Kalk kızım kalk, bir söz verdin bari tut dedim kendime.
İzninizle challange etkinliğine kaldığım yerden yetişmeye çalışacağım.
Çengelköy eskiden kafe cenneti değildi. Çengelköy'e farklı bir soluk getiren ilk kafe
Hurma'dır. Eskiden bir ahır olan mekanın bu kadar popüler bi kafe
olabileceğini kim bilirdi ki...
Hurma'ya bir gidince mutlaka müdavim oluyorsunuz. Şahane yemeklerinden falan da değil...
Samimiyetinden sıcaklığından, her gittiğinizde sizi neyin karşılayacağını
bilemeyişinizden...
Dekorasyon sürekli değişiyor, içerideki herşey hem satılık, hem birbirinden farklı.
Hemde her biri bir do it yourself ürünü aslında, yolunuz düşerse Hurma'da bir gazoz içmeyi
unutmayın...
Çikolata Kahve ismiyle müsemma bir mekan olup çikolatalı kahvesi ile meşhurdur.
El yapımı çikolataları, kahvenin yanında sundukları çeşitli şerbetleri ve de
yaz mevsiminde içinizi ferahlatan tamamı meyvenin kendisinden
elde edilen meyve suları var.
Yolunuz düşerse kışın çikolata kahve, yazın da çilek suyunu denemeden geçmeyin derim.
Beylerbeyi Sarayı'nın içini hiç gezmedim ama bahçesinin müdavimiyim.
Çok cüzi bir ücretle bahçesine girebiliyorsunuz. Duvarlar ile şehrin kargaşasından ayrılan
sessiz sakin güzel bir bahçede kahvaltı keyfi yapmayı seviyorum.
Belki bir ara üşenmezsem sarayı da gezebilirim değil mi? :)
Burada börek yemediyseniz aslında hiç börek yememiş bile olabilirsiniz.
Bir Çengelköylü olarak böreksiz yapamam, eğer siz de benim gibi günahı boynuma kap
getir masama insanıysanız.
Yolunuzu bir gün buraya düşürün, pişman olmayacaksınız...
Burası bir fırın ama bildiklerinizden değil. 170 yıllık geçmişi olan tarihi bir yer olması
bir yana. Resimde gördüğünüz kadar minicik de bir yer.
İçeri girmiyorsunuz, dışarıdan alacağınızı alıp gidiyorsunuz. Çünkü içeride girilecek yer yok.
O kadar minicik yani... Ama simitleri, ah o simitleri...
Hele de sıcak çıkanına denk geldiyseniz, çok çok şanslınız demektir.
Bir pazar sabahı buradan bir simit almaya gelin, bana teşekkür edeceksiniz.
Sapanca'ya giderseniz yemeğinizi Maja Kırkpınar'da yiyin.
Buranın gölün üstünde süzülüşünü, doğanın tüm seslerini duyabilmeyi, eşsiz göl
manzarasını seviyorum. Fiyatlarının çok makul, yemeklerininse
çok leziz olması da manzaranın yanına kâr kalıyor...
Bunların dışında; tatil için Kapadokya'yı... Semt olarak Beşiktaş'ı...
Neresi olursa olsun denizin kıyısında durmayı...
Eminönü'nün közde mısırcılarını, bilet almak için Nimet Abla sırasında sızlanmayı...
İçinde yaşadığım için İstanbul'u... İstanbul'a göz kırptığı için Adalar'ı...
Vapurlarını sevdiğim canım Boğaz'ı...
Üsküdar'ın sosisli büfelerini...
Ama en çok evimi seviyorum...
Sevgilerle Applesodaa.
Öneriler harika, gönlünüze sağlık...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. :)
SilÇikolata kahvede çileksuyu verildiğini bilmiyordum, kışın uğrarsam içeyim bari :)
YanıtlaSilÇilek suyu yaz menüsünde oluyor genelde, karadut şerbeti de deneyebilirsin. :)
Silniyeyse yazın çikolata kahve kışın çilek suyu diye okumuşum :)) tamam canım tavsiyen için teşekkürler :)
Sil:) Olabilir böyle şeyler...
SilÇok güzeller. Teşekkürler.
YanıtlaSil:)
SilBeylerbeyi Sarayı'na iki kez gitmiştim. Anıları unutulmaz bende. Turcuların peşine takılıp içini de görmüştüm. Boğaz kıyılarında çok güzel mekanlar var. Ama uzun yıllardır gidemiyorum oralara. Ahırdan bozma yer de ilginç geldi bana. :)
YanıtlaSilDün yine Beylerbeyi Sarayındaydım. :)
SilBu arada ahırdan bozma kafeyi kapamışlar, dün gördüm, üzdü beni...