31 Mart 2022

Karmakarışık

Gün geçmiyor ki bana bir rahat batmasın da ortalığı karıştırmayayım. Bugün yatak odası takımı sinirlerimi zıplatınca (yatak başı ve komodinler bir arada boydan boya üç metre oluyor ve arkasını temizlemek için birini bile çekmek mümkün olmuyor) "sen görürsün" diye bir hiddetle kalktım geldim boyaydı ayaktı ne lazımsa sipariş verdim. 

Kocam da iki hafta sonra Amasya'ya gidecek o yokken yatak odasını dönüştüreyim de gelince şoka girsin. :) Geçen gün bu takımı değiştirsek mi diye ağzını aradım, elinden gelmiyor sanki sen yaparsın birşeyler dedi. Yumruğu gösterip tokata razı etmekte bir dünya markasıyımdır yazalım bunu.

Pazartesi itibariyle de ofise dönüyorum. Üç gün ofis, iki gün homofis şeklinde yeni bir düzene geçiyormuşuz. Ofis günlerimizin pazartesi, salı, cuma olduğunu öğrenene kadar mutluydum aslında; niye peşpeşe yapmazlar şu günleri vallahi bilmiyorum...

Şirketin bana tahsis ettiği laptop çantası boş haliyle beş kg geldiği için gittim kendime çiçekli böcekli tahminen ağırlığı 300 gramı geçmeyen bir çanta sipariş ettim. Bakayım; bayağı iyi düşünmüşüm bence, acaba bunu da şirkete fatura edebilir miyim?

Ofise döndükten bir ay sonra da ofis taşınıyormuş. Yeni ofisimiz 23'üncü katta, ay bir ağlamak geldi bana şimdi düşününce. Bugüne kadar anamdı, kayın anamdı derken yemek yapmadan aç kalmamayı başardım ama ben o yüksek katlarda asansör sırası beklerken helak olurum. Artık mecbur evde yemek yapacağım arkadaşlar, sefertasımı yanıma almam lazım.

Bir de Amerika ofis bana beş yılım bittiği için (4 ay sonra 6 yılım da bitecek ama neyse) bir hediye göndermiş. Hediye gümrüklerde üç ay süründükten sonra dur biz bir haber verelim demişler ve bana ulaştılar. İşin komik tarafıysa gönderiyi firma adına yapmışlar, ilgiliye beni yazmışlar. Bundan mütevellit adını vermek istemediğim bir kargo firması ürünü çekebilsin diye kaşe imzalı yetki belgesi vermem gerekti. Bunun için kalktım ofise gittim mecburen, o da yetmedi üç gün sonra tarafıma gümrük masrafı fatura edildi. Firma adıma fatura ettiği için gümrükleme işlemlerine bakan firmamız ödeyemedi ben ödemek zorunda kaldım. Ekip liderim de bunu şirkete masraf gir dedi. Bu kadar dertli bir hediye daha almamıştım herhalde. Pazartesi göreceğim bakalım ne gelmiş. Bir de içinden sadece sertifika falan çıkarmış. Allahım aklıma mukayyet ol.

Instagramın beni herkesten daha iyi tanıdığını düşünmeye başladım. Bilenler bilir ben telefon alırken rengine bakarım, bir de android olması kafi. :) Geçen gün instagram bana bir telefon reklamı gösterdi, kafam tam olarak orada da değildi ama aklımda kalanlar; enfes bir sarı telefon, 256 GB hafıza, poco ibareleri... İki gün sonra düştüm peşine, yok yok yok bulamıyorum derken Xiaomi'nin sitesinde buldum şükür. 

Kocama ben bunu istiyorum dedim. O da itiraz etti Allahtan ki, birşey almak istediğimde hemen olur al derse hevesim kaçıyor. Bir kaç ay önce başka bir telefona heves etmiştim ki bayağı da pahalıydı, hemen al demesin mi, bak valla hevesim nasıl kaçtı belli değil. Soğudum bir anda telefondan... Şimdi itiraz ettiği için çok mutluyum, o telefon benim olacak arkadaşlar! 

