23 Mart 2025

Kalbin Arka Odası

"Can kuşum, bir tanem.

Neyi kaybettiysek, hangi uzvumuz yok olduysa onun yerine başka bir şey koymaya çalışırız.

Boşlukları kapatmaya, pütürlerin üzerini örtmeye, kopan halkanın yerine uygun olanı bulmaya çabalarız.

Karanlıktan korkmayız, asıl korktuğumuz şey bilmediğimiz bir şeye dokunma ihtimalimizdir, karanlıktan korkmayız asıl korktuğumuz şey dokunduğumuz şeyle elimizi kirletme ihtimalimizdir, karanlıktan korkmayız asıl korktuğumuz şey dokunduğumuz şeyle kendimizi yaralama ihtimalimizdir.

Bir ihtimalden korkarız."

demiş Ayşegül Genç "Kalbin Arka Odası" isimli kitabında.

7 Mart 2025

Temiz delirdim.

Bu okuldan çektiğim kadar başka birşeyden çektim mi bilmiyorum...

Saatleri bize uymadığı için geçen seneki okulumuza devam edemedik ve tam gün eğitim veren başka bir okula geçtik.

Çınar okula başladığından beri heyheylerim tepemde, herkese saygım sonsuzdur ama Çınar'ın öğretmenlerini evire çevire dövmeme ramak kaldı gibi bir hisse kapıldım bu akşam.

İlk önce yılın başında okuldan gelen bir videoda çalan müzik dikkatimi çekti. Çocuklar sandalye kapmaca oynarken arkada Tarkan'dan "Yolla" şarkısı çalıyordu. Sözleri bilirsiniz "Yolla kaderim yolla, acıları bana yolla..." şeklinde gidiyor. Sonra bir sonraki gün gelen videoda da "Waka Waka" çalıyordu.

Hafta başında yapılan toplantıda öğretmenlere kibarca sordum; Bu müziklerle çocuklara ne öğretmeyi amaçlıyorsunuz diye. Her ikisi de beş yaş repertuvarı için asla uygun değil sonuçta. 

Cevap: "Bazen bir müzik açıyoruz, sonra sıradaki müziğe geçiyor otomatik olarak ondan oldu sanırım, dikkat ederiz."

Bir hafta sonra oğlum bana şöyle dedi: "Anne ben okulda o waka waka şarkısını istedim öğretmenim açmadı, niye diye sorunca da annemiz izin vermiyor dedi. Sen mi izin vermedin?"

Şimdi ben gerçekten geçip karşısına "Seni ben eğitimci yapanın!!" diye sövsem haksız mıyım?!

Sonra çocuklar için bir etkinlik başlattılar, her hafta bir çocuk sırasıyla sunum yapıyor, şarkı söylüyor, kitap anlatıyor ve arkadaşlarına ikramda bulunuyor (bu da ayrı bir manasız geldi bana ama neyse). Çınar'a sordum hangi şarkıyı söyleyeceksin diye "Kırmızı Balık" dedi, çok iyi bildiği için de ekstra çalışmadık.

Çınar ilk sıralarda olduğu için ben olayı anlamamışım, bir kaç hafta sonra Çınar eve "Kara Kedi" diye bir şarkı söyleyerek geldi. Onun hemen arkasından da "Basit Numaralar" isimli şarkıyı söylediğini görünce dedim ne oluyoruz.

Bu şarkıları da o haftaların çocukları seçmiş meğerse... Yani gerçekten deli olacağım 5 yaşında bir çocuk neden bu şarkıları biliyor. Çınar bu okula başlamadan önce asla haberi bile yoktu böyle şeylerden...

Aralarda bir de arkadaşlarıyla kavga ediyorlar, o tabii olabilir.

Ama bugün artık çığırımdan çıktım. Okula gidince öğretmeni bana "Futbol oynarken kavga edip birbirlerine vurdular, Çınar biraz ağladı." dedi.

Eve gelince Çınar: "Futbol oynarken ben topu arkadaşımın ayağından alınca birisi boğazımı sıktı, öbürü bana tokat attı, diğeri de beni itti. Bende onlara doğru koştum, vuracaktım ama öğretmenim beni tuttu Bende ağladım." dedi.

Çınar'ı tutması iyi birşey olsa da, şu yukarıda saydığım eylemler yapılırken bu kadın neredeydi?! Kaldı ki bana neden üstü kapalı bir açıklama yapılıyor, neden detaylar verilmiyor.

Ayrıca boğaz sıkmak, tokat atmak?! Bu çocuklar evde nasıl eylemler görüyor da böyle davranabiliyor.

Gerçekten hayretler içerisindeyim. Birde bütün bu olanlardan sonra yarın ilk kez okul gezisine gidecek olan çocuğum tutturdu ben gitmek istemiyorum diye. Oysa ki üç gün önce ne heyecanlıydı bu gezi için, altından tabii ki arkadaşlarının yaptıklarının korkusu çıktı ama Çınar'ı sakinleştirip onunla konuşurken içten içe ben delirdim.

Şansıma yarın okula ben götüremeyeceğim Çınar'ı, çünkü katılmam gereken çok önemli bir toplantım var. Eşim evde olduğu için gidip lisanı münasiple o konuşacak. 

Eğer okula ben gitmiş olsaydım, sanırım ordan karakolluk olurduk, sonra da akşam haberlerinde veli terörü diye beni izlerdiniz.

Ama gerçekten haksızsam haksızsın deyin de, şu olanlara ben artık nasıl delirmeyeyim?

Of!..

İçimi döktüğüme göre gidip sahur yapayım bari.

Sevgiler.
Kızgınsoda.
4 Mart 2025

Ben bu şehrin...

Ben bu şehrin en çok bana sunduğu vapura binebilme ihtimalini sevdim.

