6 Ağustos 2025

Bir Mısır macerası...

Helloooo,

Bir ülkeye ilk kez gitmek her seferinde bende ufak bir stres yaratıyor, sanırım beni neyin beklediğini bilmiyor olmak kontrol manyağı tarafıma yaramıyor.

Mısır seyahatine çok aniden karar verdiğimiz için üzerine hazırlık yapacak hiç zamanımız yoktu, ben son gün bir yandan sürüş testine ordan koştur koştur dişçiye git-gel yaparken seyahatimde bana eşlik edecek arkadaşım da hazırlıkları yapıyordu.

Bu sırada aslen Mısır'lı olan çok yakın çalıştığım biricik ekip arkadaşım bana bazı tüyolar vermişti seyahatimizi öğrenince; yanımızda nakit bulundurmamızın iyi olacağı gibi bazı bilgiler, benimle gelen arkadaşım da nakit işi bende dedi.

Zaten vaktim olmadığı için bu nakit işini ona bıraktım bende. Bu kısmı aklınızda tutun bu konuya sonra tekrar geleceğiz. 

Nedendir bilinmez nereye gitsem sabahın bir körü gidiyorum, eşlikçim de pek dakikliği ile bilinen birisi değil, daha önce kendisi yüzünden uçak kaçırıp havalimanında oniki saat beklemişliğimiz var bu nedenle de daha uyumadan önce bile gergindim.

Neyse ki kazasız belasız Mısır'a vardık. Pasaport kontrolüne girmeden vize alacağız, sıra bize geldi, görevli ödemeyi nakit istedi. Arkadaşım da demesin mi "Aaa ben nakit çekmeyi unuttum."....

Yahu sadece çekmesi yok ki, çekmesi ayrı başka kura dönüştürmesi ayrı, bunların hepsini nasıl unuttun. Kendi kendime dedim ki "Tamam sakin, illa ki bir ATM buluruz para çekmek için, hesaptan döviz alır, o şekilde çekeriz."

"Benim yanımda banka kartım yok." dedi.

Arkadaşlar bende imkansızı mümkün kılmaya bayılsam da her zaman da uygun koşulları yaratamam ya, bir yandan telefonda havalimanındaki ATM'leri araştırırken, bir yandan da süt dökmüş kuzuya dönen arkadaşımı banka sırasına soktum. Koskoca banka illa ki kartla ödeme alır diye düşündüm.

Hayır ülkeye en azından bir giriş yapsak, sonra illa ki para çekecek yer bulurum diye düşünüyorum. Canım arkadaşım yanımda kilitlendi kaldı, sıra bize geldi diyor ki "Konuşmayı unuttum."

Çok şükür ki kartla ödeme yapılabiliyormuş, vizeleri alıp, heykele dönen ekip arkadaşımı da sürükleyerek pasaport sırasına gidebildik.

Havalimanından çıkarken Uber çağıracaktım, o sırada bir görevli havalimanı taksisi ister misiniz diye sordu. Önceden uyarıldığım için ne kadar olduğunu sordum. Olması gerekenin üstünde ama yine de kabul edilebilir bir ücret söyledi, bende kartla ödeyebilir miyiz diye sordum, teyit alınca da olur diyerek kabul ettim.

Otele geldik şöförle aramızda geçen diyalog şu şekilde;

-Kartla ödeyeceğim.

*Pos cihazım yok.

-Nasıl yok, tam üç kere sordum kartla ödeyebilir miyim diye ve evet dediler.

*Olabilir ama benim cihazım yok.

-Ne yapacağım peki? 

*Otelde ATM var çekin, gelin.

Allahım sana geliyorum diyemediğim için ATM'ye gittim. Her ihtimale karşı yolda döviz almıştım hesabımdan ama ATM döviz vermiyor. Şansımı bir başka bankanın ATM'si ile deneyeyim dedim. Buradan Arab African Bank'a tüm kalbimle sevgilerimi gönderiyorum. Sen olmasaydın olmazdık.

Canını sevdiğimin Arap bankası hesabımdaki TL'den direkt EGP'ye dönerek bana Mısır poundu verip hayatımı kurtardı.

Şaşkın ördeğe dönen ekip arkadaşım herşey hallolunca biraz uyuyup piramitlere gidelim dedi. "Yav he he" dedim ve gittim odama.

Ekip arkadaşım asla dakik bir insan olmadığı için buluşmak için sözleştiğimiz saaatten ancak bir saat sonra uyanabildi. O saatten sonra ne piramiti. :)

Yemek yedik ve döndük.

Yanımda olan arkadaşımın değil, her daim güzel tavsiyeler veren Mısırlı biricik takım arkadaşımın önerilerini dikkate alarak ertesi gün National Museum of Egyptian Civilization'a ve Grand Egptian Museum'a gittik.

Piramitler o sıcaklıkta görülecek gibi değildi, bende aklımı peynir ekmekle yememiştim.