Geçen haftadan bu haftaya kocamı ikna etmeyi başardım. Çocuk ruhum şenlensin diye 23 nisanda alacağız bana telefonu. :) Yaşasın hep çocuk kalan deli kadınlar. :)

Dert duvarına döndürdüm ortalığı ama fotoğrafın hikayesini de unutmayayım. Kayınvalimdeler memlekete göçerken horozlardan biri firar etmiş. Bizde işte gidip gelip horoz besliyoruz. Pazar günü de yolu hem parktan hem marketten geçen bir horoz besleme seyahati düzenlemiştik. Çınar bana bu çiçeği köküyle beraber hediye etti. :) Kendisine de bir sarı papatya koparmış. Bütün yol çiçeğim de çiçeğim diye elinde taşıdı durdu. Çocuklar çok değişik varlıklar, bazen dikkat etmeyi unuttuğun şeyleri bir anda gözüne sokuveriyorlar.

Öyle işte aklımın iplerini üzerinize saldım, şimdi gidip yatabilirim. :)

İyi uykular.

24 Mart 2022

Ağaç Ev Sohbetleri 135

 

İlk kez bir "Ağaç Ev Sohbetleri" yazısı yazıyorum. Bu haftanın konusunu sevgili "Deep" belirlemiş. "Ölmeden önce neleri yapmış olmak istersiniz?"

- - -

İsteyenin bir yüzü kara dediler efenim bende pek çok şey istemeye karar verdim bir kaç sene önce, hayallerimi de büyükçe tutmaktan pek keyif alırım.

Hayali büyükçe kursam da, küçücüğü de kabul olsa razıyımdır bilen bilir. :)

Öyleyse niyet ettim ölmeden önce aşağıdakilerin peşine düşmeye diyebiliriz.

Çok çok çok gezmek istiyorum, deniz aşırı, okyanus aşırı, uzun uzak noktalara... Kıssadan hisse minimum 20 ülke görmek isterim ölmeden önce.

Bu ülkeleri gezerken; kuzey ışıklarını görmeyi çok isterim. Iguazu Şelalelerini, Fuji Dağı'nı, Everest'i, Mısır Piramitleri'ni, Amazon Nehri'ni ve Machu Pichu'yu da elbette.

Ülkemin tüm şehirlerini görmek istiyorum. Nerde görülecek bir yer varsa, gidip tadını çıkara çıkara gezmek isterim.

Hayvanların çoğundan korksam da safariye gitmek isterim, korkularımızın da üstüne gitmeyeceksek neyleyelim bu hayatta.

Paraşütle atlamak, glamping yapmak (çünkü elitlik bunu gerektirir kamp yetmez), rafting (bundan biraz tırsıyorum), bilimum extrem sporlara giriş seviyesi bileti işte. :)

Başka dillerde de okuma yapmak, eserleri orjinalinden okumak için bir iki dil öğrenmek. Belki bir kitap, belki bir senaryo ama yazıya dökülmüş bir esere sahip olmak.

Bir de hayırlı bir evlat yetiştirdiğimi bilerek gitmek isterim.

Başka da isteğim vardıysa da aklıma gelmedi şu sıra. Ne dersiniz çok istersek olur mu sizce?

Sevgiyle kalın, büyük düşler bol güneşler dilerim.

18 Mart 2022

Kadınlar Günü Hediyelerim

 

Bir Kadınlar Günü daha geldi geçti. Bu günü yaşarken ülkemde kadın olmanın ne kadar zor
olduğundan daha başka birşey düşünemiyorum gerçekten.
Koşullarımız da pek iyileşmiyor.

Kadın olmak herşey için iki kat çaba göstermek anlamına geliyor.
Ev hayatı olsun iş hayatı olsun her yerde diş göstere göstere hakkını almak anlamına geliyor.

İkinci sınıf vatandaş olarak görüldüğümüz gerçeği bence değişmiyor.
Kadın ölümlerine sebep olan failler ortalıkta elini kolunu sallaya sallaya gezdikçe de değişmeyecek.

Geç vakitte bir mahalle arasında korkuyorsan hala, giydiklerine ekstra ekstra dikkat etmek zorundaysan, akşam vakti yürürken sırf şaka olsun diye bile peşine birileri takılabiliyorsa, taksiye
bindiğinde plakayı veya konumunu birine bildiriyorsan, toplu taşıma aracında tek kişi
sen kaldığında tedirgin oluyorsan bu ülkede hiçbirşey değişmemiş
demektir.

