29 Haziran 2023

2023 Mart Ayı Okuma Raporu

Hello,

Mart ayında sürekli direksiyon sınavlarından kalmakla meşgul olduğumdan ancak bu kadar okuyabildim. (Utanç içindeyimin simgesi olarak burada gözlerini kapatan maymun emojisi varmış gibi hayal edelim.)

Yeryüzüne Dayanabilmek İçin: Tezer Özlü itiraf etmeliyim ki bayıldığım bir yazar değil, bu kitabı görünce de hay allah diye içimden bir geçirmiştim ama denemelerden oluştuğu için çabuk okurum gibi gelmişti. Şubatta başlayıp martta ancak bitirdim. Sinema ve edebiyata ilgili iseniz bir göz atabilirsiniz ama oldukça uzun zaman öncesine ait yazılar var içinde demedi demeyin.

Uygarlıkların Batışı: Bu kitap yine ofis içinde okuduğumuz bir kitaptı. İlk Amin Maalouf deneyimim olarak beğendim. Benim açımdan değişik bir okuma oldu, Lübnan'ın yakın geçmişine ışık tutuyor diyebiliriz. Aslında bir üçlemenin son durağı imiş ama tek başına da gayet anlaşılır. Yakın geçmişe ilgili iseniz öneririm.

Felaketzedeler Evi: Bu kitap da Küba'dan Miami'ye göç eden bir adamın hikayesi, aslında bir miktar da yazarın kendi hayatından esinlenilen noktalar mevcut. Çarpıcı, rahatsız edici, düşündürücü bir eser.  Jaguar Kitap'ın olayı neymiş diye aldığım fakat sonrasında sevdiğim bir kitap oldu. Yine de araştırmadan almayın derim.

Martta durumlar böyleydi, ülkeler arası bir geziye çıkmışım resmen... 

Nisan ayının okuma raporunda görüşmek üzere.

Çav.
27 Haziran 2023

2023 Edirne

Bazen içinizden birşey geçirirsiniz, çok anlıktır aslında ama hayatın eşref saatine mi denk geliyor bilinmez bir zaman sonra gelir vuku bulur.

Bloglardan birinde Edirne gezisi okumuş ve içimden öyle bir gitmek hissi geçirmiştim. Erkek kardeşimin askerliği bitince onu almaya gitmek nasip oldu, gitmişken de bir miktar gezdik.

Burada Karaağaç Tren İstasyonu'na girerken Çınar'ı ve sağda da istasyon bahçesinde görünce bayıldığım o tatlı bankı görüyorsunuz.

Burası hem eski tren istasyonu hemde aslında üniversitenin bahçesi oluyor. 
Solda eski trende poz vermeye çalışan ben, ortada yine aynı bahçede yer alan Lozan Anıtı, sağda ise öyle eski bir kapı...

Yine aynı bahçede Heykel Atölyesi gibi birşey vardı. Çınar heykellere bayıldı, tek tek hepsini inceledi, detaylarına hakim olmadan hiçbirini bırakmadı. 

Sanatın ve sanatın destekçisi olarak yetiştiriyorum çocuğumu. :)


Anlatmaya gerek yok karışınızda Meriç...

Soldaki resim arabayı park ettiğimiz yerden, sokak ortasında böyle bir ayna vardı ve ben bayıldım.
Sağ üstte Meriç önünde aybalamla poz verdik.
Sağ altta ise gene bir eski kapı. :)


Burası Selimiye Camii'nin bahçesinin dışındaydı. Belki yirmi kere gitmişimdir Selimiye'ye
lakin burayı ilk kez farkettim ya da yeni çıkarıldı meydana.

Halam Edirne'de ikamet ettiği için aslında Edirne'ye çok gittim ama Selimiye dışında
hiçbiryerini gezmeye fırsatım olmamıştı.

Bu sefer akrabalara görünmeden gezip geldik.
Güzel oldu.