National Museum royal mumyaları barındırdığı için meşhurmuş onları görmek isterseniz gitmeniz gereken yer belli.

Grand Museum ise çok ayrı bir hikaye, inanılmaz bir müzeydi bayıldım. Beni üzen tek nokta Tutankamun Galerisinin 2026 yılında açılacak olmasıydı bu nedenle biz göremedik. Müze, Louvre'dan iki kat daha büyük bir alana sahip, içerisinin dizaynı mükemmeldi. Eserlerin konumlandırılması, ana galerinin büyüklüğü... Herşey inanılmaz güzeldi bence iki nokta dışında; dünya kadar restoran var içerde ama müzenin asıl hediyelik eşya dükkanı müzenin büyüklüğüne göre çok küçüktü. İkinci nokta ise Mısır o kadar etkileyici bir tarihe sahip ve o kadar geriye uzanan bir arşivi var ki, bunu anlamak ve anlamlandırmak için müzede tek bir gün bence yeterli değil.

Bu arada müzeler ücretli hatta Grand Museum hayatımda ziyaret etme şerefine nail olduğum en pahalı müze olabilir. Türk lirası ile 1000 liranın biraz üzerinde bir ücreti var.

Hava Mısır'da çok sıcaktı ama Ankara sıcağı gibi düşünün en azından nem yoktu ki bu bir artıydı bence. Trafik inanılmaz kaosluydu, trafik kuralı diye birşey varsa dahi uyulduğuna dair bir işaret ben görmedim. Arabalar yanınızdan silme geçiyor, ne zaman taksiye binsek ekip arkadaşım sürekli diken üzerindeydi. Bu arada taksiler bizim ülkemize göre inanılmaz ucuz. Bu kaosta araç süren her hemcinsime içimden şapka çıkarttım.

Yeme-içme aktiviteleri de Türkiye'ye göre çok daha ucuz, müze gezmekten ayaklarımıza kara sular indiği gün akşam yemeğini otelde bir restoranda yeriz diye düşünüp otele geri döndük. Lübnan restoranı olduğunu da görünce onu seçtik, şansa bakın ki restoran Michelin yıldızlıymış. Buna rağmen ödediğimiz ücret kişi başı 1500 TL idi. Gerisini artık siz hesap edersiniz.

Ofisten bir arkadaşım daha önce Mısır'dan bahsederken "Ay heryer kahverengi, çok sıkıcı bir ülke." demişti. Bakın yemin ediyorum insanların sığlığı beni öldürüyor. Havalimanından otele yaptığımız kısacık yolculukta bile dikkatimi çeken ilk şey, aklımdan geçen ilk düşünce "yeşil"di.

Evler kahverengi ama bunun nedeni bence evleri ne renk yaparsanız yapın bir süre sonra hava koşulları nedeniyle evlerin renklerinin değişmesi. Olabilecek her yerde ağaçlar vardı, kahverengilerin arasından sürekli kendini gösteren o yeşil renk o kadar muazzam bir his veriyor ki. Bir de mesela balkonlar var, evet evler kahverengi ama balkonların hepsi farklı farklı, kimisi inadına capcanlı renklerdeydi.

Sokaklarda yürürken ince bir kum tabakası gözüme çarptı, sanırım çöle doğru bir genişleme mevcut, emin değilim kontrol etmeye de üşendim. Ama o ince kum tabakası "Doğa her zaman kendinin olanı geri alır." hissi verdi bana her gördüğümde.

Bi ufak hayal kırıklığım Nil ile alakalıydı, beni delirten ekip arkadaşımı şurdan itsem mi acaba diye delice fikirlere kapıldığım bir anda suyun inanılmaz kirli olduğu konusunda bilgilendirildim. Nedendir bilmem ama bunu beklemiyordum.

Nil kıyısına yemek yiyelim diye gittik ama akşamüzeri gittiğimiz için manzarayı pek kısa izleyebildik. Dönüşte de taksi bulamadık. Kuş uçmaz kervan geçmez ıssız ve karanlık bir yerde kaldık öyle. Uber asla gelmiyor. En sonunda restoranın oradaki taksilerden birine binelim dedim, onu da yanımdaki arkadaş kabul etmiyor, güven vermiyor diyor. Bakın tam o noktada yine bir delilik almasın mı beni; "Bu karanlık ıssız, garip yerde kalmak çok mu güvenilir?" diye bir çemkirdim. Kız taksiciden daha çok benim deliliğimden korktu.

Sonraki günler müşteri toplantılarıyla geçti de, gezme görme işi aradan çıktı çok şükür. Çünkü neden? Seyahat arkadaşı önemlidir, herkesle seyahat edilmez.

