akıllılık yapmışım. Yüzyıllık kurtlarımı döktüm. Gecenin sonunda ayağıma kramp girmese eve gidene kadar yolda da oynardım. :) :)

Düğün derseniz... Düğünü valla sevemedim. Evde ağla, çık kapıya oyna. 
Salonda gel iki saat ayakta bekle, takı merasimi... Düğünden sonra üzerini değiştir ağla... 
İnsanın ruh hali o kadar çok değişiyor ki; dengem bozuldu. Yok ben düğünü sevemedim.
 Zaten hep nikah istemiştim ama sevdiceğim çok istedi diye kıyamamıştım. 

Neyse tüm bunları geçip geride bırakırsak....

Bıraktım...

Şimdi bir nefes alayım.

Allah'ım çok şükür!

Şükür ki hepsini atlattık. 
Atlattık da bir hafta geçti işe bile başladım. 
Ne çalışkan insanım ben ayol. Hatta üzerine alışveriş bile yaptım. :)

Ben düğüne kadar alışveriş yapmadan kendimi nasıl tutmuşum bilmem. :) 
Balayında da sevdiğim beni bırakıp çarşıda "Sen biraz gez, ben cumayı kılıp geliyorum." dediği andan itibaren cuma bitene kadar 80 TL harcadım. Bir ev nasıl geçindirilir henüz yeni yeni tecrübe etsem de, bir koca nasıl batırılır hususu benden sorulur. :) 

Eh artık yeni yeni dertler edinir olduk. Elektrik faturası ödemem lazım, fakat hep unutuyorum. 
Dün bir temizlik yapmışım ki sormayın gitsin, annemin evinden sonra bir ay yapmam diyordum bir hafta dayanamadım. :) İşte yemek, çamaşır, bulaşık falan hiç saymıyorum bile onları. :) 
İşten, eve gidince ne hissedeceğimi de bu akşam göreceğiz.

Gözlerinizden öperim.

Bekarlara not: Evlenmeyin! :)



Ben geldim!!!

Canlarım, ciğerlerim, casperlarım...

Taze gelin düğünü yaptı, balayını iç etti. Döndü, dolaştı, sabahın köründe yollara düştü işe geldi...

Eylül'de gelin olmak zor...

Okulların geç açılması da her türlü beni vurdu. Balayı için uçak biletleri, okullar bayram sonuna kadar tatil olunca aldı başını gitti. Yandı cebimiz, cüzdanımız... Okulların tam açıldığı gün de işe başlayacağım güne denk geldi...

Doğuştan bahtsızım annem ben...

Evlilik nasıl bir şey diye sorarsanız henüz bende tam anlayamadım, onu bir ara bilahare yazarım...

Ama düğün yapmak çok zor bakın demedi demeyin sonra...


Düğün günü insanın halet-i ruhiyesi on dakikada bir değişiyor... Ruh değişimlerinden bedenim yoruldu inanın... 

Bana sorarsanız düğün tavsiye etmem. (Soran olmadı ama..) On kere kına gecesi yaparım ama...

Neyse detayları başka yazılarda ben detaylı detaylı anlatacağım size.

Sabah şerifleriniz hayrolsun der, gözlerinizden öper, geçmiş bayramınızı kutlarım.

Applesodaa sabah haberlerini ofsten canlı bildirdi.

Saygılar.
10 Eylül 2015

All we need is...


"Bazı insanlar çok fakir, sahip oldukları tek şey para..."

diyor resim.

Benim çok param yok, hatta oldukça da sıkıntıdayım
şu sıralar...

Lakin harika, mükemmel,
beni benden önce düşünen, ihtiyacım olduğunda yanımda duran,
ihtiyacım olduğunda destekleyen, düştüğümde kaldıran,
her daim elimi tutan,
arkamı döndüğümde orada görebileceğim,
kocaman kalbi olan eşsiz arkadaşlarım
var.

Her birine minnettarım. <3

Gerçek bir dostluğun herkese nasip olamadığı bir dünyada
yanımda olduğunuz için teşekkür ederim.

Sizi seviyorum kızlar!!

İnanmak istiyorum...


Şu sıralar ruhumdaki yorgunluğu bir görseniz değme şairlere taş çıkartır bir
bunalım halindeyim...

