31 Ekim 2017

12. Gün: Ajandaları günü gününe kullanamıyorum.

Ajanda kullanmayı tek beceremeyen ben olamam.

Bence yani. :) Beceremiyorum.
Yapacak bir şey yoktu, kareli defter kullanmaya geçtim bende.

Bazen olmuyorsa fazla zorlamamak lazım.

Sevgiler Applesodaa.
30 Ekim 2017

11. Gün: Kendi çapımda bende bir koleksiyoncuyum.


Sevince abarttığım dünkü yazımdan malumunuz.
Zaman zaman edindiğim hobiler gibi zaman zaman da almak üzerine çılgınlıklar yaşıyorum.

Çantalarım geçtiğimiz senelerden, ayakkabılarım yılların birikimi, saatlerim bekarlık zamanımdan,
gözlüklerim bu yazdan, takılarım kendimi bildim bileli yapılmış birikimlerimdir.

Bu da böyle bir itirafımdı, kayıtlara geçelim.

Günaydınlar Applesodaa'dan.
29 Ekim 2017

10. Gün: Küpe takmadan evden çıkmam abi!

Ne zaman oldu bilmiyorum,
küpe takma huyu edindim.

Bir şeyi sadece huy edinmem, huylarımı
da olabildiğince abartırım.
Bu bağlamda küpe takmadan sokağa
çıkmayan elit bir kızçe oluvermişim.

Bir sabah küpe takmayı unuttuğumu
vapurda fark edip, sanki telefonumu evde unutmuşum gibi ruhumun karalar bağladığını
hissettiğimde küpenin takı
olmaktan çıkıp bende takıntı
olduğunu idrak ettim.


Sabah sabah Beşiktaş'ta açık bulduğum ilk
bijuteriden bir küpe aldım.

Sonra da "Küpesiz sokağa çıkmam." mottosunu benimsedim.

Bir daha elimi kulağıma attığımda küpemi bulamayıp da vapurun orta yerinde panikten devrilecek
olduğum sabahki hissiyatı yaşamak istemiyorum.

Böyle de değişiğim, Allah affetsin.

Applesodaa.

Günün Notu: Cumhuriyet bayramımız kutlu, mutlu olsun.
Yaşasın Cumhuriyet!
28 Ekim 2017

9. Gün: Hobim çok, istikrarım yok.


Gün geçmesin ki yeni bir hobi edinmeyeyim.

Şimdiye kadar; şeker hamurundan pasta-kurabiye, örgü, penye ipten paspas, ahşap boyama, takı tasarımı, dikiş, etamin vs. şeklinde dönem dönem değişen hobiler edindim.

Bugünlerde evdeki eşyaları boyama ve peçete dekupaj yöntemleri ile yeniden
kullanılabilir hale getirmeye takmış durumdayım.

Hiç bir hobide sebat edemeyip, her gün büyüyünce ne olacağına dair fikrini yeniden
değiştiren ufaklıklar gibi hobi değiştirmekteyim.

Allah bana akıl fikir ihsan eylesin. :)

Applesodaa.

Not: Resimdekilerin hepsi naçizane eserlerimdir.
Etamin yastık; işlemesi, doldurması, dikmesi komple benden.
Yemek masamın üstünde duran çanağın içine yaptığım sonbahar kombini.
Çerçevelerin hepsini ben boyadım.
Kayınvalidemin eski fincanlarını da mumluk yaptım. :)
27 Ekim 2017

8. Gün: "Ne iş yapıyorsun?" sorusunun yanıtını veremiyorum.

Ne iş yapıyorsun sorusunu " Özel sektör çalışanıyım." diye geçiştirme çalışmalarım her seferinde
başarısızlıkla sonuçlanıyor.

Aslen bilgisayar programcısıyım. Lakin okuduğum mesleği hiç yapmadım.
Şu anda "Estimator" olarak çalışıyorum. İşimi tam olarak yansıtan
kelime bu olsa da Türkçe'de tam karşılığı yok.

Türkçe unvanım "Satış Destek Uzmanı", bunu belirtirsem de insanlar pazarlama
işi yaptığımı düşünüyorlar.

Aslında işim şudur: Güvenlik sektöründe proje bazlı olarak, zayıf akım sistemleri için tekliflendirme
yapıyorum. Yani; kamera sistemleri, kartlı geçiş sistemleri, yangın algılama sistemleri,
acil anons sistemleri için proje bazlı olarak sistem teklifi
hazırlıyorum.

Ama her soran şahsa da böyle açıklama yapmak eşittir göbeğim çatladı durumu.

Sevgiler mesleği belli belirsiz Applesodaa'dan.
26 Ekim 2017

7. Gün: Bir vakitler ebru yapmıştım, bugünlerde çokça özlüyorum.

İlkokul yedinci sınıfta bir resim öğretmenimiz vardı.
Aytaç Hoca (Hanım), kendisini gerçekten öğretmeye adamış bir kadındı.