Kadın olmak demek bu ülkede güvende hissetmemek demek, güvende hissedebileceğimiz bir
dünya diliyorum gelecek nesillerin güçlü kadınları için...

------------------------

Üstteki hediyeyi şirketim yollamış. "Seninle daha güçlüyüz." mesajı hoşuma gitti.
Benim şirketim pek sever janjanlı hediyeler yollamayı, bu aralar da hediye üstüne hediye gönderiyorlar
diyebilirim.

Alttakini ise eşimin şirketi yollamış. Benim şirketim sadece kadın çalışanlarına hediye verirken
eşimin şirketi eşlerine götürmeleri için erkek çalışanlarına da hediye veriyor.
Bunu çok hoş buluyorum.

Ayrıca zeytin ağaçlarının durumu ortadayken gönderilen bu hediyeyi çok ince düşünceli buldum.
Verdiği mesajı çok sevdim. Şimdilik saksısına diktik, eğer bir aksilik çıkmazsa yaza
köydeki evimizin bahçesine aktaracağız. Yaşlılığımızda gölgesinde oturabilelim istiyoruz.

Eee siz ne diyorsunuz, hangisi daha çok hoşunuza giderdi?


11 Mart 2022

Alice Müzikali

 

Geçtiğimiz Cuma akşamı arkadaşımla Alice Müzikali'ni izlemeye gittik. Müzikal ilk çıktığı zaman oyuncu kadrosunu da görünce merakım kabarmıştı. Sanırım biletleri Ocak ayında almıştım, şu anda Mayıs ayı sonuna kadar olan bütün biletler tükenmiş.

Öncelikle ben "Alice Harikalar Diyarında" kitabını okumadım. Sanırım okumayacağım da... Ama bir şekilde hikayeyi biliyorum (nereden bildiğimi bilmesem de)... Hikayenin girişi bir miktar günümüze uyarlanmış insanların ekran bağımlılığından bahsederek başlıyorlar ve Alice ekrandan geçerek gidiyor harikalar diyarına...

Sonrası bildiğiniz yolculuk, ama sıklıkla özellikle de espriler aracılığı ile günümüze göndermeler yapılıyor. Hikaye yer yer güzel akıcı, yer yer de donuk, aksaktı. Bayıldım diyemem ama teknik anlamda vay be böyle şeyler de mi yapılıyormuş bizim ülkemizde demek için gidip izleyebilirsiniz.

Serenay Sarıkaya'nın performansı müthişti, hem müzikal anlamda hem de konuşmalar esnasında sesinin tonuna yansıttığı duygu durumları olarak enfesti. Onun dışında en çok Merve Dizdar ve Enis Arıkan'ı sevdim diyebilirim.

Merve Dizdar tam anlamıyla kedi olmuştu. Bir çok sahnede repliği olmadığı anlarda bile gözlerim sürekli ona gitti. Durup durup kedi gibi kulaklarını kaşıması, tastamam kedilerin yaptığı hareketleri canlandırması inanılmazdı.

Enis Arıkan ise kendi kişiliğine uygun yazılmış replikler ile tam olarak kendisi gibiydi diyebilirim. Repliklerin hepsi yazılmış mı bir kısmı doğaçlama mıydı anlamak mümkün değildi.

Serenay Sarıkaya'nın küçüklüğünü oynayan Ecrin Su Çoban'ın sesi ismiyle müsemma su gibiydi. Saat akşam on suları sahnede bir çocuk izliyoruz. Çocuk oyuncu olmak demek böyle birşey diye düşündürdü bana.

Sahne tasarımı ve kostümler için çok emek harcanmıştı. Dekorlar çok güzeldi. Hareketli sahne kullanılmıştı. Arka dekor sürekli değişti.

E tabi bir de müzikaldi işte her konunun sonunun bir şarkıya bağlanması durumu vardı.

Kısacası illaki gidip izleyin diyemem ama izlemeyin de diyemem. Kararı size bıraktım.

Öperim gözlerinizden.