Evlenmeye karar vererek iyi bir şey mi yaptım?? Hiç bilmiyorum.

Kafamda her gün deli sorular...

Evlilik işlerinin bu kadar zor olacağını bilseydim hiç kalkışmayabilirdim.
Müstakbel kocam da zaten sık sık "Bir daha dünyaya gelsem, kesinlikle evlenmem!"
diyerek yaşadığı sıkıntıyı stresi ortaya koyuyor.

Gerçekten çok zor!

Peki neden bu kadar zor?

Çünkü bizim ailelerimiz var! İstekleri hiç bitmeyen, sırf karşı taraf istiyor diye
onun istediğini beğenmeyen. Herşeye kusur bulan... Kimisi hiç ilgilenmeyen, kimisi
çok ama çok fazla ilgilenen... Her konuda görüş belirten! Sorulmadığı halde sürekli kendi fikrini
dikte etmeye çalışan...

Herkesi mutlu etmenin mümkün olmadığı bu düğün telaşında olan en çok gelin ve damada
oluyor. Daha düğün gününü göremeden, dünya evine giremeden birbirlerine giriyorlar.
Haftada en az üç tartışma olağan karşılanıyor.

Her iki tarafın birbirine olan sevgisi ve tahammülünün sonuna kadar sınandığı kanısındayım.
Gelin ve damat bu günleri atlatabilirse ne âlâ...
Ola ki atlatamazsa en fazla üç yılın sonunda aile mahkemesi...

Ne olurdu acaba, herkesin istediği değilde bizim istediğimiz olsaydı diye düşünüyorum
sıklıkla. Güle oynaya bu süreci atlatmak mümkün olur muydu?

Onu da bilmiyorum.
Herkesle savaşmaktan öyle yoruldum ki...
Düğüne son 11 gün kala canımdan bezmiş durumdayım.

Bu süreçte herkesten çok sevdiğimle ikimizin, en çok birbirmizi incittiğini de belirtmem lazım.
Sonuçta insan hep en sevdiğinden çıkarıyor sinirini.

Evliliğe giden yolda, evlilikle ilgili maddi-manevi herşeyin artık 
çarpıtıldığını, her iki tarafın birbiriyle savaşa girmesi için muhtemel zemin üzerine tuzak olarak
yerleştirildiklerini gördüm.

Mutlu olsunlar,
bize bir tek onların mutluluğu yeter,
onlar iyi olsunlar da gerisi önemli değil diyenler...
En çok onlar incittiler!

Ve umursamazlığın nasıl can yakabileceğini de gördüm.
Belirtmeliyim ki gerçekten çok acıtıyor. Feci halde...

Evlilik yolunda geçirdiğim şu on ayda en çok söylediğim cümle;
"Katil olacağım en sonunda, dünya evine giremeden ceza evine gireceğim!"
oldu.

Konuyu kısa ve net olarak özetlemiştir sanıyorum.

İçimi dökecek buradan başka bir yer de kalmadı.
Ne yana dönsem anlatamayacağım bir insan daha çıkıyor.

Applesoda sıkıntıyla sundu.

Esen kalın.

Not: Resim diyor ki; "Herşey yoluna girecek belki bugün değil ama sonunda!". Tüm kalbimle
canı gönülden inanmak istiyorum.

İnanmaya ihtiyacım var.
8 Eylül 2015

Yetmedi mi?



06.09.2015 saat sabaha karşı 04.30... Koğuştaki bir kaç tıkırtıyla uyandım. 3 gündür atlatamadığım gribin etkisi hala üzerimdeydi. Koldaki arkadaşlarım ben hastayım diye beni yanlarında götürmek istemediler. O yüzden benden habersiz Dağlıca Karakolu’na çıkıp, PKK tarafından kapatılan Yüksekova-Hakkari yolunu açacaklardı. Saat 05:10 kol çıkmak üzere. Gelmemi istemedikleri halde kalkıp hazırlanışım, Kobra’nın yanına kadar gelişim rahatsız etti hepsini. “Sen hastasın gelme. Silah kaydın var bugün burada kal” dedi, Tilki. Israrımda diretmem komutanımın dudaklarından dökülen 4 kelime çınladı kulaklarımda “Sana emrediyorum. Burada kalacaksın!”
 