Not: Selimiye'de restorasyon çalışması vardı ondan sebep girmedik.
25 Haziran 2023

2023 Şubat Ayı Okuma Raporu

Şubat ayında kendimi okumaya verdim denilebilir. Deprem gündeminden uzakta kalmak için kitaplara bir miktar daha fazla zaman ayırdığım bir aydı.

İspanyol Aşk Aldatmacası: Kızlar arasındaki kitap kulübü için son okuduğum kitaptı. (Bu kitaptan sonra kulüp sessizliğe gömüldü, aktif olarak okuduğumuz birşey kalmadı.) Klasik bir chick lit olsa da sevdiğim yerler de oldu, sevmediğim yerler de... Ama alanında çok daha güzel örnekleri var, indirimde değilse yanından geçip gidebilirsiniz.

Vişne Bahçesi: Ofiste kurduğumuz "Reading Interest Club" için okuduğumuz ilk kitaptı, akabinde de tiyatrosuna gidecektik ama deprem nedeniyle çok uzun bir süre ertelendi. Sonrasında da benim takvimime uymadığı için gidemedim. Kitap kısa ve hoştu ama yine bir klasik olarak Ruslara sormak istiyorum sizin derdiniz ne kardeşim ya, bu isimlendirme problemi beni bitirdi...

Rüzgar Bizi Götürecek: Çeviriden kaynaklı sanıyorum Furuğ şiirleri bana çok tat vermedi. Halbuki Makbule Aras Eivazi'nin "Başa Dönemeyiz" kitabı ne güzel anlatıyordu Furuğ'u... Şiir kitabını da Makbule Hanım çevirmiş ama dil değişimi kaynaklı bir eksiklik hissediliyor kitapta...

Unutma Beni Apartmanı: Hep Kitap'ın kullandığı yazı karakteri ayrı Nermin Hanım'ın yarattığı kurgu karakterleri ayrı baydı beni... Yine neden bu kadar çok övüldüğünü anlamadığım bir hikayenin içinde buldum kendimi. Editörü ben olsam en az yüz sayfa daha kısaltırdım bu kitabı, bazı yerlerde gerçekten çok çok gereksiz uzatmalara girilmişti. Kitap dallı budaklı bir ağaç gibi, bir dalı takip ediyorsunuz ama bir yere varmıyor aslında ordan hop ana hikayeye geri dönüp beş sayfa okuyor sonra başka bir dala gereksiz uzanıyor, sonra yine geri dönüyorsunuz... Elimde bir de son kitabı var yazarın sanırım aradakileri pas geçeceğim.

Çatlak Krallık: Amaçsız olarak okuduğum adını bile anımsamadığım serinin son kitabıydı. Paranıza yazık etmeyin kardeşim, almayın...

Ermiş: Her bir öyküsü bir günde okunsa çok tat verecek kitabı ben zırt diye bir gecede okuduğum için aldığım haz biraz alt seviyede kaldı. Siz sindire sindire okuyun.

Uçurtmayı Vurmasınlar: Çok ama çok çocukken televizyonda filmini izlediğimi anımsıyorum. Sonra çok aklıma geldi ama bir daha izlemedim. O ilk izlediğim andaki haliyle kalsın istedim zihnimde ama okuması keyifliydi. Öneririm.

Sevgiyle kalın.
23 Haziran 2023

O son kusura bakarım...

Selam çiçeklerim,

Atarlı giderli bir başlangıç oldu gibi duruyor ama ben masumum. Bu fotoğrafı çekmiştim balkonda çiçekleri sularken, başlık da böyle çıkıverdi bir anda elimden. :)

Ofiste üç başımıza takılıyoruz. Kimse yok ve sessizlik çok güzel...

Bayram öncesi bu kadar çalışacağım aklıma gelmezdi ama sözleşme imzalamak üzereyiz o yüzden bu hafta sürekli acil atraksiyonlar peşindeyim.

Üzerine bir de durduk yerde hem annemin hem babamın ameliyatı çıktı. Bayram sonrası hastanelerde onlaynım.

Bayrama da Amasya'ya gidiyoruz bir klasik olarak. Tek bir bavulun kapağını açmış değilim daha.... Elimin de gönlümün de açası yok.

