Temmuz ayı bayram telaşesine karıştı ve ışık hızıyla bitti. Bu ay içerisinde altı kitap okuyabildim. Ayın yarısında tatilde olduğum düşünülürse bayağı iyi bir hızla ayı kapattım diye kendimi avutuyorum.
Otomatik Portakal: Bu kitap için ne desem bilemiyorum gerçekten... Neden bu kadar ünlü olduğunu anlamaya ben vakıf olamadım. Kitabı kesin bir tarafsızlıkla okuyabilmek için kitapla aramda bayağı bir duygusal mesafe bırakmışım okurken, dönüp bakınca fark ediyorum. Ne öneriyorum, ne önermiyorum karar size kalmış.
Kalp Kırmanın 16 Yolu: Otomatik Portakal sonrası havam değişsin diye başlamıştım. Kitabımızda ayrılan bir çiftimiz var. Biz kitabı, kızın eski sevgilisine yazdığı mektuplar üzerinden takip ediyoruz. "Kadınlar ne söyler, erkekler ne anlar?" cümlesine bir örnek bu kitap, kızın sevgili oldukları dönemde yaşadıklarını, hissettiklerini ama erkeğin bunlara ne kadar farklı bakıp, olayları nasıl farklı hatırladığını görebiliyorsunuz. Esas kızı ben sevdim, kitabın güzel ve hızlı okunan bir yapısı var öneririm.
Kızımın Katiline Mektuplar: Bu kitabı 5 lira indirimlerinden almıştım. Hikayeyi annenin gözünden okuyoruz. Kızı vahşice katlediliyor ve o andan itibaren katilin arama çalışmaları, katilin bulunması, kadının içinde yaşadıkları, duygu durumu hepsini takip edebiliyoruz. O kadar çok kadın cinayeti oluyor ki ülkemizde, bu kitap bir yerde bizim her gün haberlerde gördüğümüz olayların iç yüzüne götürüyor bizi... Hiçkimsenin hayatının dışarıdan görüldüğü gibi olmadığını, şiddetin; şiddet mağduru istemediği müddetçe dışarıdan anlaşılmayacağını çok güzel gösteriyor. Tavsiye ederim.
Yıldırım Sesli Manasçı / Askerin Oğlu / Beyaz Yağmur: Kasvetli bir kitap sonrası havam değişsin diye Aytmatov'un bu ince öykü kitabını okudum. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere üç öyküden oluşuyor kitap. Aytmatov için çok fazla söze gerek yok kendini su gibi okutuyor. Bu kitapta en sevdiğim öykü Yıldırım Sesli Manasçı oldu.
Aşk Hipotezi: Çok satan kitapları okumayı severim, bu kitabı da bir müddet çok satanlarda kaldığı için almıştım. Kitabı kısaca özetlemek gerekirse çok sevdim. Kitabımızdaki karakterlerden esas oğlan profesör, esas kızımız ise sanıyorum doktora öğrencisiydi. O kısım aklımda kalmamış. Hikayemiz bir aşk oyunu ile başlayıp gerçeğe dönüyor. Sıkmadan bunaltmadan akıyor. Olayların arka planı kitaplarda pek görmediğimiz bir arka plan olduğu için (laboratuvar) kitap daha ilgi çekici bir hale geliyor. Bir de en sevdiğim kısım esas kızımızın tez hocasının adı Ayşegül'dü. :) Öneriyorum.
Kehribar Geçidi: Bu kitabı Nazan Bekiroğlu ismini görür görmez aldım. Üzerinde hiç araştırma yapmadım, ne anlatıyor hiçbir fikrim de yoktu. Arka kapak yapısı da gizemli bir dille yazılmış, esas içeriğe dair pek bir ipucu vermiyor.
Kitabımız bir yedi uyuyanlar hikayesi, hikayemiz MS 300 yıllarında başlıyor. Kahramanlarımız bir azatlı köle, bir lahit kopyacısı, bir yazıcı köle, bir tapınak kandilcisi, bir uykusuz çoban, bir gezgin, bir yüzbaşı bir de Kehribar... Her bir karakterin kendi hikayesi var, her karakterin hikayesine vakıf oluyoruz. Arka planda ise Nasıralı İsa Hristiyanlık dinini duyuralı 300 sene olmuş, kimi insanlar ise gizliden gizliye Hristiyan olup, Hristiyanlığı yaşamaya çalışıyor. Derken imparator Hristiyanlığı yasaklıyor ve Hristiyanlıktan vazgeçmeyenler için bir katliam başlatıyor. Bu katliamdan kaçan karakterlerimiz ise kendilerini yüzyıllar sonrasında buluyorlar. Ne Roma eski Roma, ne de Hristiyanlık eski Hristiyanlık... Hiçbirşey bıraktıkları gibi değil...
Kitap aslında güzel, 600 sayfa olmasına rağmen sıkmadan bunaltmadan kendisini okutuyor. Karakterlerin her biri üzerinde çok düşünülmüş ve derin derin anlatılmış. Nazan Bekiroğlu'nun sekiz yıllık çalışması olduğu söyleniyor ve üzerinde uzun süre çalışıldığı belli. Ama arka kapak yazısına bakarak konuyu anlamak mümkün değil. Ben daha farklı bir hikaye beklerken çok başka yerde buldum kendimi, konuyu bilsem bu kitabı bir başka zaman okurdum. Çünkü o sıra aradığım hikaye bu değildi. yine de sevdim ve 600 sayfa da ne canım diyorsanız öneririm. :)
Ağustos raporunda görüşmek üzere...
kehribar geçidi ni merak ediyorum yazarını severim alacağım..