- Saat 15:00 Dağlıca Karakolu’na baskın olduğu yönünde asparagas olmasını umduğumuz bir haber geldi.

- Saat 19:00 Dağlıca Karakoluyla irtibat kesildi. Ulaşamıyoruz. Arkadaşlarım ve komutanım telsize cevap vermiyorlar. Frekans ayarlı değildir diye teselli umup yine de tedirgin bir şekilde haber bekliyorum.

- Saat 20:35  Dağlıca’dan şehit haberleri gelmeye başladı. Korkum, ekmeğimi suyumu paylaştığım, bayat ekmeği 3 kişiyle yediğim, aynı golde beraber bağırdığım aynı sigarayı içtiğim o güzel insanların beni terk etmeleri.

- Saat 22.40 Yan ranzada yatan TİLKİ ŞEHİT! Alt ranzada yatan botlarımı saklayan  HOCA ŞEHİT!

Koğuşun en küçüğü  TERLİKSİ ŞEHİT!

Ula Ankarali alt devreler gelecek uşağım diyen LAZ ER ŞEHİT!

Kol Komutanım Teğmen Kırgız YARALI!

Yorganımı çekiştiren Kobracı MURAT ŞEHİT!

Kardeşinin düğünü için gün sayan ARAP MERT ŞEHİT!

Şahin grip. Şahin gidemedi. Şahin’in yası var bugün. Şahin yaralı.


Yetmedi hala, verdiğimiz şehitler! 

Kaç ailenin ocağında yas var bugün? Vatan sağ olacaktı değil mi? Vatanın evlatlarına ne olacaktı?? Kaç genci daha toprağa vereceğiz?

Cevaplarını bir türlü alamadığımız sorular bunlar... Onlar henüz gençti, çocuktu... Kimisi belki bir kızın elini bile tutmamıştı hiç. Bir aileleri olamayacak, bir çok şeyi, yaşama sevincini hiç tadamadan toprak oldular onlar, vatan sağ olsun diye...

Oldu mu? Vatan sağ oldu mu? Ne kadar daha direnir bu vatan her gün gelecek şehit haberlerine? Ne kadar daha anneler vatan sağ olsun diyebilecek yitip giden evlatları için?

Kaç kere daha ciğerimiz yanacak bizim???

Vatanın evlatları sağ olsun! Bir şeyler yapalım artık, vatanla beraber evlatları da sağ olsun... Gençlerimiz gün yüzü göremeden toprak olmasın... Uyanalım bu sabah, hadi bir şeyler yapalım artık...

Yeter, bir şeyleri değiştirelim artık!!!
7 Eylül 2015

Pazartesileri hiç sevmem!!!

    Yine bir pazartesi, yine yap yap bitiremediğim iş iş üstüne ve işten çıkınca yapacaklarım da üstüne...

   Evlilik işleriyle sizi sıkmaya bir müddet daha devam edeceğim . Direnin son 14!

   O değil de sevdiceğim askere gitti şafak saydım, askerden geldi düğüne kadar gün saydım. Düğünden sonra psikolojik boşluğa düşeceğim sanırım sayacak birşey kalmadı...

     Bebek mi? Yok canım daha oralara var tatlımlar. Önce bir ev alasım var şu sıralar.

   Bu akşam son gelinlik provam var inşaallah. Arkadaşlarım hep seve seve gitmişlerdi gelinlik provalarına, bana bir daral geliyor anlatamam. Hazır gelinlik alın gitsin, provaya git-gel ömrüm yollarda geçti.

   Provayı geçip, davetiye sorunsalıma gelelim. Bir davetiye seçtim dedim değişik olsun, şirin olsun, nişandaki bir şeye benzememişti (çünkü internetten sipariş etmiştim) bari bunun eli yüzü düzgün olsun. Aman işte fazla abartmışım sanki... Davetiyeler bir geldi, ben şok! Onlar hep parça parçaymış meğer oturduk saatlerce davetiyeleri iç içe geçirdik... 

   Desenize değdi mi çektiğin eziyete?? Aman canım gene de bir tatlı oldu, bir şeker üç akşam oturup sırf davetiye yapmışsak ne olmuş... :)

   Haftaya pazartesi izne ayrılmaya karar verdim. Haftaya kadar buralardayım ama sonrasında bir 15 gün burada olabilirim de olmayabilirim de...