Bir de dipnot: Bence ülkemizde her oyuncu özellikle diksiyon eğitimi almalı. Zaman zaman oyuncuların hepsinde ne dediklerini anlayamama durumu yaşandı. Özellikle de hızlı hızlı repliklerin geçildiği sahnelerde birşey duydum ama manası ne çıkaramadım açıkçası. Bunu da diksiyon eğitiminin yetersizliğine bağladım ben kendimce. Çünkü şarkıların söylenmesi esnasında herşeyi net bir şekilde anlayabiliyorsak demek ki ses sistemi kötü değildi. Bu nedenle elimde diksiyon kaldı.

10 Mart 2022

2022'de ikinci tur kitap alışverişleri...

 

Geçen gün çok sıkıcı bir toplantıda sıkıştım kaldım. Konuşmuyorum sadece dinleyiciyim aslında ama çıkamıyorum da toplantıdan... Böyle zamanlarda ne var ne yok diye kitap sitelerini gezmek alışkanlık oldu bende, yine gidip bir bakayım neler varmış derken baktım ki üç posta sipariş vermişim...

Elimin de ayarı yok, aldıkça alıyorum valla... Allah affetsin, kredi kartımın ekstresi affedilecek gibi değil...

Neyse şimdi maddiyatı bırakalım, bir daha mı geleceğiz bu dünyaya yahu. Resimde gördüğünüz sol taraf Amazon, sağ taraf İlknokta sitelerinden yaptığım alışverişler ilginç bir şekilde her iki sipariş de ertesi gün kapımdaydı. :)

Evelyn Hugo'nun Yedi Kocası ve Evelyn Hardcastle'nin Yedi Ölümü uzun süredir takibimde olan kitaplardı, Amazon'da fiyatları istediğim aralıklarda bulunca hiç kaçırmak istemedim. Yalnız bizde Hürmüz bunlarda Evelyn gibi bir düşünceye kapıldım, yedi sayısı da gözden kaçacak gibi değil.

Sağ tarafta ise sürekli bookstagram hesaplarında gördüğüm için merak ettiğim Erin Watt'ın Royal serisi var, çok bir beklentim yok çıtır çerez kafa yormayan okumalar yapmak için aldım. Yasak Aşkın Kanıtı indirimdeydi, kapağı da hoşuma gitti. Kargo parası ödemek yerine kitap alırım diye düşünerek de Mehmet Özkan Şüküran'ın şiir kitaplarından oluşan ikili bir setini aldım, yazarla ilk tanışmam olacak heyecanlıyım.


Evet, bu kısım da BKM alışverişim, Okuoku sitesi Kitapsepeti'ne satıldıktan sonra sadık yarim BKM oldu. Genelde siparişleri geç yolluyorlar ama üçüncü gün kapımdaydı bende şaşırdım. Martı Yayınları'nda ciddi bir indirim vardı.

Markus Zusak'ın üçlü setini 20 TL'ye, Ya Yarın Yoksa'yı da 35 TL'ye aldım. Geri kalan kitapların fiyatları 8 ila 12 TL arasında değişiyordu. Oldukça kârlı bir alışveriş oldu diyebilirim.

Genel olarak indirimde olanları gezdim, yorumlara va arka kapak yazılarına göre seçim yaptım. Umuyorum ki güzel vakitler geçireceğim her biri ile...

Eee içlerinde okuduklarınız, sevdikleriniz, sevmedikleriniz yahut merak ettikleriniz var mı?
Bu konunun bir kritiğini yapalım diyorum.

Sevgiler.
9 Mart 2022

Öneri: Doğru Koca Nasıl Seçilir?

 

Yasemin Sakallıoğlu'nu meşhur olduğu ilk anlardan beri biliyorum. Arkadaşının Youtube'a yüklediği videoyu izlediğim günlerden beri takip ederim. Sosyal medyada da takipçisi olduğum için gösterisini ilk paylaştığında gitmeye niyetlenmiştim. İsteğim Harbiye Açık Hava Sahnesi'nde izlemekti ama bana kısmet olmadı.

Geçtiğimiz Aralık ayında Bostancı Kültür Merkezi'nde izleme şansına eriştim. Gerçekten çok hevesim vardı gidip izlemeye ve arkadaşlarım gittikten sonraki yorumumu sorduğunda cevabım şu oldu, "Arkadaşlar bilete 150 TL ödedim ama 350 TL'lik güldüm."

