11 Ocak 2024

2023 Kasım Ayı Okuma Raporu


Kasım ayı yılın en verimli ayı oldu. Okudukça okudum, hatta okumalara doyamadım galiba. Keşke her ay kasım kadar verimli olsaydı.. :)

Deniz Duası: Khaled Hosseini, Uçurtma Avcısı ile tanıştığım bir yazardı çok güçlü bir kalemi var kendisinin. Bu kısacık resimli baskılı kitap ise oldukça acıklı bir şekilde mülteci sorununu anlatıyor.

Şifacının Kalbi: Blog dünyasının yeni yazarı sevgili Duygu'nun kitabını herkese öneririm. Bir çırpıda okunan, güzel mesajları olan mükemmel bir fantastiğe giriş eseri. Fikir benzersiz ve yalın bir dille anlatılıyor. Ben Duygu'nun yerinde olsam böyle güzel bir fikir bulmuşken en az üçleme olarak yazardım bunu ama tabi o benim arsızlığım. :) Duygu'nun yeni kitaplarını merakla bekliyorum.

Dönüş: Yanılmıyorsam bu yazarı "Kitapeylemi" sayesinde keşfetmiştim. Yazarın ilk kitabı imiş Dönüş, hafif bir ilk kitap tutukluğu yok değil ama yine de akılda kalıcı güzel bir eserdi. 

Sevgi Masalı: Oğlumun kitaplığına yatırım olsun diye aldığım eserlerdendi. Behrengi çok ilginç bir yazar bence, bu kitap da oldukça ilginçti ama tasarımı ve kapağı yanıltmasın erken yaşta okutulacak bir eser değilmiş.

Hoşgör Köftecisi: Bir yerlerde Hoşgör Köftecisi'ni gördüm ve "Aaa Orhan Veli öykü de mi yazıyormuş?" dedim. Sonra aklıma düştür Storytel'de görünce açtım dinledim. Orhan Veli'nin öykücülüğü de şiirciliği kadar iyi hatta sanırım ben öykücülüğünü bir tık daha fazla sevmiş olabilirim.

Asaf Halet Çelebi - Seçme Şiirler: Asaf Halet Çelebi "İbrahim" şiiri ile yıllar evvel gönlüme taht kurmuştu zaten ama ilk kez kendisinin bir kitabını okudum. Çok da keyif aldım. Yanımda kitap taşıyamıyorum ağırlığından ötürü diyenler bu seriden üç beş kitap alarak bu sorunu çözebilirsiniz. Boyutları ve incelikleri mükemmel. :)

Dövüşen Anlatsın: Ahmet Telli fuarda gördüğümde dikkatimi çeken bir yazar oldu. Elime alıp bir kaç sayfasını karıştırınca bu kitabı almaya karar vermiştim. Sevdiğim yerler de oldu, sevmediğim yerler de... Yazarın başka kitaplarına da bakabilirim.

Yüzbaşının Kızı: Minnoş kitap kulübümüz için İpek'in seçtiği bir kitaptı. Bu aralar ya Rus Klasikleri bana çok kolay geliyor ya da hep kolay okunanları denk geliyor. Henüz çözemedim. Sevdiğim bir kitap oldu.

Aşk Satar: Boş vaktiniz çoksa okuyabileceğiniz bir eser. Eğlenceli, bol bol altını çizdiğim yerler de oldu, okurken çokça güldüğüm yerler de. İşin en eğlenceli tarafı bence her öykünün dönüp dolaşıp aynı karaktere bağlanması idi. Şebnem Burcuoğlu yeteneğinin nerede olduğunu ve onu nasıl kullanması gerektiğini gerçekten iyi biliyor.

Rosalie Blum Serisi: Bu seri Melike'ye hediye gelmişti. O çok sevdiği için biz de okuyalım diye getirmiş. Çizgi roman olan bu seriyi ben hiç sevmedim. Bence çok boş ve anlamsızdı. Merve ile Melike ise çok sevdiler. Buyurun burdan yakın.

Bir Psikiyatristin Gizli Defteri: Bu kitabı eğer doğru hatırlıyorsam "Bir Garip Şeyma"nın blogunda görmüştüm. Severek okudum diyebilirim. Genelde her oturduğumda bir vaka okuyup bıraktım. Bizim Gülseren Hanım'ın kitapları gibi değil. Vakalar hem çok ilginç hem de vakaların çıkış noktaları hastaların nasıl bu hale geldiklerini görmek ufuk açıcıydı.

Metinler: Elimde bulunan son Nilgün Marmara eseri idi Metinler. Kendisini anlamaya vakıf olamasam da tanıştığıma çok memnun oldum. Bir müddet kendisi ile olan mesaime ara versem de en kalın kitabı Defterler'i de bir gün okuyup kendisine veda edeceğimi biliyorum.

Bizans'ın Fethi: Bu kitap aslında Zweig'in "Yıldızın Parladığı Tarihsel Anlar" kitabında bir bölümmüş. Onu alıp biraz resim ekleyip yeni bir kitap gibi basmışlar. Ben yedim, siz yemeyin. Bu arada Zweig'in bu dildeki anlatıcılığını gerçekten sevdim. İlginç detaylara da yer vermişti. Kendisini de %95 oranında tarafsız buldum diyebilirim.