   Gelemezsem buralara beni özleyin casperlar.

   Applesodaa, pazartesi bültenini sundu.

   Sevgiler.


Morning!


Günaydınlar güzel yurdumun, nev-i şahsına münhasır insanları...

Şarkıyı güne güzel ve enerjik başlamamız için hepimize armağan ediyorum.

Not: Şarkı K-Pop (Kore) Grubu olan Super Junior'dan Devil.


Sevgiler.

Applesoda
4 Eylül 2015

Cumalar Candır!


  • Tam da ben "come back"  (geri dönüş) yapmışken şuraya bir "Cumalar candır!" yazısı yazmadan geçirseydim bu günü benim Casperlarımın saydam kemikleri sızlardı..
  • Gelelim Applesodaa'nın kriz haftasına! :( :( :(
  • İş arkadaşlarımızın çoğunun izne çıkması dolayısı ile en az 3 kişilik iş yaptığım, stresten strese girdiğim ama çıkamadığım, akşama katılmak zorunda olduğum kınada ne giysem diye düşündükçe delirdiğim, vücudumdan bütün enerjinin çekildiği velhasılı çok doğrudur.
  • Bu evlilik işleri yetmedi, herkesin tatile çıkması onların yerine de bizim çalışmak zorunda olmamız beni yedi bitirdi...
  • Ay ben bite bite bir hal olmuşum dostlar, ben ben değilim şu an...
  • Akşama kınaya gitmek zorunda olduğumu söylemiştim değil mi? Bak aklıma geldikçe daha da fena oluyorum...
  • Hele alıp alıp ofise biriktirdiğim bir miktar çeyizi akşam eve götürmemiz gerektiğini düşündükçe daha bir fena oluyorum....
  • Neyse ki sevdiceğim gelecek beni almaya, o beni eve bırakırken arabada geçireceğim vakti bayılarak geçirmeyi planladım...
  • Şu evlilik işlerinden öğrendim iki şey var:
  • Birincisi zamanı iyi yönetmek; her adımım plan üstüne plan, her akşamımı, her günümü, yatacağım zamana kadar geçecek olan her saatimi verimli kullanmanın peşindeyim. Evleniyorsan tembellik etmeye ne hakkın, ne de vaktin var çünkü... 
  • İkincisi ise tutumlu olmak; artık bir şey alırken iki kere düşünüyorum. İhtiyaç mı bu alacağım? İhtiyaçsa fiyatı uygun mu? İlla ki almak zorunda mıyım? Yoksa yerine başka bir şey kullanabilir miyim? 
  • Bu yukarıdaki satırları yazan kişinin ben olduğumdan şüphe ediyorsunuz şu anda değil mi? Yok merak etmeyin uzaylılar var olabilirler ama henüz beni kaçırmadılar. Azıcık evlendim de malumunuz, evlilik beni çok değiştirdi. Bildiğiniz gibi değil...
  • A bu arada size söylemedim galiba ama düğün henüz yapılmasa da ben 14 Ağustos 2015 Cuma günü saat 15:20'de o mübarek Evlendirme Dairesi'nin defterine imzamı attım, kocalığa kabul ediyorum diyerekten. :)
  • Baya baya yazmışım ben buralara tatlımlar, gidip biraz dinleneyim, haftasonu ev yerleştireceğim değil dinlenmeye nefes almaya vaktim olmayacak. :(
  • Gözlerinizden öperim.
  • Applesodaa.

      Not: Resim der ki; "Çünkü durup etrafına baktığında; bu hayat oldukça harika!"
      Notun notu: Bu da yazının şarkısı: "Beni dinle!"

Sosyal mesajımız var!


Zamanı durdurmak için: öpüş
Zamanda seyahat etmek için : oku
Kaçmak için : müzik dinle
Hissetmek için : yaz
Serbest kalmak için : nefes al

Tam çevirisi böyle olmasa da ( nizamı çevirecek gücüm kalmadı) sonuçta mesaj ortada!
Bu da kendime not olsun...
İsteyen istediği zaman dikkate alabilir,
ben alınmam. :)

Sevgiler.
Applesodaa.