Üşengeçlikte yeni bir levele yükseldim. Mesela bence bavul toplamak bir meslek olmalı. Bildiğin zanaat ya... Neden ben dertleneyim kardeşim? Ödeyelim makul ücretini gelsin işin erbabı birisi toplasın bavulları... Hayır herkes bavul toplama yeteğine sahip değil yani, bu skill bana yüklenmemiş.

Bunu bir değerlendirelim bakın, bu fikrimi araya kaynatmayın. Önemli mevzu.

Çiçek bakım işinde gittikçe kendimi geliştiriyorum. Evdeki çiçeklerimden kuzenime kökledim üç çeşit, birisini dün götürdü. Ötekileri de ben bir saksılarsam götürecek. Bu günlere geleceğime kimse ihtimal vermezdi sanırım, kocam hala çiçek bakım işindeki yetkinliğime her gün şaşırıyor. :)

Bazen ben bile gösterdiğim gelişime şaşırmıyor değilim ama her yeni gün yeni bir ben... Değişim içimizde...

Şöyle gitmeden bir selam vereyim demiştim.

Öperim gözlerinizden.

15 Haziran 2023

2023 Bakü


Bakü'ye gitme işi ansızın çıktı ve bir baktım ki yoldayım.
Yurtdışında yaşamak gibi bir isteğim yoktu daha önce hiç, Bakü'yü görünce
aslında dedim ben burada ne güzel yaşarım.

Şehrin sessiz sakin oluşu, insanların saygısı çok hoşuma gitti. Gerçi iki günde ne kadar
görmüş olabilirim kısmı da ayrı birşey ama Bakü'yü çok sevdim.

Burada çok çalışıp da alamadığımız projelerin bitmiş hallerini seyrediyorum. :)


Burası İçeri Şeher - Eski Bakü, içerde gezilecek güzel yerler vardı. Hediyelik eşya dükkanına
dönüştürülmüş bir hamam gezdik, oraya bayılmıştım ama fotoğrafını çekmemişim.

Burada böyle eserler sergiliyorlarmış ve sürekli eserler değişiyormuş.


Burası Qız Qalası (Kız Kulesi) imiş. Hikayesini bilmiyorum ama bir kız kulesinin de burada 
olması beni şaşırtmadı değil. Burası İçeri Şeher'in hemen girişinde kalıyor.


İçeri Şeher'den görünümler.


Adalet Sarayı gibi hukuksal bir bina idi ama tam neydi unutmuşum. Şehrin genelinde bu mimari
tarzını korumuşlar. Eski binalar ve yeni binalar çoğunlukla uyum içinde.

Ayrıca tabela kalabalığı da yok, yasakmış.


Solda kocamın istediği Azeri paraları -biz oradayken 1 manat 10 ₺ idi-, sağda ise kaldığım
otelin beyin yakan asansör sistemi.


Şehre havadan bir bakış, şehir merkezinde binaların nasıl uyumlu durduğunu burada görebilirsiniz.


Hazar Denizi.

Komik ama uçakta sabaha karşı bir uyandım; denizin üstündeyiz lakin irtifa kaybediyoruz.
Ay dedim başımıza bişey geldi galiba. Azerbaycan'ın Hazar Denizi'ne kıyısı olduğundan haberim bile
yok çünkü. :)

Bu arada bizde deniz tuz kokar, orada petrol kokuyor. İlginç ve iç yakan bir kokusu var.


Burası da dönmeden önce akşam yemeği yediğimiz restoran Marivanna.
Bir restoran ne kadar çok sevilebilirse ilk görüşte öyle çok sevdim. Yemekleri sağlıklı,
çeşitleri çok bol, fiyatları manata göre makul. 

En müthiş yanı ise dekorasyon muazzam. 


Restorandan görünümler. Solda masalardaki standart sunumu görüyorsunuz, geldiğinizde masanız
bu şekilde oluyor. Sağda ise restoranın içerisinden bir kısma bakıyoruz, içerisi
farklı farklı bir çok alana sahip.