Tam iki saat boyunca bir tane bile boş koltuğu olmayan 2500 kişilik salonu kahkalara boğmak gerçekten kolay iş değil. Bel altı espriler yapmadan, sadece tek bir kesime gruba hitap etmeden, insanları kahkaha çatısı altında toplayabildiği için kendisine şapka çıkarmak lazım.

Gösterinin aslında koca bulmakla bir alakası yok, Yasemin ikili ilişkilerini ilk aşkından başlayarak irdeleyerek anlatıyor. İlk gençlik aşkı, sonra iş bulunca hadi evlendirelim deyip ailesinin kısmet bulması, kendisine görücü gelmesi, aldatılması, televizyonda canlandırdığı rollerin ikili ilişkileri, annesi, teyzesi ve hatta dedesinin hikayeleri...

Hepsi yaşanmış, hatta bir kısmı hayatınızın bir yerinde sizin başınızdan da geçen şeyler. Yasemin'in gösterisinde bunlara durup dışarıdan bakmak mümkün oluyor. Ayrıca zaman zaman yaptığı yerinde tespitler ve öneriler, salonun o anki durumuna göre yaptığı enfes doğaçlamalar ve gerçekten iki harika dans gösterisi...

Önerimdir, varsa bir niyetiniz gidip izleyiniz. Yoksa bir niyetiniz de lütfen niyet ediniz.

Bize gelince arkadaşımla iki saat boyunca gülmekten yüzümüzde kalıcı kırışıklıklar oluştu. Bir yerden sonra artık tepine tepine, birbirimizin omzunu yumruklaya yumruklaya gülüyorduk.

Gösteriden çıktığımızda iyi ki gelmişiz dedik. 

Bir müddet sonra gene gidip izlemek istiyorum, bu sefer kısmetse eşimle izlemek niyetindeyim. :)

Bol kahkahalı bir gün diliyorum.

Sevgiyle.

8 Mart 2022

Pera Palas meselesi...


Bir Pera Palas meselesi aldı yürüdü. Bende kendi fikrimi belirtmek istedim.

Hazal Kaya severim, hem yaşıt oluşumuz, hem anne oluşumuzdan ötürü kendimce bir sıcaklık hissediyorum.

Ayrıca katıldığı bazı programlarda samimiyetini görmek de mümkün, en son İbrahim Selim'le Gece Yarısı'na konuk olduğu programı izlemiştim ve gerçekten çok samimi geliyor bana kendisi.

Pera Palas yayınlandığı akşam üç bölüm izlemiştim. Henüz devamını izlemedim. Kaldı ki ben Hazal'a yine bayıldım. Özellikle oyuncu olmasının yanı sıra o kadar eğitim alıp kendi sesi ile şarkı söylemesi o sahne performanslarına ayrıca bayıldım.

Hemen akabinde Ahmet Hakan köşesinde şu satırlara yer verdi: 

"HAZAL KAYA’NIN OYUNCULUĞUNDAN NEFRETİMİN 5 SEBEBİ

- BİR: Çok aşırı bir zorlamayla doğal olmaya çalışıyor.

- İKİ: Büyük oynayarak iyi oyuncu olacağını sanıyor.

- ÜÇ: Gözlerine ve yüzüne ifade yüklemesini bilmiyor.

- DÖRT: Sahne ne olursa olsun hep şımarık kız çocuğu modunda.

- BEŞ: Hiç bitmeyen, hiç tükenmeyen bir yapmacıklık var oyunculuğunda."

Gerçekten eleştiri var eleştiri var.  Nefret nedir ya? Üstüne üstlük bazı kısımlar gerçekten eleştiri bile denilemeyecek bir amiyanelikle dile getirilmiş. Kaldı ki kendisi bu kadar büyük eleştirebilecek bir oyunculuk alt yapısına da sahip değil kanımca.

Hazal Kaya da üstte gördüğünüz şu resim ile eleştiriye karşılık verdi. Böyle bir üsluba böyle bir karşılık güzel olmuş bence ben beğendim. Hemcinsimdir kendisi ezdirecek değilim.