Havasını, suyunu, kalabalığını, kaosunu görmezden gelmeme tek sebeptir o güzelim vapurlar.

Olur ya bazen tüm dünya üstüme gelir. Sığamam kabıma, içim içimi yer... Gidip bir vapura biner, karşıya geçene kadar denizi seyreder, güzelim boğaz havasını içime çeker unuturum.

Bazen tüm bu kalabalıklar içinde çok yalnızımdır. O kadar anlamaz ki insanlar halimden, düşünür daha da yalnızlaşırım. Gider bir vapura biner, bir simidin yarısını martılara pay eder, kalan yarısını yerken de kimseye ihtiyacım yok aslında der avunurum.

Herşey üst üste geliyor da altında kalacak gibi oluyorsam, çırpınıp çırpınıp da bir yol bulamıyorsam... Gider bir vapura biner, karşı kıyıdaki insanları seyreder, eski günleri yad eder, kimler geldi kimler geçti şu şehirden der... Aradığım kuvveti içimde bulur, fani dünyaya aldanmaktan sakınırım.

Hiç sebepsiz, nedensiz içimde bir sıkıntı peyda olmuşsa... Elim böğrümde kalmış, aklım başımdan aşmışsa... Kendi kendime bile yabancılaşmaya başlamışsam... Gider bir vapura biner, o engin mavilikleri seyreder. Bu kadar be, dünya bu kadar işte der, mavinin huzurunu kendime yoldaş eder, yola revan olurum.

Herşey olabilir insanlık hali... Bunalırım, daralırım, sıkılırım...

İşte böyle anlarda binsem bir vapura Üsküdar'dan Beşiktaş'a geçsem, aradığımı da bulurum, aramadığımı da, hissederim o an içimde "halledersin" derim kendime.

Gitsem gidemem mi şu şehirden giderim.

Ama martıları, vapurları, en çok da alıp başımı gidip bir vapura binip, herşeyi arkamda bıraktığımı hissettiren o anları özlerim.

İşte ben bu şehrin gidecek hiçbir yerin yokmuş gibi hissettiğinde sana sunduğu vapura binebilme ihtimalini sevdim. 

Denizin tuzlu kokusunu içime çekerken rüzgarda salınan saçlarımın verdiği özgürlük hissini sevdim.

Martı sesleri eşliğinde; on dakika içerisinde bir kıtayı arkanda bırakıp, öbür kıtaya ayak basarken dünya küçükmüş gibi hissetirmesini sevdim.

Hani olur ya içiniz sıkılır, daralırsınız; gelin bir vapura binelim.

Hepsi geçer, eminim.

Sevgiler,
Applesodaa.
2 Mart 2025

O zaman dans...

Selam güzel insanlar,

İlkay'ın yazdığı yazı bir anda tüm blogları dans anılarını anlatmaya itecek sanırım. Annabell, İlkay'dan ilham almış, bende ikisinden de aldığım gazla birlikte buradayım. :)

Bundan çok uzun yıllar önce ben genç bir kızken asla oynamazdım, ama asla... Ve bilirsiniz ki buralarda düğünlerde kalk oyna diye seferber olurlar. Nedense...

Oynamamamın sebebi ise asla utanmak değil, bilmemek. Bilmiyorum nasıl yapılıyor bu eylem. Horon diyorlar, halay diyorlar kimse de gel göstereyim demiyor.

Yıllar sonra bir hayırsever arkadaşım beni eğitti bu alanda, o sıralar da düğün falan çok her düğünde çalışıyoruz, çözdüm yani bu işi.

Ben nişanlıyken kayınbabamları bir düğüne davet ettiler, beni de götürmek istediler malum bende aileye katılacağım, gündemin ana konusu o sıralarda benim.

Hep birlikte gittik, beni eğiten arkadaşım da aslında müstakbel eşimin kuzeninin nişanlısı, "Hadi gel oynayalım." dedi. İşte ben bir yerimden kalktığımı bir de düğün bitmeye yakın masaya geri döndüğümü biliyorum. Gerisi bende yok; halay, horon, roman havası, çiftetelli falan derken kaybetmişim kendimi.

Kayınbabam şok! Adam daha önce yalvarsalar oynamadığımı gördüğü için "Kızım sen hiç oynamazdın, ne oldu sana?" diye sordu haklı olarak.

Bende dedim ki "Babacığım onlar fragmandı, asıl film şimdi başladı. Yüzüğü taktık neticede." :)

Velhasıl-ı kelam şimdi gitsem düğüne eşyalarımı masaya bırakır ve çıkana kadar oynarım. Psikologa gitmekten daha da ucuz bir terapi yöntemi bu, yazın bunu bir yere.

Hatta geçen yaz liseden bir arkadaşımın düğününe gittik. Giderken de kocama diyorum ki bir saate dönerim. Sonra baktık kimse oynamıyor, kızlarla iyi bari biz oynayalım dedik. Bir kalktık, bir daha oturduk mu bilmiyorum...

Bir ara kocamın mesajını gördüm "Ne oldu bizim bir saat?" diye soruyordu. Dedim "Sen bekleme ben düğün bitmeden gelmem." :)

Ayşe de diyor ki hadi biz liseden arkadaşıyız ama sizin aileleriniz de tanışıyor bak seni bir gören olur, azıcık otur. "Ay! Kime ne ayol, ben ne istersem onu, nerde istersem orda yaparım. Oturmaya mı geldik canım, hobaa!" :)

Dünyayı da işte ne kadar umursadığımı yukarıdaki fotoğrafımdan anlayabilirsiniz. Gerisi boş!

O değilde, bu sıralar bir düğün olsaydı, iyiydi, oynardık.

Selametle dileyim o zaman.

Sevgiler, Applesoda.

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.