YanıtlaSilNazan Bekiroğlu'nu bende severim. :)
Silaşk hipotezini okuycam :)
YanıtlaSilOku da sende yorumla. :)
SilTemmuz gerçekten de ışık hızıyla geçti:)) 6 kitap çok iyiymiş:) Aşk Hipotezini okumuştum içlerinden sadece, laboratuvarda geçmesi benim de hoşuma gitmişti:)
YanıtlaSilSürekli aynı hikayeleri okumak insanı sıkıyor. Arka planda farklı bir mekan olması hikayeye farklılık katmıştı. Sevdim. :)
SilBence 6 kitap çok iyi:))) Otomatik Portakal merak ettiğim kitaplar arasında yer alıyor ama bir türlü almadım ve okumadım. Hatta filmi de var, kitabı okumadığım için seyretmedim. Aşk Hipotezi kitabını aldım, okuyacağım inşallah:))) Kalp Kırmanın 16 Yolu kitabını merak ettim, severim diye düşünüyorum:)))
YanıtlaSilKalp Kırmanın 16 Yolu keyifli zaman geçirmek için güzel bir kitap, öneririm, hatta BKM'de hala indirimdeydi. :)
SilYaşamımızın bu kurgu distopyaya yavaşca evrildiği konusunda haklısın bence, karaktere uygulanan tedavi gerçekten benim en çok sarsıldığım bölümdü. Bir kaç sene önce okusam belki daha da etkileyici olurdu ama artık senin de dediğin gibi bu ditopya bize o kadar uzak değil, günlük hayatta öyle şeyler görüyoruz ki haberlerde... Bilemiyorum.
YanıtlaSilAşk Hipotezi güzel bir kitap, öneriyorum.
Nazan Bekiroğlu'na giriş için Kehraibar Geçidi'ni önermem. Nar Ağacı olabilir belki.
Eklediğin fotoğrafta onca kitap varken kızımın katiline mektuplar ilişti gözüme ve kanım dondu.. :/
YanıtlaSilGerçekten zor bir kitap, okumak açısından değil ama anlattıklarının insanın yüzüne yüzüne vurması açısından.
SilAşk Hipotezi güzelmiş :)
YanıtlaSilOnu da hediye edeceğim. :)
SilSelamlar :) Kehribar Geçidi'nin konusunu okurken aklıma Amin Maalof'un kitapları düştü. Onun da kitap konuları günümüz öncesini anlatır belki bu yüzden. Kitap, -fantastik sayılabilecek yüzyıllar sonra uyanma kısmı hariç- benzer bir tat bırakırmış gibi hissettim.
YanıtlaSilOtomatik Portakal'ın filmini izlemiştim. Sivri, sert bir filmdi. Filmi bana yetti açıkçası :)
Selamlar :)
SilAmin Malouf kızkardeşimin favorilerinden ben henüz hiç okumadım. Bir okuyayım bakalım, Kehribar Geçidi'ni sevdim çünkü.
Görsel şeylerden daha çok etkileniyorum o yüzden izlemek istemedim.
Otomatik Portakal'ı okumayı hiç düşünmüyorum. Tanıtımlarını okurken bile içim sıkılıyor. :)
YanıtlaSilKehribar Geçidi'ni merak ettim, çok kalınmış. Bazı arka kapak yazıları gerçekten içerikle alakasız oluyor.
Otomatik Portakal'ı okumamakla birşey kaybetmiyorsun bence de öyle devam. :)
SilKehribar Geçidi kalınlığına rağmen akıcı bir kitaptı aksamadan finale taşıyor. Arka kapakların içerikle alakalı olmayışı beni çok sinir ediyor.
Nazan Bekiroğlu'nu çok severim. Elimde okunmamış kitapları olduğu için bu kitabını şimdilik almayacağım.
YanıtlaSilOtomatik Portakal'ın önce filmini izlemiş sonra kitabını okumuştum. Belki bu yüzdendir ben sevmiştim ama herkese hitap etmediği kesin.
Nazan Bekiroğlu nedensiz bir şekilde benim de çok sevdiğim bir yazar. :) Elindekiler bitince belki değerlendirirsin.
SilOtomatik Portakal gerçekten herkese hitap etmiyor, çok seven arkadaşlarım olduğu gibi çok nefret eden bir grup arkadaşım da var. Ben artık sıramı savdım. :D
Bence de 6 kitap çok iyi bir sayı, hele kabus gibi çöken yaz rehavetini düşününce :)
YanıtlaSilKızımın Katiline Mektuplar'ı çok güzel anlatmışsınız, beni şu aralar zorlayacak bir konu olsa da hayatımızın gerçekliğine dair çok şey anlattığı belli oluyor. Otomatik Portakal bence de herkese hitap etmiyor :)
Okumaya başladıktan onbeş dk sonra kendimi bir yerlere ayılıp bayılırken buluyorum, sıcaklar gerçekten çok zorluyor.
SilKızımın Katiline Mektuplar etkileyici bir kitaptı, içerisinde alınabilecek çok ders var. Otomatik Portakal'ın seveni çok sevmeyeni de öyle, tamamen içeriğe bakış açımızla alakalı sanırım.
Otomatik portakal filmini izlemiştim, kitabını okuyacağımı hiç sanmıyorum :)
YanıtlaSilYerinde bir karar olabilir. :)
SilKızımın Katiline Mektuplar kitabı dikkatimi çekti. :)
YanıtlaSilOkuması kolay mesajları bol bir kitaptı. :)
Sil