Ahmet Hakan bir miktar uslüp ve terbiye öğrenmeli diye düşünüyorum.

Oh verdim veriştirdim rahatladım.

Dağılalım.

7 Mart 2022

Bir kahvaltı meselesi...

Bu pazar sabahı için bir kahvaltı planımız vardı. Eşimin yedi sekiz kişilik bir yakın arkadaş çevresi var. Hepimiz evli, çoğumuzda da en az bir çocuk mevcut. Haliyle evlerde toplanmak hayal, topluca dışarda görüşmeli etkinlikler yapıyoruz.

Bu haftasonu da şöyle bir olay yaşadık. Bu grupta içlerinden en sık görüştüğüm arkadaş seçmişti mekanı, mekan aslında açık hava mekanı ve kışa uygun değil. Küçük bir kısmını sera gibi naylonlarla kapatmışlar sobalar kurmuşlar ve kahvaltıyı bu alanda yapmamız bekleniyor.

Birincisi totalde beş çocuk var yanımızda en büyüğü 2.5 yaşında, soba büyük bir risk. İkincisi ısınan hava hep yukarı gider fizik kanunları malumunuz ayaklarımız donarken, üst gövdeden ters bastı. Üçüncüsü çayımızı sobanın üzerinden kalkıp kendimiz doldurmamız gerekiyormuş, ekmeğimizi de sobanın üzerinde yine kendimiz kızartıyormuşuz.

Yani dedim samimiyetimize güvenerek arkadaşa (haftada en az üç kez görüşüyoruzdur) bayılıyorsunuz para verip fakir edebiyatı yapan yerlerde takılmaya.

Hayır ekmeği kalkıp ben kızartacağım, çayı da kalkıp kalkıp ben dolduracağım, e ben yanına da iki yumurta kırardım ki evde yani nedir?

Böyle bir organizasyonda insan istiyor ki oturayım herşey önüme gelsin. Kaldı ki bu -afedersiniz ama bence tam olarak böyle- fakir edebiyatına biz standardın üzerinde bir kahvaltı parası ödüyoruz. Üstelik sabah sabah yarım saat kadar da arabayla yol gittik, yakınımızda bir yer falan da değil.

Mekanda da durum şu, herşey sınırsız bittikçe istiyorsunuz, tabaklara ziyan olmaması açısından biz az az koyuyoruz denildi. Peki çok güzel. Ama sen ondört kişi artı beş çocuklu sofraya dört adet iki kişilik serpme kahvaltı koyamazsın arkadaşım. Hiç birşey yetişmedi sürekli bir tabak trafiği oldu. Masaya gelen birşey anında tabaklara dağılıyor ve yetmediği için yenisi sürekli isteniyor. Çalışanların da eli ayağına dolandı, zaten insanlar sürekli kalkıp kalkıp çay doldurmak ekmek kızartmak için sobalara gidiyor. Çocuğum masadan kalkmak istedi ama ezilecek diye bırakamadım inanın. Mekan ayrıca kapasitesinin üzerinde misafir ağırlıyor. Gerçekten para verip de üzerine de bu kadar huzursuzluk satın aldığım başka bir duruma daha sokmamıştım sanırım kendimi.

Bir de dipnot patates kızartması ve pişi aynı tabakta geliyor. Bol pişi, biraz kızartma; masada pişiler hep kaldı yenmedi. Çocuklar da patates istiyor. Sadece patates kızartması göndermelerini rica ettim. Bizzat mekan sahibi hanımefendi kızartma pişi birlikte çıkıyor mecburen birlikte gelecek dedi. Bende masada zaten hep pişiler kaldı bakın ziyan olmaması adına söylüyorum dedim. Maalesef yapacak bişey yok dedi.

O andan sonra ben mekanın ziyan etmeme politikasından da şüpheye düştüm açıkçası, yani robotlar yapmıyor ya bunu bir tabak sadece patates kızartması göndermek ne kadar zor olabilir.

Velhasılı kelam hepsini geçelim. Benim bir kaç paragraf üstte samimiyete istinaden yaptığım yoruma da arkadaş alındı ve fazla elit olmakla suçlandım. Elitlik buysa tamam ben elitim dedim. Buna istinaden de "Ben seni zenginlikte cebimden çıkarırım benle yarışamazsın da, ben keyif alıyorum yani böyle yerlerden." şeklinde bir cevap geldi.