Restoranın lavabosu da restoranın kendisi kadar muazzamdı. Sağdaki resim
lavaboya girince sizi karşılayan alan, içeride her tuvaletin farklı bir dekorasyonu var.
Solda ise tabii ki benim en beğendiğim tuvaleti görüyoruz. :)


"Elveda Bakü, dünya gözümle seni bir kez daha görmek isterim."
diyerek şehirle vedalaşırken...

Hoşçakalın.
13 Haziran 2023

Durum Raporu: Yokluğumda....

Hey,

* Buralarda olmadığım o günlerde kendimi çiçek böceğe verdim biraz da, evdeki çiçek sayısı öngörülemez bir şekilde arttı. Bir maşallah deyin de bende size vallahi bu sefer ölmüyor çünkü gönül gözümle bakıyorum onlara diye sırrımı vereyim. :)

* Geri dönüp de son yazdığım yazıyı okuyunca Çınar'ın yanlış telaffuzlarını ne kadar özlediğimi fark ettim. Büyüyor yavru tosbağam, artık konuşmaları oldukça düzgün. İşte analığın handikapı da o yanlış telaffuz edilen kelimeleri anımsayınca içinde peydah olan ufak sızıda gizli...

* Birde sağlıklı yaşama merak saldım. Aslında merak salmadım da doğrudan geçtim gitti. Gluteni, şekeri ve süt ürünlerini bıraktım. Damak tadıma uygun yeni tarifler keşfetmekle meşgul oluyorum aralarda... Ayrıca baharatları ve tuzu ısıl işlem görmemiş olanlarla değiştirdim. Deterjanları da kimyasal olmayan ürünlerle değiştirdim ama çamaşır deterjanına alışmakta zorlanmıyor değilim. Geçici birşey ya da sağlık sorunu olarak değil ama kalıcı bir yaşam şekli olması amacıyla geçtim. Tabii evdekilerin eski yemek düzenine benim yeni yemekler de dahil oluyor. Böyle böyle herkesi sağlıklı yaşama geçireceğim. Çınar tabii ki çocuk olduğu için onda sağlıklılar ağırlıklı ama süt ürünleri de dahil olmak üzere devam ediyoruz.

*Sağlıklı yaşama alıştığım şu sıralarda ofiste ya da gün içinde atıştırma ihtiyacım azaldı. Dün ofiste birisi karşımda gün içerisinde sıklıkla abur cubur yedi ve o yerken ben istemsizce kendimi içimden ıykklardan buldum. :) Sanki bende daha önce öyle değilmişim gibi böyle de hemen dışlarım yani, ne fena bir insanım.

*Sağlıklı rutinler ve sağlıklı yemeklerle ilerlerken kendimi bir anda 17 saat açlık 7 saatlik bir yeme düzeni içinde buldum. Ay hayatta o kadar saat aç kalamam derken çabasızca oraya doğru döndü rutinim. Hatta ilk fark ettiğimde bir toplantı yüzünden kalktığımdan beri birşey yeme fırsatım olmamıştı ve sonra 17 saattir hiç birşey yemediğimi fark edince çok şaşırdım. Ayrıca çay, kahveye olan düşkünlüğüm de çok azaldı...

*Blogda hangi içeriklere devam etsem hangilerine etmesem kararsızlığı yaşıyorum. Bu sene leyleği havada gördüm de fark etmedim sanırım. Sürekli bir seyahat halindeyim, o nedenle sırayla gittiğim yerleri yazmaya karar verdim. Ama aylık okuma raporu konusunda çok kararsızım, sizce devam etmeli miyim? Ya da burada okurken en çok sevdiğiniz yazı tarzı hangisi, yorumlarda beni bir aydınlatın rica edeceğim. :)

*Şimdilik bende durumlar böyle bir başka durum raporunda görüşmek üzere, çav.
12 Haziran 2023

Nerelerde miydim?

Hello dears,

Döndüm. Sorsanız neredeydim diye; cevabım orada burada şurada olurdu herhalde. Fiziksel olarak bir yerlerde olmanın dışında kendi kafamın da içinde kaybolmuştum.