Yine yandım sorulmaz, ah niye ben diye sorulmaz...


Aşk paylaşılmaz,
Anlatsan anlaşılmaz...

Morning!

   Günaydınlar yurdumun güzel insanları ve benim casperlarım...

   Her sabah yeni bir kaosa uyanmak nasıl bir histir bilir misiniz?

   Gündüz yetişmeyen işlere gece rüyanızda devam ettiğinizi gördünüz mü hiç?

   Her geçen günle beraber yapılacak işlerin dağ gibi çoğaldığını, altında kaldığınızı hissettiniz mi?

   Bana benden bir on tane daha lazım diye düşündüğünüz oluyor mu sıkça?

   İşte bu semptomların hepsi sizde varsa, evleniyorsunuz demektir.

   Her sabah beynimde yeni bir yapılacaklar listesiyle uyanıyorum. Geceleri tavşan uykusu uyuyup, derin uykuya geçememekten göz altlarım patlıcan moru günlerdir. Yapılacak işlerin yaptıkça daha da çoğalması ise kesin Murphy'nin o rezil kanunlarıyla alakalıdır eminim.

   Neyse efendim dün akıl sağlığımızla ilgili problemlerden bahsetmiştik. Bugün yorgun ruhumu ele alalım.

   Her sabah uykudan tam uyanamasam da elimi yüzümü yıkayıp, giyinip 15 dk.'da evden çıkmama müteakip o yürüdüğüm uzun uzun yollar (evden bir 20 dk. yürüyorum dolmuşa kadar) beni kendime getiriyor. Sonrasında bu gün için halledeceğim şeyleri hızlıca bir kafamdan geçiriyorum. Sonra onları bir kenara koyup bu sabah kendimi nasıl mutlu edebilirim diye düşünüyorum.

   Bu sabah kendimi soğuk kahve ve kepekli poğaça ile mutlu ettikten sonra, sabah aklımdan geçirdiğim işleri kızlar arasında bölüştürdüm. (Bu kızlar olmasa halim harap, viran, perişan!!!)  Akşam iş çıkışı yapılacakların listesini düzenledim.

   Şimdi kendimi bir miktar daha iyi hissediyorum. Gerçi bir soğuk kahvenin iyi edemeyeceği şeylerin sayısı da iki elin parmakları kadardır sanırım.

   Eğer sizde bir yerlerde evlenmek gibi bir hataya düştüyseniz, bu hatanızı düğün yaparım diye düşünüp bir de üstüne perçinlediyseniz, vay ki vay halinize... Önce kendinize bir psikolog bulun, sonrasında bir düğün organizatörü tutun, yok ona param yetmez derseniz arkadaşlarınızı tüm işlerinize koşun. Boş verin canım, her şeye de yetişemezsiniz ya... Olmayan kısmı da eksik olsun. Olduğu kadarcık olsun...

   Akıl ve ruh sağlığınızı koruyarak ve de üstüne müstakbel eşinizle arayı bozmadan evlenebilirseniz ne mutlu size. :)

   Bundan iyisini mümkün değil bulamazsınız.

   Ben yine yeterince ruhumu şuralara saçtım. Şimdi gideyim de bir evime asacağım çerçevelere koyulacak resimleri seçeyim.

   Gözlerinizden öperim.

   Applesodaa sundu.

   Esen kalın.

   Not: Resim diyor ki, "Uyan, kıçını tekmele, iyi ol, tekrarla.".
3 Eylül 2015

Beni nasıl delirttiler?

   Evliliğe Giriş 101!

   Alt Başlık: Delirmeye beş kala!!!

   Düğün tarihinin takvimde daha bir gözümüze girmesiyle beraber bizde kalktık; mobilya ve beyaz eşya alışverişi yaptık.

  Beyaz eşyalarımızda Bosch markasını tercih ettik, mobilyalarımızı ise İstikbal'den aldık. İstikbal alışverişimiz 10.500,00 TL'nin üzerine çıkınca bize Vestel televizyon hediye ettiler. Yatak odamızı ise markasız tercih ettik, bir mağazadan butik ürün aldık.

   Gel gelelim konunun delirme kısmına...