Vallahi idrak etmekte zorlandım. Elitlik ve zenginlik aynı şey değil bence, ama sanırım elitlik parayla satın alınabilen birşey gibi geliyormuş arkadaşa öğrendim, kaldı ki kendisi gururla nasıl kocasının parasını harcadığını sürekli gözümüze sokan birisi olduğu için de cevap verme gereği duymadım. Cahille cehalet yarıştıracak halim yok.

Ve gerçekten eş durumundan bile olsa seviyesiz insanlarla mecburen bir araya gelmekten de bıktım. Bir an önce alıp başımızı taşınalım istiyorum. Geçenlerde instagramda zeka ortalamanız en çok görüştüğünüz beş kişi ile doğru orantılıdır gibi birşey okudum. Bakın böyle şahıslar var ve ben sıklıkla maruz kalıyorum bu nedenle de zeka ortalamam düşüyor kayıtlara geçelim.

Ruhen yoruldum yemin ederim.

Buraya kadar sabrettiyseniz bravo gerçekten, varsa bir nasihatiniz yoruma bırakınız.

Sevgiler.
3 Mart 2022

2022 Şubat Ayı Okuma Raporu

 

Şubat ayında İngilizce çalışmalarına ağırlık verecektim sözde, sonra bir de baktım ki okuma çalışmalarına ağırlık vermişim.

12 kitap ile bir önceki ayı da geride bırakarak kendi rekorumu kırdım. İzninizle kendimi bir tebrik edeyim: "Ayy canım kendim, kalp." :)

Sevgiler, Carter: Klasik bir bestseller kitap , ben çok sevdim. Okurken hiç sıkılmadım ve ayrıca eğlenceliydi. Keyifli bir kaç saat geçirip üniversite yıllarınıza doğru uzanmak isterseniz öneririm.

Bağbozumu Şarkıları: Şükrü Erbaş'tan okuduğum ilk kitap, çok sevdim diyemem ama yazarı anlayabilmek için bir kaç kitabına daha baksam güzel olur diye düşünüyorum.

Dünya Üzerinde Sekiz Gün: Ne zaman BKM'den 5 TL'ye bir kitap alsam umduğumdan çok daha farklı yerlere çıkıyorum. Gençlik kitabı diyebiliriz ama anlatım tarzı, olayların gidişatı, hikayenin kendisini ben çok sevdim. 5 TL verip 30 TL'lik keyif aldım diyebilirim.

Kış Gecesi Ejderhaları: Ocak ayında okuduğum Güz Alacakaranlığı Ejderhalarının devam kitabıydı. İlk kitabın anlatımı oldukça yavaştı, bu kitapta ise hikaye aşırı ivme kazandı. Biter bitmez üçüncüye başlamamak için kendimi zor tuttum diyebilirim.

Deli Kızın Türküsü: Bu kitapla beraber Gülten Akın'ın zaten sevebileceğim bütün şiirlerini evvelden okuduğuma kanaat getirdim. Bir üstteki kitabı okurken araya alarak okumuştum. Öyle aman aman olmasa da altını çizdiğim yerler oldu. 

Chanel - Efsanesi ve Hayatı: Chanel kitabı BKM alışverişlerimden birinde hediye olarak gelmişti. Modaya işte kendim kadar ilgiliyim ama Coco Chanel'i duymayan yoktur tabi, benimde bir miktar ilgimi çekince bir ara okurum diyeli tam bir sene falan oldu sanırım. Ayın başından itibaren günde bir bölüm diye yola çıkmıştım ki, ayın ortalarına doğru bitirdim. Çünkü gerçekten kitap bir süre sonra çok ilgimi çekmeye başladı. Biyografi türü kitaplara ilginiz varsa öneririm. Ama demedi demeyin ilk bölüm boyunca dişinizi sıkmanız lazım. Şahsen kitabın en kötü yazılmış bölümü olduğunu düşünmekteyim.

de ki işte: Oruç Aruoba sevdiğimi düşünürdüm ama eseri bir bütün olarak okuyunca kendisine bayıldığımı anladım. Gerçekten çok keyifli bir okuma deneyimiydi, su misali alıp götürüyor kitap sizi. Biraz daha sindire sindire okuyabilmek için bir kaç bölümde bir başka kitaba geçiş yaptım.