Elli kişilik sınıflarda ne kadar ders işlenir, yahut kaç öğrencinin resme, iş eğitimine ilgisi vardır.
Bunlar hep tartışılabilecek konular, ancak o bunları önemsemedi ve
bir fark yarattı.

Test çözme furyasının henüz başlamadığı, bir şekilde yolumuzu bulup sınavlara hazırlandığımız
o vakitlerde bize gerçekten ilgilenip, emek vermeyi kabul eden öğrencilerle bir
çalışma yapmak istediğini duyurdu.

Okuldan önce toplanacak bir çalışma grubu oluşturduk.
Kartonlar, kağıtlar ile çiçekler, böcekler, Atatürk siluetleri yaptık ve tüm okulu süsledik.
Böylece çalışma grubumuz için okul yönetiminin onayını aldık.

İlk etkinliğimiz takı tasarımı oldu. Onları okulda öğrencilere satarak para kazandık.
Bu paralarla fimo hamurları aldık ve takı tasarımında başka bir
seviyeye ulaştık.

Fimodan yaptığımız ürünleri de satarak ebru sanatına geçiş yaptık.
Yılın sonuna kadar da ebru çalıştık.

Aytaç Hoca sistemin dayattığı kalıbın dışına çıkmayı başarabilen güçlü bir kadındı.
Kızlara selanik örgüsü örmeyi, etamin işlemeyi, elde yapılan gizli dikişi; erkeklere düğme dikmeyi,
ilik açmayı, sökük dikmeyi öğretti.

"Bunlar günün birinde işinize yarayacak." onun en sık söylediği sözdü.

Sanata ilgim, sevgim Aytaç Hoca'nın emeğinin karşılığıdır.

Sosyal medya kullanmadığı için kendisine ulaşmak çok zor olsa da yıllar sonra kendisini
buldum. Güzel bir günde, güzel bir sohbet gerçekleştirdik.

Yazıya başlarken aklımda ebru özlemi vardı.
Şimdi hem Aytaç Hoca'yı hem de ebru yapmayı özler oldum.

Selamlar Aytaç Hoca'ma, sevgiler size.
 Applesodaa.
25 Ekim 2017

6. Gün: Eskiden alışveriş manyağıydım. Şimdi "Nasıl Tutumlu Olunur" diye kitap yazabilirim.

Evlenmeden önce tüm evin tüm ihtiyaçları ailem tarafından karşılandığından kendi maaşımı
gerekli gereksiz her şeyi almak için kullanırdım.

O zamanlar alıp da kolumu-bacağımı sokmadığım bir çok kıyafeti ya dağıttım yahut seneler sonra
giymek kısmet oldu.

Evlenirken düğünü kocam ve ben, kendi başımıza finanse ettiğimizden tutumluluk yolunda ilk
adımları attım. Ancak tutumluluk yolunun henüz başındaydım.

Ev kredisi batağına saplanınca, nasıl tutumlu olunur öğrendim. :)
Hatta bu konuda yüksek ihtisas bile yaptım.

Kendimi tebrik ediyor, bugünkü yazıma son veriyorum.

Applesodaa.
24 Ekim 2017

5. Gün: İnsanların "Ay hayır!" dediği kıyafetleri almaktan hoşlanıyorum.

Kıyafet alışverişi yaparken bayanlar olarak birbirimize danıştığımız dünyanın malumu.

Bu danışma işlerinde eğer kızlar "Ay hayır!", "Yok, hiç güzel değil.",
"Olmaz ya iyi durmuyor." diyorsa içimdeki almak isteği
azalacağına daha da artıyor.

Genel olarak insanların beğenmediği, genel geçer kurallara uymayan renk ve formlarda
kıyafetleri almayı ve giymeyi seviyorum.

Hatta insanlar ne giymiş ki böyle diye ilginç ilginç bakarsa;
yüzümde hınzır bir sırıtma peydah oluyor ve
için için mutlu oluyorum.

Applesodaa.
23 Ekim 2017

4. Gün: Her sabah işe bir saat erken geliyorum.

Her sabah işe bir saat erken gelirim deyince sorumluluklarının bilincinde, işini asla 
aksatmayan örnek bir çalışan olduğumu düşündüyseniz gelin bu konuyu bir inceleyelim.

İşe bir saat erken gelirsem, trafikte gereksiz yere zaman kaybetmiyorum.
Elli dakikalık yol, bir buçuk saat sürmüyor. Otobüs daha tenha oluyor.
Bu da kimsenin koltuk altını koklamak zorunda kalmayacağım anlamına geliyor.
(Boy itibari ile hemen hemen her zaman başkalarının koltuk altı benim kafama denk geliyor.)

Doğuştan bahtsız olmamı pas geçersek, erken gelince ofiste hiç kimse yokken
bir başıma masama yayılarak kahvaltı etme imkanına sahip oluyorum.

Mesai başlangıcına kadar; hem takip ettiğim bloglardaki güncel yazıları hem de
gazetemi "Ay arkamdan şimdi biri geçer" stresini yaşamadan
gönül rahatlığı ile okuyabiliyorum.