Altı Ay Bir Güz: Bilge Karasu uzun zamandır okumak istediğim bir yazardı. Başlangıçta kitabın üslubuna alışmakta biraz zorlansamda, sonrasında su gibi akıp gitti diyebilirim. İlginç bir yazar Bilge Karasu, ilginç ayrıntılara dikkat ediyor. Eserin değişik bir kronolojisi var, okunmaya değer.

Günler Aylar Yıllar: Bu kitap da çok merak ettiklerimden biriydi. Çok ama çok ilginç deneyimdi. Yazar bir şekilde sizi hikayenin içine çekmeyi başarıyor ve sanki ordan o hikaye bitene kadar çıkamıyorsunuz. Durgun ama aynı zamanda gergin bir öykü. Yine de bir saniye bile sıkmıyor. Mutlaka okumalısınız kategorisine koyun derim.

Evet Kasım ayını 16 kitapla mükemmel kapattık. Kasım böyle oldu diye Aralık için çok heveslenmeyin siz yine de. :)

Sevgiler.
Okuyansoda
10 Ocak 2024

Hayal kırıklığı meselesi...

Hey,

Bu sefer de yazıya böyle gireyim istedim. Aslında ne zamandır yazmam gereken bir yazıydı bu ama hep erteledim. Sanki yazmazsam gerçek olmazmış gibi geldi.

Aman neyse bir avazda döküleyim. Benim iş meselesini biliyorsunuz. Bir türlü başlangıç tarihi verilememişti. Sonra bir başlangıç tarihi verildi. 

O hafta... O canına yandığımın haftasında babam ameliyat olduğu için annem hastanede, ben homofis çalışıyorum. Sabah çocuğu okula götürüyorum, öğleden sonra alıyorum. Sonrasında evde beraberiz... 

Bu döngü önceki haftadan beri zaten devam ediyordu. O hafta da öyle olacaktı derken, yeni ekibe başlayacağım bilgisi geldi. Yeni ekibin haftalık var en az onbeş toplantısı geneli sabah 9'da başlıyor. Çocuğu okula bırakıp yolda eve dönerken toplantıya giriyorum gibi saçma bir rutinle başlayan haftanın devamında eski ekibim de bana iş vermeye devam etti çünkü sistemde hala onların altında görünüyordum. 

Bir yandan yeni ekibin ayarladığı eğitimler için ofise gelmem gerekiyor. Çocuğa bakacak kimse yok. Çocuğumu düşünün ki asla sabah kalkamayan İngiliz Merve'ye bırakıp taksiyle koştur koştur işe gittim. Hayatında tek başına çocuk bakma deneyimi olmayan Merve stresten bayılmasın diye koştur koştur taksilerle eve döndüm.

-İngiliz Merve'nin çocuk bakımı konusundaki destekleri olmasa sanırım o haftayı atlatamazdım. Kendisinden Allah razı olsun.-

Derken bir sabah gene çocuğu Merve'ye bırakıp ofise geldim. İnsan Kaynakları'ndan bir arkadaş benimle görüşmek istedi. Kahve alanında oturmuş kitabımı sakin sakin okurken geldi. -Yarım saat sonra yeni pozisyonum için yeni ekibimle strateji toplantımız olacaktı.- "Maalesef bu pozisyon kapatıldı, teklifi geri çekmek zorundayız." dedi.

Daha bir sürü bir sürü şey daha söyledi falan ama yok onlar beynime işlemedi sanırım. Çünkü artık dolmuş taşmaya yer arayan iç dünyam kendini saldı. İstemsizce gözyaşlarım akmaya başladı. Yanlış anlamayın iş dünyasında bir profesyonelim ve ne kadar saçma da olsa olabiliyor böyle şeyler.

Ama hepsi de toplanıp bir haftaya mı sığmalıydı? İşte sığmadı zaten, sanırım bi yerlerden taştı. Depresyon mu dersiniz ne derseniz deyin, garip bir hal geldi üzerime yerleşti. İnsanların tek dediği ise "Olsun daha hayırlısı vardır önünde." oldu. Sürekli aynı şeyi duymak gerçekten can sıkıcı oluyor.

Elbette vardır önümde hayırlısı. Olanda da olmayanda da hayır vardır. Bunu da biliyorum. Ama arkadaşlar Allah aşkına önüme sağıma soluma bakmadan oturup sadece üzülmek istiyorum bir kaç gün diye çemkirdim en sonunda.

Ne kadar güçlü bir imaj çizmişsem artık ya da onlar beni nasıl duygusuz görmüşse bilmiyorum ama insanlar üzülmemi garipsedi. 

Sonuç olarak ne bir adım ileri, ne bir adım geri gidebildim. Ben hala bıraktığınız yerdeyim fiziksel olarak. Duygusal olarak sormayın hala atlatabilmiş ya da anlamlandırabilmiş değilim.

Bu deneyim de "Bu da böyle bir anımdı işte!" koleksiyonumda artık yerini alabilir.

Sevgiler.

Gazı kaçmış applesoda.

Search

About

Bendenizle ilgili bilgiler için "Kim Bu Kız" sayfasına gidiniz lütfen.