Gulyabani: Ne umdum ne buldum a dostlar... Bir kere kitabın Gulyabani meselesi dışında film ile hiç bir benzerliği yok. Ana hikayeyi almışlar ve karakterlerin hepsini toptan değiştirmişler. Kitap ise gerçekten ama gerçekten enfes, bazen okurken gülmekten iki büklüm oldum. Kitabın başında Hüseyin Rahmi'ye yazılan bir mektup ve Hüseyin Rahmi'nin de cevabı var. Buradan anlıyoruz ki gelen mektuptaki ricaya istinaden Hüseyin Rahmi bu kitabı yazıyor. İyi ki de yazmış, filmi aklınızdan atın ve öyle başlayın eminim çok keyif alacaksınız.

Josh ve Hazel'in Sevgili Olmama Rehberi: Son çıkan kitaplara bakarken görüp aldıklarımdan biriydi ve yine bestseller bir eser olduğunu belirtmek isterim. Kitabı çok sevdim, hikayesi çok güzeldi. Okurken bir an bile sıkmadı beni... Kitaba dair en sevdiğim şeyse bambaşka, Hazel biraz egzantirik diyebileceğimiz karakterlerden, ağzının filtresi olmayan, nerede ne yapacağı belli olmayan bir karakter. Yazarın böyle bir karakter yaratmasını ve yaşadıklarına rağmen Hazel'in ben buyum değişmeyeceğim diye düşünmesini çok sevdim. Günümüzde insanlar karşımdaki ne düşünür diyerek şekilden şekile giriyor. Hazel'in olduğu gibi olması çok hoşuma gitti.

Ba: Birhan Keskin işte ne diyebilirim ki, çok seviyorum yazdıklarını... O çok meşhur "Dürtme içimdeki narı, üstümde beyaz gömlek" var dizeleri de bu kitaptaki bir şiirde yer alıyor. Kısacık ama keyiflice bir saat dilerseniz öneririm.

Şeftali Kokan Bir Yaz: Bu kitap bir üçlemenin ilki, seriyi BKM'nin bir kampanyasında 29 TL'ye almıştım. Daha çok bir gençlik serisi gibi duruyordu. Okumaya başlayınca anladım ki ben bu kitabı 21 belki 22 yaşımda iken Büyük Beşiktaş Çarşısı içindeki sahaftan almış ve okumuştum ama bu yeniden okumama engel olmadı tabi ki. Basım tarihlerini kontrol edince yeni basım olduğunu gördüm. Oldukça eski zamanlarda hatta daha cep telefonları bile yokken geçen bir gençlik hikayesi, samimi bir anlatımı var. Ben sadece ilk kitabı okumuştum, seri olduğunu ya da devamı olduğunu bilmiyordum. İşte sahaftan alınca da böyle oluyor, ne yapalım. :) Serinin devamında kızların büyümelerine, üniversite hayatlarına ve iş deneyimlerine tanıklık edecekmişiz. Devamını okumak için sabırsızlanıyorum.

İnsan Neyle Yaşar: Ayın kapanışını şöyle sakince, usulca yapayım diye düşünerek Tolstoy'u seçtim. İçinde 5 ya da 6 hikaye olan (kontrol etmeye üşendi)  bir kitap İnsan Neyle Yaşar. Tolstoy'a aşina iseniz zaten yalın anlatım şeklini bilirsiniz. İçinde sayfalarca betimleme barındırmayan, hikayeleri dupduru ama ilgi çekici bir şekilde yazılmış bir kitap, kitaplığınızda hala okunmadan duruyorsa ben kapağını açmanızı öneririm.

Şubatın sonunda, yıllık hedefime doğru emin adımlarla ilerlediğime dair bir his peydah oldu içimde diyebilirim. Sizde durumlar nasıl, verimli bir okuma ayı oldu mu? 

Şimdiden keyifli Mart okumaları diliyorum.

Sevgiler.

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.