Bazen hayat insanı bir anda alabora ediyor sanki. Depremden sonra çok uzun bir süre canım hiç birşey yapmak istemedi. Her yerden elimi eteğimi çekip uzaklaşmak istedim. 

Tam inzivada sona yaklaşırken Dubai'ye eğitime çağırıldım. Bu sefer de depresyona girdim. İngilizce beni streslerden streslere sokuyor çünkü.

Yemin ediyorum beynim öğrenmemek için savaş veriyor. O kadar İngilizce'nin gündeme gelmesinden nefret geldi ki, sıfırdan İspanyolca öğrenmeye çalışsam heralde daha kolay öğrenirim.

Neyse hal böyle olunca kendimi hızlandırılmış eğitime almam gerekti. Duolingo'da bir süredir çalışıyordum zaten, Cambly aboneliği alıp ordan da çalışmaya devam ettim. Kendim de çalıştım derken aşırı yoğun İngilizce'li bir ay geçirdim. 

Seçim günü oy verip yola koyuldum. Dört günde orada sıcaklardan sıcak, soğuklardan soğuk, streslerden stres beğenemedim. Oraya giderken kuş kadar yoluna koyduğum birtanecik yabancı dilim de dönüşte ziyan oldu. Neden? Çünkü sürekli Arap ve Hintli arkadaşlarla konuşmak zorunda kaldım. İddia ediyorum onlar İngilizce konuşuyorsa bizim konuştuğumu Tingilizce falan bence. Korkunçlar bende tabii iyiye değil, kötüye meyledip onlara döndüm hemen. Dönüşte Cambly'deki hocamla konuşurken aşırı zorlandım. 

Geldikten iki hafta sonra bir daha oy verme merasimi akabinde de tatile gidiş derken beynim artık bitmişti de tatilde suya yatırır temizlerim diyordum ki... Beterin beteri oldu. Gittiğimiz bölgede salgın hastalık başladı otellerde... Herkes bağırsak enfeksiyonu, herkes kusuyor, herkes ishal, her yer serum. Bizde sadece kocam hasta oldu. Çınar'la bende birşey yoktu çok şükür. Tatili yarıda kesip apar topar döndük. Doktor otelden çıkmanız lazım sizi hasta şey zaten orada bu gidişle kalan sağlamlar da hasta olacak dedi.

Otelden çıktık, acentamız bize kullanmadığımız günlerinin ücretini aide etti. Ama devlet hastanesine bir görünün vaktini varsa, kaydınız olsun, hukuki birimimiz işlem başlatacak dedi. Nasıl olsa yola çıkmadan tekrar serum taktıracaklar bari devlete gidelim dedik, gittik. Doktor otellerden bu kadar çok insanın aynı vakayla gelmesini şüpheli bulup jandarmaya bildirmiş. Oradan ifade vermeye Jandarma Karakoluna gittik. 

Eşimle arkadaşlar ifade verirken bende Çınar'la bir lavaboya gideyim dedim ki herkes "Hayıııır!" diye ayağa kalktı. Dedim ne oluyoruz tövbe ya. Meğerse karakolun tuvaletine yılan girmiş. Onu yakalamaya çalışıyorlarmış.

Çınar'a giremiyoruz gel dönelim arabaya dedim. "Neden?" deyince tuvalette yılan varmış dedim. "Anne beni kandırmıyorsun dimi?" dedi. :) Yok dedim. Gitti jandarmalara diyor ki "Yılan ne renkmiş?"....

Bu olay da Çınar'a yer etti sürekli herkese gülerek bu olayı anlatıyor. Çok komiğine gitti çocuğun nedense, oysa ki ben ay allahım bi yerden çıkacak diye korkumdan üç buçuk atıyorum.

Neyse ki herkes iyi, olay adli vaka olduğu için birşey yapamıyoruz artık. Bu da böyle bir anımızda beh dedim geçtim ama kafam hala bi milyon.

Ehh işte bende ne yapayım kalktım size geldim. :)

Yalnız nasıl pek olaylı gelmedim mi?

Görüşürüz, çav.

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.