Kimin saat kaçta geldiğini de gözlemleyebiliyorum. :)

İşe erken gelmemin yegane sebebi rahatıma düşkün olmam sanırım. 

Günaydınlar Applesodaa...
22 Ekim 2017

3. Gün: Çok sevdiğim bir kitabı herkese zorla okutmaya çalışırım.

 Bir kitap okuyup da çok sevmişsem, benden koşarak uzaklaşmaya başlayabilirsiniz. :)

 Kitaplarla aramda anlatamayacağım bir bağ var. Her bir kitabı okumuyor da kapağını açtığım andan kapattığım ana kadar içinde yaşıyor sayılırım.

 Hal böyle olunca beni derinden etkileyen, uç noktalarda şaşırtan, daha önce okumadığım bir konuya parmak basan bir kitap bulduğumda çevremdeki herkesi o kitabı okuması için yoğun telkin seanslarına maruz bırakıyorum.

İnstagramda fotoğraf yorumları, facebookta duvar yazıları, twitterda trend topic konuları okumaktan kitap okumaya sıra gelmediği için de çevremdekiler kitaba yeterince ilgi göstermezse bende kitabı baştan sonra anlatıyorum.

Evet öyle de kötü bir insanım.

Saygılar Applesodaa.
21 Ekim 2017

2. Gün: Evlenmeden önce daha çok görüşüyorduk.

Sevgili kocamla güzide evliliğimizde iki yılı geride bıraktık geçtiğimiz günlerde...

Yalnız başıma evde oturduğum akşamlardan birinde derin düşüncelere dalmışken sevgili
olduğumuz vakitlerde daha çok görüştüğümüzü fark ettim.

Niye görüşemiyoruz diye sorarsanız, kendisi hastahanede çalıştığı için nöbet sistemleri var.
Haftada en az bir kere gece nöbetine gidiyor.

Evlenmeden önce yaşadığımız sosyal çevreden çok uzakta ikamet ettiğimiz için de
arkadaşları ile görüşmek istediğinde eve gelmesi gece yarısından sonrasını
buluyor.

Hastane nöbetleri, arkadaşları ile halı saha maçları, şehirler arası katılmamız gereken
düğünler, benim kızlarla buluşmalarım derken haftada üç akşamı beraber geçirebilirsek
kâr sayıyoruz.

Bu kadar çok yazdığıma bakıp da konudan şikayetçiyim sanmayın.
Hem özlemek çok güzel, hem de istediğimde kendimle
baş başa kalabilmek çok güzel.

Evliliğin en sevdiğim yanlarından biri oldu bu alan özgürlüğü.

Velâkin ben ne kadar şikayetçi olmasam da; hem ailemiz hem de çevremizdeki arkadaşlarımız
ya mutsuz, yahut da benim evde hep yalnız başına bırakılan kadın olduğumu
düşünüyor.

Oysa ki ben; kendimi seviyorum, kendimi dinlemeyi, kendimle kalabilmeyi.
Kocamı da seviyorum tabii, görüştüğümüz zamanlarda. :D 

Sevgiler Applesodaa.
20 Ekim 2017

1. Gün: Olmadık yerlerde yüksek sesle şiir alıntılarım.

Okurken sevdiğim, duvarlarda görüp beğendiğim, otobüste başkalarının kitaplarında
görüp benimsediğim şiir dizelerini beynim sünger
gibi emip anında arşivliyor.

Sonra bir gün geliyor, olmadık bir anda, belki bir toplantıda
müdürümle mutfakta çay alırken mesela bir kelime, bir cümle yahut bir olay
hafızamı tetikliyor ve şiirin dizelerini yüksek sesle dile
getirmiş buluyorum kendimi...

Sonra karşılıklı bakışıyoruz.
Ne onlar beni anlıyor, ne ben onları.
An geçip gidiyor.

En çok da işten çıkarken "Bekle, bekle geliyorum." diyenlere
"Belki gelmem, gelemem. Beş dakika bekle git." deyişimle meşhurum.

Gördüğünüz üzere şiirin konusu duruma uygun değil. "Bekle" kelimesinin her seferinde bu dizeyi
aklıma getirmesidir buna sebep. :)

Sevgiler Applesodaa.
17 Ekim 2017

Duyuru: 72 günlük çelınça başlıyorum.

 Mari Antrikot'un blogunda yeni bir çelınç duyurusu yapıldı.

 Bismillah dedim, kolları sıvadım. Madem ki amaç hergün bloga bir şeyler yazmak, bende üzerimdeki atalet, rehavet, ölü toprağını attırıp paylaşarak kaynaşmaya geldim.

 Ne kadar başarılı olabilirim bu çelınç işinde bilemiyorum. Sanırım bağlılık problemim var. Ama siz beni yine de böyle kabul edebilirsiniz bence... :)

 O değil de kendimi 10 yıllık yeni bir ev kredisine imza atmış gibi hissediyorum şu anda..

 Çelınç konusu: Her yazıda kendimizle ilgili bir bilgi paylaşmak.

 20 Ekim'de görüşmek üzere sevgiler Applesodaa'dan.

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.