   İstikbal mağazası bize Temmuz ayının ilk haftası eşyaları fabrikaya sipariş edeceğiz. Bir ay içinde gelir. Sevkiyat tarihine kadar da depomuzda bekler dedi. Bizde eyvallah dedik. Sonra bizim koltuklar geldi, ünite geldi, masa geldi. Ama konsol ve sandalyeler bir türlü gelemedi. Temmuzun birinden bu güne tamı tamına 65 gün geçti. Düğüne 18 gün var, bu eşyaların ne zaman geleceği ise hala muallakta... Mağazanın yolda dediği ürüne, fabrika daha üretilmedi dediği gün (01.09.2015) İstikbal'den tüm ümidimi kestim. Ne zaman üretileceği, ne zaman geleceği faili meçhul olan bu ürünün ise ben parasını ödedim.. Ve fabrikadan beni arayan zat-ı şahaneye ben kızınca da; "1000 TL'lik konsol ile İstikbal batmaz!" dedi. Yani diyor ki almasaydın.. Haklı da! Allah beni bildiği gibi yapsın.... İstikbal'den yaka silktim. Kuruluma gelen adamların bütün kartonu-pisliği apartmanın içine yığıp gitmesi, üstüne bir de giderken bahşiş istemesi de cabası... Yüzsüzlükte tavan yapan İstikbal'in sloganı ise "Her ev güzel İstikbal'le!". Katılmamamı mazur görünüz ama bence "Her müşteri delirir İstikbal'le!"

   Hadi mobilyalar olmadı, yatak odasından da mı yüzüm gülmesin dedim? Gülmedi. Yatak odasını sabah 11:00'de getiriyoruz diye bizi sabahın köründe Tuzla'ya diken montaj ekibi akşam 17:30'da teşrif etti. Kurulum esnasında dolabın içinde yer alan çekmecelerden birinin cam kapağını kırdılar. Öbürünü de takmışlar, lakin çatlamış. Biz bir cam sipariş ettik, haftaya cumartesi gelir takarız dediler. Ben çatlağı görmesem onu es geçiyoruz anlayacağınız... Sonra iki cumartesi geçip de ses çıkmayınca gideyim şu mağazaya bir bakayım, ölen kalan mı var dedim. Gittim ki ne duyayım daha camları sipariş bile etmemişler. Etmemişler bir şey değil, adam 1 cam sipariş edeceğini sanıyor. O çatlak olan öyle kalacak onlara bıraksam. Hadi sipariş ettin ne zaman gelecek diyorum? Biraz uzun sürer diyor. Ne kadar uzun? sorusuna cevaben; "Ben size veririm, takarsınız siz zaten." demez mi orada çıldırdım. Gerisini yazmaya gerek yok; verdim, veriştirdim... Bu mobilyacılardan bana hiç hayır yok...

   Vestel'i arayıp, televizyon için servis yazdırdım. Her şeyi sordu soruşturdu kadın ama tarih sormadı bana, tam kapatıyordu ki "Tarih belirlemeyecek miyiz?" dedim. "Servisimiz gelmeden önce sizi arar." dedi. Bu arada servis kayıtları da 3 günlükmüş sadece. Bu ne demek anlamadınız değil mi? Açıklayayım. Kaydı açtırdınız, üç gün içinde servisle halleşip de kurulum yaptıramadıysanız sonra tekrar arayıp kayıt açtırıyorsunuz, yine mi olmadı o zaman bir daha ararsınız... Neden bu eziyet? Çünkü "Vestel Gururla Yerli!" Eh bu tam da Türk aklı değilse bende Ugandalıyım!

   Gelelim çeyizin ağır topları, dört büyükler beyaz eşyalara...

   Beyaz eşyaları aldığımız haftanın sonunda eşyalarımızı Tuzla'ya götürdüler. Aynı gün öğleden sonra Bosch servisi gelip, fırınlı ocak hariç tüm eşyaları kurdu. Onu kurmamasının sebebi ise bizim aklımıza gelmeyip de doğalgazı açtırmayışımızdı. Doğalgazın bağlanacağı günü öğrendim ve Bosch'u arayıp ertesi güne servis istedim. Ertesi gün servis geldi, eşyamızı kurdu gitti. İşte o an mutluluktan ölebilirdim.