Ay bir de unutmadan size Mısır mutfağı deneyimlerimi anlatayım. Mısır'daki arkadaşlar bizi yemeğe götürmek istediler daha önce Mısır mutfağı denemediğimiz için de restoran ona göre seçildi. Onlar sipariş verirken bende telefonumda mail atmakla meşgul olduğum için ne sipariş edildi bilmiyordum açıkçası, ara sıcaklar gelince böyle ete benzeyen birşey gördüm ondan başladım, tadı da güzel, bir yerden çıkaracağım ama çıkaramıyorum derken seyahat arkadaşım demesin mi "ciğer", ben normalde ciğer sevmem, yüz sene yemesem aramam. Ama buradaki ciğerin tadı çok lezzetliydi ve ciğer gibi de değildi. 

Bir de pilav ve yeşil çorba benzeri bir yemek geldi, tüm çocukların favorisi dediler. Pilav üzerine yeşil çorbadan dökülüp yeniyormuş, çorbanında içinde asma yaprağı var çözebildiğim kadarıyla, bakın yemeğin vallahi tadı güzel ama tek sorun ne biliyormusunuz görüntüsü... Kaşığı daldırdım tam alıyorum, kötü pişmiş bamya gibi uzamaya başlamasın mı.... Da da da damm... O noktada denemek için kendime "Ölmezsin, devam et!" demek zorunda kaldım. Millet gözümün içine bakıyor, nasıl kırayım insanları. Sonra baktım tadı vallahi güzel ama gözü kapalı yemem lazım, o uzayan ağdalı görüntü içimi bir acayip yaptı. :) 

Tam yemek faslının sonunda doğru bir yemek daha geldi dediler ki; "Bakın bu çok özel, bunu yiyebileceğiniz tek müslüman ülkesi burası." Allah Allah dedim nedir yani bu yemek? Demesinler mi güvercin... 

Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar türküsündan sonra bir de güvercin travmam oldu, ne zaman güvercin görsem "gezme sen buralarda bak valla seni yerler" oldum. :)

Unutmadan hemen tatlıları da kısacık bir anlatayım soldaki "Beyrut Gazel", bunu Michelin yıldızlı restoranda sipariş ettik. Aslında tatlı ne önerirsiniz diye sorunca spesyalimiz deyip bunu getirdiler. Tarifi veriyorum, pişmaniye üstü sakızlı dondurma. :) Ama yine de seyahatim süresince yediğim tadı en güzel olan tatlı buydu. 

Sağ üstteki "Em Ali", bunu biricik ekip arkadaşım önerdi. Fındığı içine katılmış fazla sıcak sütlaç olarak düşünebilirsiniz. Sıcak süt sevmem ben diyen seyahat eşlikçim yemedi ama ben sevdim, sadece az biraz soğuk olsa çok daha güzel olurdu bence.

Sona kalan tatlımız da "Baklava" bunu Em Ali'yi beğenmeyen arkadaşım söyledi ve yeniden hayal kırıklığına uğradı. Çünkü bu bizim bildiğimiz baklavalardan değildi. Baklava kısmı fazlaca sertti, o şerbete mi batırılıyor, şerbet üzerine mi dökülüyor hiç bir fikrim yok. 

Bir sonraki ziyaretim için önceden bazı ayarlamalar yaparak Mısır'da görmek istediğim bazı noktalar var. Bakalım ben görürsem illa ki gelir yazarım. Çenem düşüktür bilirsiniz, duramam.

Eee ne düşünüyorsunuz, gider misiniz Mısır'a?

Sevgiler Applesodaa.

4 yorum:

  1. Her seyahat yazısına bayılırım, buna da bayıldım ama ekip arkadaşınıza diyecek lafım kalmadı, Allah selamet versin diyeyim, oluyor bazen öyle, benzerlerinden bende de var o yüzden kardeşim dışında pek istekli gitmem kimseyle seyahate. Mısır'da güvercin yendiğini yıllar önce okuduğum Tadı Damağımda Kalan Ülke: Mısır isimli bir kitaptan öğrenmiştim. Hâl'e gidip besili güvercinleri seçiyordu tavuk gibi yazarın büyükannesi. Her şeye rağmen seyahat iyidir, daha iyisi bir dahakilere olsun...

    YanıtlaSil
  2. Belgeselde izlemeyi tercih edeceğim yerlerden.

    YanıtlaSil
  3. Okurken çok keyif aldım kaleminize sağlık:)
    Mısır'a gitmek isterim tabii ama önceliği farklı ülkelere veririm sanırım:) Umarım siz de bir dahaki seferinizde daha uyumlu hareket edebileceğiniz biriyle gezme fırsatı bulursunuz:) Biz de keyfini çıkara çıkara okuruz artık yine:)

    YanıtlaSil
  4. Sade bir gezi yerine ekşını bol bir gezi sunulmuş arkadaş vesileyle :) vardır bir hayır diyelim :) ama anı yaşarken tüm özlü sözlü sözler dile getirilmiştir içten de muhtemelen :) benim gezi rotası yaşadığım ve kütüğümüm olduğu şehirden ibaret olduğu için gelecekte (ki umarım) önüme düşebilme potansiyeli her geziye baştan okeyim ben :)

    YanıtlaSil

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.