Biz bu pasta işine el attığımızda kimsenin bizim bir şey yapacağımıza inandığı yoktu.
İşte bir heves, bir heyecan, modaya uydular, tez canlılar, denemek istiyorlar
minvalinden envai çeşit düşünceyi akıllarından geçirdiklerini
adım gibi biliyorum.
En başında kimse bizi dikkate almadı.
Bizim de bir şey bildiğimiz yoktu aslında ama öğrendik.
Deneye yanıla, düşe kalka öğrendik.
Her 3 kekten 1'ni tuttururken başta şimdi yaptığımız her keki tutturuyoruz.
Lakin öyle kolay da olmadı.
Emek verdik, zamanımızı verdik, para koyduk ortaya ve inandık.
"Hımm aslında bunun burasını şöyle, orasını böyle yaparız." diye diye öğrendik.
Öğrendik ama müşteri bulmak da lazımdı.
Bazen kazıklanarak, bazen hiç kar etmeyerek, bazen hiç para almayarak
yaptık ama müşteriyi de bulduk.
Şimdi demem o ki; kimse bu işi yapabileceğimize inanmadığında biz inandık, yaptık.
Satmak için müşteri bulacağımızı düşünmedikleri zamanlarda, biz müşteriyi bulduk, satışı da yaptık.
Şimdilerde Çengelköy'de bir dükkana gözümü diktim.
İki sene sonra orası bizim yerimiz olacak diyorum.
Gülüyorlar.
Lakin ben can-ı gönülden inanıyorum.
İki sene sonra Çengelköy'de dolaşırken bir "Küçük Süprizler Dükkanı" göreceksiniz,
hazır olun.. :)
Ve
bence
inanmak başarmanın yarısı değildir sadece,
aslında bir yerde
inanmakta başarmaktır.
Hepinizi sevgiyle kucaklarım.
Applesodaa.
0 yorum:
Yorum Gönder