   Çok şükür ki beyaz eşyalarda bir sorun yaşamadık. Onu da probleme bağlasaydık, bende aklımın azıcık kalan sağlığını da kaybedebilirdim. "Bosch sağlıklı yaşam için, teknoloji!" 

   Derdimi, kederimi şuraya saçtım. Huzurla, huzurlarınızdan ayrılabilirim.

   Esen kalın, Applesoda...

   Not: Resimdeki sosyal mesajı siz aldınız..

Gitmeme izin ver, kahramanın olmak istemiyorum...


Güzel insanlar güzel müzikler dinlemeli...
Bir dizi izlerken keşfetmiştik bu müziği ve çok sevdim.

Family of The Year - Hero

Bir kadını ortadan ikiye böl; yarısı annedir, yarısı çocuk.

ne güzel demiş Cemal Süreya.

Bu resimdeki de Applesoda'nın nişan pastası...
Görmeden geçmeyin dedim.

Vee sonra silkelendim, kendime geldim...


  • Uzun upuzun bir aradan sonra, kalktım özüme döndüm yine buraya geldim.
  • Neden böyle uzadı gitti bu ara derseniz... -Hoş dememişsiniz yani aylardır şurada yokum, bir kimse de çıkıp "Öldü mü acaba?" dememiş!- Öncelikle sevdiceğim en nihayetinde askerden döndüğünden tahmin ettiğiniz üzere bir aşk rehavetine kapıldığım doğrudur.
  • Sonrasında 5. kez görüştükten sonra o firma ile anlaşmamıza müteakip o vakitten bu vakte hala orada çalışmaktayım. Bu sefer ki işim sebebiyle gündüzleri Koşuyolu'nda ikamet ediyorum. Yalnız bu bendeki elitlik ne olacak bilemedim. Bir Etiler, bir Koşuyolu, bundan sonra Nişantaşı düşünüyorum. :D
  • Eş tamam, iş tamam derken... Dediler Nişan... İşte orada bendeki film koptu. 1 aylık bir süre içerisinde on numara bir nişan hazırladım. "Burada mükemmelliğime şapka çıkarıyoruz." Sonrası... Aman sonrası hep telaş, hep telaş...
  • Ev bulamamak yüzyılın sorunu oldu. Mobilyacılar beni delirtti. Koştur koştur Süreyya Ayhan'ın rekorunu kesin kırdım. Her akşam o eksik, bu eksik diye çarşıya çıkmaktan iflahım kurudu. Düğüne kaldı 18 gün hala evin içinde her yer her yerde... Evimde bir tane takılı ampul bile yok (akşam olunca gaz lambası yakacağız galiba). Çeyiz çeyiz deyip beni dolduruşa getirdiler, aldıkça aldım. Ama onları bir evden başka bir eve taşıma derdi olacağını söylememişlerdi.
  • Gelinlikti, çiçekti, hediyelikti, kınaydı, düğün pastasıydı, hamamdı derken gelin (ben) çileden çıktı. Düğün yaklaştıkça ne yapacağımı bile hatırlayamaz oldum, kafam kazana döndü. Burada da illa ki kızlara zorluk olsun, aman oğullarımız yorulmasın algısı yerleştiğinden sanıyorum ki; ben günlerimi oradan oraya koşturmakla geçirirken kocama sadece akşamları beni alıp eve bırakmak düştü. Ben 3 kez gelinlik provasına gidip eziyet çekerken, adam bir kerede gidip takımını aldı. Onun çiçeği yok, hamamı yok, kınası yok. Yahu ben tek mi evleniyorum?? Niye erkeklere de azap olsun diye bir şeyler düşünmemişler zamanında..
  • Velhasıl-ı kelam evlenmek çok zor bir iş imiş demedi, demeyin. Ben yandım siz yanmayın. Kızlara günde üç kere aman siz evlenmeyin deyip, mesajı bilinç altlarına yerleştirmeye çalışıyorum. 
  • Sizleri sevgiyle kucaklıyorum, şimdi gidip biraz daha düğün işleriyle uğraşayım sonra dönüp sizlere mobilyacılarla olan maceralarımı anlatacağım..
  • Gözünüz bende olsun.
  • Applesodaa evlilik yolunda son gelişmeleri sundu. Görüşmek dileğiyle...

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.